KON-MED: AKP-MHP'ye karşı Maastricht’te buluşuyoruz!

KON-MED, Türk devletinin işgalci ve gaspçı saldırılarına karşı herkesi 21 Eylül'de Hollanda Maastricht’te buluşmaya çağırdı.

Konfederasyona Civakên Kurdistanîyên li Almanya (KON-MED), bütün Kürdistanlıları Türk devletinin işgalciliği ve kayyum gasplarına karşı Maastricht’te buluşmaya çağırdı.

Yazılı açıklama yapan KON-MED, "İşgalci Türk rejimi, soykırımı tek çözüm yöntemi biçiminde benimseyerek, yaygın ve yıkıcı bir savaş sürecini geliştirmiştir" dedi.

'EN SALDIRGAN AMA EN ZAYIF OLDUĞU SÜREÇ'

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"AKP/MHP faşizminin yaşadığı sistemsel ve yapısal kaosta vardığı son merhaledir. En saldırgan ama aynı zamanda en zayıf olduğu süreçtir. 19 Ağustos 2019 darbesiyle AKP ve MHP'nin faşist iktidarı Kürt soykırımına bağlı olarak planladığı üç büyük operasyonu devreye sokmuştur. Aynı günde üç alanda gerçekleşen saldırı soykırım planının bir halkası biçiminde gelişmiştir. Siyasi darbeyle atanan kayyumların amacı toplum iradesinin gasbı ve demokratik siyasal alanın Kürtlere tamamen kapatılması ve tasfiye edilmesidir. Toplu gözaltılar siyasi soykırımın devamı ve örgütsel yapının etkisizleştirilmesini hedeflemektedir. Kırım ve işgal harekâtını da içine alarak, siyasal, örgütsel ve askeri alandaki bu operasyonlar devletin Kürtlere karşı topyekûn bir savaş kararını ve ısrarını bir kez daha göstermektedir. 19 Ağustos darbesi aynı zamanda sömürgeci devlet aklının Kürtlere verdiği cevaptır.

AKP-MHP faşizmi bu darbeyi, bu saldırganlığı zayıf olduğu ve kan kaybederek daha da zayıfladığı için yapmaktadır. 31 Mart seçimleri ve ardından tekrarladığı İstanbul seçimlerinde görülen bu zayıflık sıkışmışlık faşizmi afallatmıştır. Faşizm Kürde düşman olduğu kadar demokrasiye de düşman olduğunu bu kararla bir kez daha göstermiştir. Faşizm bu durumda iktidarını sürdürmek için yapabildiği tek şeye bir kez daha sarılmıştır; Kürde dair her şeye saldırı. Başur’da, Rojava’da ve zaten hiç ara vermediği Bakur’da saldırılarını çeşitlendirmiştir. Başur’da askeri işgal, Rojava’da tehdit ve diplomatik manevralarla Kürt özgürlük hareketinin önünü almak ve sıkıştırmak için, Bakur’da bir kez daha belediyeleri gasp etmesi faşizmin hâlâ etkili olmak için Kürt soykırımından medet umduğunu göstermektedir. Faşizm zayıflamış fakat çözülmemiş, dağılmamıştır. Bu nedenle sonuç almayacak olsa bile daha da azgınca saldırılarını sürdürmektedir.

'HALKIN GÖREVİ VAR; İŞGALE DİRENMEK'

Yerel seçimlerde büyük bir hezimete uğrayan AKP-MHP faşist ittifakı, Kürtlerin seçim süreci boyunca etkili siyaset yürütmesinden adeta intikâm almıştır. Bunun en somut örneği de Amed, Mardin ve Van belediyelerini gasp ederek, devletin valilerini, sömürge memurlarını kayyum olarak atamasıdır. HDP belediyelerine yönelik kayyum atamalarına karşı halkın direnişi devam ediyor. Belediyelerin işgal edilmesiyle birlikte halk sokağa dökülmüş ve kazanımlarına sahip çıkmıştır.
Görüldüğü gibi bu direnişe de öncülük edenler, açlık grevi direnişinde olduğu gibi kadınlardır. Direnişe moral veren, yönlendiren ve ayakta tutan kadınlara saldırırken, sadece fiziki yöntemleri kullanmamaktadır. 

TC Kürdistan halkını, siyasi anlamda sömüren, ekonomik anlamda açlığa sürükleyen, işsizlik, yoksulluk ve talan, kültürel anlamda asimilasyon ve soykırıma tabi tutan, askeri olarak da işgal eden konumdadır. İşgalci güçlerin bu siyaseti Kürt toplumunun demokratik komünal değerlerini dağıtıp ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. TC devleti, Kürdistan’ın her yerini işgal etmek istediği açıktır. Kürt halkının böylesi bir işgala karşı direnme ve özgürlüğüne sahip çıkma görevini yerine getirmekle yükümlüdür.

AKP/MHP devletinin Kürt halkı gözünde hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Halkın iradesini gasp etmek, seçim sonucunda sandıkta kazanamadıklarını devlet şiddeti, zoru ve hilesi ile gasp etmek AKP-MHP iktidarı ittifakının bir tarzı olmuştur. Bu uygulamaları halkımız asla kabullenmeyecektir. Daha önceden olduğu gibi iradesine sahip çıkacaktır. Bu irade gasbını, talan düzeni getiren faşizmin siyasi soykırım operasyonlarına, ülkemizin işgaline karşı Kürt halkı da, ulusal birliğini güçlendirerek yekiti ruhla tavrını ortaya koyacaktır.

'HER YÖNTEMLE DİRENMEK TEK ÇARE'

Varlığı ve kültürel hakları inkâr edilen, değerleri talan edilen, her türlü çağdışı saldırıya maruz bırakılan Kürt halkının, topyekûn direnmekten başaka seçeneği yoktur. Dolayısıyla Kürt halkının, vereceği kararlı mücadeleyle varlığını, onurunu, özgür yaşamını, değerlerini koruyacağı, geleceğini belirleyeceği bir mecburiyet ve zorunluluktur. Kürt halkı, onun iradesini hiçe sayan bu kararları kabul etmeyecek ve bu faşizmi kıracaktır. Dolayısıyla demokrasiye duyarlı her kesimin harekete geçmesinin önemi büyüktür. Antifaşist direniş cephesi yaygınlaşıp derinleştikçe faşist şeflerin hesap vereceği günler yakındır. Bu açıdan her yöntem ile direnerek faşizmi dağıtma dışında halkları barışa kavuşturmanın başka bir yolu yoktur. Sömürgecilik anlayışıyla Kürt halkının siyasi iradesine dönük açık ve düşmanca bir tutumla yapılan bu hukuksuzluğa, hırsızlığa, faşizme, tek Adam’ın dikta rejimine karşı en güçlü şekilde ses çıkarmak her yurtseverin, Kadınların, Gençlerin, türkiyeli halklarının, tüm demokrasi güçlerinin öncelikli görevidir.

'21 EYLÜL'DE HERKESİ BEKLİYORUZ'

Bu temelde 'Öcalan’ın Özgürlüğü, Rojava’nın Statüsü için ve Kayyum Rejimine Karşı Direnişi Yükselt' sloganıyla, 21 Eylül 2019, Grusseltpark, Stadionsweg 6225 XR Maastricht, Hollanda adresinde gerçekleştirilecek ve birçok dost dayanışma platformları ve kurumlarla ortaklaşa organize edilen, Avrupa genelinde katılımın olacağı büyük merkezi kültürel ve siyasal etkinlik düzenlenecek. AKP-MHP faşizmin Rojava, Güney Kürdistan saldırılarına ve kayyum rejmine karşı sesini yükselterek, kadınlar, gençler, çocuklar; Kürtler, Türkler, Araplar, Asuri-Süryani-Keldani, Ermeni, Alevi, Hıristiyan, Êzidî, Müslüman, dost yabancı dostları, Almanları, kısacası tüm Avrupalı barış ve demokrasi savuncularını 21 Eylül'de Maastricht´teki büyük buluşmaya katılmaya, gücümüzü birleştirmeye ve ortaklaşmaya davet ediyoruz."