Kürt konferansı devam ediyor: Yükselen faşizme karşı uluslar ötesi ittifak kurulmalı

19. Kürt Konferansı son gününde Avrupa Parlamentosu Sol Grup milletvekillerinin konuşmalarıyla devam ediyor. Dünya genelinde yükselen faşizme işaret eden katılımcılar, uluslar ötesi ittifakın kurulması gerekliliği üzerinde durdu.

19'uncu "Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler" başlıklı konferans, Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunan Avrupa Parlamentosu'nda 2. gününde devam ediyor.

Öğlen verilen aranın ardından dördüncü panel, Arzu Yılmaz'ın moderatörlüğünde "İlerleme ve demokrasi bağlamında Avrupa Birliği, Kürtler ve Türkiye" başlığı ile devam etti.

Panelde ilk sözü alan HDK Eşsözcüsü ve DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, bir önceki çözüm sürecinde ve sonrasında yaşananları özetleyerek sözlerine başladı. Türkiye'de AİHM kararlarının uygulanmadığını anımsatan Meral Danış Beştaş, bu kararların uygulanması gerektiğini kaydetti. 27 Şubat'tan bu yana barış ve çözüm tartışmalarını dikkatle takip ettiklerini söyleyen Meral Danış Beştaş, şöyle devam etti: “Barış için diyalog kanallarının açık olması gerektiğini söylüyoruz. Abdullah Öcalan'ın barış perspektifi oldukça sade ve netti. Kendisi, barışın ve demokrasinin birbirinden ayrılamayacağını söyledi. Bir yandan otokratik, tekçi bir yaklaşım diğer yandan demokrasi olamayacağını söyledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ: MÜCADELEYİ BÜYÜTÜP ORTAKLAŞTIRMALIYIZ

İstanbul'da İmamoğlu'nun tutuklanması karşısında sessiz kalamazdık. Kürdistan’daki belediyelere dönük kayyumlara hangi tepkiyi verdiysek İstanbul'a dönük yaklaşıma da aynı tepkiyi verdik. Bizi susturmaya çalışanlara karşı daha fazla ses olmalı ve asla geri adım atmamalıyız. Ekim ayında başlayan ve 27 Şubat'ta Asrın Çağrısı ile bir aşamaya gelen bu süreçte iktidara çağrı yapmanın ötesinde bizler içinde mücadeleyi büyütme ortaklaştırmayı mecbur kılıyor. Barış ancak birlikte mücadele ile gelebilir.

SJÖSTEDT: KÜRTLER KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE ÖNCÜLÜK EDİYOR

İsveç Sol Parti'den Jonas Sjöstedt, yıllardır Kürtlerin mücadelesi için çalıştığını hatırlatarak konuşmasına başladı. Ukrayna-Rusya savaşı konusunda iki yüzlülük olduğunu belirten Sjöstedt, Ukrayna'ya gösterilen ilginin Filistin ve Kürtler için gösterilmediğini ifade etti ve şunları ekledi: “Türkiye'nin sadece Sünni Müslümanlardan ibaret olmadığı biliniyordu. Kürtler bunu biliyor ve bunu teşvik ediyor. Herkesin, dini dili ne olursa olsun özgürce yaşaması için demokrasi şarttır. Bölgeye demokrasi gelebilmesi için Kürtlerin mücadelesine bakmak gerekir. Yine kadın özgürlüğüne öncülük ettiler Kürtler. İran'daki mollalar, Ankara’daki Erdoğan ve Suriye'deki İslamcılar Kürtlerin talep ettiği sistemi halklara sağlamak istemiyorlar. Onların kafasında bambaşka bir fikir var. Erdoğan başını yastığa koyduğunda Kürtleri sindirdiğini düşünerek uyuyor ancak sabah uyandığında bambaşka bir şey görüyor. Çünkü gece sokaklara dökülmüş oluyor Kürtler.

'TÜRKİYE AÇIK BİR DİKTATÖRLÜĞE EVRİLİYOR'

Kürtler sadece kendileri için değil herkes için demokrasi istiyor. Bunu önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de CHP bir dizi gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya. İmamoğlu önemli bir rakipti ve Erdoğan tarafından tutuklandı. Türkiye'nin farklı kentlerinde insanlar sokağa dökülmüş durumda. Fakat CHP, Kürtlere saldırılar karşısında sessiz kalmamalıydı. HDP'lilerin dokunulmazlıkları kaldırılırken CHP buna destek verdi. Siz kendi seçmeninizi korurken diğer seçmenlerin de haklarını korumalısınız. Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Türkiye, onlar için yarı demokrasi, yarı diktatörlüktü. Şimdi açık bir diktatörlüğe doğru evriliyor. ABD'de Trump ne yapıyorsa, Rusya'da Putin ne yapıyorsa Erdoğan da aynısını yapıyor. Biz buna karşı mücadelenin her sathında yer almamız gerekiyor ve bence biz bu mücadeleyi kazanacağız."

EVİN İNCİR: FAŞİST VE IRKÇI SÖYLEMLER AP'YE TAŞIRILDI

İsveç Sosyal Demokrat Parti'den Evin İncir, aşırı sağ ve muhafazakar siyasetin güçlerini birleştirerek Avrupa Parlamentosu'nda çoğunluğu sağladıklarını dile getirdi. Faşist ve ırkçı söylemlerin artık Avrupa Parlamentosu'nda dahi dile getirildiğini kaydeden İncir şöyle devam etti: AP'de sağ hareketler güçlendi. Avrupa'nın genelinde sağcılar yükselişe geçti. Fakat diğer yandan birkaç ay önce, ABD'de de bir seçim oldu ve demokratik olmayan bir lider göreve geldi. Demokrasiyi ABD'de dahi ayaklar altına alıyor. Trump şimdiye kadar kabul edilmiş temel fikirleri ayaklar altına alıyor.

'ULUSLARARASI HUKUK AYAKLAR ALTINDA'

Şu an uluslararası hukuk ayaklar altına alınmış durumda. Bu gelişmelerin sebebi otoriter güçlerdir. İsmi ne olursa olsun; Erdoğan, Trump, Putin, Netanyahu... bu isimlerin güçlenmek için birbirlerine ihtiyaçları var. Erdoğan'ı anti demokratik oldukları için değil, siyasal İslamcı olduğu için eleştiriyorlar. Halbuki birbirlerine çok benzer ve birbirlerine ihtiyaçları var. Türkiye'de muhalefetin sindirilmeye çalışılması yeni bir durum değil. Bugün İmamoğlu'nun yaşadığını daha önce HDP'liler yaşamıştı. Onlardan önce siyaset yapan Kürtlerin başına da aynısı gelmişti. Bugün sadece kendi hakları için değil tüm herkes için demokrasi istemenin ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Bunların tekrar yaşanmaması için kanunların çıkarılması gerekiyor. AB sesini yeterince yükseltemedi. Ben açıkçası tam anlamıyla ‘kınıyoruz’ kelimesini bile duymadım. Eleştirdiklerini söylüyorlar ancak kınama dahi yapmıyorlar."

Danimarka Sol Parti'den Per Klausen, Kürtlerle dayanışma gösterilmesi gerektiğini ve kendi kaderlerini tayin etmeleri için desteklemeleri gerektiğini dile getirdi.

LI ANDERSON: ULUSLAR ÖTESİ BİR İTTİFAK OLUŞTURMALIYIZ

Finlandiya Sol Parti'den Li Anderson ise, tarihsel açıdan önemli bir süreçten geçildiğini, bu süreçte aşırı sağın güçlendiğini hatırlattı. Anderson, şöyle konuştu: "Şu an yeni bir döneme giriyoruz. Küresel siyaset söz konusu olduğunda Trump'ın ABD'nin başına gelmesi, Kürtler, Filistinliler, Ukraynalılar ve başka halklar için olumsuz görülüyor. Trump gibi liderler çok açık ve seçik bir şekilde uluslararası hukuka inanmadığını söylüyor. Burada aşırı sağın ulus ötesi yaklaşımı birbirlerini pekiştiriyor. Putin ile Trump birlikte hareket ettiği zaman, İsrail'de Netanyahu'yu cesaretlendiriyor. Böyle bir durum Erdoğan gibi liderleri de cesaretlendiriyor. Bizim en önemli görevimiz, bu bağlamı iyi okumak. Özellikle küresel siyasi dünyada neler olup bittiğini iyi okumalıyız. Bunun karşısında uluslar ötesi bir ittifak oluşturmamız gerekiyor. Bu oligarklara karşı mücadele etmemiz gerekiyor.

LEILA CHAIBI: ARTIK ERDOĞAN ESKİ BAHANELERLE KÜRTLERE SALDIRAMAZ

Dördüncü panelin son konuşmacısı Fransa Sol Parti'den Leila Chaibi de, hiç olmadığı kadar büyük bir dayanışmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı. Kürtler ile birlikteyken evindeymiş gibi hissettiklerini dile getiren Leila Chaibi, devamla şunları belirtti: “Kürtler için tarihi bir süreçten geçiyoruz. Sayın Öcalan'ın çağrısı bir demokratik, barışçıl devrimi tarif ediyor. Biz Sayın Öcalan'ın çağrısını böyle anladık. Silahları bırakmak barışa sebep olacaktır. Aynı zamanda Kürt halkının özlemlerine son verecektir. Suriye'de yeni hükümet ile Kürtler arasında imzalanan anlaşma önemli. Orada Kürtler olmadan yeni bir Suriye'nin olmayacağı anlaşılmış oldu. Erdoğan'ın son mazeretleri ortadan kalkmış oldu. PKK bugüne kadar şeytani bir hareket olarak gösterildi. Artık Erdoğan bu bahane ile Kürtlere saldıramayacak.

Bizim Avrupa'da yapabileceğimiz şeyler de var. Macaristan için uyguladığımız tehditleri Türkiye içinde kullanabiliriz ve kullanmalıyız. Brüksel bu anlamda biraz korkak. Erdoğan'ın göçmen tehdidinden korkarak Erdoğan karşısında sessiz kalıyorlar. Siyasetçiler de aynı şekilde İmamoğlu'nun tutuklanmasını yüksek sesle kınamadı. AB'nin temellerini bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor. Bu bağlamda mücadele etmeye devam edeceğiz."