Direnişte 85’inci gün: AK-CPT hattında durum ne? 

Strasbourg'da tecride karşı açlık grevlerinin 85. günü. HDP Temsilcisi Fayik Yağızay, Avrupa kurumlarının yaklaşımlarını anlatarak, "Direnişin büyümesi Avrupa'yı harekete geçmeye zorlayacak" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı 17 Aralık 2018’de Strasbourg’da başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevine paralel olarak Avrupa Konseyi (AK) ve Avrupa Parlamentosu (AP) nezdinde de yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütülmüştü. Aynı kentte bulunan İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), ‘yetkilerinin sınırlı olduğu ama Türkiye ile diyalog halinde olunduğu’ şeklinde özetlenecek tavrı bir yana, AK’nin tecridin kaldırılmasına ilişkin kararının Türkiye tarafından uygulanmasının takibi oldukça önemli. 

Öte yandan, diasporadaki Kürtlerin açlık grevi direnişini yaymasının Avrupa ülkeleri ve öne çıkan bu kurumların harekete geçmesi için önemli bir etkide bulunacağı kabul görüyor. Tabii direnişin büyük ve kitlesel barışçıl eylemler eşliğinde yayılması, aynı zamanda Avrupa ülkelerinin Türkiye’den ödünç aldığı ve Kürtlere karşı sık sık kullandığı ‘terör-şiddet’ argümanlarını boşa çıkartması açısından da önemli. 

Ayrıca CPT kurumsal işleyiş gereği AK’ye bağlı olduğundan, bu kurumun ne dediğinden çok AK’nin ve endirekt olarak da Avrupa Birliği (AB) ve AP’nin tavrının dikkate alınması gerekiyor.

Tüm bu konulara ilişkin görüşleri, uzun yıllardır Avrupa Konseyi (AK), Avrupa Parlamentosu (AP) ve İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) gibi kurumlar ile Avrupa ülkelerinin daimi temsilcilikleri nezdinde çalışma yürüten HDP Temsilcisi Fayik Yağızay’dan aldık. 

'AKPM VE AP’DE ÖNEMLİ BİR DUYARLILIK OLUŞTURULDU'

Açlık grevi başladığından bu yana bir diplomasi çalışmasının yapıldığını söyleyen Yağızay, basın-yayın kuruluşlarının ilgisinin yanı sıra uluslararası kurum ve parlamentoların harekete geçmesi için çabalandığını kaydetti. 

Bu çalışmalar sonucunda belli bir duyarlılığın oluştuğunu kaydeden Yağızay, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) Ocak ayındaki oturumlarına değindi. Yağızay, hem AKPM toplantıları kapsamında hem de Ocak ve Şubat’taki Avrupa Parlamentosu (AP) Strasbourg oturumlarında onlarca parlamenterin DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’e destek ve tecride son verilmesi için eylemler düzenlediğini hatırlattı. 

'AVRUPA VE ÜLKELER BAZINDA ÇOK DEFA GÜNDEME GELDİ'

AKPM ve AP oturumlarında tecrit ve tecride karşı açlık grevi direnişlerinin birçok kez gündeme getirildiğini belirten Yağızay, iki kurumun başkanları ile Avrupa Birliği’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Komiseri Federica Mogherini’ye mektuplar yazıldığını söyledi. 

Tüm bu yetkililere açlık grevleriyle ilgili ‘neler yaptıklarının’ sorulduğunu söyleyen Yağızay, en önemli gelişmenin ise AKPM’nin Ocak oturumundaki Türkiye ile ilgili tasarıya ‘acil gündemli’ olarak oturum düzenlenmesi ve burada kabul edilen karar tasarısı olduğuna dikkati çekti. 

'SIRA TECRİDE KARŞI AKPM’NİN KARARININ UYGULANMASINDA'

Bu kararda doğrudan tecride dikkat çekildiğini ve Öcalan’ın adının ilk kez anıldığını hatırlatan Yağızay, tasarıda daha önce CPT’nin de raporlarında yaptığı tecride ilişkin tavsiyelerin AİHS’e uygun biçimde uygulanması istendiğini belirtti. Yağızay, şöyle devam etti: “Ve bu kararın uygulanmaması halinde Bakanlar Komitesi’nin harekete geçirilmesi’ yönünde bir karar alındı. Biz de bu kararın uygulanmasının takibi için birçok görüşme yaptık. AK’deki heyetimizle birlikte AK Genel Sekreteri, AKPM Başkanı, Bakanlar Komitesi Genel Sekreteri, bazı grupların başkanları, İzleme; Siyasi ve Hukuk Komitesi gibi çok sayıda makamla görüşmeler yaptık. 

'TÜRKİYE’NİN ANLAŞMALARA UYMASI TECRİDİ OTOMATİK OLARAK ORTADAN KALDIRIR'

Bütün bu görüşmelerde AK’nin aldığı kararın hayata geçirilmesi yönünde taleplerimiz oldu. Bir parlamenter olan Leyla Güven’in o dönemde cezaevinde olması, ayrıca Türkiye’nin kendi imzaladığı anlaşmalara uyması yönünde taleplerimiz oldu. Yani bu anlaşmalara uyması halinde tecridin kalkması otomatik olarak gerçekleşiyor.”  

'TÜRKİYE DİRENİŞ ETRAFINDAKİ ULUSLARARASI DESTEĞİ KIRMAYI AMAÇLADI'

Türkiye’nin tecride karşı direniş ve bunun uluslararası yarattığı duyarlılığın etkisiyle Mehmet Öcalan’ın görüşmeye gidebildiğini veya Güven’in tahliye edildiğini söyleyen Yağızay, Türkiye’nin amacının hem bu uluslararası duyarlılığın büyümesini engellemek hem de tecride karşı direniş dalgasını kırmak olduğunun altını çizdi. AKPM’deki kararın geçmesine öncülük eden bazı parlamenterlerin dahi Güven’in tahliyesini eylemlerin bitirilmesi için argüman kabul edebildiğine dikkati çeken Yağızay, buna karşın Güven’in, eylemin amacı için ‘kendi tahliyem değil’ dediğini vurguladı. 

Kürt Halk Önderi’nin dış dünya ile bağının olduğu dönemlerde barış çabalarının etkisine vurgu yapan Yağızay, bundan dolayı da Leyla Güven ve diğer eylemcilerin yeniden bir olumlu atmosferin gelişmesi için tecridin kaldırılmasını istediklerine yönelik hatırlatmada bulundu. 

Yağızay, ulusal ve Avrupa düzeyindeki parlamentolar, hükümetler ve kurumlar nezdindeki girişimlerinin geride kalan 85 günde oldukça yoğun olduğunu söyledi. 

'CPT’NİN TAVRINDA BİR DEĞİŞİKLİK YOK'

CPT’nin geçtiğimiz haftalarda Şengal Diaspora Meclisi üyeleri ile açlık grevi eylemcilerinin görüşme başvurularını reddettiğini hatırlatan Yağızay, “Eyleme başlarken görüşmelerimiz oldu. Ve kendilerinin gönderdiği cevapta ‘aynı noktadayız; Türkiye ile diyalogdayız ve dolayısıyla da aynı şeyleri tekrar söylemeye gerek yok’ anlamına gelen bir cevapları olmuştu” diye konuştu. CPT’nin tavrının kesinlikle tatmin edici olmadığının altını çizen Yağızay, cezaevlerini ziyaret etmeye yetkili tek kurum olarak CPT’nin çok şey yapabileceğini vurguladı. Yağızay, tüm bunlara rağmen AK ve CPT ile görüşmelerinin devam edeceğini söyledi. 

'DİRENİŞİN KRİTİK AŞAMAYA GİRMESİ AK’Yİ ENDİŞELENDİRİYOR'

Fayik Yağızay, AK ve diğer kurumların AKP rejiminin 31 Mart seçimlerinden önce adım atmayacağını düşündüklerini ancak bunun açlık grevlerinde oldukça tehlikeli bir sürece girilmesi nedeniyle bu kurumlarda endişe yarattığını da söyledi. Yağızay, o yüzden de bu kurumların çözüm bulunabilmesi için ‘bir arayış içerisinde olduklarını’ bildiklerini ifade etti. 

'DİRENİŞİN BÜYÜMESİ AVRUPA’YI HAREKETE GEÇMEYE ZORLAYACAK'

Kitlesel eylemliliklerin büyümesinin ve Avrupa’nın Kürt halkının var olan gücünü görmesinin önemli olduğunu söyleyen Fayik Yağızay, büyük ve barışçıl eylemlilikler karşısında Avrupa’nın uzun süre sessiz kalamayacağına vurgu yaptı. Tüm cezaevlerine yayılan açlık grevlerinin Avrupa’da da genelleşmesi ihtimalinin etkisini değerlendiren Yağızay, direnişin kitleselleşmesine ilişkin, “Açlık grevi direnişine daha fazla duyarlılık, daha fazla basında yer alması, parlamentolarının, hükümetlerinin, sivil toplum örgütlerinin gündemine girmesine yol açacaktır bu” dedi. 

'EYLEMLERİN KİTLESELLEŞEREK SÜRMESİ ÖNEMLİ'

Avrupa devletlerinin Türkiye nezdinde harekete geçmesini sağlayacak olanın Kürt halkının demokratik eylemsellikleri olduğunun altını önemle çizen Yağızay, barışçıl eylemlerin kitleselleştirilerek sürmesi çağrısı yaptı.  

Fayik Yağızay, Türkiye’de yaşanan katliamlar, ağır insan hakları ihlalleri ve baskı ortamına rağmen Türkiye ile ‘hiçbir şey olmamış gibi ticari ve siyasi ilişkilerini sürdüren’ devletlerin sorumluluğuna işaret etti. Yağızay, tepkisini yeterince ortaya koyamayan Kürt halkının da sorumluluğu olduğunu sözlerine ekledi. 

Yağızay’ın verdiği bilgilere göre, önümüzdeki hafta içinde hem AK’de hem de AP’deki oturumlar vesilesiyle çok sayıda görüşme planlanıyor. Ayrıca AP’nin Türkiye raporunun bu hafta oylanacağı biliniyor.