Erdoğan'ın korktuğu başına geldi: Zarrab artık itirafçı!

Zarrab'ın sanık durumundan itirafçı olarak tanık durumuna geçmesi nedeniyle, Türk hükûmetinin temsilcileri peşpeşe yaptığı açıklamalar ile ambargoyu deldiklerini itiraf ettiler.

Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Hayırsever iş adamı’ dediği, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un ödül verdiği, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun bir numaralı şüphelisi olmasına karşın AKP tarafından aklanan Reza Zarrab'ın, Amerika’da tutuklandıktan 19 ay sonra itirafçı olması, Türk hükûmetini zora soktu. Mart 2016'da tutuklanan Zarrab, İran’a yönelik yaptırımları ihlal ederek ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekarlığı ve kara para aklamakla suçlandı; 75 yıl hapsi istendi. İddianamede, 17 Aralık yolsuzluk soruşturması dosyasında adı geçen isimler ve şirketler de var.

Zarrab'ın sanık durumundan itirafçı olara tanık durumuna geçmesi nedeniyle, Türk hükûmetinin temsilcileri peşpeşe yaptığı açıklamalar ile ambargoyu deldiklerini itiraf ettiler. Diğer yandan Türkiye tarihinde ilk kez bir vatandaş için ABD'ye iki nota verdi. 1950 yılından bu yana son yaşanan kriz dışında 4 defa nota berilirken, İran asıllı Reza Zarrab için 2 notanun verilmesi ise davanın seyrinin Türk hükûmeti açısından ciddi bir boyuta geldiğini gösteriyor.

Bölge Yargıcı Richard Berman’ın baktığı davada, savcılık Zarrab, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, firari sanıklar Zafer Çağlayan, Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve diğer kişiler için ABD’yi dolandırmaktan beş yıl, ABD’nin İran yaptırımlarını ihlal etmekten 20 yıl, bankacılık sahtekarlığından 30 yıl ve kara para aklamaktan 20 yıl olmak üzere toplam 75’er yıl hapis istendi. Bu isimlerin dışında çok sayıda Türk hükûmeti ve AKP üyesi ismin de dosyalarda yer aldığı da iddialar arasında. Yine dosyaya Türkiye’deki şu şirketler de eklendi: Royal Holding, Durak Döviz bürosu, Al Nafees Exchange (döviz bürosu), Royald Emerald Yatırım, Asi Kıymetli Madenler Turizm Şirketi, ECB Kuyumculuk İç ve Dış Sanayi Ticaret Limitet Şirketi, Güneş Genel Ticaret /Güneş General Trading).

AMBARGOYU 5 YIL BOYUNCA DELDİLER

İddianamede hem İran hem Türkiye vatandaşı olduğu vurgulanan Zarrab’ın, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) Royal Holding AŞ dahil bir şirketler ağının sahibi ve yöneticisi olduğu, Cemşidi’nin Royal Holding'de çalıştığı, ikilinin Necefzade’yle birlikte İran hükûmeti ve İran’ın başka kurumlarının yararına olacak biçimde birtakım bankacılık işlemlerini gizleyerek İran’a yönelik ekonomik yaptırımları deldiği belirtildi.

Zarrab, Jamshidy ve Najafzadeh’in uluslararası mali para transferi yaptıkları, bu mali transferlerden, ABD’nin yaptırım koymuş olduğu İran kurumları olan, İran hükûmetinin sahip olduğu Bank Mellat, İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC), Naftiran, Hong Kong’daki aracı şirket KHICO, İsviçre ve Hong Kong ile, İngiltere’deki bazı şirketlerin yararlandığı bildirildi.

İddianamede, üçlünün Türkiye ve BAE’deki firmaları aracılığıyla 2010’dan 2015’e kadar İranlı şahıslar ve Bank Mellat dahil kurumların ABD yaptırımlarına yakalanmadan iş yapmalarına yardım ettiği de kaydedildi.

INDEPENDET: ERDOĞAN'IN UYKULARI KAÇACAK!

Türkiye'de kendisine suikast yapılacağı duyumları nedeniyle ABD ile anlaşarak bu ükeye giden Zarrab, 21 Mart'ta Miami'de gözaltına alınıp, 22 Mart 2016 tarihinde tutuklandıktan sonra İngiliz İndependet gazetesi, 23 Mart 2016 tarihli sayısında Türkiye ABD ilişkilerinin bozulacağını manşete çekti.

Gazetenin dünya haberleri bölümünde birinci habere olarak aktarılan Zarrab'ın tutuklanması için "Tutuklama kararı, Erdoğan'ın yakın çevresine kadar ulaşan ve kurduğu partinin itibarını sorgulatan yolsuzluk suçlamalarını tekrar gündeme getirdi" deniyor.

Haberde, "Zarrab'ın tutuklanması zaten gergin olan Türkiye - ABD ilişkilerini daha da aşağı çekebilir. Davaya bakan Savcı Preet Bharara, Zarrab'ın Amerikan yargısı önüne çıkacağını Twitter hesabı üzerinden duyurunca bir gecede sosyal medya fenomenine dönüştü" denildi.

YANDAŞ MEDYA KARŞI SALDIRIYA GEÇTİ

Zarrab'ın tutuklanması sonrasında AKP’ye yakın gazeteler hemen harekete geçti. Vakit kaybetmeden Zarrab’ı tutuklayan ABD’li Savcı Bharara’ya yüklenmeye başlayan Sabah gazetesi, savcıyı skandal bir photoshop ile ‘FETÖ’cü ilan etti. Sabah, Zarrab’ın Avukatı Şeyda Yıldırım’ın ABD’deki operasyonun arkasında Pensilvanya’daki ‘FETÖ’ örgütlenmesinin olduğunu iddia etmesini haberleştirirken, montajlanmış bir fotoğraf kullandı.

Fotoğrafta Bharara ‘Kimse Yok mu Derneği’ ödülü verilirken görülüyor. Oysa asıl fotoğrafta Bharara’ya engellediği suçlar için ödül veriliyor. Sabah alay konusu olmasının ardından kaldırdığı haberinde şöyle dedi:

"Savcı Preet Bharara’nın FETÖ’nün ABD’deki etkinliklerini kaçırmadığı ve örgüte yakınlığı ile bilinen Kimse Yok mu Derneğinden plaket aldığı ortaya çıktı."

ZARRAB'IN TUTUKLANMASI SONRASINDA YAPILAN AÇIKLAMALAR

Erdoğan: "Bu konu ülkemizi ilgilendiren bir konu olmadığı gibi bir kara para aklama konusu mudur değil midir, bunun gerekçesini bilmeden böyle bir değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Ancak kara paranın babaları orada duruyor, Pensilvanya'da duruyor. Acaba yetkililer onlara bir değerlendirme yaptı mı? Zarrab ile ilgisi varsa bir şey onu zaten Rıza Bey'in avukatları gerekli şekilde verecektir, savunacaklardır. Bu zaten ülkemizle alakalı bir şey değildir."

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise Fethullah Gülen'i ima ederek, ABD'nin bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı göstermesini beklediklerini söyledi.

Dönemin AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Zarrab'ın ABD'de yakalanmasının ardından yaptığı ilk değerlendirmede, bu gelişmeyi "savcıların tasarrufu" olarak nitelendirdi ve "Bu olaylarla Türkiye Cumhuriyeti'nin, Cumhurbaşkanı'nın (Recep Tayyip Erdoğan) ya da AK Parti'nin herhangi bir şekilde yan yana anılması dahi söz konusu olamaz" diye konuştu.

BAYRAKTAR: DOSYADA İSMİM YOK

Zarrab için en ilginç yorumu 17-25 Aralık olaylarında adı sıkça gündeme gelen Erdoğan Bayraktar yaptı.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, soruşturmanın kilit isimlerinden olan Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasından sonra “Reza Zarrab’ı tanımam, bahsedilen dosyada ismim yok, bahsedilen olaylarla ilgim yok” dedi.

ABD İLE MEKİK DİPLOMASİSİ

Zarrab'ın tutuklanmasının ardından Türk hükûmeti ile ABD arasında çok sayıda görüşme yapıldı. Yapılan ikili görüşmelerde Zarrab dosyasının kapatılması ve Türkiye'ye verilmesi istendi.

Bu konuda dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, MİT Müsteşarı Hakan Fidan iki defa ABD'ye gittiler. ABD Adalet Bakanlığı ile bu konuda çeşitli görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde Zarrab dosyası da gündeme getirildi. Dönemin Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ ise zamanın ABD Adalet Bakanı olan Loretta E. Lynch'i Ekim (2016) ayında ziyaret ederek Zarrab davasının temelsiz olduğunu ve kendisinin serbest bırakılması gerektiğini savundu. ABD Adalet Bakanı ile Zarrab konusunu görüşen Bozdağ, görüşme sonrasında şu açıklamayı yaptı:

"Zarrab'la ilgili görüşme sırasında bir değerlendirmemiz oldu. Bu dosyanın delil durumuyla ilgili bir değerlendirmeler yapılırken orada biz bir değerlendirmemizi kendileriyle paylaştık, onun dışında da aynı zamanda bakanla bu konuyu da gündeme getirdik. Tabii bu Reza Zarrab dosyası bizim takip ettiğimiz kadarıyla hukuki olmaktan ziyade siyasi bir dosya gibi duruyor. Çünkü dosyanın içerisinde ortaya konan şeyler daha ziyade savcının yorumlarından, şüpheden kaynaklı yorumlarından ibaret olduğunu biz görüyoruz. Tabii buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Cumhurbaşkanımızın eşine, Türkiye'ye dönük de savcının yaptığı değerlendirmeler var. Bu da tabii bunun bir siyasi maksat güttüğünü çok net bir şekilde ortaya koyuyor."

Zarrab'ın Türk vatandaşı olduğu için Türkiye'de yargılanması gerektiğini söyleyen Bozdağ, "Bizim buradan istediğimiz şey tabii ki Türk vatandaşı olan birini Amerikan kanunlarına göre kendisine isnat edilen suçtan dolayı Amerika'da yargılanması da mümkün değil. O da çok net bir şekilde ortada. Bu davanın Türkiye'ye dönük bir operasyon olarak bir siyasi hedefli olarak yürütülen bir dava gibi ortada durduğunu biz sayın bakana ilettik" ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN OBAMA'DAN UMUDUNU KESTİ

ABD Başkanlık seçimlerinde Türkiye Hilary Clinton'a karşı Donald Trump'ı açıktan destekledi. Hem FETÖ hem de Zarrab olayı nedeniyle umutlarını Trump'a bağlayan Türkiye'nin bu çabaları da boşa çıktı.

Erdoğan Zarrab'ı kurtarmak için yoğun bir kampanya yürüttü. 21 Eylül 2016 tarihinde zamanın Başkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı özel görüşmede, hem Zarrab'ın serbest bırakılmasını, hem de Bharara'nın görevden alınmasını istedi. ABD yetkilileri 90 dakikalık bu görüşmenin yarısında Zarrab'ın konuşulduğunu açıkladılar.

Washington Post'a yazan David Ignatius, ABD'de yargılanmakta olan Zarrab'ın serbest bırakılması için Türkiye'nin büyük çaba gösterdiğini belirterek, atılan adımları "sıra dışı" olarak nitelendirdi.

Ignatius'un yazısında, 21 Eylül 2016'da dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede, Zarrab'a büyük yer ayrıldığı belirtildi. Yazıya göre Erdoğan, Biden'dan o zaman Zarrab davasının savcısı olan Preet Bharara'nın kovulmasını talep etti. Yazıda Emine Erdoğan'ın da Joe Biden'ın eşi Jill Biden ile görüştüğü ve Zarrab'ın serbest bırakılmasını talep ettiği bildiriliyor.

Bu görüşmeye ilişkin Washington Post Yazarı, "Türkiye hakkında söylenen 'NATO müttefiki' sözü o kadar çok tekrarlandı ki, bu söz Türkiye'nin son eylemlerinin ne kadar düşmanca ve otokratik olduğunu gölgeliyor" demişti.

TELEFON DİPLOMASİSİ

Erdoğan, Obama'nın başkanlığı döneminde onunla da 2016 Aralık ve 2017 Ocak ayı başlarında yaptığı son iki telefon görüşmesinde, Zarrab olayını bizzat gündeme getirdi.

Görüşmelerde, Erdoğan, Zarrab hakkında 2013 yılında ortaya çıkan iddialara temel oluşturan belgeleri Gülen takipçilerinin toplayıp sızdırdığını söylüyor. Eski bir Obama yönetimi yetkilisine göre, Erdoğan bundan bir yıl önce başkan yardımcısı Biden ile buluştuğunda, tuhaf bir şekilde savcı Bharara'nın da Gülenci bir maşa olduğunu iddia etmişti.

Bu görüşmeler konusunda basına açıklama yapan Obama yönetiminin bir üst düzey yetkilisi, "Bizim o sıradaki varsayımımız, Erdoğan'ın konuyla ilgili saplantısının, dava görülürse ortaya çıkacak bilgilerin ailesi ve nihai olarak kendisine zarar vereceğini düşüncesinden kaynaklandığı yönündeydi' demişti.

TRUMP DA ERDOĞAN'A YÜZ VERMEDİ

Obama'dan istediği tavizi alamayan Erdoğan, Hillary Clinton'ın Türkiye'ye yönelik görüşleri ve eleştirileri nedeniyle ABD seçimlerinde Trump'ı açıktan destekledi. Erdoğan hükûmeti Donald Trump'ın birlikte çalışacağı ekibe daha seçimden önce yatırım yapmaya başladı. Zamanın kampanya sorumlusu Michael Flynn Türkiye yanlısı lobici olarak tutuldu ve şirketi başkanlığın el değiştirdiği dönemde Türkiye'den ödeme almaya devam etti. Flynn'in Şubat ayında ulusal güvenlik danışmanlığından istifa etmesinden sonra Türkler, Trump'ın yakın danışmanlarından Rudy Giuliani ile çalışmaya başladılar.

Trump'ın seçilmesi sonrasında AKP hükûmeti ve yandaş medya Türkiye'de adeta bayram ilan etti. Türk devleti hem Zarrab'ı kurtaracak, hem de ABD'nin Suriye politikasında Kürtler yerine kendileriyle ortaklaşılacağı beklentisine girdiler.

Trump'ın seçilmesinin ardından Erdoğan ile Trump arasında Washington'da yapılan ilk görüşmeye kadar 3 defa telefon görüşmesi gerçekleştirildi. Bu üç görüşmede de Erdoğan Zarrab konusunu Trump ile görüştü. Erdoğan'ın Washington ziyaretinde de bu konu gündeme geldi. Basın toplantısında bu konu gündeme gelmezken Erdoğan uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada Zarrab olayını konuştuklarını açıkladı.

Erdoğan Mayıs ayında gerçekleşen bu görüşme sonrasında gazetecilere "Zarrab babamın oğlu değil ama benim bir vatandaşım. Eğer varsa bir suçu Adalet Bakanlığı'na dosyası iletilir, yoksa hemen bazı şeyler uydurularak tutuklanırsa, vatandaşına sahip çıkamayan ülke konumuna düşeriz" dedi.

PAZARLIK TUTMADI, TOPUZ TUTUKLANDI

Yapılan tüm bu görüşme ve pazarlıklarda ABD ile anlaşmaya varamayan Türkiye, ABD'nin İstanbul Konsolosluğu görevlisi ve FBI Türkiye yetkilisi olan Metin Topuz'u Fetö bağlantısı nedeniyle gözaltına alarak tutukladı. Bu tutuklamanın ardından yine bir konsolsoluk görevlisinin eşi ve oğlu gözaltına alınarak sorgulandı.

ABD, çalışanlarının can güvenliği olmadığı gerekçesiyle vize işlemlerini durdurduğunu açıklayınca, Türkiye, misilleme kararı aldı. Bu krizin yaşandığı dönemde Türkiye'den görev süresi biten ABD Büyükelçisi John Bass, bu konuda yaptığı açıklama nedeniyle istenmeyen adam ilan edildi.

TÜRKİYE NOTA VERDİ

Zarrab'ın itirafçı olmasının ardından cezaevinden çıkarıldığı yönündeki basına sızan haberler nedeniyle Türkiye, ABD'ye iki nota verdi. Türkiye tarihinde yaşanan bu ilk, AKP hükûmetinin Zarrab'ın itiraflarından nasıl korktuğunu da ortaya koydu. Verilen notaya ilişkin konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, şunları söyledi:

"Avukatlarının ulaşamadığı bilgileri çıkınca gazetelere de yansıdı, 6 gün sonra değil. Daha ikinci günde biz, aynı günde yazılı bir notayla sorduk. Bu bizim vatandaşımızdır ve böyle haberler var, bunun durumu nedir... Aradan 3-4 gün geçti. ABD’den herhangi bir ses çıkmadı. Dün itibarıyla arkadaşlarımız tekrar bir notayla, ‘Biz şu tarihli bir notayla sorduk ama sizden dönüş olmadı’ diye sordu. Dün hem Adalet Bakanlığından hem de ABD Dışişleri Bakanlığından Büyükelçiliğimize dönüşler olmuş. ‘Başka bir yerde. Sağlığı da iyi, güvende, bir sorun yok.’ diye genel bir cevap verilmiş. Olayın özü budur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan verilen nota için Reuters haber ajansına verdiği mülakatta, Zarrab'ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu hatırlatarak, "Dolayısıyla devletlerin, yöneticilerin herhalde bir görevi de, kendi vatandaşlarının hukukunu korumaktır" dedi.

HÜKÛMETİN ZARRAB SÖZCÜSÜ BOZDAĞ!

Zarrab sürecini, Başbakan Binali Yıldırım'dan çok Erdoğan'ın talepleri doğrultusunda yürüten Bozdağ, hükûmette Zarrab konusunda en fazla mesai yapan Bakan olarak biliniyor. Diğer bakanlar bu konuda suskunluğu tercih ederken, açıklamaların büyük bir kısmı Bozdağ'dan geliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ABD'li savcılar hakkında açılan soruşturmalara ilişkin de, Adalet Bakanı yerine Bozdağ'ın açıklama yaptığı görülüyor.

Zarrab'ın ABD yargısı ile anlaştığı haberlerinin açığa çıkması sonrasında Bozdağ, ABD yargısının Fetöcüler tarafından ele geçirildiğine dikkat çekerek, şunları söyledi:

"Türkiye'yi suçlayacak iftiralarda bulunmaya zorluyorlar. Onun için de Zarrab davasının FETÖ’cü eski başsavcısı Preet Baharara ve şu andaki yine FETÖ’cü savcısı John Kim hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açmış bulunuyor. Savcılık FETÖ’nün Türkiye’deki düzmece belgelerle nasıl kanıt yarattığını ve nasıl bunların dava dosyasına girebildiğini araştırıyor… Bu arada New York mahkemesinde kaçak darbeci FETÖ’cü eski savcı ve hâkimlerin gelip ifade verecekleri bile konuşuluyor. Yani FETÖ’cüler New York mahkemesini ele geçirmiş görünüyorlar ve 15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye’ye verdikleri zararın yanında şimdi de Türk liderleri köşeye sıkıştırıp onları itibarsızlaştırmanın peşindeler."

İTİRAFÇI OLUNCA AÇIKLAMALARIN RENGİ DE DEĞİŞTİ

Zarrab'ın itirafçı olduğu netleşmeye başladıktan sonra açıklama yapan Bozdağ, şunları söyledi:

"Türkiye'ye dönük açık bir kumpastır. Siyasi bir davadır, hukuki dayanaktan yoksundur. 17-25 Aralık sürecinde FETÖ'nün başaramadığı hukuk darbe teşebbüsünün ABD yargısı eli ile tekrarlanmasından başka bir şey değildir. Hukuki değildir. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Olmayan belgeler üzerinden ellerinde varmış gibi yargılama yapıyorlar. Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkilerin tamamı Türkiye'nin ulusal hukukuna uygun olduğu gibi bu konudaki uluslararası hukuka da uygundur.Türkiye bir hukuk devletidir, bütün ticari işlemleri bu çerçevede yürümektedir. Herhangi bir hukuka aykırılığın bulunması söz konusu değildir. Ortada delil yoktur."

CUMHURBAŞKANI: BUNLAR FETÖ KUMPASI

AKP grup toplantısında, 21 Kasım 2017 tarihinde konuşan Erdoğan, ABD ve NATO'ya yönelik eleştiri ve tehditlerini sürdürdü. Erdoğan, Zarrab konusunda ise şunları söyledi:

"17-25 Aralık’ta hukuk kisvesi altında ülkemize en büyük tezgâhını kurdular. Bu tezgâh başarısız olunca aynı tezgâhı şimdi götürüp ABD’de kurdular. Biz FETÖ’yü vatanımızdan söküp attık ama bu örgüt onların ülkelerinde korunuyor.”

CUMHURBAŞKANI SÖZCÜSÜ: EKONOMİ BAKANIMIZ YAPTI

Zarrab'ın itirafçı olmasının açığa çıkmasının ardından, ilk açıklamayı yabancı basına yapan Cumhurbaşkanığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İran ambargosunun delinmesine ilişkin Zarrab ve Erdoğan'ı akladı, Ekonomi Bakanı'na suçu attı:

"Biz dışarıdan anerjiye bağımlıyız, yaptırımlar esnasında İran ile bu ticareti yapmak zorundaydık. Bunu başka yollarla yapmayı denemek zorunda kalacağımızı söyledik. Bankalarımız, Ekonomi Bakanımız işin içine girdi. Cumhurbaşkanımız ile Zarrab veya bu dava arasında hiçbir bağ yok. Cumhurbaşkanının itibarına zarar vermeye çalışıyorlar."

YILDIRIM'DAN İTİRAF

Kalın'dan sonra ikinci açıklamayı yapan Başbakan Binali Yıldırım ise şu itirafta bulundu:

"Türkiye’nin başka ülkeler ile yaptığı ticaret, kimse kusura bakmasın, Türkiye’nin işidir. Türkiye’nin vereceği karara bağlıdır. Bu konuda da kimseden icazet almaya ülkemizin ihtiyacı yoktur. Bazıları kendileri ambargo koydukları ülkeler ile rahat rahat ticaret yapacaklar. Aynı ülke ile Türkiye ticaret yapacak, bu suç olacak. Buna kargalar güler! Daha yakın zamanda İran ile Amerika uçak satışı konusunda prensip anlaşmasına vardılar. Ondan sonra da Türkiye ambargoyu deldi, ihlal etti gibi ipe sapa gelmeyen iddialar ortaya koyuyorlar, bunun neresinde hukuk, adalet var? O bakımdan eğer uluslararası hukuka uyulacaksa buna bu iddiayı ortaya koyanların en önce kendilerinin riayet etmesi beklenir."

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise "Siyasi bir davadır, ben Amerikan vatandaşı değilim, o mahkemeyi de tanımıyorum" ifadelerini kullandı.

YANDAŞ MEDYA ZARRAB KONUSUNDA SUSKUN

Zarrab'ın itirafçı olması sonrasında AKP medyası daha net bir tutum belirlemez ve Saray'dan yapılacak açıklamaları beklemeye alırken, hükûmete yakın bazı isimlerin değerlendirmeleri ise hükûmetin gelecekte Zarrab konusunda yeni bir rota çizmeye başlayacağının da sinyallerini veriyor. Bugün AKP'ye yakın gazeteler Zarrab tartışmasına girmekten imtina ederek, Soçi Zirvesi ve Rusya üzerine yazmayı tercih ettikleri de görülüyor.

SON AÇIKLAMALAR

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik ise son gelişmeler üzerine şöyle dedi: "Bu işlerin buraya varacağını daha Rıza Zarrab kuzu kuzu Amerika’ya gidip kendini FETÖ’cü ABD savcılarına yakalattığı zaman anlamalıydık…15 Temmuz kanlı darbe girişiminden önce Türkiye’nin adli sistemini neredeyse tamamen ele geçiren Fetullah Gülen Terör Örgütünün Amerikan adli sistemine de sızmış olduğu kimsenin aklına gelmedi."

Yine Bozdağ da son gelişmeleri değerlendirirken, "Reza Zarrab davası Türkiye'ye dönük açık bir kumpastır. Siyasi bir davadır" dedi. Bozdağ, Zarrab'ın iftiraya zorlandığını iddia etti.