Erdoğan İdlib rüzgarı ile dümeni Kürtlere kırdı

Rusya ile Türkiye arasında İdlib üzerine yapılan anlaşma henüz somut sonuçlar vermedi. Türkiye’nin kendi çetelerini ikna etmesi gerekiyor. Ancak Erdoğan, daha şimdiden bir sonraki hedef olarak Kürtleri işaret etti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir hafta önceki görüşmesi ardından açıklanan anlaşma, tampon bölge kurulmasını öngörüyor.

Askerden arındırılmış bölge ile Şam rejiminin İdlib’e yönelik büyük bir operasyon başlatma perspektifinden uzaklaşılması hedefleniyor. En azından Ankara’nın çabası bu yönde.

15 EKİM’E KADAR NE YAPILACAK?

Ankara’nın El Nusra dahil çetelerin sözcüsü olarak masada yer aldığı anlaşma, 15 Ekim’e kadar Türkiye-Rusya kontrolünde “askerden arındırılmış bir bölge” kurulmasını amaçlıyor. Bu bölge, rejimin elindeki bölgeler ile çetelerin elindeki bölgeler arasında 15 ila 20 kilometre genişliğinde olacak.

BM başta olmak üzere batılı güçler, büyük bir operasyon olması halinde 21’inci yüzyılın en ağır insani felaketinin yaşanacağı uyarısında bulunmuştu. Batılı iktidarların “insani felaket” endişeleri daha çok çete üyeleri ve mültecilerin Avrupa’ya olası akışı karşısındaki endişe ile izah ediliyor. Ankara ise bölgede işgal ettiği alanları ve himayesindeki çeteleri korumaya çalışıyor. Tüm bu karmaşa içerisinde Rusya, İran, körfez ülkeleri ve Batılı güçlerin hem birbirine karşı hem de iç içe gelişen hesapları var.

Rusya ile Türkiye arasında bu kriz ortamında yapılan anlaşma, El Nusra dahil tüm silahlı grupların Ekim ortasına kadar tampon bölgeden çıkarılması gerekiyor.

UZMANLAR UYGULAMA KONUSUNDA ŞÜPHELİ

Ancak uzmanlar bu planın hayata geçirilmesine şüpheyle bakıyor. AFP’ye konuşan Lyon-2 Üniversitesi’nde Ortadoğu uzmanı Fabrice Balanche, Türkiye’nin “cihatçılara kendi iradesini dayatmasının zor olduğunu” düşünüyor. “Anlaşmanın uygulanması bana çok zor görünüyor” diyen Balanche, hatta gelecek aylarda ateşkesin bozulması ve Suriye ordusunun operasyon yapmasını beklemek gerektiğini belirtiyor.

EL NUSRA UYACAK MI?

Eski El Nusra’nın kurduğu Hayat Tahrir el Şam (HTŞ), bölgede en fazla hakimiyeti olan koalisyon olarak dikkat çekiyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre askerden arındırılmış bölgenin yüzde 70’i de HTŞ’nin kontrolünde bulunuyor.

Cumartesi günü, alanda bulunan El Kaide ile bağlantılı küçük bir grup olan Huras El-Din, yazılı bir açıklama ile anlaşmayı reddetti. HTŞ, resmi olarak pozisyonunu henüz açıklamadı ancak kendi propaganda sitelerinde Türkiye’nin niyetlerine şüpheyle bakıyor.

İDLİB’İN ŞERİFİ NE YAPACAK?

Center for a New American Security’den uzman Nick Heras da durumun Ankara açısından halen sorunlu olduğunu düşünüyor. Heras, “Ruslar bir ay içerisinde Türkiye’nin bu görevi yerine getirmede tartışmasız kanıtlar görmek istiyor” diyor. Heras’a göre “Türkiye şimdi İdlib’in şerifi”.

O halde, çıkmayı ve silahsızlanmayı reddeden gruplar ile tamamen kendi kontrolündeki grupları arasında bir çatışmayı ateşleyecek mi? El Nusra da, diğer çete grupları da Türkiye tarafından desteklenip finanse edildiler. Hem çeteleri hem de Türkiye’yi kritik bir karar bekliyor.

ANKARA’NIN ÇETELERİ SİLAH BIRAKMAYACAKMIŞ!

Ankara destekli Ulusal Kurtuluş Cephesi, Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşma ile tamamen işbirliği yapacaklarını açıkladı. Açıklamada “Ancak Rusya’nın, rejimin veya İranlıların ihaneti karşısında da tetikte kalmaya devam edeceğiz” denildi. Bu çete koalisyonu da “silahlarını ve topraklarını” terk etmeyeceklerini bildirdi.

Silahlarını bırakmayan ve bölgeyi terk etmeyen çete varlığı, Şam rejimi için yeterli olacak mı? Ankara, Moskova’nın verdiği görevi tamamlayabilecek mi? Tampon bölge oluştuktan sonraki adımlar ne olacak? Çeteler İdlib’de hakim olduğu sürece büyük operasyon engellenebilecek mi?

Henüz yanıt arayan çok sayıda soru dururken, Türk rejimi saldırının yönünü yine Kürtlere çevirdi. Erdoğan rejimi, yeni hedefin Suriye’deki tüm saldırılarının ve işgalciliğinin temel gerekçesi yaptığı Kürtler olmasını istiyor. ABD’yi ziyaret eden Erdoğan, Pazar günü yaptığı bir konuşmada “İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz” dedi.