Rojbîn giderken

Rojbîn’in şehadetinden sonra ailesi yılın çoğu zamanını Elbistan’da geçiriyor. Baba Hasan Doğan, ‘’Rojbîn bizi bıraktıktan sonra burada duramıyorum. Bunu bir annesi bilir, Rojbîn’in mezarına gidip oturuyorum.

 9 Ocak 2013’te Paris’te düzenlenen silahlı bir saldırıda PKK’nin kurucularından ve Amed zindan direniş sembollerinden  Sakine Cansız (Sara), KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Gençlik Hareketi üyesi Leyla Şaylemez (Ronahi) hunharca katledildi. Bu acı haber Kürtlerin yüreğine kor bir ateş gibi işlendi. O gün Kürtler için tüm yollar Paris’e çıkıyordu…Katledilen üç fidanın acısını Kürtler ve katledilenlerin aileleri ve yakın arkadaşları yüreğinde hissetti.

Yeni Özgür Politika gazetesi katliamın yıl dönümü vesilesiyle Doğan ailesinin Strasbourg’daki evlerinde ziyaret etti. Evin birçok yerinde kızlarının fotoğrafları asılı. Fidan Doğan, yoldaşlarının diliyle Rojbîn, 1982 yılında Maraş’ın Elbistan ilçesinde 5 çocuklu bir ailede dünya gelir. Kürt ve Alevi oldukları için maruz kaldıkları baskılar nedeniyle ailesi Fidan’ı Elbistan’da nene ve dedesinin yanına bırakarak Fransa’ya gelmek zorunda kalır. Fidan ilkokulu Elbistan’da başarılı bir öğrenci olarak bitirir ardından Fransa’ya ailesinin yanına gelir. Yurtsever bir ailede büyüyen Fidan çocuk denecek yaşta siyaset ile tanışır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı 1999 yılında geliştirilen uluslararası komplodan çok etkilenerek Kürt mücadelesinde aktif olarak yer almaya karar verir. 14 yıl aralıksız olarak Avrupa’daki diplomatik çalışmalarda yer alır.

Annesi Fatma Doğan, babası Hasan Doğan Rojbîn’i anlatırken duygusal anlar yaşadılar.

ELBİSTAN'DAN PARİS'E

Hasan Doğan: Rojbîn, ilkokulu Elbistan’da bitirdikten sonra Fransa’ya getirdik. Çok zeki bir kızdı. Üç ayda Fransızcayı kavradı. Üç ay sonra girdiği Fransızca sınavı kazanınca akranları ile aynı okula başladı. Çok duygusal ve inatçı bir karakteri vardı. Eğer bir şeye inanırsa inatla başarıya ulaştırmak için mücadele ederdi. Bu kadar inatçı olmasının yanında çok da örgütleyiciydi. Misafirliğe gelen çocukları, gençleri, dışarıdaki arkadaşlarını etrafından toplamayı başarıyordu. Arkadaşlarına hep öncülük yapardı. Aynı zamanda paylaşımcıydı. Bizim üçüncü çocuğumuzdu. Oturuş kalkışı, hal hareketleri ile kardeşlerine öncülük yapması ile kendini tüm aileye kabul ettirmişti. Küçük kardeşlerini sahiplenir, derslerinde yardımcı olurdu. Ev hali zaman zaman aile arasında tartışmalar olunca annesini, kardeşlerini uyarırdı. Evde çalışan tek kişi olduğumu, emekçi olduğumu belirtip herkesin bana saygı göstermesini isterdi.

ÇOK İNATÇIYDI

Fatma Doğan: Rojbîn çok inatçıydı. Dediğim dedik bir çocuktu. Bundan dolayı istediğini bize kabul ettirirdi. Okulda başarılı bir çoktu. Babasının kitapları vardı. Rojbîn’in dışında çocuklarım kitaplara pek karışmazdı. Rojbîn sürekli karıştırır zaman zaman da siyasi kitapları okurdu. Arkadaşları ile çok iyi geçinirdi. Yaşındaki insanlara ablalık yapardı. Bize çocuklu misafirler geldiğinde, evi dağıttıklarında ben çocuklara kızardım. Rojbîn’de gelip bana kızardı. ‘Onlar çocuk tabi ki dağıtacaklar, bilmiyorlar, çocukların yaramazlıktan başka bir işleri yok ki’ derdi. Bir yaz ablaları ile birlikte Elbistan’a gitmiştik. Köydeki gençleri etrafında toplayarak köyün yaylasına gidiyordu. Arkadaşları ilişki kurmasını çok iyi biliyordu. Sosyal bir kızdı. Bundan dolayı çevresi tarafında sevilen herkes ile anlaşan ama inandığı şeyleri başkalarına kabul ettiren biri yapısı vardı.

HEP KİTAP OKUYORDU

Hasan Doğan: Strasbourg derneğinde folklor kursu başlamıştı. Hafta sonları folklor kursuna gidiyordu. Çok da iyi folklor oynardı. Folklora başladıktan sonra Rojbîn’de bazı değişiklikler fark ettik. Daha fazla ders çalışmaya başladı. Ki bazen sabahlara kadar odasında ders çalışıyordu. Ben işe gitmek için sabah saat 5’te kalktığımda daha lambası yanıyordu. Sorduğumuzda ‘ders çalışıyorum’ diyordu. Bu kadar ders çalışmasına rağmen derslerinin kötüye gittiğini fark ettik. Okuldan şikayetler gelmeye başladı. Sonradan fark ettik ki bize ders çalışıyorum dediği zamanlarda kendini geliştirmek ve Kürt meselesini daha iyi anlamak için sabahlara kadar politik kitaplar okuyormuş.

KOMPLODAN ETKİLENDİ

Fatma Doğan: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerine geliştirilen uluslararası komplo sürecinde Rojbîn çok etkilendi. Sayın Öcalan yakalanınca Rojbîn adeta kendinden geçti. Ve o zaman biz, Rojbîn’in gerçek düşüncesini kavradık. Rojbîn’in politikaya atılma isteğini farkettik. Rojbîn’in kararlılığını, bir şehidin cenazesine gitme isteğinde anladım. Ben Rojbîn’in cenazeye gitmesini istemiyordum. Ama ısrarla ‘O arkadaş bireysel işleri için şehit olmadı halkı için şehit düştü. O zaman halkın da bu cenazeye katılması gerekir’ diyerek, cenazeye gitti. Ha keza Hollanda’da düzenlenen Mazlum Doğan Gençlik Festival’ine gitmek istedi. Babası izin vermedi. İnatçılığı yine başladı. Ve arkadaşları ile Mazlum Doğan Festivali’ne gitti. Festivalden dönmedi. Altı ay sonra ablasının düğününe geldi. İlk defa düğünde gördüm. Düğünden sonra biraz evde kaldı. Tüm tartışmalarımıza rağmen çok kararlıydı. Bunu görünce ihtiyaçlarını karşıladık ve tekrar gitti.

İKİ YIL SONRA 15 DAKİKALİK GÖRÜŞME

Hasan Doğan: Düğünden sonra iki sene görüşemedik. Rojbîn ile iki sene sonra Frankfurt Newroz’unda görüşebildik. Bize karşı çok çok saygılıydı. Hiç unutmam annesine; ‘Anne senin üç tane kızın var, iki tanesi senin olsun, bir tanesi de Kürt halkının olsun. Kürt halkı için çalışsın’ demişti. Bu sözü beni çok etkiledi. 15 dakika bizimle konuştuktan sonra ‘işlerim var, gitmem gerekiyor’ dedi. Yani iki senedir görmediği ailesine zamanını harcamak istemiyordu. İşine çok ciddi yaklaşıyordu. Görevini ailesinin önüne koymuştu.

ÜZÜM BAĞINDA ÇALIŞTI

Fatma Doğan: Benim Rojbîn’i görmek istediğimi arkadaşlarda duyuyor. Yanıma geldiğinde, ‘Niye beni görmek istiyorsun. Bak bu kadar arkadaşım burada, yıllardır annelerini görmediler. Benim onlardan ne farkım var’ diyerek ailesi ile görüşmeyi bir ayrıcalık olarak kabul ediyordu. Bizimle görüşmeyi yanındaki arkadaşlara haksızlık olarak gördüğünü anlatmaya çalışıyordu. Rojbîn ilk dönemlerin dışında sürekli telefon açar, ailesini, kardeşlerini sorardı. Strasbourg’a geldiğinde sürekli eve uğrardı. Ailesine bağlı olmasına rağmen arkadaşlarını, mücadelesini her şeyin önüne koyardı. Çok fedakar ve çok da gururluydu. Kimseye minnet etmezdi. Paris’teki Kürt Enformasyon Bürosunun ihtiyaçlarını karşılamak için 2012 yılında üzüm bağlarında çalışarak kazandığı 1200 Euro ile büronun camlarını onarmıştı.

İĞNE ATSAN YERE DÜŞMEZDİ

Hasan Doğan: Katliamdan üç gün önce ben bir rüya gördüm. Üç kadın beni almaya gelmişler. Ben direniyorum, gitmek istemiyorum. İki tanesi evden çıktı, biri bana sarıldı. Eli ile kapıyı itekleyerek kapattı. Şehit düştükleri gecenin sabahı saat beşte eşim işe gitti. Beni de uyku tutmadı. Evin içinde dolanıp durdum. Bir sıkıntı bastı. Normalinde uyku tutmadığı zamanlar televizyon açıp bakardım. Ama o gün nedense televizyonu açmadım. Evin içinde dolaşırken Faik Yağızay’ın iki arkadaş ile bizim eve doğru geldiklerini pencereden gördüm. Yüz ifadelerinden bir şeylerin olduğu hissine kapıldım. Olayı bana anlattıklarından sonra dahi inanmak istemedim. Eşimi işyerinden aldıktan sonra arkadaşlarla Paris yoluna düştük. Paris’e vardığımızda toplanan insanları gördüğümde inandım. O kadar büyük bir kitle toplanmıştı ki iğne atsan yere düşmezdi.

DÜNYAMIN YIKILDIĞI AN

Fatma Doğan: Sürekli karmaşık rüyalar görüyordum. Bir şeylerin olacağını hissediyordum. Eşim ve çocuklarımın hepsi gelince bir şok yaşadım. O anda Rojbîn’in gözaltına alındığını söylediler. İnanmadım… Gözlerimi ancak Paris’te açabildim. ‘Dünya’nın yıkıldığı an’ diye bir söz vardır. O an benim dünyamın yıkıldığı andı.

Cenaze işlerini bitirip eve döndüğümüzde bir şok daha yaşadık. Evimizin altını üstüne koymuşlar, her şeyi didik aramışlardı, bütün eşyalarımız yerdeydi. Masanın üstünde ‘Kimseden şüphelenmeyin, evinizi aramak zorunda kaldık. Polis’ diye bir not gördük. Evimizi arayan polisler, Rojbîn’e ait tüm özel eşyaları beraber götürmüşlerdi. Enformasyon Bürosu ve evden götürdükleri hiçbir eşyasını geri vermediler.

TESELLİYİ ŞİİRLERDE BULDUM

Hasan Doğan: Rojbîn bizi bıraktıktan sonra burada duramıyorum. Bunu bir annesi bilir. Rojbîn’e yakın olmak için senenin yarısını Elbistan’da geçiriyorum. Zamanımın büyük bölümünü de Rojbîn’in yanında geçiriyorum. Mezarına gidip oturuyorum. Dertleşiyor, süreci anlatıyorum. Şiirler okuyor, kendisi ile konuşuyorum. Teselliyi şiirlerde buluyorum.

Şu Paris’in haline bak

Bizi ezen zalime bak

Bizler Paris’te üç Fidandık

Ansızın gelen ölüme bak

Bizler ölümü hakketmedik

Ömer’i bize tanıştırana bak

Zalim Ömer’e fırsat vermeden

Rojbîn’in, Leyla’nın Sakine’nin

Kanını döken zalime bak

Rojbîn giderken bize tarifi imkansız acılar bıraktı. Ama bize gurur duyacağımız bir miras da bıraktı. Rojbîn bir halka mal oldu. Kürt halkının Rojbîn ve arkadaşlarını sahiplenmesi bizim için bir gurur kaynağı. Ben bugün nereye gişem bana büyük bir değer veriliyor. Bu değerin benden ziyade şehitlere yani Rojbîn’e verildiğini çok iyi biliyorum.

ASLA UNUTMAYACAĞIZ

Fatma Doğan: Paris’te katledilen üç fidanımızın olayı Fransa ile Türk devletinin kirli çıkarlarına kurban edildi. Unutulmasını istiyorlar. Asla unutmayacağız. Bu katliamı yapanlar ve örtbas edenler insanlığın yüreğinde mahkum oldular. Rojbîn katledildiğinde 10 yaşında olan torunum bugün 16 yaşında. Geçenlerde bana ‘Nene ben Rojbîn teyzemin yüzünü ve sesini unuturum korkusu ile yaşıyorum. Hayatım boyunca Rojbîn teyzemin ne yüzünü ne de sesini unutmak istemiyorum’ dedi. Torunumun dediği gibi biz de Rojbînimizi asla ve asla unutmayacağız. Rojbîn’i unutmamak özel bir çaba sarf etmeyeceğiz. Çünkü Rojbîn hayatımızda hiçbir zaman unutmayacağımız derin bir iz bırakarak gitti. O içimizde hep bir Fidan olarak yeşerecek…

MİT YAPTI, FRANSA ÖTRBAS ETTİ

Hasan Doğan: Katliamın olduğu gün Fransa cumhurbaşkanı, içişleri bakanı ve dışişleri bakanı olayın aydınlanması için söz verdiler. Katliamın perde arkasını aydınlatacaklarını söylediler. Altı yıl geçmesine rağmen olay hala aydınlığa kavuşturulmadı. Ömer Güney yakalandı. Ama o bir piyondu. Asıl olayın arkasındakileri açıklamadalar. Zaten Ömer Güney’i de ortadan kaldırdılar. Üç aile ve avukatlarımız soruşturma savcısı ile yaptığımız görüşmede; sorum üzerine savcı, ‘Sayın Doğan, ben soruşturmayı bir noktaya kadar götürüyorum. Orada bir kayaya çarpıyor, daha fazla ilerleyemiyorum’ dedi. Yani olayın çözülmesini istemeyen odaklar var. Bu odaklardan Fransa devletinin habersiz olduğunu düşünmüyorum. Bir savcının evi soyulur mu? Soruşturma ile ilgili tüm bilgiler çalınır mı? Ortada cevap verilmeyen birçok soru var. Mesela bu davayı soruşturan savcı neden görevden alındı? Yine savcı bize ‘Ben de kadınım benim de içim yanıyor demişti’ ve ekliyordu, ‘Bu iş devletler arasıdır, gizli istihbaratın işidir’ diyordu. Gerçekten de savcının dediği gibi bu işi MİT yaptı. Fransa da örtbas etti. Yakalan üst düzey MİT elemanları da Ömer Güney’in arkadaşları olduğunu itiraf ettiler. Son olarak şunu vurgulamak istiyorum: 2012 yılının ortalarında Fransa istihbaratı 2 defa beni 4’er saatli sorguladı. PKK’nin Rojbîn’i kaçırdığına dair konuşmamı istediler. Avrupa’daki özellikle Fransa’daki PKK’lilerin isimlerini vermemi istediler. Rojbîn adım adım takip ediliyordu. Takip edilmesine rağmen Paris’in göbeğinde nasıl olur da elini sallaya salaya bu katliamı gerçekleştirebiliyorlar?