Kalkan: ABD-TC-KDP komutası, yönetimi kaybetti

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, "Mevcut ABD-TC-KDP imha ve tasfiye ittifakının komutası yönetimi kaybetmiştir, yenilmiştir. Şimdi sıra Tayip’te. İşte Tayip’i kurtarmak için mevcut KDP yönetimini harekete geçirmeye çalışıyorlar" dedi.

PKK’nin kuruluşunun 42'nci yıldönümü dolayısıyla zındanlardaki duruma ilişkin Dengê Welat Radyosuna konuşan PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, zindanların PKK’nin şekillenmesinde tarihi bir yeri olduğunu belirtti.

'PKK ARTIK YARIM ASIRLIK BİR HAREKET'

Kalkan, zindan mücadelesinin özgürlük hareketindeki önemine değinerek 43'üncü yıl mücadelesine dair şu belirlemelerde bulundu: “Partimiz PKK’nin resmi kuruluşunun 42. yılını tamamlıyor, 43. mücadele yılına giriyoruz. Hareket ve halk olarak yeni bir yaşa girmenin, yeni bir yıldönümünü yaşamanın coşkusu ve heyecanı içerisindeyiz. Partimize benzer ömürler biçiliyor ama bunların hiçbirisinin geçerli olmadığı anlaşılıyor.

Fakat şunu da ifade edelim: Önderliksel yürüyüşümüz yarım asırlık bir zamanı tamamlamak üzere, 50. yılına yaklaşıyor. Aslında bir Önderlik hareketi olarak PKK’nin de yarım asırlık bir hareket olduğunu artık söyleyebiliriz. Önder Apo şunu ifade etti. ‘Kuşkusuz PKK’nin resmi kuruluşu önemlidir. her resmi yılı büyük zorluklara karşı amansız bir mücadele ile yaşanmıştır. Fakat resmi kuruluşundan önceki beş yıllık süreç çok daha anlamlı ve önemlidir. Esas oranın bilinmesi gerekir dedi. Neden? Çünkü PKK’yi var eden bütün ölçü ve özellikler o beş yılda ortaya çıktı, şekillendi. Önder Apo’yla yoldaşlarının ilişkileri, çıkışları, ortak yürüyüşleri temelinde oldu. Önder Apo’nun düşünceleri, anlayış ve ilkelerinin yaşama dönüştüğü, örgüt haline geldiği bir süreci ifade etti. PKK’nin resmi kuruluşu bu temelde gelişti.

Bu vesileyle zindanlardaki tüm yoldaşların 42. parti kuruluş yıldönümlerini, yani parti bayramlarını, daha genel ifade ile ulusal diriliş bayramlarını kutluyorum. 43. parti yılında tüm yoldaşlara, halkımıza, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten herkese üstün başarılar diliyorum. Zindanların son şehidi Sıtkı Bektaş Yoldaş şahsında, yine gerilla direnişimizin kahraman şehidi, günümüzün Seyid Rıza’sı Alişêr’i, partimizin MK üyesi, HPG komuta konseyi ve Dersim Saha Komutanı Yılmaz Dersim Yoldaşı, bu yoldaşlar şahsında tüm özgürlük ve parti mücadelesi şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. 43. Resmi PKK yılında amaçlarını başarma, anılarını yaşatma sözümüzü bir kere daha yineliyorum.

Parti, halk olarak bu kararlılığa kesinlikle sahibiz. 43. yıla çok daha büyük bir iddia ile giriyoruz. Özgürlük zamanı hamlesi temelinde giriyoruz. 'Faşizme-işgale-tecride son; özgürlüğü sağlama zamanı' direniş hamlesini Cenga Heftanin Devrimci direnişi çizgisinde geliştirerek giriyoruz. 43. Yılda AKP-MHP faşizmini yıkacağımız, İmralı tecrit sistemini paramparça edeceğimiz, her türlü işgale karşı büyük direnişi geliştireceğimiz açıktır. Bu temelde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü çerçevesinde tüm özgürlükleri kazanma temel hedefimizdir. Yeni parti yılına böyle bir planlı devrimci hamle temelinde büyük bir iddia ve kararlılıkla, yüksek bir coşku ve heyecanla giriyoruz. Amacımız büyük, iddiamız güçlü, mücadele çok yönlüdür, her zamankinden çok daha güçlü savaşıp büyük kazanacağımız kesindir.”

'TARİHE DAİŞ'İ YENEN BİR HALK VE HAREKET OLARAK GEÇTİK'

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, PKK'nin 43'üncü mücadele yılına ilişkin başarılar dilerken, geçen 42'inci yılın nasıl bir mücadele ve direniş yılı olduğunu şöyle anlattı.

“Şunu görmek lazım 42. mücadele yılı, parti yılı büyük kazanımlar elde etti. 43. mücadele yılına gerçekten de tarihi kazanımlar, büyük bir miras devrediyor. Dikkat edilirse ABD-TC-KDP ittifakı temelinde geliştirilen uluslararası komplo temelinde Önder Apo’yu ve partimiz PKK’yi imha ve tasfiye etmeyi hedefleyen planlı saldırılar bir bir boşa çıkartılmıştır. İşte Efrin'den Xakurkê’ye, Serêkaniyê’den Heftanin’e kadar gelişen direnişler, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında AKP-MHP faşizmine kök söktüren direnişler ortada. Tarihe DAİŞ’i yenen bir halk olarak, bir hareket olarak geçtik.

Kim ne derse desin, PKK hareketinin, Kürt halkının DAİŞ gibi insanlığın başına bela olmuş bir faşist-çete gücünün, Ortadoğu halkları ve Kürtleri tehdit eden bir barbarlığı yenmiş olarak geçtik. Bunu artık kimse silemeyecek durumda. Benzer çete gruplarını ÖSO’culuktan, El-Kaide’ciliğe kadar ciddi biçimde AKP-MHP faşizmiyle birlikte gerilettik. İşte bu gelişmeleri, yürüttüğümüz bu mücadeleyi, onların kazanımlarını boşa çıkartmak üzere, özellikle son dört yıllık Trump yönetiminin öncülüğünde Önder Apo’ya ve Partimize karşı büyük bir saldırı yürütüldüğü biliniyor. Aslında uluslararası komplo güncellendi. Trump’ın Önder Apo’ya hakaret ettiğini biliyoruz. PKK için ‘DAİŞ’ten daha kötü’ dedi. DAİŞ’i yenilgiye uğratmış olan özgürlük savaşçılarına savaş meydanlarından ‘kaçıyorlar’ diyerek hakaret etti.

Aslında ardına bile bakmadan kaçmak için büyük çaba içerisinde olanın kim olduğu ortada. Onu herkes görüyor. Kendi durumunu PKK fedailiğine yıkmaya kadar götürdü. Bunlar temelinde Efrin'den Xakurke’ye kadar, Rojava ve Başûrê Kürdistan’a dönük işgal saldırılarının hep arkasında oldu.

Buradaki amaç şuydu: DAİŞ’e karşı yürütülen Kürt halkının genç kadın ve erkeklerinin fedai çizgisinde Apocu bilinçle donanarak yürüttükleri kahramanca direnişin ortaya çıkardığı kazanımları başkalarına peşkeş çekmekti. İşte bazılarını Irak Devletine, birazını AKP-MHP faşizmine peşkeş çekmeye çalıştılar. Son olarak birazını KDP işbirlikçiliğine peşkeş çekmeye çalışıyorlar. Bu temelde güya Önderlik çizgisi ve PKK örgütlülüğü 2020 yılının sonuna ulaşmadan imha ve tasfiye edilecekti. 2017, 2018’den itibaren geliştirilen planlı saldırıların 2020’deki amacı buydu. 2020 baharında Zinê Wertê’ye, Helgurt, Xinêrê alanlarına, yine Avaşin, Heftanin taraflarına KDP’nin güç kaydırmasına götüren süreç aslında böyle bir planlı saldırı süreciydi. Bize gelen bilgelere göre Eylül’e kadar bu süreç tamamlanacaktı. Medya Savunma Alanlarında PKK imha ve tasfiye edilecekti. Böylece Medya Savunma Alanları, Rojava Kürdistan TC ve KDP ittifakının eline geçecekti. Böyle bir hedef doğrultusunda saldırı yürüttüler. Son derece birlik içindeydiler. Burada hedef PKK’nin tasfiye ve imha edilmesiydi. Bunu açıkça da ifade ettiler. Böyle bir saldırıya geçmeden önce adeta teslim olun da dediler. Teslim olmasanız yok olacaksınız diye bizi tehdit de ettiler.”

Kalkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi 42. yılda bölgesel küresel saldırılara maruz kaldık. Hareket ve halk olarak 42. PKK yılında böyle topyekûn bir faşist soykırımcılığa karşı direndik. Hareket olarak direndik. Halk olarak direndik. Her şeyden önce Önderlik olarak, gerilla olarak, gençlik ve kadın olarak direndik. Zindanlardaki binlerce, on binlerce tutsak-rehine, savaş esiri olarak direndik. Yurtdışındaki halkımız olarak, dostlarımız olarak direndik. Topyekûn faşist-soykırımcı saldırganlığa karşı gerçekten de topyekûn bir direniş yürüttük. Her gün şehitler vererek bu direnişi sürdürdük. Kasım Enginleri, Egid Civyanları, Leyla Agırileri, Amara Batmanları, en son işte Yılmaz Dêrsimleri şehit verdik. Dört parça Kürdistan’da, yurtdışında, dağda, ovada, şehirde, zindanda, silahlı-silahsız tüm yöntemlerle gerçekten de topyekûn bir direniş yürüttük. Bunları niye belirtiyorum: bir parti yıldönümündeyiz, geçen parti yılının pratiğini değerlendirmek durumundayız. Doğru değerlendirelim diye bunları ifade etmek istedik.

'TRUMP DÜŞTÜ, SIRA TAYYİP'TE'

İşte karşıt düşman gücün birliği ve saldırıları bu kapsamdaydı. Soykırımcı saldırıların küresel düzeyde planlı en kapsamlı saldırısıydı diyebiliriz. Hareket ve halk olarak bizim de her alandaki topyekûn Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelindeki direnişimiz önceki direniş tarihimizin toplamı düzeyinde bir direniş oldu. Yani saldırılar büyüktü. Düşmanın amacı imha ve tasfiyeydi. Buna karşı da direniş gerçekten amansız oldu. Tarihi oldu. Büyük bir direniş oldu. Her şeyden önce bu gerçeği görmemiz lazım. Bu direnişi doğru anlamamız gerekiyor. Hem düşman saldırılarını hem de verdiğimiz direnişi doğru anlamalıyız ve sonuçlarını da doğru sonuçlara ulaşmalıyız.

Sonuç nereye geldi: İşte bu saldırıyı örgütleyip uluslararası komployu güncelleyerek PKK’yi 2020 yılının sonuna ulaşmadan yok etmeyi planlayan komutanlığın kendisi yok olup gitti. Seçimi kaybetti. Mevcut ABD-TC-KDP imha ve tasfiye ittifakının komutası yönetimi kaybetmiştir, yenilmiştir. Şimdi sıra Tayip’te. İşte Tayip’i kurtarmak için mevcut KDP yönetimini harekete geçirmeye çalışıyorlar. Trump yönetiminin düşmesini önlemek istediler. Başaramadılar. Ekim ortasında durduk yere KDP özel güçlerinin gerilla alanlarını kuşatmaya yönelmesinin hiçbir anlamı yoktur. Trump’ı kurtarmayı hedefliyordu, kurtaramadı. Şimdi Tayyib’i kurtarmak için saldırıyorlar ama onu da kurtaramayacaklar. Trump düştü, sıra Tayip’te. Tabi bunlar düştükçe Kürt işbirlikçiliği de gerileyecek.

Dikkat edelim. Düşmanın saldırı planları boşa çıkartılıp kırılırken hareketimiz 12 Eylül’de yeni bir özgürlük hamlesi, zafer hamlesi başlattı. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen, onun etrafında özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye ve Ortadoğu hedefini önüne koyan büyük bir devrimci-direniş başlattı. Devrimci Halk Savaşı Stratejimizi zafere taşımayı öngören topyekûn, bütünlüklü, dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında her türlü mücadele yöntemini içine alan büyük bir devrimci direniş hamlesi geliştirdi. Düşman planları bozulurken sadece planları bozmadı, faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaseti yenilgiye uğratmayı, özgürlük mücadelemizin zaferini hedefleyen büyük, planlı bir hamlesel direnişi gündeme getirdi. Bu direnişe her alanda, dört parça Kürdistan’da, halkımız, gençlik, gerilla, dostlarımız öncülük ediyor, zindanlar bu temelde direniyorlar.

'43'ÜNCÜ YILA GİRİYORUZ, MUTLAKA KAZANACAĞIZ'

Dünyanın dört bir yanında herkes Önder Apo’yu anlamaya çalışıyor. Savunmaları okuyor. Önderlik gerçeğimize sahip çıkıyor. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için başlatılan hamlesel direniş dünyanın dört bir yanına yayılmış bir küresel özgürlük direnişi haline gelmiş durumda. Bizi yok etmek isteyenlerin iradeleri kırılır, planları bozulur, yenilgiye uğratılıp düşürülürken, hareketimiz 42. Yılını büyük bir direniş hamlesiyle karşılıyor. Böylece düşmanın saldırı planlarının kırıldığı, buna karşı zaferi kazanmak üzere büyük bir devrimci hamleyi başlatarak, hamlesel planda yeni bir parti yılına girdiğimiz her halde ilk defa gerçekleşiyor. Bu da bizi yeni parti yılına girerken çok daha güçlü kılıyor.

Nasıl bundan dört yıl önce Rojava Özgürlük Güçleri, halkımız, Kürt halkının ve insanlığın desteğiyle insanlığı DAİŞ faşist çeteciliğinin saldırılarından kurtardıysa şimdi 43. PKK yılında da AKP-MHP faşizmini yıkarak, Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğünü yenilgiye uğratarak Türkiye ve Kürdistan halklarına olduğu kadar bölge halklarını ve insanlığı da AKP-MHP faşizminin tehditlerinden, saldırılarından kurtarmayı hedefliyoruz. Bu konuda son derece kararlıyız, iddialıyız. Tüm veriler başarılı olacağımızı ve sonuç alacağımızı gösteriyor. Bu iddiayla 43. PKK yılına giriyoruz ve mutlaka kazanacağız.”

Zindanların PKK mücadeleciliği içindeki başat rolüne ve önemine vurgu yapan Kalkan süreç karşısında zindandaki duruşun ve direnişin, mücadele açısından hayati rolü olduğunu kaydetti.

Kalkan, 2018 yılı Kasım ayındaki Büyük Açlık Grevi Direnişini hatırlatarak şu değerlendirmelerde bulundu:

“2018 Kasımında başlayan ve 200 gün süren büyük açlık grevi direnişi önemli sonuçlar verdi. İmralı tecridini parçaladı, İmralı kapılarını kırdı, sekiz yıl sonra ilk defa avukat görüşmelerinin önünü açtı. Önder Apo’nun sesini halkımızın, tüm halkların duymasını sağladı. Böyle bir sonucu elde etmede zindanlarda yoğunlaşan 200 günlük açlık grevi direnişinin belirleyici rol oynadığı kesindir.”

Kalkan açlık grevi direnişinin şehitlerini anarak AKP-MHP faşizminin on bini aşkın tutsaktan birine bile geri adım attıramadığına işaret ederken, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aslında biz 2020 yılını direniş hamlesi kapsamında karşılamak istiyorduk. Eylül’de başlayan hamle 15 Şubat komplosunu protesto temelinde başlayacaktı. Fakat bir kanser hastalığı olan kapitalist modernite sisteminin yaydığı mikrop buna fırsat vermedi. Korona virüs denen salgın buna izin vermedi. Onu Cenga Heftanin devrimci hamlesiyle gerillamız telafi etti. Birçok alanda kapitalist mikrobun saldırıları nedeniyle insanlığın hareket edemez hale geldiği bir ortamda kahraman gerilla güçlerimiz faşist-soykırımcı düşmana öldürücü darbeler vuran bir direniş hamlesini Xakurke’den Dersim’e, Mardin’den Serhad’a, Heftanin’e kadar geliştirdi. Haziranda Maxmur ve Şengal saldırıları ardından 16 Haziran günü başlayan Heftanin’i işgal saldırısı karşısında Cenga Heftanin direniş hamlesi TC-KDP-ABD ittifakının PKK’yi imha ve tasfiye amacı güden planlı saldırısını kıran, boşa çıkaran tarihi bir direniş olmayı bildi.

'HAREKET VE HALK OLARAK HER YERDE DİRENİYORUZ'

Hareket ve halk olarak her yerde direniyoruz. Bu temelde zindanlar da rolünü oynamaya devam ediyor. Tabi Başûr’u işgal etmek isteyen, Rojava devrimini yok etmek isteyen, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de bu kadar faşist terör estiren bir diktatörlüğün zindanlarda da aynı baskı ve terörü uygulayacağı kesin. Nitekim AKP-MHP faşizmi ABD ve TC desteğinde PKK’yi imha ve tasfiye amaçlı planlı saldırılarını dışarda, dört parça Kürdistan ve yurtdışında geliştirirken bunun bir parçası olarak zindanlara da büyük bir baskı-zulüm-işkence dayattı. Bunu biliyoruz. Bunlar gittikçe derinleşiyor. Bu anlamda zindanlarda var olmak, yaşamak, devrimci bir irade, güç olarak kalmak bile büyük bir direniş haline gelmiş bulunuyor. Biz zindanda artan zulüm ve işkence karşısında devrimci iradeyi, onuru koruyan, bir devrimci olarak yaşayan her türlü tutumu, duruşu büyük bir devrimci direniş olarak görüyoruz. Büyük bir anlam yüklüyoruz. Büyük zindan direniş gerçeğimize, 1982 direnişçiliğine, Mazlumların, dörtlerin, 14 Temmuz direniş çizgisine denk olan, layık olan duruş zindan duruşu kesinlikle budur. Öncelikle bunu ifade edebilirim.

Bunlarla birlikte mücadeleye büyük katkılar var. Çeşitli protestolar var, geçici açlık grevleri oluyor. Artan baskı işkence karşısında güçlü bir direniş gösteriliyor. Diğer devrimci çalışmalar sürdürülüyor. Bunların hepsi “özgürlük zamanı” hamlesi kapsamında zindan devrimciliğinin bu hamleye katkıları, destekleriydi. Bu temelde hamlemizin zindan kolu da 1982 zindan direniş çizgimize denk, o çizgiyi esas alan, sürdüren bir konumda devam ediyor. Var oluyor. Katkı sunuyor.

'ZORLUK GELİŞMENİN EBESİDİR'

Bu çerçevede bize selamlar da ulaşıyor. Sınırlı da olsa mektuplar var, bazen resimler de geliyor. Ulaşan ürünler var. Onları değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu konuda da yoldaşların endişeleri olmamalı.

Parti edebiyatımızı güçlendirmek için daha derin duygu, düşünce üreterek halkımızı, gençliğimizi, Kürt kadınlarını ve erkeklerini Apocu özgürlük çizgisinde daha derin ve daha güçlü eğitebilmemiz için gerekli verileri ortaya çıkarabilmek üzere tabi ki zindanlardaki yoldaşlar daha fazla çalışabilmeliler. Önemli bir birikimleri var. Belki baskı ve işkenceler biraz zorluyor ama zorluk gelişmenin ebesidir.

'HER GÜN ŞEHİTLER VEREREK AYAKTA KALIYORUZ'

Biz bir fedai hareketiyiz, her gün şehitler vererek ayakta kalıyoruz. Yani biraz yanılgı, bir yanlış anlama, karamsarlık, kötümserliğin izleri var. Bunlar olmamalı, zindanlarda olmanın anlamını bilmeliyiz. Karanlık zindanlara atılan her mahpus aydınlığı da yanında götürür derler. Yani zindanlar karamsarlığı yaşayan, umutsuzluğu yaşayan değil, sadece kendisini de değil, dışarıyı, toplumu da aydınlatabilmeli. Dışarı değil, zindanların dışarıyı, halkı, örgütlemelidir. Mazlumlar böyle yaptı. Devrimci her yerde devrimcidir. Her zaman devrimci mücadele yürütür. Biz yetki devrimciliği yapmıyoruz. Sorumlu devrimcilik yapıyoruz. Yetkiyle değil amacımız doğrultusunda, iddiayla, istekle hareket ediyoruz.

'APOCU DEVRİMCİLİĞİN YAŞLISI, HASTASI OLMAZ'

O halde Apocu direniş çizgisinin esası olarak örgütlemeye gitmeliyiz. Olduğu yerde mücadele etmek yerine, hep dışarıya çıkma beklentisi olmamalı. Devrimci coşku ve heyecanda da azalma olmamalı. İşte yaşlandık, hastalandık denilmemeli. Devrimcilikte yaşlılık, hastalık olmaz. Önder Apo’ya gençlik selam göndermek istedi ‘kimmiş o gençler’ dedi. ‘Benden daha genci mi var!’ Apocu devrimciliğin yaşlısı, hastası olmaz. Kötürümü olmaz. Her zaman o doğru anlayan ve başarıyla iş yapandır. Her zaman devrimci coşku ve heyecanı, morali en üst düzeyde yaşayan, yaşatan, çevresine taşırandır. Bunu herkes çok iyi bilmeli, Önder Apo gerçeğini iyi anlayalım. Nasıl en ağır dünya gericiliğini, yarattığı baskı ortamını, onlara karşı büyük bir mücadele okuluna dönüştürdü. Büyük bir mücadele karargahı haline getirdi. Nasıl kendini bile yaşatamaz denilen yerde 3. Önderliksel doğuşu gerçekleştirdi, ulusal Önderlikten tüm ezilenlerin özgürlüğüne, kurtuluşuna yol gösteren küresel, evrensel Önderlik kıldı kendisini. Bunlar bizim için yol gösterici, temel hususlar. Diyorlar ki Nelson Mandela direnirken şu dörtlüğü hep kendisine esas alıyormuş; Kapı ne kadar dar olsa da/ Cezalarım ne kadar ağır olsa da/ Kaderimin efendisi benim/ Ruhumun kaptanı benim.

Sonuç olarak zindanlarda önemli, güçlü bir direniş var. Kahramanca bir duruş, direniş var. Bu bir gerçek. Çok önemli çalışmalar yapılıyor. İşte 200 günlük direniş gösterdi tam bir fedai duruşu var. Her türlü işkence ve baskıya karşı gerçekten de devrimci onuru yüksek de tutan bir yaşam var. Yoldaşlar parti edebiyatı, propaganda, direniş için önemli eserler üretiyorlar. Ama bunu daha örgütlü, derin kılmalılar. Daha sürekli kılmalılar. O yönlü de sanki biraz yanlış anlamalar, karamsarlık var. Sanki zindan bir mücadele alanı değilmiş gibi. Ama zindan da bir mücadele alanıdır. 24 saat fedai çizgisinde mücadele edilerek yaşam kazanılıyor, yaratılıyor. Dolayısıyla dışarıya çıkmak da mücadeleye bağlı. Çıkışlar oluyor, çıkacaklar, en eskiler deniyor. Onları da saygıyla selamlıyorum. Büyük bir mücadele ortamına çıkmaya hazır olmalılar. Çıktıklarında da en küçük bir yalpalama veya dağınıklık yaşamadan zindanlardaki direniş çizgisini dış alana taşırmalılar.”

Konuşmasının sonunda "Kapitalist modernitenin Kürt halkına dönük" yaklaşımına değinen Kalkan "PKK’yi yok etmeyi istemek Kürt halkını yok etmeyi istemektir"dedi.

'PKK KENDİ DÜNYASINI YARATIYOR'

Kalkan şöyle konuştu: “Beş bin yıllık iktidar ve devlet sistemi 500 yıllık kapitalist modernite düzeni yüz yıldır Kürt halkına soykırım uyguluyor. Kürdistan’ı yok sayıyor. Şimdi de küresel, bölgesel, yerel düzeyde ittifaklar kurmuşlar şunu söylüyorlar: Kürtlere bu dünyada, bizim dünyamızda yer yok. PKK’ye yer yok demek, PKK’yi imha ve tasfiye edeceğiz demek bu anlama geliyor. Çünkü PKK özgür Kürt varlığıdır, özgür Kürt iradesidir. PKK’ye yokluk, özgür Kürt’e yokluk anlamına geliyor. PKK’de kendi dünyasını yaratıyor. Alternatif dünyasını yaratıyor, özgürlüklerle dolu, farklılıklara dayalı eşitliği öngören, paylaşımcı, demokratik, komunal bir dünya ortaya çıkartıyor. Yeni bir özgür dünyanın var olabileceğini yarattığı yaşamla, gelişmelerle herkese gösteriyor ve herkesi kendi alternatif dünyasına çağırıyor.

Dikkat edelim küresel düzeyde PKK’yi imha ve tasfiye saldırısına karşı PKK de, son ‘özgürlük zamanı’ hamlemiz de gösterdi ki küresel düzeyde gericiliğe karşı faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı direniyor, mücadele ediyor. Kendi alternatif dünyasını yaratıyor. Yeni bir dünyanın var olduğunu, olabileceğini herkese gösteriyor. Önder Apo’nun demokratik modernite kuramı da bunu öngörüyor. Bu sadece bir iddia değil, ütopya değil, bunu her gün adım adım olabileceğini gösteriyoruz. Bu PKK’nin bayram havasında geçen devrimine katılmak anlamına geliyor, özgür yaşamına katılmak anlamına geliyor, büyük özgürlük yürüyüşüne katılmak anlamına geliyor. O da Önder Apo gerçeğini doğru anlamayı ifade ediyor.

Önder Apo’nun ruh, duygu, düşünce dünyasını doğru, derinden anlamak, kavramak, bunun nasıl bir özgür iradeli insan yaşamı olduğunu bilince çıkarmak ve onunla en güçlü bir biçimde sonsuza denk ruhsal bütünlük düzeyinde birleşmeyi, ona doğru katılmayı ifade ediyor."

"İşte böyle bir doğru katılmayı en doğru ifade eden yoldaşlardan birisi de Hevalê Fuat’tır. Hevalê Fuat’ın Önder Apo gerçeğine bu temelde katılmasını öngören son derece anlamlı, özlü bir şiiri var, yoldaşlara bunu okuyarak bitirmek istiyorum" diyen Kalkan, Ali Haydar Kaytan'ın şu şiirini okudu:

Onsuzluk yokluktur

sordun mu kendine hiç

onsuz ne kalır geriye senden

ve sensizlikte de olsa

olur mu bir şey onda eksilen

 

Düşünebiliyorsan eğer

bir gize yoğunlaşır gibi düşün bir

varlık içinde hiçlik nedir

ve hiçlikten varlığa nasıl geçilir

 

Aldanma derim sana

ondan yoksun nesin ki sen

güllerden bir gülken

hoyrat bir elin

dalından etmesi seni

ya da yeşil bir yaprakken ağaçta

doluya yakalanman ve

salınarak düşüvermen toprağa

ona ne kaybettirir

 

O tıpkı hayat gibidir

bilirsin

eksilse de her dem bir şeyler kendisinden

çekip gidenlere inat

dur durak bilmeden büyür ve çoğalır hayat

açıksa gönül gözün

gaflet uykusunda değilsen

şah damarın kadar yakın olur sana o

ve bilmezlikte de sonsuzluk kadar senden ırak

 

Daimi yol arkadaşıdır insana

korkularını bir yana bırak

asıl ölüm onsuzluktur oysa

yoklukta yok olmaktır

bir anlık bile onsuz yaşamak

öyleyse bencilliği bir yana bırak

şimdi bir kelebek gibi

ona doğru kanat çırparak

geleceğe keyifle yol almaya bak.