İsveç'te Asuri kadınlardan "1915 soykırımı" konferansı

Asuri Kadın Federasyonu, İsveç Parlamentosunun soykırımı kabul etmesinin 10. yıldönümü dolayısıyla Stockholm'de 1915 soykırımının ele alındığı bir konferans düzenledi.

Prof. David Gaunt, Sol Parti eski Milletvekili ve Örebro Belediye Meclis Üyesi Murad Artin, Gazeteci-Yazar Ragıp Zarakolu, Yazar Anne Malle, Doçent Svante Lundgren, Soykırım kurbanlarının yakınlarından Berolin Deniz, Günlük yayımlanan Svenska Dagbladet Gazetesi Kültür Şefi Yardımcısı Anders Q Björkman ve Asuri Demokratik Örgütü Temsilcisi Sait Yıldız, konferansa konuşmacı olarak katıldı. Konferansta soykırım kurbanlarının yakınlarının anlatımlarına yer verilen belgeseller de izletildi.

Firel Danho, soykırımda yaşamını yitirenlerin anısına şiir okurken Ilona Danho, Seyfoyu konu alan bir ağıt söyledi.

BODİL VALERO: SOYKIRIMIN İNKARI KURBANLARI OLUMSUZ ETKİLİYOR

İsveç Çevre Partisi Yeşiller'in Avrupa Parlamenteri Bodil Valero, konferansta yaptığı konuşmada Ermenilere, Asuri-Süryanilere yapılan soykırımının yanı sıra diğer halklar yapılan soykırımlar üzerine de çalışmalar yürüttüğünü belirterek “Soykırıma uğrayan insanları en olumsuz etkileyen şey dış dünyanın olanları inkar etmesidir” dedi.

2010 yılında İsveç Parlamentosu'na soykırımın kabul edilmesi için verilen önergenin altında imzası bulunan Valero, “Biz bu önergeyi verirken neler olduğunu biliyorduk. Bu nedenle soykırımını kabul etmemiz gerekiyordu. Bazı hükümetler bunu kabul etmezse bile parlamentonun kabul etmesi soykırım mağdurlarının bizlerin neler olduğunu bildiğimizi anlamaları bakımından önemliydi. Bu tekrarlanmamalı. Eğer soykırımını inkar etmeyi sürdürürseniz gelecekte başka gruplar da öldürülecektir” şeklinde konuştu.

Hitler'in Yahudilere yönelik soykırımı yaparken 1915 yılında Ermeni, Asuri-Süryanilere yapılan soykırımla kimsenin ilgilenmemesinden cesaret aldığını söyleyen Valero, konuşmasının devamında şunları kaydetti.

“Bu nedenle soykırımın kabul edilmesi oldukça önemli. İnsanlar parayı, binaları, taşınmaz malları ve diğer eşyaları tekrar geri alabilir ama kaybedilen canlar geri getirilemez. En önemli olan soykırımının kabul edilmesidir.”

Valero, 2010 yılında İsveç Parlamentosu soykırımı kabul etmesine rağmen önce sağcı koalisyon hükümeti, ardından da Yeşiller'in de ortak olduğu azınlık hükümetinin bu kararı yürürlüğe koymadığını hatırlattı. Valero, “Bunun en önemli nedeni Türkiye ile olan ilişkilerdir. Örneğin AB ile Türkiye arasında sığınmacıların durdurulması için bir anlaşma var. Sığınmacıları Avrupa'ya göndermemesi için Avrupa tamamıyla Erdoğan'a bağımlı. Bu en büyük sorun” değerlendirmesinde bulundu.

SEYFO CENTER: ASURİ-SÜRYANİ HALKI GÖRÜNMEZ BİR TRAVMA YAŞIYOR

Seyfo Center Başkanı Fehmi Barkarmo, 1915 yılındaki soykırımın etkilerini hala sürdüğünü ve Asuri-Süryani halkının görülmez bir travma yaşadığını belirterek “Bu biz farkında olmadan günlük yaşamımızı etkiliyor. Bazı dönemler ülkemizden dışarıya göçler oluyor. Bundan dolayı ülkemizde sayımız çok azaldı” dedi.

Türkiye'nin soykırımını kabul etmesinin hayal olduğunu ancak kabul etmesi durumunda Asuri-Süryani halkının taleplerinin neler olacağını şöyle sıraladı:

“Maddi tazminat bizim hakkımız. Topraklarımız ve halkımıza ait olan diğer taşınmaz malları talep edeceğiz. Azınlık halk olarak kabul edilmekten gelen haklarımızı kullanacağız ki şu anda halkımız azınlık olarak kabul edilmiyor. Asuri-Süryani sorununu uluslararası kamuoyunun gündemine getireceğiz.”

Tüm bunları elde etmek için Asuri-Süryani örgütlerinin tek başına Seyfon’un kabul edilmesi için mücadele etmek yerine kiliseler başta olmak üzere tüm kurum ve örgütlerin birlikte mücadele etmeleri gerektiğine vurgu yaptı. “Böylelikle Seyfo’nun tanınması talebi hayal olmaktan çıkıp gerçek olur” dedi.

MURAD ARTİN: SOYKIRIMIN KABUL EDİLMESİ MÜCADELESİ ADALET, DAYANIŞMA VE İNSAN HAKLARI MÜCADELESİDİR

Sol Parti eski Milletvekili ve Örebro Belediye Meclis Üyesi Murad Artin, soykırımın kabul edilmesi mücadelesinin adalet, dayanışma ve insan hakları mücadelesi olduğunu söyledi.

Asuri-Süryanilere soykırım yapıldığını ilk kez Sol Partili iki milletvekilinin 1991 yılında yazılı bir soru önergesiyle İsveç Parlamentosunda gündeme getirdiğini hatırlatan Artin, “1915 yılında Osmanlı devleti kendi azınlıklarına karşı bir yok etme savaşı başlattı. Bu soykırım esas olarak Ermenilere yönelikti ama aynı zamanda Asuri-Süryani halkı da hedef alındı. Yaklaşık yarım milyonu katledildi. Yüzbinlercesi Suriye ve Lübnan'a sürgün edildi” diye konuştu.

Gazeteci-Yazar Ragıp Zarakolu, 1915 yılında Batılı ülkeler ve ABD'nin Osmanlı diplomatlarının ülkede daha önce olmayan korkunç şeylerin yaşandığını rapor ettiklerini ve bu rapordan sonra gerçekleştirilen katliamlara ne ad verileceğinin tartışılmaya başladığını söyledi.

1915 soykırımına Hıristiyan katliamı, insanlığa karşı suç gibi adlar verildiğini söyleyen Zarakolu, “O sıralar soykırım terimi kullanılmıyordu. Bu terim ilk kez Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında soykırım sözleşmesinde kullanıldı. Bu nedenle Türk devleti o yıllarda soykırım sözleşmesinin olmadığını öne sürerek soykırımı reddediyor” ifadelerini kullandı.

Soykırımın büyük güçler arasındaki uluslararası egemenlik savaşının bir sonucu olduğuna dikkat çeken Zarakolu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşlı sırasındaki müttefiki Almanya'nın soykırımındaki rolünün unutulmaması gerektiğini söyledi.

ZARAKOLU: BATILI ÜLKELER BİLDİKLARİ HALDE SOYKIRIMINI İNKAR ETTİ

Olanları 1915'te bildikleri halde Batılı ülkelerden bazılarının soykırımı inkar ettiklerini söyleyen Zarakolu, şöyle konuştu: “ABD ve İngiltere'nin soykırımı tanımamaları utanç verici. Çünkü ilk raporlar İngiltere'ye gitti. Bu raporlarda sadece Ermenilerin değil Asuri-Süryanilerin de katledildiği belirtiliyordu. The New York Times'ta Osmanlı İmparatorluğunda Hıristiyanlara yapılanlara dair yaklaşık 300 civarında haber yayımladı. Ama şimdi onlar bunları konuşmak istemiyorlar.”

İsveç'in de bulunduğu soykırımı tanımayan ülkeleri eleştirirken, Seyfo soykırımının daha sonra da devam ettiğini sözlerine ekledi. Zarakolu, 1944 yılında Hıristiyanların mal ve mülklerine el konulmasını, 1955 İstanbul'da azınlıklara yönelik saldırıları ve linçleri, 1976 yılında Kıbrıs işgalinden sonra Asuri-Süryanilere yönelik baskı ve saldırıları örnek olarak gösterdi.

Zarakolu, soykırımın üzerinden 104 yıl geçmesine rağmen 1915 soykırımından kurtulup Irak ve Suriye'ye yerleşen Asuri-Süryanilere yönelik soykırımın DAİŞ ve benzeri çeteler tarafından sürdürüldüğünü söyledi.

LUNDGREN: İSVEÇ HÜKÜMETİ SOYKIRIM KARARINI YÜRÜRLÜĞE KOYMALI

Din Tarihi Doçenti Svante Lundgren, konuşmasında İsveç hükümetlerinin 1915 soykırım konusunda aldığı tutumları eleştirdi.

Lundgren, 2010 yılında İsveç Parlamentosu'nun soykırımı kabul etmesinden sonra dönemin sağcı başbakan ve dışişleri bakanının parlamentonun yanlış yaptığını ve hükümetin politikasını değiştirmeyeceğini söylediklerini hatırlattı.

Lundgren, 2014 seçimlerinde iş başına gelen Sosyal Demokrat İşçi Partisi ve Çevre Partrisi Yeşiller'in de verdikleri sözü tutmadıklarını ve soykırım kararını yürürlüğe koymadıklarını söyledi.

Hükümetin parlamentonun 2010 yılında kabul ettiği soykırım kararını yürürlüğe koyması gerektiğini kaydeden Lundgren, İsveç Hükümeti'nin Türkiye' ye “İnkar politikasını sürdürmeniz mümkün değil. İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın yaptığı gibi tarihinizle yüzleşin” demesi gerektiğini söyledi.

Lundgren, İsveç'in ayrıca Türkiye'ye baskıyı artırmak için konuyu Avrupa Birliği gündemine taşıması gerektiğinin önemine de vurgu yaptı.

HÜKÜMETİN ÜÇ ÖNERİSİ OLUMLU AMA YAŞAMA GEÇİRİLMELİ

Lundgren, geçtiğimiz yılın Haziran ayında Süryanilerin yoğun yaşadığı Södertälje ilçesinde bir toplantı yapan Dışişleri Bakanı Margot Wallström'ün soykırım konusunun karmaşık olduğunu öne sürerek yürürlüğe koymayacaklarını ancak soykırım konferansı ve sergiler düzenleyeceklerini ve okullarda 1915 soykırımın okutulacağını söylemesini önemsediğini belirtti.

Lundgren, hükümetin üç öneriyi olumlu bulduğunu ve Asuri-Süryanilerin bunların yaşama geçirilmesi için ısrarcı olmaları gerektiğini söyledi.

Soykırımın kabul edilmesini savunan Ermeni, Asuri-Süryanilerin bu konuyu gündeme getirirken eksik ve hatalarının neler olduğunu araştırmaları ve özeleştiri yapmaları gerektiğini söyleyen Lundgren, değişik derneklerin bir birlerinden kopuk çalışmalar yürütmelerinin sonuç alınmasını güçleştirdiğine dikkat çekti.

Soykırım sırasında katledilenlerle ilgili verilen abartılı rakamların da soykırımının tanınmasına hizmet etmediği uyarısında bulunan Lundgren, 1915 yılında Paris'te toplanan Asuri-Keldani Delegasyonunun 250 bin Asuri'nin soykırım sırasında öldürüldüğünü açıkladığını belirtti.

Lundgren, birkaç yıl sonra da Lozan Konferansı'nın toplanmasından hemen önce yeni ortaya çıkan katliamları göz önüne alan delegasyonun öldürülen Asuri-Süryani-Keldanilerin sayısını 275 bin olarak açıkladığını kaydetti. Lundgren, konuyu araştıran bilim insanlarının da yaklaşık 300 bin civarında Asuri-Süryaninin öldürüldüğünü belirlediklerine dikkat çekti.