DAİŞ bugün yenilgiye uğruyor ve giderek yok oluş gidiyorsa bunu sağlatan Kobanê direnişinin zaferidir. Kobanê direnişinin zaferini de sağlatan esas olarak 1 Kasım Dünya Kobanê Günüdür. 1 Kasım Dünya Kobanê Günü ruhu Kobanê direnişinin ideolojik çizgisini ortaya koymuş ve moral gücünü yaratmıştır. Bu açıdan 1 Kasım Dünya Kobanê Gününü ne Kobanêliler ne Rojava Devrimcileri ne de Ortadoğu halkları unutmayacaktır. 1 Kasım Dünya Kobanê Gününün yarattığı ruh Rojava Devriminin ve Kuzey Suriye halklarının her türlü saldırıya karşı yenilmez gücü olacaktır.
1 Kasım Dünya Kobanê Günü ile birlikte DAİŞ’in kaderi yenilgi olmuştur. 1 Kasım Dünya Kobanê Gününün verdiği moral güçle birlikte Kobanê direnişçileri yenilmezlik şerbetini içmişlerdir. Suruç sınırında Kürt halkı ve Türkiye halklarının aylarca süren direnişi ve direnişçilere verdiği destek unutulmayacaktır. Bakurê Kürdistan, Türkiye ve dünyadan yüzlerce, hatta binlerce devrimci Kobanê’ye gitmiş, bunlardan şehit düşenler ve yaralananlar olmuştur. Rojava Devriminin ideolojik politik çizgisi bu devrimcileri Kobanê direnişine çektiği gibi bu devrimciler de Rojava Devrimi ve Kobanê direnişinin ideolojik çizgisini derinleştirmiş ve kapsamlılaştırmıştır. Rojava Devriminin ideolojik çizgisini tüm dünyaya yaymışlardır. Bu açıdan da sadece Kobanê direnişinin değil Rojava Devriminin başarısında da büyük rol oynamışlardır.
Şimdi Tayyip Erdoğan Kobanê’yi, Rojava Devrimini ve Kuzeydoğu Suriye Federasyon’u ve özerk yönetimini tehdit etmektedir. İstanbul toplantısında AKP-MHP faşizmine verilen destekten de cesaret alarak bu tehditlerini artırmış bulunmaktadır. İstanbul’da Macron, Merkel ve Putin AKP-MHP faşizmine ve uygulamalarına destek vermişlerdir. Bu toplantının bundan başka sonucu olmamıştır. AKP-MHP iktidarının tutumundan da görüldüğü gibi bu toplantı barış, istikrar ve siyasi çözüme hizmet etmemiştir. Aksine Suriye’de savaşın yıkıcı olmasında büyük rolü olan Türkiye’nin barış ve istikrarı tehdit etmesin, savaş tutumu göstermesini, olası siyasi çözümleri sabote etme politikasını cesaretlendirmiştir. Toplantı sonrası dillendirilen barış, istikrar ve siyasi çözüm söylemlerinin hiçbir değeri olmadığı görülmüştür.
Tayyip Erdoğan Kürt ve demokrasi düşmanı politika ve uygulamalarına destek anlamına gelen bir toplantıdan aldığı cesaretle Rojava Devrimi ve Kuzey Suriye halklarına yönelik tehdidini artırmıştır. Bu tehdidi artırmasının en önemli nedeni yerel seçimleri kazanmasına yol açacağını düşündüğü şovenizmi artırma amacıdır. Kuşkusuz Rojava Devrimine ve Suriye’nin demokratikleşmesine düşmanlık yapmaktadır. Ortadoğu politikasını tamamen bu amaca endekslemiştir. Ancak sonraki günlerdeki söylemler ve sınırda yaptığı bazı saldırılar esas olarak yerel seçimleri kazanmaya yönelik propaganda söylemi ve saldırılarıdır. Bunu tüm Kürt halkı da Türkiye’nin demokrasi güçleri de, HDP dışındaki kendine muhalif diyen CHP ve İyi Parti gibi partiler de bilmelidir.
Tüm faşist iktidarlar düşman yaratarak, dışa yönelik saldırı ve savaş politikaları yürüterek iktidarını ayakta tutarlar. Şu anda Tayyip Erdoğan’ın izlediği politikalarla 1930’lu yıllarda Hitlerin söylemleri ve izlediği politikalar arasında büyük bir benzerlik vardır. Hitler’in Büyük Almanya Ulusu söylemini şimdi Tayyip Erdoğan almıştır. Son günlerde kendisinin herkesten daha fazla Türkçü olduğunu söylemesi de bu karakteriyle bağlantılıdır. Ne ki HDP ve sosyalist partiler dışındaki partiler de AKP ile Türkçülük ve milliyetçilik yarışına girerek Tayyip Erdoğan’ın söylemlerine ve politikasına hizmet etmektedirler. Erdoğan’ın bu yönlü politikalarına hizmet etmektedirler. Erdoğan şuraya buraya saldıracağım, diyerek yerel seçimleri kazanmak istemekte, CHP ve diğer partiler de bu şoven dalgaya su taşıyarak yerel seçimlerde kendi yenilgilerini hazırlamaktadırlar. Zaten bu nedenle Kılıçdaroğlu’na sen 31 Mart yerel seçimlerinde biteceksin, demektedir. Bu partiler AKP iktidarının bu şovenist politikasının amacını teşhir etmezlerse kendi bindikleri dalı kesmeye devam ederler.
Herkes bilmeli ki, Tayyip Erdoğan’ın bundan sonraki tüm söylem ve uygulamaları yerel seçimleri kazanmaya yöneliktir. Rojava şehirlerine sınırda yaptığı saldırıları da bir propaganda aracı olarak kullanacaktır. Şu anda kapsamlı bir saldırı yapacak durumda olmasa da sınırda yapacağı saldırılarla şovenizmi sürekli canlı tutacaktır. Çünkü kapsamlı saldırısının tersine dönmesi korkusu yaşamaktadır. Bu açıdan söylemlerinin ve sınırdaki saldırılarının esas yönünün seçim propagandası olduğu bilinerek bu durumun teşhir edilmesi çok önemlidir. Bu çerçevede bu saldırılara sessiz kalınması Avrupa, ABD ve bir bütün koalisyon güçlerinin de, hatta Rusya’nın da yerel seçimlerde AKP’ye destek vermesi anlamına gelecektir. Kim bu şovenist ve Kürt düşmanı propaganda diline ve Rojava sınırındaki saldırılara karşı çıkmazsa yerel seçimde AKP-MHP faşizminin destekçisi olacaktır. Ortadoğu’nun Hitler’i Tayyip Erdoğan ve faşizminin destekçisi olacaklardır.
Özcesi Tayyip Erdoğan’ın yerel seçim öncesi elinde sadece şovenizmi şahlandırma silahı kalmıştır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika