Fransa’da Covid-19: Liberal politikalar sağlık sistemini çökertti

Yeni tip koronavirüs salgınında Avrupa ülkeleri arasında en çok ölü veren üçüncü ülke olan Fransa’da, hükümetlerin yıllardır izlediği liberal sağlık politikalarının ağır sonuçları yaşanıyor.

Fransa yeni tip koronavirüs SARS-CoV-2’nin yol açtığı Covid-19 salgınından en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor. Toplamda 168 bin kadar vaka ile dünyada beşinci sırada gelen Fransa, ölüm sayılarında ise ABD, İtalya, Büyük Britanya ve İspanya’dan sonra yer alıyor.

Ulusal Sağlık Ajansı (Santé Publique France) verilerine göre, ülkede dün itibariyle kayıt altına alınan ölü sayısı 24 bin 895 olurken, bunun 9 bin 312’si yaşlı bireylerin kaldığı huzurevlerinde kaydedildi. Sadece bu tür kurumlarda kalan yaşlı bireyler toplam ölümlerin yüzde 37’sini oluşturuyor. Öte yandan huzurevlerinde kalanlar arasında kesin olmamakla birlikte toplamda 30 bini aşkın vakanın olduğu bildiriliyor.

Salgının başından bu yana iyileşen hastaların sayısı 50 bin 785 iken, halen hastanelerde tedavi görenlerin sayısı 25 bin 815 olarak verildi. Bu hastaların 3 bin 819’u yoğun bakım ünitelerine alındı. Hem vaka hem de ölüm sayılarında son iki haftadan bu yana gerileme yaşansa da henüz salgının kontrol altına alındığı söylenemez.

BİRÇOK BÖLGEDE HASTANELER YETERSİZ KALDI

Fransa salgına en hazırlıksız yakalanan ülkeler arasında yer alıyor. Salgının ilk başta hızla yayıldığı bölge olan Almanya, İsviçre, Belçika ve Lüksemburg’a sınırı olan doğudaki Grand-Est bölgesi, hastanelerin hızla dolduğu bölge oldu. 17 Mart’tan itibaren sokağa çıkmanın ancak belirli durumda mümkün kılınması sayesinde Mart ayının sonlarına Strasbourg, Mulhouse ve Metz gibi büyükşehirlerin yer aldığı bölgede hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin yüzde 100’den fazla dolması engellenebildi. Bunda az sayıda da olsa hastanın Almanya ve İsviçre gibi komşu ülkeler ile salgından daha az etkilenen batı ve güneybatı Fransa’daki hastanelere özel hazırlanmış trenlerle taşınması mümkün oldu.

Grand-Est’in yanı sıra başkent Paris’in içinde yer aldığı Ile-de-France bölgesi vaka sayılarının yüksekliği nedeniyle hastanelerin yetersiz kaldığı bölge oldu. Ile-de-France son haftalarda Grand-Est’i de geride bırakarak, vaka ve ölüm sayılarında ilk sıraya yükseldi.

LİBERAL POLİTİKALAR SAĞLIK SİSTEMİNİ ALT ÜST ETTİ

Salgının başta komşu ülke İtalya olmak üzere Avrupa’da yayıldığı bir dönemde Fransa’nın sağlık sistemindeki açıkları kapatabilmesi için önünde oldukça uzun bir süre vardı. Ancak Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Edouard Philippe hükümetinin salgının boyutlarının ne düzeyde olacağını kestiremediği kısa sürede anlaşıldı.

‘Dünyanın en iyi sağlık sistemine’ sahip olduğu vurgulanan Fransa’da,2012-2017 arasındaki Sosyalist Parti (PS) hükümeti dahil 2010’dan bu yana izlenen tasarruf politikalarının en çok vurduğu da sağlık sistemi oldu. Salgının başladığı Ocak ayına kadar da birçok hastanenin acil servislerinde sağlık çalışanları greve gidiyor ve hükümetin derhal hem maaşlarda hem de teknik ve insani ekipman alanında ciddi bir artışa gitmesini talep ediyordu. Ancak hükümet sadece küçük prim artışlarıyla tepkileri dindirmeye çalıştı.

DOKTORLAR MASKESİZ KALDI

Fransa’da izlenen liberal politikalar yüzünden ülkenin herhangi bir salgın çıkması halinde ciddi biçimde teknik malzeme sorunu yaşandı. Salgında ilk vakanın görüldüğü ocak ayında ülkedeki maske stokları sadece 110 milyon civarındaydı. Oysa Covid-19 nedeniyle 1 milyonun üzerindeki sağlık çalışanının her birinin günlük 5 kadar maske ihtiyacı vardı ve bunda dahi tasarrufa gidilmek zorunda kalındı.

Hükümetin açıkladığı verilere göre, 2012 yılında devletin stoklarında var olan maske sayısı 1 milyar civarındaydı ve bu sayı o yıldan sonra her geçen yıl düşürüldü.

67 MİLYON NÜFUS, 5 BİN YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ

Fransa’nın hükümetlerin tasarruf politikaları nedeniyle en fazla hazırlıksız yakalandığı bir diğer alan ise, hastanelerin yoğun bakım üniteleri oldu. 67 milyon nüfuslu ülke genelinde ocak ayı itibariyle sadece 4 bin 597 yoğun bakım yatağı vardı. 83 milyon nüfuslu Almanya'da bu sayı 25 bin civarındaydı. Ayrıca salgından önce bu yatakların neredeyse yüzde 85’inden fazlası sürekli dolu idi.

Salgının hızla yayılmasına rağmen bu alanda artışa gitmekte geciken Sağlık Bakanlığı, mart ayında harekete geçerek bu sayıyı 10 bine kadar çıkarabildi. Bu ayın sonunda bu sayının en az 15 bine ulaştırılması hedefleniyor.

Ancak yoğun bakım üniteleri birçok bölgede artı verirken, özellikle Grand-Est ve Ile-de-France bölgelerinde birçok hastanın evlerine geri gönderilmesine neden olacak kadar yetersizdi. Buna karşın komşu ülkeler ile salgından daha az etkilenen diğer bölgelere trenlerle hasta taşınırken, Fransız ordusu da Mulhouse şehrinde sahra hastanesi kurmak zorunda kalmıştı.

YASAKLAR DAHA BÜYÜK BİR FELAKETİ ÖNLEDİ

Fransa’nın sağlık sisteminde yaşanan ve belki de çok daha fazla insanın yaşamını yitirmesine yol açabilecek hatalar ise, 17 Mart’ta geçte olsa alınan sokağa çıkma kısıtlamaları kararıyla telafi edildi. Bunda da hükümetin geciktiği malum. Zira salgında yasakların başlayacağı üçüncü aşamaya ne zaman geçileceğinin tartışıldığı 6 Mart’ta eşiyle birlikte bir tiyatro oyununu izlemeye gitmiş ve ciddi tepki çekmişti.

Piyasada maske ve dezenfektan bulunamadığı bir dönemde bu tür önlemlerin ‘gereksiz’ olduğu propagandası dahi yapıldı.

Önlem almada geciken hükümet ve valilikler, salgının yayılmasının da sorumlusu idiler. Örneğin salgının diğer dünya ülkelerinde yayılmaya başladığı Şubat ayında Mulhouse kenti yakınlarında 2 bin 500 kişinin katıldığı 5 günlük bir kilise ayinine izin verilirken, ayine katılanların ülke genelinden geldikleri ortaya çıkmıştı. Ayine katılan Strasbourg’daki bir sağlık çalışanının tek başına 250 kadar meslektaşının Covid-19’a yakalanmasına neden olduğu sonradan anlaşılmıştı. 

Sokağa çıkmanın sadece alışveriş, işe gitme, 1 saat kadar dolaşma veya mağdur bir yakınına yardım gibi sınırlı sayıda gerekçe ve imzalı belge ile mümkün kılındığı 17 Mart’ta ise artık gecikilmişti.

TESTLER SINIRLI TUTULDU

Fransa’da 25 bin kadar ölüme karşın 168 bin kadar vaka tespit edilmiş durumda. Güney Kore, Almanya veya diğer bazı ülkelerle kıyaslandığında yüzde 15’lere varan ölüm oranları aslında çok yüksek olsa da bunda testlerin sınırlı tutulmasının payı var. Bizzat görüştüğümüz birçok kişi de tüm semptomların olmasına rağmen testlerin sınırlı sayıda olması nedeniyle geri çevrildiklerini belirtiyor.

YASAKLAR KALKINCA İKİNCİ DALGA ENDİŞESİ VAR

Son günlerde ölüm vakalarının düşüşe geçmesine rağmen şimdilik 11 Mayıs’ta kaldırılması planlanan sokağa çıkma kısıtlamalarının devam ettirilme ihtimali de var. Ancak yapılan tüm açıklamalar, 11 Mayıs’tan itibaren restoranlar, büyük alışveriş merkezleri ve tiyatro-sinema salonları gibi işyerleri dışında normal hayata dönüleceği yönünde. Okullar ve kreşler de sıkı sosyal mesafe önlemleri ile kısıtlı sayıda çocuğun alınması şartıyla açılıyor.

11 Mayıs’tan itibaren toplu taşıma araçlarında maske takılması zorunlu iken, henüz cerrahi maskelerin eczanelerde satışına izin verilmiyor. Ancak şimdiden milyonlarca dokuma maskenin üretildiği veya evlerde yapıldığı tahmin ediliyor. Ayrıca iş amaçlı veya aileden bir bireye bakım amacıyla yardımcı olmak dışında 100 kilometreyi aşan seyahatler yasak olacak. Buna karşın bireylerin dışarı çıktıklarında imzalı belge taşımaları zorunluluğu 11 Mayıs’ta kalkıyor.

7 MAYIS’A KADAR 3, SONRASINDA İKİ AYRI BÖLGE OLACAK

Fransa’da hükümet, 11 Mayıs’tan itibaren aşamalı olarak kaldırılacak sokağa çıkma kısıtlamalarını illerin salgından etkilenme ve hastane kapasitelerine göre düzenleyecek.

Hükümetin geçtiğimiz hafta açıkladığı haritada, Fransa kırmızı, yeşil ve turuncu olmak üzere üçe bölünüyor. Toplamda 101 il (département) bulunan ülkede özellikle ülkenin doğu, kuzeydoğu ve başkent Paris ile çevresindeki illerin tümü kırmızı bölgede bulunuyor. Yani bu illerde sokağa çıkma kısıtlamalarının daha uzun süre sürebileceği anlamına geliyor.

Turuncu olan iller ise, hastane kapasitelerinin şimdilik tam dolmayan ama yasakların tümüyle gevşetilmesi halinde riskli olanlar. Burada ise ülkenin Centre-Val de Loire bölgesinin yanı sıra Lyon ve çevresi ile Marsilya ve Nice gibi kentlerin olduğu güneydoğu illeri bulunuyor.

Fransa’nın batı, güneybatı ve kuzeybatı illeri ise henüz salgından etkilenmedikleri için yeşil bölgede kalıyor.

Bu haritaya göre, örneğin kırmızı bölgedeki şehirlerde park ve bahçeler gibi bireylerin toplanma ihtimali olan alanlar kapalı kalmaya devam edecek. Ayrıca valilikler herhangi bir il veya kent merkezinde yerel yasaklar koymaya devam edecek.