Avrupa’da PKK için yeni bir hukuksal süreç başladı!

Belçika’da son üç yılda PKK lehine beş karar alındı. Hepsine itiraz edildi. Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’na da “terör listesine” karşı yeniden başvuru yapıldı. Liste hukuken çöktü. Kararların hukuki ve siyasi sonuçlar ne olacak?

Brüksel mahkemesi ve Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’nın PKK lehine aldığı kararlar, Kürtler açısından hem hukuki, hem de siyasi olarak yeni bir dönemin işareti olarak değerlendiriliyor.

ÜÇ YILDA PKK LEHİNE BEŞ KARAR

Belçika’da son üç yılda PKK lehine beş karar alındı. İstinaf Mahkemesi 8 Mart günü, iki ayrı davaya ilişkin karar verdi. Her ikisinde de, PKK üyesi olduklarından şüphe edilen kişi veya kurumların Belçika mahkemelerinde “terörist bir grubun faaliyetlerine katılmaktan yargılanamayacağına” hükmedildi. Mahkeme, PKK’yi “uluslararası olmayan” uzun süreli bir çatışmaya dahil olmuş, “devlet olmayan silahlı bir güç” olarak değerlendirerek, Belçika anti-terör yasasının bu tür bir vakada işletilemeyeceğini belirtti. Türk devleti ve Belçika Federal Savcılığı, önceki kararlara karşı yaptıkları itirazlar gibi, İstinaf Mahkemesi’nin kararını 20 Mart günü Yargıtay’da temyize götürdü.

Peki bu yargı sürecinin bir sonu olacak mı? Yargıtay’daki temyiz başvurusu neden önemli, İstinaf Mahkemesi kararını hangi gerekçelere dayandırdı, Kürt sorununun “silahlı çatışma” olarak tanımlanması ne anlama geliyor, hukuken ve siyaseten ne tür sonuçlar doğurabilir? Belçika’daki soruşturma ve dava hangi koşullarda başladı, hangi koşullarda karara bağlandı. Hukuk dünyasında PKK lehine kararların çıkmasında neler etkili oldu ve bu kararların ne tür sonuçları olabilir? Lüksemburg’daki dava ne durumda? Bu soruların yanıtlarını Belçika’daki davanın avukatı Jan Fermon, Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar’dan aldık.

YARGITAY ONAYLARSA BU İŞ BİTER

Hem Brüksel’deki hem de Lüksemburg’daki davalarda alınan son kararlar, PKK açısından bir hukuk zaferini ifade ederken, hukuksal alanda bugüne kadar yanlış yürüyen süreçleri de açığa çıkardı. Lüksemburg’da ilk kararda, AB’nin “terör listesi” haksız bulundu. Ancak PKK otomatik olarak yeniden listeye alındı. AB cephesinde karara itiraz gelirken, Kürtler de yeni listeye karşı harekete geçti.

BRÜKSEL’DEKİ DAVA NASIL BAŞLADI?

Brüksel’deki dava, 2006’da başlayan bir soruşturma kapsamında açıldı. Gerçek ve tüzel kişilerden oluşan toplam 37 kişi ve kurum yargılama konusu oldu. Bunlar arasında iki Kürt medyası ve 9 Ocak 2013’te Paris’te katledilen üç kadın devrimciden biri olan Fidan Doğan (Rojbin) de vardı.

Bu davanın yanı sıra, aynı dönemde Faysal Çolak isimli başka bir Kürde de dava açıldı. Çolak, Belçika’dan bazı teknik malzemeleri Güney Kürdistan’a götürerek PKK’ye vermekle suçlanıyordu. Bir süre cezaevinde de kalan Çolak için ayrı heyetler tarafından iki mahkeme kararı çıktı. Sonuncusu, 8 Mart’ta ana davayla birlikte açıklandı. Mahkeme, PKK’nin terör örgütü olarak değerlendirilemeyeceğini ve Çolak’ın da bu çerçevede yargılama konusu olamayacağına hükmetti.

2006’daki ana soruşturma kapsamında ise 2015’te iddianame hazırlandı. Aydar, “O tarihten beri de mahkemelerde savcı ve Türk devletinin avukatları ile biz karşı karşıya geliyoruz” diyor.

Avukat Jan Fermon ise “Bu soruşturmada, Belçika’da çok sayıda Kürt organizasyona ilişkin araştırmalar yapıldı. Savcı hepsinin PKK ile ilintili olduğunu düşünüyor” diye ekliyor.

Bu davanın hazırlanma aşaması çok önemli olduğuna dikkat çeken Aydar, şunları ekliyor: “Öyle durup dururken olmadı, yani Belçika makamları bizim suç işlediğimizi gördüler de, bizden birileri suç işledi de dava konusu yaptı diye bir şey yok. Bu dava diğer Avrupa ülkelerindeki davalar gibi devletler arası pazarlıklar sonucu hazırlanmış bir davadır.”

HUKUKUN TEMEL İLKESİ İHLAL EDİLDİ

Brüksel’de 2006 yılında başlayan soruşturmada, savunma avukatı ve Kürt yetkililere göre hukukun temel bir prensibi ihlal edildi. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, hukukun temel prensibinin başından beri ayaklar altına alındığını belirterek, bu durumu şöyle ifade ediyor: “Burada hukukun temel bir prensibi ihlal ediliyor: Birileri suç işler, ondan sonra ilgili makamlar harekete geçer, suça ilişkin araştırma, soruşturma ve dava gündeme gelir. Burada suç işleme durumu yok. Belçika’da bize atfedilen suç yok. Devlet yetkilileri bir araya gelmişler ve diyorlar ki, ‘suçlu kişiler var, bunları nasıl cezalandırabiliriz?’. Ondan sonra da bize suç aramışlar. Üretilmiş bir suç var. Bizim işlediğimiz bir suç değil.”

ÖNCE ÇATIŞMANIN TÜRÜ BELİRLENDİ

Belçika’daki davada Kürt siyasetçiler ve avukatlar, önce bu çatışmanın türünün belirlenmesinin üzerinde durarak, savunmalarını bu doğrultuda geliştiler. Fermon şöyle anlatıyor: “Hem Belçika hukuku hem de Avrupa hukukunda PKK’nin terörist bir örgüt olup olmadığını belirlemek gerekiyordu. Biz başından beri, şiddet olayları burada yaşanmadığı için Türkiye’de yaşananların türünün incelenmesi gerektiğini söyledik.”

Fermon’a göre, Belçika hukukunun önemi “silahlı çatışmalara” ilişkin bir Avrupa yasasını kendi kanunlarına eklemesinden geliyor. Silahlı çatışmaların, terörle mücadele kapsamından çıkarılarak tanımlanması, başta Cenevre sözleşmesi olmak üzere İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir çok uluslararası sözleşmeye girdi. Faşizme karşı mücadelenin bir kazanımı olan bu prensip, özellikle 2001’de ABD’deki saldırılardan sonra yeniden rafa kaldırıldı. Artık devlete karşı olan her eylem “terörist” sayıldı. Belçika’nın kararı, bu sapmanın yeniden hukuk ilkelerine oturtulması için önem taşıyor.

Fermon şöyle diyor: “Aynı zamanda bir Avrupa yasası olan Belçika yasasına göre, bir örgüt uluslararası yasaca belirlenmiş bir silahlı çatışmaya aktif dahil oluyorsa, ister bir ülkenin iç çatışması olsun, isterse de uluslararası olsun, bu çerçevede gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı terörist sayılamaz.”

PKK’Yİ DESTEKLEMEK ARTIK SUÇ DEĞİL

Karar çerçevesinde Belçika’da PKK lehine propaganda yapmak, (zorla ve şiddet içermeyen) para toplamak, eylem yapmak gibi faaliyetler suç kapsamından çıktı. Fermon şöyle özetliyor: “İstinaf mahkemesi, bunun silahlı bir çatışma olduğu ve HPG’nin çatışmanın bir tarafı olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi. Sonuç şudur: Belçika’da PKK veya HPG’yi böyle bir çatışmada destekleyenlere, anti-terör yasası uygulanamaz.”

YARGITAY NOKTA KOYABİLİR

Brüksel’deki dava için mevcut durumda, Yargıtay’dan çıkacak karar bekleniyor. Yargıtay, İstinaf Mahkemesi’nin kararını onaylarsa bu süreç tamamlanacak. Savcılık, iddia makamının argümanlarının yeterince dinlenmediğini savunarak, teknik bir gerekçeyle itirazını somutlaştırdı. Zübeyir Aydar, “Daha iddiaları bize gelmedi. Onlara cevap vereceğiz. Şu anda yeniden Yargıtay’a gidecek. Kanaatimiz, mevcut kararın Yargıtay’da da onanması şeklindedir” diyor.

Fermon ise “Prensipte (itiraz kabul edilirse) hukuksal sürecin bir sonu yok. Savcılık itiraz etmeye devam edebilir. Ama Yargıtay, mahkeme kararını onaylarsa nokta koyulmuş olur. Yargıtay’ın kararı nihaidir” vurgusunda bulunuyor.

MAHKEME KARARLARINDA NELER ETKİLİ OLDU?

Peki ne oldu da mahkemeler de PKK lehine bu kararlar alındı. Zübeyir Aydar, şöyle izah ediyor: “Şimdi, hareketimizin güçlenmesi ve uluslararası alana daha fazla açılmasıyla bizim diplomasi ve kendimizi anlatma imkanlarımız da süreç içerisinde fazlalaştı. Biz dinlendiğimizde, dikkate alındığımızda haklılığımız ortaya çıktı.”

Fermon, nüans farkı olmakla birlikte yakın ifadeler kullanıyor: “Siyasi iklimin uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü, yargıçlar materyaller yine de hep Türkiye’den gelse de argümanlara dikkat ediyor. Yargıçlar açısından bugün dinlemek, önceki yıllara göre daha kolay (...) Aslında savcı da bize yardım etti. Savcı başından beri her şeyi PKK’ye bağladı, PYD dahil ‘hepsi PKK’ dedi. Bu da bizim işimizi kolaylaştırdı; eğer hepsi PKK ise Amerikalıların PYD ile aynı safta savaşmasına ne diyeceksiniz? deyince Savcı köşeye sıkıştı.”

Remzi Kartal’ın analizi ise şöyle: “Ortadoğu’daki gelişen mücadele, Kürtlerin özellikle Suriye eksenli geliştirdiği mücadele, Ortadoğu’da kadın özgürlükçü mücadelenin bütün dünyaya yansıması, DAİŞ’e karşı yürütülen mücadele, halkların demokrasi, eşitlik, özgürlük temelindeki devrimi, Rojava’daki devrim ve onun Kuzey ve Doğu Suriye çerçevesinde bir formülasyona kavuşması, Kürt sorununa yönelik yürütülen politikalarda bir değişikliği dayattı... (Soruşturma ve davanın açılması) zaten siyasi bir karardı, hukuki değildi. PKK aslında bugün mahkemenin kabul ettiği realitenin kendisidir.”

LÜKSEMBURG’DA LİSTEYE KARŞI İKİ DAVA VAR

Belçika’daki son karardan önce, PKK’nin AB’nin terörist örgütleri listesine alınması Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı tarafından “haksız” bulundu.

Divan, 2014-2017 yılları arasında AB adına iddiaları sunan taraf olarak İngiltere’nin gerekçelerini yetersiz bularak, PKK’nin bu gerekçelerle listede tutulamayacağına karar verdi. AB kararı temyiz etti. Hemen ardından İngiltere 2018 yılı için PKK’nin listede tutulması için yeniden başvuru yaptı ve otomatik olarak 9 Ocak’ta yeniden listeye alındı. Fermon’a göre listeye alınmak için öne sürülen gerekçeler değişmedi. Kürt tarafı da 7 Mart’ta yeni listeye karşı dava açtı. Mevcut durumda Lüksemburg’da iki dava yürütülüyor. Fermon’a göre AB, daha önce de başka örgütler için benzer bir yönteme başvurdu. Mahkemenin karar vermesi ardından, listenin güncellenmesi halinde bu yeni gelişme dosyaya işlemiyor. Liste, prensipte her altı ayda bir gözden geçiriliyor. Ancak bu bazen iki yıla da varabiliyor.

ADALET DİVANI LİSTEYİ YENİDEN İPTAL EDECEK

Fermon şöyle diyor: “Bu listenin sapkın yanı şu: Lüksemburg’da bir başvuru yapıldığında, liste her yenilendiğinde genişletmek gerekiyor. Teknik olarak bu mümkün. Böylece mahkeme sadece önceki listelere bakmakla sınırlı kalmayacak. Argümanlar aynı olduğu için, mahkemenin yeni listeyi de iptal edeceğini düşünüyorum.”

Zübeyir Aydar da aynı düşüncede: “Eski argümanlar, eski iddialar, yeni bir şey yok. Dolayısıyla orada da yine bir şey çıkmayacak, reddedilecek.”

ÇOK BOYUTLU HUKUK MÜCADELESİ

Belçika ve Lüksemburg’daki kararlarla birlikte bir kaç koldan çok boyutlu bir hukuk mücadelesi yürütülüyor. Özetle Kürtler, yasaklara, kriminalizasyon politikalarına ve listeye karşı hukuk cephesindeki mücadeleyi hem genişletti, hem güçlendirdi. Belçika mahkemesinin aldığı emsal karardan hareketle tek tek ülkeler bazında hukuk mücadelesi başlatılacak. Bunun bir ayağını farklı ülkelerdeki yasaklar oluştururken diğer ayağında AB’nin terör listesi, Türkiye’nin istismar ettiği İnterpol ve Amerikan listesi var.

KARTAL: YENİ BİR SÜREÇ BAŞLADI

Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal, “Hem Belçika hem de Lüksemburg’da alınan kararlarla, artık Kürt hareketi, PKK, Avrupa’daki Kürt kurumları, siyasetçileri açısından hukuki anlamda yeni bir sürecin başladığını söyleyebiliriz” diyor.

Kartal, “Belçika’daki ve Lüksemburg’daki kararlar, artık hem uluslararası kurumlar nezdinde hem de ülkeler bazında tek tek PKK’ye yönelik, Kürt sorununa yasak ve sınırlandırıcı hukuku ortadan kaldırmak için, emsaldir, emsal olacaktır. Bu yönlü kapsamlı bir çalışma söz konusudur” diye ekliyor.

TEK TEK ÜLKELER BAZINDA HUKUK MÜCADELESİ YÜRÜTÜLECEK

Ancak hukuksal çalışma sadece Avrupa ülkelerinde yürütülmeyecek. ABD’nin terör listesi de Kürtlerin hedefinde yer alıyor. Aynı zamanda eski bir avukat olan Zübeyir Aydar, bu alandaki çalışmalarını şöyle özetliyor:

-Belçika’daki ve Lüksemburg’daki kararlar, artık hem uluslararası kurumlar nezdinde hem de ülkeler bazında tek tek PKK’ye yönelik, Kürt sorununa yasak ve sınırlandırıcı hukuku ortadan kaldırmak için, emsaldir, emsal olacaktır. Bu yönlü kapsamlı bir çalışma söz konusudur.”

-Türkiye İnterpol’u gerçekten istismar ediyor. Bütün muhaliflerini İnterpol aracılığı ile takip ediyor. İnterpol’ü kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor. Buna karşı da hukuk mücadelemiz sürüyor.

-Amerikan listesine karşı da mücadelemiz var. Ama ABD’ye gidip gelmek, orada uygun hukuk bürosu bulmak mesele olduğu için şu an da araştırma içerisindeyiz. İnanıyorum ki Amerika’da da uygun biçimde hukuk mücadelesi ile Amerikan listelerine karşı da iyi sonuç alınabilir

-Nisan ayında Avrupa’da Kürtlerin davalarını takip eden avukatlarla bir toplantı yapacağız. Bu davaları takip edenleri bir araya getirip, birbirlerini tanımaları, tecrübelerini paylaşmaları ve ortaklaşmalarını sağlamayı amaçlıyoruz.”

LİSTE BARIŞ VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM ÖNÜNDE ENGEL

Fermon, Kartal ve Aydar, Avrupa’daki PKK yasakları ve terör listesinin barışçıl ve demokratik çözüm önünde de engel olduğunu düşünüyor. Aydar, şunları ifade ediyor: “Terör listesi yalnız harekete zarar vermiyor, önemli bir Kürt kitlesine zarar veriyor. Terör listesi barışa zarar veriyor. Türk devletinin zulmünü daha fazla katmerleştirmesine hizmet ediyor. Savaş isteyenlerin elini güçlendiriyor, barış isteyenlerin elini zayıflatıyor.”

Fermon da aynı görüşte: “Terörist örgütler listesi, Türk devletini barışa değil savaşa teşvik ediyor”

Kartal şunları ekliyor: “Bu sorun siyasal bir sorundur. Uluslararası hukuk temelinde çözülmesi gerekiyor. Uluslararası savaş hukuku temelinde meselenin ele alınması gerekiyor.”