Kürt ulemalardan kadın özgürlüğü ve ekoloji

Kürdistan İslami Topluluğu (CÎK), Almanya’da gerçekleştirdiği kongrede, kapitalizmden, kadın ve ekoloji sorunlarına kadar bir konuda çarpıcı kararlar aldı. CÎK, Suudi Arabistan, İran, Türkiye ve DAİŞ’in dayattığı İslamcılığı reddetti.

1993 yılında Kürdistan dağlarında Kürt ulemaların kurduğu Kürdistan İslami Hareketi’nin isim değiştirerek bir devam olan CÎK (Civaka Îslamiya Kurdistanê), son kongresini 2-4 Kasım tarihleri arasında topladı.

Kuruluş kongresinden bu yana Ortadoğu’da çok şey değişti. Saddam rejimi devrildi, Suriye’de iç savaş başladı, DAİŞ vahşeti ortaya çıktı, Türkiye’de Erdoğan faşizmi ile yeni bir döneme girildi. Bu gelişmeleri analiz eden CÎK kongresi, “Eskinin mirası üzerinden, ama yeni koşul ve şartlara göre, hem dini hem de milli olarak, bu tarihsel dönemi karşılamak zorunda oldukları” tespitini yaptı.

Kongre bileşenleri dünyevi ve uhrevi sorumluluklarını yerine getirmekle mükellef olduklarını vurgularken, Kürdistan halkı ve Kürdistan’ın özgürleşmesi, İslam dininin para ve iktidar kullarının elinden alınması, zalim ve tağut rejimlerin engellenmesi için de mücadele sözü verdi.

İslam ve diğer dinlerin “özü” olarak tanımladıkları evrensel ilkeler, insan hakları, demokrasi ve özgürlükleri öne çıkaracaklarını belirten CÎK, toplumsal özgürlükler, ekoloji, kadın özgürlüğü, kapitalizmle mücadele gibi bir çok alanda önemli tespitlerde bulundu.

DİN ADINA YIKICI YÖNETİM BİÇİMLERİ

CÎK, İslam peygamberi Muhammed’den, halifesi Ali’nin vefatına kadarki süreci “demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, sosyal adaletçi, ekolojist ve ahlaki bir İslam’ın hakim olduğu bir süreç” olarak tanımladı. Emevilerle başlayan süreci, köleleştirici, cariyeleştirici, cinsiyetçi, sınıfsal ayrıştırıcı, kabileci, ırkçı ve saltanatçı bir anlayışın çıkışı olarak tespit eden CÎK, bu anlayışının sadece Emevilerle sınırlı kalmadığını kaydetti.

CÎK, “Bir yandan Haricilik-Neoselefilik, Vehabilik-Şiicilik ve IŞİD, AKP seyir çizgisiyle; bir yandan da Fars-İslam, Arap-İslam ve Türk-İslam gibi sentezlerle günümüzü de etkisi altına almıştır” dedi.

Din adına yürütülen bu yönetim biçimlerinin Müslüman coğrafyasına kan, gözyaşı ve yıkım dışında bir şey getirmediği kaydedildi.

MEDİNE SÖZLEŞMESİ

Bu anlayışları “çarpık” ve “sapkın” olarak değerlendiren CÎK, Medine Sözleşmesi’ni esas aldıklarına vurgu yaptı. CÎK, bu temelde tekçiliğe karşı çoğulculuğu savunduklarını, farklılıkların bir arada eşit yaşama tecrübesi olarak bu sözleşmeyi çağını aşan üstün bir model olarak gördüklerini belirtti.

CÎK, sözleşmeyi şöyle savunuyor: “Zira bu sözleşmede etnik, dil, din ve inanç açısından birbirinden farklı olan toplumsal gruplar kendi isimleriyle tescil edilmiş, daha birinci maddede bu kesimlerin tümü için ‘ümmet’ kavramı benimsenmiş, bu gruplara lokal ve genel savunma hak ve sorumluluğu verilmiş, her kes kendi din ve inancında serbest bırakılmış ve aynı çatı altında yerel otonomi hakkı tanınmıştır.”

Kürt sorunu başta olmak üzere toplumsal sorunların çözülmesinde bu sözleşmenin esas alınmasına gerektiğine inanan CÎK, barışa çağrıda bulunuyor. CÎK, halkları barışık yaşamaya davet ederken, çatışma ve savaşlara barışçıl çözüm bulunması gerektiğini kaydediyor.

“İSLAM ADINA KATLİAMLARI KINIYORUZ”

adına insan katletmenin İslam’da yeri yoktur” prensibine inandıklarını ifade eden CÎK, “İslam adına sivil ve günahsız insanları katletmeyi sürdürenleri, İslam karşıtı ve İslam düşmanları olarak gördüklerini, bu anlayış ve davranışları şiddetle kınadıklarını” kaydetti.

DİN VE İNANÇ ÖZGÜRCE YAŞANMALI, ZORLAMA OLMAMALI

“Dinde zorlama yoktur” diyerek din adına yapılan baskılara karşı çıkan CÎK, “farklı din ve inanç mensuplarının kendi din ve inançlarını özgür bir şekilde yaşamalarını savunduklarını” belirtti.

Sonuç bildirgesinde, “CÎK, İslam adına insan yakmayı ve kafa kesmeyi, Ağaç kesmeyi, doğaya ,tarihi mekanlara zarar vermeyi, İbadethane ve kabristanları tahrip etmeyi ret etmektedir” denildi.

KADIN HAKLARI

Her türlü ırkçılığı ve asimilasyonu da reddeden CÎK, otoasimilasyona da karşı çıktı. Kürtçe anadilde eğitimi ve kendi kendini yönetme hakkını savunan CÎK, kadın hakları konusunda da önemli değerlendirmelerde bulundu.

Bildirgede, “Bugün kadına karşı şiddetin en korkunç boyutlarına maalesef İslam aleminde şahit olunmakta; kadın hakları eril, serdest, saraycı ve saltanatçı zihniyetler tarafından ihlal edilmektedir. CÎK (...) hak, görev ve sorumluluklar açısından kadın ve erkeği aynı bütünün birer eş parçası olarak kabul etmekte; kadın mücadelesini en önemli mücadele alanı olarak görmektedir” denildi.

EKOLOJİK DENGE

“Cemaatimiz, toplumun yarısını oluşturan kadınlara gösterilen ayrımcı ve dışlayıcı yaklaşımlara karşı kadınların haklarına kavuşması için mücadele eder” denilen bidirgede, ekolojik dengeye de vurgu yapıldı.

“Ekolojik dengeyi” büyük bir önemle savunduklarını belirten CÎK, bu konuda da Medine Sözleşmesini referans aldı.

KAPİTALİZME KARŞI İŞÇİNİN YANINDA

Kapitalist sisteme karşı mücadeleyi de önlerine koyan CÎK, “Cemaatimiz, tekelleşme, haksız kazanç ve Kapitalist moderniteyi haksız bir sistem olarak görür” dedi.

İşçiyi sömürenlere karşı işçinin yanında olduklarının altını çizen CÎK, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi de kınadı ve özgürlüğünü istedi.

CİK son olarak Kürt din insanlarına seslendi:

“Cemaatimiz aynı zamanda Kürdistan uleması, şeyhleri ve seyitlerine de bir çağrıda bulunma gereği duymaktadır. Bu âlim, şeyh ve seyitlerimizi zalim yönetimlerin, Erdoğan’ın yanında değil; bin yıldan beridir kendilerine maddi-manevi olarak sahip çıkan mazlum Kürt halkının yanında yer almaya ve bu bağlamda Ehmedê Xanî, Şeyh Said, Seyit Rıza, Mela Abdullahê Timoqî, Said Nursî ve Cemaatimizin şehidleri ve benzerlerinin gittikleri yolda yürümeye davet ediyoruz.”