Sarı Yelekliler biriken öfkedir

Sarı Yeleklilerin eylemini değerlendiren Prof.Burgel, toplumun biriken öfkesine dikkat çekerken, sosyolog Elza Coquard ise akaryakıt zammı ve vergisinin en fazla kırsal alanı etkilediği, bu alanlarda Sarı Yelekliler’in daha hareketli olduğunu vurguladı.

Sarı Yelekliler adıyla yüzbinlerce eylemci, Fransa’da ilk olarak 17 Kasım’da sokağa çıktı, yolları bloke etti ve o tarihten bu yana eylemlerini sürdürdü. Eylemler, hem Fransa’da hem de dünyanın farklı bölgelerinde gündemin ilk sıralarına oturdu.

Arkasında yüzde 80’lere varan halk desteği olan Sarı Yelekliler, Fransız Hükümeti’nin akaryakıt vergisini 6 aylığına erteletmeyi başardı. Akaryakıt zamları, hayat pahalığı ve Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Hükümeti’ne karşı çok farklı siyasal eğilimlerden toplumun bütün kesimlerinin sokağa çıktığı Sarı Yelekliler’in eylemlerini, Dijon’dan gelip Paris’teki eyleme katılan sosyolog Elza Coquard ve Paris Nanter Üniversitesi’nde kent coğrafyası ve sosyal hareketler uzmanı Profesör Guy Burgel, Yeni Özgür Politika'dan Selma Akkaya'nın sorularını yanıtladı.

Sarı yeleklerdeki öfkeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Guy Burgel: Akaryakıt vergisi, toplumun biriken öfkesini patlatan kıvılcım oldu. Devlet toplumun iki ucundaki birikmeye kayıtsız. Ama bu durum giderek büyüyor. Çalışma sınıfları giderek belirginleşiyor. Büyük kentlerin eteklerinde yaşayan işçiler, çalışanlar, teknisyenler ve belki de birkaç yönetici artık kenti görmüyor. Bunlar evle iş arasında sıkışmış bir yaşama sahip. Bu alt yaşam alanları, metropolden 15 veya 30 kilometre uzaklıkta ve ekonomik olarak giderek hayatları çekilmez hale gelmiş. Bu insanlar, çocukları için daha iyi bir gelecek istiyor. Bu insanlar toplumun diğer ucunda, kendisine her şey sunulan kesimin elindekileri değil, kendi elindekileri korumanın çabasında. İnsanca yaşam koşulları istiyorlar. Tabii ki daha iyi bir Fransa.

Bu sosyal farklılıklar zaten yok muydu?

Guy Burgel: Elbette vardı ama bir savaş dönemlerinde olduğu gibi bir görünürlükte değildi. Ama artık görünür bir durum. Örneğin savaş sonrası yıllarda burjuva, işçinin nasıl yaşadığını ve işçinin de burjuvazinin uğrak yeri veya yaşam biçimini bildiğini biliyordu. Şu andan itibaren, bu iki dünya artık birbirleriyle yüzleşmiyor ve birbirlerini görmezden geliyorlar. Politikacıların Sarı Yelekler arasında görüşecek sözcü arayışında olduğunu biliyoruz ama politik elitlerimiz, hala seçim bölgelerinde yaşayan insanlar hakkında ne biliyor? Seçilenlerin seçildiği bölgelerde halkın sorunlarıyla ilgisi yok.

Hükümetin burada rolü nedir?

Guy Burgel: Hükümet sürekli ulaşıma dair öneriler sunuyor. Topluma araba almayı öneren hükümet, bununla birlikte ülkede artık sosyo-profesyonel, toplumun yaralarının büyüdüğünü görmüyor. Ama şunu da biliyoruz, hükümet semptomları tedavi eder ancak hastalığı iyileştirmez.

Peki sorunun çözümü nasıl olabilir?

Guy Burgel: Gelirlerin yükseltilmesi gerekiyor. Bazı vergilerin düşürülmesi sosyal ve kişisel hareketlilik gerekiyor. İşçileri ve dar gelirlileri, kiralar nedeniyle belli semtlere sıkıştırmaktan vazgeçmek ve insanca yaşam koşuları sağlama konusunda devletin adım atması şart. İflas eden eğitim sistemini yeniden projelendirmek gerekiyor. Eğitim, sağlık konularına yeterli kaynak ayırmak şart.

Cumartesi günü Paris’in  savaş alanına dönmüş atmosferi size ne hissettirdi?

Guy Burgel: Ben eski bir Cumhuriyetçiyim. Evet, titriyorum. Benim için seçilmiş birini bu yöntemle indirmeye çalışmak doğru değil (Macron’un istifası talebi) ama devletin ve hükümetin kurumsal organları kendi görevlerini, layıkıyla yapmalı. Bu anlamda ciddi bir boşluk var. Toplumun talepleri karşılanmadığı sürece nereye gideceğimiz belirsizleşir. Bugünkü tabloda bu belirsizliğin derinleştiğini gördüm.

Kendi bölgenizdeki eylemler konusunda bilgi verebilir misiniz?

Elza Coquard: Kırsal kesimler kentler gibi değil. Buralarda araçlara ve doğal olarak yakıta daha fazla ihtiyaç oluyor. Toplu ulaşım araçları işe gitmek için çok nadir kullanılıyor. Bazen aynı aileden birkaç kişi araç almak zorunda. Bu anlamda yerelin, küçük kent ve kasabalarda Sarı Yelekliler’in eylemlere daha güçlü bir katılım sağladığını görüyoruz. Aynı zamanda öfke de büyük.

Sınıf, cinsiyet, etno-ırksal ve yaş özellikleri açısından eylemlere katılım nasıl?

Elza Coquard: Bu konuda ancak kendi bölgemden (Dijon) bahsedebilirim. Genel bir değerlendirme yapamam. Her yaştan insan katılım sağlıyor. Kadınlar çok aktif. Çünkü günlük olarak çocuğunu okuldan alan, alışveriş yapan ve aynı zamanda işe giden kadınlar için yaşanan zamlar, ücret düşüklüğü daha ağır bir biçimde hissediliyor. Çiftçiler var, memurlar ve özel sektör çalışanları hemen hemen herkes var diyebilirim. Bulunduğum eylem alanında hafta içi dönüşümlü 80 kişi, yol blokajları yapıyoruz. Gençleri seferber eden, emeklileri de dahil eden birçok nesil aynı anda barikatlarda bulunuyor. Çok fazla göç almadığı için kırsal kesimlerde ‘Sarı Yelek’ giyen sadece Fransız beyazlar var ama birkaç bölgede de göçmenler de barikat başlarında. Güvencesiz kırsal kesim, eylemlerin en aktif katılımcısı durumunda.

Eylem sosyal ağlar üzerinden örgütleniyor deniliyor. Nasıl işliyor bu süreç?

Elza Coquard: Herkes hareketin Facebook tarafından yayıldığını biliyor. Ama aynı zamanda, somut seferberliğe yol açacak farklı ağlar da mevcuttu. Facebook’ta, kırsal alanlarda, bildiğimiz insanlarla arkadaşız, farklı sayfalardan aldığımız bilgileri burada paylaşarak bilgiyi pekiştiriyoruz. Böylelikle ‘Sarı Yelekler’ sayfalarını takip ediyoruz ve arkadaşlar desteklerini gösterdiğinde bu bizi mutlu ediyor. Bir yere gidilecekse, eylem noktaları bu ağlar üzerinden takip ediliyor ve bariyerlerin oluştuğu noktalarda insanlar buluşuyor. Aynı zamanda paylaşımı öğreniyoruz barikat başlarında. Yemeğimizi paylaşıyoruz. Yeni insanlar tanıyoruz. Sosyal iletişim kuruyoruz. Bu da eylemin başka bir boyutu. Taleplerimiz net, zamların geri alınması, asgari ücretin yükseltilmesi ve hükümetin kurumlarının bizimle yerel ayaklar üzerinden görüşüp bir referandumu kabul etmeli. Yaşananları biz yaratmadık, hükümet yarattı.