‘Alman hukuku Erdoğanlaşıyor’

Gazeteci Kerem Schamberger: Alman hukuku, Erdoğanlaşıyor. Ağırlıklı olarak Bavyera eyaletinde bu hissediliyor. Facebook sayfamda paylaştığım YPG ve YPJ bayraklı gönderileri beğendikleri veya paylaştıkları için soruşturma açıldı.

Almanya’daki PKK yasağı 25.yılına girerken, Avrupa Adalet Divanı da PKK’nin AB ‘Terör Örgütü Listesi’ne haksız ve hukuksuz gerekçelerle alındığı kararına imza attı. Almanya’da AB’den önce devam eden PKK yasağı nedeniyle binlerce kişi mağdur edildi, haksız cezalarla karşı karşıya kaldı.

Bu yasaktan doğrudan etkilenenlerden biri de aktivist ve gazeteci Kerem Schamberger. Evi basılan ve hakkında dava da açılan Schamberger, sosyal medyada paylaştığı YPJ/YPG görselleri nedeniyle yargılanıyor.

Sadece o da değil, bu gönderisini paylaşan tüm kullanıcılarla ilgili de soruşturmalar ve davalar açıldı, cezalar verildi. Almanya’daki PKK yasağının mağdurlarından biri olan Schamberger, Yeni Özgür Politika gazetesine konuştu.

Almanya’da PKK yasağı 25. yılına giriyor. Tüm tepkilere rağmen Almanya bu politikasını değiştirmemekte ısrarcı. Bu ısrarın sebebi nedir?

Alman Hükümeti, daha doğrusu Alman Devleti tarafından Kürt Özgürlük Hareketine yönelik kriminalizasyon, coğrafi stratejik ve ekonomik nedenlerledir. Bir taraftan Türkiye’de yatırım yapan 7500 Alman şirketi için iyi yatırım koşulları oluşturmaya çalışılıyor. Böylece Türk Diktatörünün istemi üzerine Almanya’da siyasi olarak aktif olan Kürtler ve Türkler takip ediliyor. Kamuoyunda Kürtlerin çoğunluğunu ‘Terör’ damgasıyla kriminalize etmek çok daha kolay oluyor.

Siemens gibi bir firma bunun için 35 Milyar euro bedelle Türk demiryollarının yenilenmesi ihalesini alabiliyor. Haliyle bu ilişki Almanya’ya gelir kazandırıyor. Alman Ekonomi Bakanı Altmeier kısa bir dönem önce 30 şirket temsilcisiyle Türkiye’ye gidip Erdoğan’ın damadıyla öylesine görüşmedi. Öte yandan Türkiye’nin, Almanya ve Avrupa için önemli olan bir coğrafi stratejik konumu var.

PKK yasağının başladığı günlerden bugüne kadar geçen sürede yüzlerce insan yargılandı, tutuklandı. Almanya’nın Türk devleti ile bu kadar paralel politika yürütmesini ve bu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsun?

Tabii ki de Alman devlet güvenlik birimlerinin takipçi yaklaşımı, Türk devletinin pratiğini de gözler önüne seriyor. Bu anlamda Alman hukuku, Erdoğanlaşıyor. Ağırlıklı olarak Bavyera eyaletinde bu hissediliyor. Hele ki, Münih’te savcılık Ankara’yı örnek alıyor gibi. Buralarda yüzlerce soruşturma başlatıldı. 200’den fazla insana sadece benim Facebook sayfamda paylaştığım YPG ve YPJ bayraklı gönderileri beğendikleri veya paylaştıkları için soruşturma açıldı. Her defasında personel azlığından yakınan Alman Adalet Bakanlığı’nın daha önemli başka bir işi yok diye düşünüyorum. Burada herkesin kendine sorması gereken soru, verdiğimiz vergilerin nasıl ihmalkarca kullanıldığıdır.

Yasağın 2017’de genişletilmesiyle birlikte özellikle Kürdistanlılar dışında, Kürtlerle dayanışma gösteren kesimler de ciddi olarak baskı ve saldırılara maruz kaldı. Nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

Dikkat çekici olan takip edilenlerin Kürt ve Türk olmasının dışında Rojava’daki gelişmelere olumlu bakan Almanların da olması. Münih’te Edith Grube adlı bir aktivist Facebook sayfamdaki YPG bayraklı gönderiyi paylaştığı için 1000 euroluk bir cezaya çarptırıldı. Birkaç gün önce bir sinema oyuncusu arkadaşım aldığı 2000 euroluk para cezasına itiraz ettiği için gerçekleşen mahkemede, hakim PKK ile bir bağlantı kurulamadığını beyan ederek, beraat kararı verdi. Umarız ki bu karar emsal olarak kullanılır.

Alman kamuoyunda Kürt örgütlere karşı oluşan sempatiyi Alman devleti neden yok etmek istiyor?

Kürt Özgürlük Hareketi sadece kendi özgün hedefleri için mücadele etmiyor. Kendi pratik çalışmaları ve teorik çözümlemelerini sadece kendisi için değerlendirmiyor. Dünya genelinde kapitalizme karşı ilerici bir mücadeleye de katkı sunuyor.

Bu açıdan sadece Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki milliyetçi-kapitalist düzene karşı bir tehlike arzetmiyor, aynı zaman da kapitalist dünya için de bir tehlike olarak görülüyor. Almanya’da yaşayan insanların Kürt mücadelesinin çözümlemelerine, içeriklerine ulaşması engellenmek isteniyor. Ama bu dönem yapılan takipler yeni bir durum ortaya çıkarıyor. Şu an yeni kitabım “Kürtler-Baskı ve Ayaklanma Arasındaki Halk” için Almanya genelinde paneller, söyleşiler düzenliyorum. Karşılaştığım ve tanıştığım insanlar Rojava’daki projelerle, Kürt özgürlük mücadelesiyle ilgileniyor ve burada, kapitalizmin kalbinde nasıl aktif olunabileceklerini düşünüyorlar. Bu nedenle Alman devleti sempatizanlara şiddetli yöneliyor. Dayanışma ve ortak mücadele engellenmek isteniyor.

PKK’nin terör örgütleri listesinden çıkarılmasına ilişkin Adalet Divanı kararına Almanya kayıtsız kalabilir mi?

Almanya her zaman Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne karşı bir konumlanma içinde oldu. O nedenle Adalet Divanı kararına karşı Almanya’da bir tutum değişikliği henüz görünmüyor.  Bu bağlamda bu tür kararların hukuki değil, siyasi olduğunu bilmemiz gerekir. Bu açıdan PKK’nin ‘terör listesi’nden çıkarılması için kamuoyu baskısı oluşturulması gerekiyor. Bu bağlamda sadece mahkemelere değil daha geniş bir alanda bu mücadele yürütülmelidir.

Yasağın kaldırılması için nasıl bir mücadele hattı izlenmeli?

Ben daha çok sivil itaatsizlikten yanayım. Binlerce insan YPJ ve YPG’nin bayraklarını eylemlerde, internette ve günlük yaşamda görünür kılarsa, savcılar da herkese dava açamayacağından, bu konuda yetkisiz kalır. Aynı zamanda siyasi alanda da birşeylerin yapılması gerek. Yeşiller ve SPD’de de, bu yasağa karşı sesini yükseltebilmeli.

Alman kamuoyu bu anlamsız yasak karşısında ne yapmalı?

1 Aralık 2018’de Berlin’de PKK yasağına karşı sokağa çıkmalı.

Tabi ki bu da yeterli değildir. Kürt Özgürlük Mücadelesi icerikleriyle ilgilenerek, mesela Öcalan’ı kitaplarını okuyarak, tartışarak bunu geliştirmeli. Neticede hepimiz kapitalizme ve ataerkilliğe karşı ortak bir mücadelenin bir parçasıyız.