Berlin'den 'demokrasi rehinedir, rehineyi kurtarmalıyız' çağrısı

Türkiye’deki muhalefetin buluştuğu Berlin’deki konferansta, CHP'li vekil Ali Şeker “Demokrasi rehinedir, rehineleri kurtarmalıyız” derken, HDP’li vekil Sancar “AKP iktidarı değiştirecek tünelin sonundaki ışığı gördü” diye konuştu. 

Almanya’nın başkenti Berlin’de Türkiye’nin farklı kesim ve etnik gruplarından sanatçılar, gazeteciler, bilim insanları, siyasetçiler ve akademisyenleri bir araya getiren “Demokratik Türkiye için Toplumsal Sözleşme Arayış” adlı konferansta devam ediyor.

Demokratik ve özgür bir Türkiye’nin inşaa edilmesine yönelik sunum ve tartışmaların yapıldığı konferans “Türkiye nereye gidiyor?” başlıklı oturumla devam etti.

Barış akademisyeni Nil Mutluer’in moderatörlüğünü yaptığı bu oturumda Türkiye’deki muhalif partilerden parlamenterleri bir araya getirdi.

CHP Milletvekili Ali Şeker ve HDP Milletvekili Prof Dr. Mithat Sancar’ın söz aldığı bu oturumda parlamenterler hem görüşlerini dile getirdiler, hem de katılımcıların görüşlerini dinlediler ve yöneltilen soruları yanıtladılar.

ŞEKER SHP’NİN 1991 RAPORUNU HATIRLATTI

İlk söz alan CHP’li Şeker “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sözü verilmişti, fakat şimdi görüyorum Türkiye buraya gelmiş. Erdoğan ne diyorsa tersini yapıyor, bu konuda aslında tutarlı” diye konuştu. SHP’nin 1991 yılında yayınladığı Kürt sorunu raporunu hatırlatan Şeker “O raporu yayınladığımızda çatışmalarda hayatını kaybeden insan sayısı 1245’ti, şimdiye kadar ise 40 bin küsür insan yaşamını yitirdi. Şayet o rapordaki görüşlerimiz dikkate alınsaydı, bu kadar insan hayatını kaybetmeyecekti” dedi.

Türkiye’nin neo-liberal bir sarmal içinden geçtiğini hatırlatan CHP milletvekili Şeker, “Bu süreç ANAP ile başlamıştı, AKP ile bu devam etti. Gelecek kuşakların geleceği ipotek altına alınması söz konusu” diye konuştu.

Türkiye’deki ekonomik çöküş ve yaşanan krizleri anlatan Şeker devamla şunları söyledi: “Yoksul halk kitlelerinin ezildiği bir süreçte biz etnik çatışmalarla meşgulüz”.

Gezi’de ilk defa iktidarı geriletildiğini belirten Şeker, 16 Nisan 2017’de gerçekleşen anayasa referandumunda ortaya çıkan Hayır Platformu’nun daha da büyüdüğüne dikkat çekti.

İfade ve fikir özgürlüğüne yönelik artan cezalara vurgu yapan Şeker, yargının iktidarın eline geçtiğini belirterek şöyle konuştu: “Kurumlar ve demokrasi rehin alındı. Rehine operasyonu başarıyla gerçekleştirilmeli. İktidar bu toplantıyı hedef gösteriyor. Çünkü bir araya gelmemiz iktidarı korkutuyor.”

Barış dedikleri için akademisyenlerin cezalandırıldığını, son olarak da HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş için yeniden verilen tutuklama kararını hatırlatan Şeker özetle şu görüşleri dile getirdi: “4 yıldır meclisteyim, iktidar partisi bir cümle de bile olsa Kürt sorununu çözelim diye bir ifade. Güven kafesteki kuş gibidir, kuş çıktığında bir daha o kafese girmez. Bu yüzden birbirimize güven vermeliyiz. Çözüm uzlaşma ve barışmadan geçiyor.”

SANCAR: İKTİDAR İÇİN KORKUNUN DOZU ARTIRILIYOR

HDP Milletvekili Prof Dr. Mithat Sancar ise 7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan gelişmeleri ve AKP’nin iktidarını sürdürmek için başvurduğu yolları anlattı.

AKP-MHP koalisyon bloğunun 7 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde 8 Haziran 2015’te kurulduğunu belirten Prof. Dr. Sancar “Bu ittifakı HDP’nin yükseliş korkusu oluşturdu. HDP bütün Türkiye’yi kucakladı ve bundan korktular. AKP’nin ilk kez tek başına iktidar olamayacağı görüldü. AKP-MHP ittifakı bu ihtimale karşı kuruldu” diye konuştu.

7 Haziran’daki seçim sonuçlarının ortadan kaldırılması için kritik operasyonlarının yapıldığını hatırlatan Prof. Sancar, Suruç ve Ankara katliamlarına dikkat çekti.

7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan gelişmeleri özetleyen Prof. Dr. Sancar devamla şunları ifade etti: “İktidar dikiş tutturmak için korku siyasetine başvurdu. Korku siyasetinde ise sürekli dozu artırmak zorundasınız. Korku siyasetinde dozu artırarak bu iktidarı ayakta tutmaya çalıştılar. Şayet doz yetmiyorsa dozu yeniden artırırsınız. Örneğin daha önce sadece HDP hain ve teröristti, ama daha sonra AKP karşısında olan bütün muhalefeti böyle görmeye başladı.”

16 Nisan reformunda ortaya çıkan “hayır” oyunun korkuyu azalttığını hatırlatan Prof. Dr. Sancar, Demirtaş’ın “Korkudan kurtulmak da bulaşıcıdır” sözüne dikkat çekti.

AKP’nin iktidarı değiştirecek tünelin sonundaki ışığı gördüğünü ifade eden HDP’li Sancar şu çağrıyı yaptı: “Bu tünelde engeller, sorunlar var, şimdi bunları nasıl aşacağımızı tartışmalıyız. Cumhuriyetçiler cumhuriyetin gidişini, dindarlar dinin gidişini gördüler. Çok geniş iyi insanlar da iyiliğin gidişini, toplumun ahlaki değerlerin çöküşünü görüyor. 7 Haziran’dan daha geniş bir buluşmanın imkanları son iki yılda daha görülür hale geldik, bunu sürdürmeliyiz.”

İSLAM: 28 ŞUBAT DEVAM EDİYOR

Konferansın bu oturumda son olarak Saadet Partisi (SP) Milletvekili Cihangir İslam söz aldı. MAZLUM-DER’de verdiği mücadeleyi hatırlatan İslam, 28 Şubat’ın AKP iktidarı döneminde devam ettiğini söyledi.

“Resmi ideoloji hukuku tayin ediyorsa bu 28 Şubat veya başka adıyla darbedir” ifadesini kullanan SP’li İslam devamla şu görüşleri dile getirdi: “Bana ‘28 Şubat bitti, bak başörtülüler çalışıyor’ diyorlar. Ben ise bir şey değişmedi, işin özü aynı diyorum.”

Darbe ve 28 Şubat’ın siyasetin seçilmişler dışında başkalarının elinde olmasıyla ilgili olduğunu belirten İslam Amed, Mardin ve Van belediyelerine atanan kayyumlara dikkat çekti.

İstanbul’daki seçimlerin halkın gücünü gösterdiğini ifade eden SP’li siyasetçi “Umudumu kaybetmem, hiçbir zaman kaybetmediğim gibi şimdi de kaybetmiyorum. 15 Temmuz darbesinin ilk saatlerinde sokağa çıkanlarda demokrasiden yanaydı, o saatlerde HDP’liyi, MHP’liyi de gördüm” dedi.

Erdoğan’ın Türkiye’de arzu ettiği bir rejime ulaştığını belirten İslam devamla şöyle konuştu: “Eski darbeler hukuku çiğnemekte daha titizlerdi, bugün bunu bile yapmıyorlar. Kürt sorununun çözümü bizim elimizde, kardeşlik edebiyatı yapmayacağım. Yerinden demokrasi, yerinden yönetiminin güçlendirilmesi gerekiyor. Bunu Diyarbakır için de, memleketim Sakarya için de istiyorum.”

İnsanların iradesine sahip çıkmasının kendisini umutlandırdığını ifade eden SP’li İslam “İyimser olmaya mahkumuz. Ben bir hekimim, hastaya sen öleceksin ama sana bir ameliyat daha yapmalıyız diyemem” dedi.

Türkiye’nin etnik kitlesel çatışmalara uygun olmadığını savunan SP’li İslam “İşte ben bu yüzden umutluyum. Polyanacı değilim, hepimizin üzerinde mutabık olabileceğimiz bir metin üzerinde çalışmalıyız. Bütün bu talepler adalet kavramı altında olabilir” talebini dile getirdi.

KONFERANSTA 8 ÇALIŞMA GRUBU KURULDU

Konferansta daha sonra “Toplumsal sözleşme arayışı çalışma” adıyla 8 çalışma grubu oluşturuldu. “Barış ve demokrasi” grubunda Çetin Gürer, Faysal Sarıyıldız, Nursel Aydoğan, Fatih Yıldız, “Kadın, LGBTİ-Q, Ekoloji” grubunda Besime Konca, Mehmet Cengiz, Latife Pagan, “Yoksulluk, işsizlik ve emek” grubunda Tuncay Yılmaz, Latife Akyüz, Süleyman Gülcan, Baki Selçuk, Mustafa Sarıslük, “halklar ve inançlar” grubunda Hakan mercan, Aziz Gergin, Fuat Ateş, Muti Sumakoğlu, “Türkiye’nin rehabilitasyonu” grubunda Mustafa Altıoklar, Sibel Yiğitalp, Celal Başlangıç, “Türkiye’de basın özgürlüğü” grubunda Ahmet Nesin ve “demokratik ittifak” grubunda Hatip Dicle, Turgut Öker, Utku Sayın, konferans sonuçlarının uluslararası kamuoyuna taşırılması için de kurulan grupta Ertuğrul Kürkçü, Hakan Taş, Berivan Aslan, Leyla İmret yer aldı.

Çalışma grupları bugünkü oturumlar sonrası çalışmaya başladı. Gruplar çalışmalarını yarın konferansa sunacak, ardından tartışmalar yapılacak. Konferansın yarın öğleden sonra sonuç bildirisini yayınlamasıyla sona ermesi bekleniyor.