Stockholm'de Türkiye'nin Rojava'daki savaş suçları tartışıldı

İşgalci Türk devletinin Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye'de gerçekleştirdiği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen bir konferansta tartışıldı.

İşçi Eğitim Birliği'nde (ABF) Çarşamba günü düzenlenen konferansa konuşmacı olarak İsveç Savunma Araştırma Enstitüsü Ortadoğu Analizcisi ve Svenska Dagbladet gazetesinin eski Ortadoğu muhabiri Bitte Hammargren, İsveç Devlet Radyosu (Sr) Ekot Haber Servisi'nden Gazeteci Lorin İbrahim ile Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi katıldı.

Bitte Hammargren, ABD'nin askerlerini sınırdan çekmesinin iki nedeni olduğunu söyledi. Hammargren, birinci neden olarak ABD başkanı Donald Trump'ın seçilmeden önce Suriye'den çekileceğini açıklamasını, ikinci neden olarak da Suriye'yi önemli görmediği için bir Suriye stratejisi olmamasını gösterdi.

Trump'ın tipik bir iş adamı gibi davranarak kar ve zarar hesabı yaptığını söyleyen Hammargren, Avrupa ülkelerinin Demokratik Suriye Güçleri'nin elinde bulunan DAİŞ'lıları almamalarının da Trump'ın tepkisine yol açtığını savundu.

Hammargren, tüccar gibi davranan Trump'ın stratejik düşünmediği için müttefiklerini yalnız bırakarak ABD'ye olan güvenin sarsılmasına neden olmasının sadece Avrupa'da değil ABD'de de tepkiyle karşılandığını somut örnekler vererek dile getirdi.

TÜRKİYE'NİN SDG VE YPG'YE SALDIRMASI SÜRPRİZ OLMADI

Hammargren, ABD'nin askerlerini geriye çekmesinden sonra Türkiye'nin PKK’yi gerekçe göstererek, DAİŞ çetelerine karşı başarıyla savaşan SDG ve YPG'ye saldırıya geçmesinin sürpriz olmadığını söyledi.

Erdoğan'ın Türkiye'de bulunan 3,5 milyon civarındaki sığınmacının bir kesimini işgal ettiği ve etmeyi hedeflediği Kürtlerin yaşadıkları bölgelere yerleştirmek istediğine dikkat çeken Hammargren, ”Ama Türkiye'deki sığınmacıların çoğunluğu Kuzey Suriye'den değil başka yerlerden gelenler. Bu bölgede etnik bir temizliğe yol açar. Erdoğan Avrupa'nın bu planına destek vermemesi durumunda sınırları açıp sığınmacıları Avrupa'ya göndermekle tehdit ediyor” dedi.

Hammargren, Türkiye'nin giderek radikalleşen ve Türkiye'nin paralı askerleri haline gelen Özgür Suriye Ordusu güçleriyle birlikte işgali gerçekleştirdiğini söyledi. ABD'nin “cihatçı güçlerle yakın ilişkisi olan Türkiye'ye” güvenmediğine şu ifadelerle dikkat çekti.

”ABD, Türkiye sınırında bulunan IŞİD lideri Ebu Bekir al Bagdadi'yi ortadan kaldırmak için İncirlik üssünü değil çok daha uzakta bulunan Kuzey Irak'taki üslerini kullandı. Bu, Türkiye ve ABD arasında açıklanması zor olan sorunlar olduğunu gösteriyor.”

HALK BU KADAR GÜÇLÜ BİR SALDIRIYI BEKLEMİYORDU

Gazeteci Lorin İbrahim, Türk devletinin işgali başlattığında Qamışlo kentinde olduğunu ve halkın böylesi bir saldırıyı beklediği için şok olmadığını belirterek ”Ama bu kadar güçlü bir saldırıyı beklemiyorlardı. Türkiye saldırılarını Girê Spi ve Serêkaniye'de yoğunlaştırdı. Türkiye burada kendine göre güvenli bölge oluşturmak istiyordu” dedi.

Qamışlo'da halkın, Êfrin'in işgalinden sonra yaşananları bildiği için insani bir felaketten kaygılandığını söyleyen İbrahim, şöyle devam etti:

“Erdoğan'ın amacı 30 kilometre derinlikteki bölgede bulunan tüm Kürt yerleşim birimlerini teker teker ele geçirmek. Kürtler buraları Kürdistan'ın Suriye'deki parçası olarak görüyor. Saldırılar ilk önce Derik'te başladı. Semelka'da sürdü. Irak sınırına gittiğimde iki gün önce Türkiye'nin oraları da bombaladığını öğrendim. Türk devleti şehrin ortasındaki sivillerin yaşadığı yerleri bombaladı. İşgal etmeyi hedeflediği yerlere paralel olarak aynı anda girmeyi hedefledi. Halk, Türk devletinin bu saldırıları etnik temizlik yapmak için gerçekleştirdiğini biliyordu.”

İbrahim, Türk saldırıları nedeniyle yüzbinlerce kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığını hatırlattı.

KORKUNÇ BİR İNSANLIK FELAKETİ YAŞANDI

Grê Spi ve Serêkaniye'den kaçanlardan 200 bininin Heseke'ye kurulan kamplar ve okullarda kaldığını ve hastanelerin yaralılarla dolu olduğunu belirten İbrahim, “Kan toplamak için sürekli anonslar yapılıyordu. Korkunç bir insanlık felaketi yaşandı” dedi.

Halkın demografik değişim kaygılarını da aktaran İbrahim, “Kürtlerin yanı sıra Asuri-Süryani-Keldaniler ve çok sayıda Êzidi (Kürt) köyü var. Oralara yapılan saldırılar kamuoyuna yansımıyor” dedi.

BÖLGEDE YAŞAYAN HERKES TÜRKİYE'NİN İŞGALİNE KARŞI

İbrahim, “Buralarda aynı zamanda Esat yanlıları da yaşıyor. Onlar dahil bölgede yaşayan herkes Türkiye'nin işgaline karşı” diye konuştu.

Saldırıların ilk günlerinde durumun oldukça kötü olduğunu, elektriğin kesildiğini, internet ve telefonların çalışmadığını ve halkın dış dünyadan ve yakınlarından haber alamadığını belirten İbrahim, “Qamışlo'da sürekli bombalama sesleri geliyordu. Ama bu bombaların nereye ve kimler tarafından atıldığını kimse bilmiyordu” dedi.

ERDOĞAN'IN TEK AMACI İKTİDARINI SÜRDÜRMEK

Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi, Erdoğan'ın oyun sürerken kuralları değiştirmekten çekinmeyen ve iktidarda kalmak için her türlü manipülasyona baş vuran bir diktatör olduğunu söyledi.

Erdoğan'ın tek amacının iktidarını sürdürmek olduğunu söyleyen Baksi, “31 Mart'ta yapılan seçimlerde yenilgiye uğrayacağını sanmıyordu. Kaybettiği İstanbul seçimlerini bir defa daha yaptırdı ama yine kaybetti. 17 yıldır iktidardaki Erdoğan iki kez arka arkaya yenilgi almaya alışık değildi” dedi.

AKP'nin içinde çatlak seslerin yükseldiğini, eski bakan ve başbakanın yeni bir parti kurma hazıklıkları yaptıklarını hatırlatan Baksi, “Kamuoyu yoklamaları durumun kendisi için iyi olmadığını gösterince işbirliği yaptığı aşırı sağcı MHP'nin desteğiyle ırkçı ve milliyetçi rüzgarları estirmek için işgal politikasına yöneldi” dedi.

ERDOĞAN'IN İKTİDARDA KALMASI İÇİN SAVAŞA İHTİYACI VAR

Baksi, Türkiye'de ırkı ve milliyetçi bir kültürün gelişmekte olduğunu söyledikten sonra şunları kaydetti:

“Kürtler, Aleviler, Ermeniler, eşcinseller nefret edilecek objelere dönüştürüldü. Şu anda Türkiye dünyanın en tehlikeli ülkesi. Biz daha önceleri en fazla DAİŞ üye ve sempatizanlarının yaşadıkları yerlerin Rakka ve İdlib olduğunu sanıyorduk. Türkiye'de dünyanın her tarafından milyonlarca DAİŞ üyesi ve sempatizanı var. Erdoğan'ın iktidarda kalması için bir savaşa ihtiyacı var. Erdoğan iktidarı bırakamaz. Çok yolsuzluk yaptı. İnsanlığa karşı suçlar ve savaş suçları işledi. Kürt kentlerini yerle bir etti. İktidarı kaybettiği gün cezaevine gireceğini biliyor. Bu nedenle her zaman yeni düşmanlara ve savaşlara ihtiyacı var.”

ERDOĞAN DAİŞ'TEN DAHA TEHLİKELİ

Erdoğan'ın tüm Kürtleri düşman olarak gördüğünü söyleyen Baksi, “Erdoğan bir düşman yaratıyor. ‘400 kilometrelik sınırımızda teröristler; PKK ve YPG bizi tehdit ediyor’ diyor. ‘Bize oradan ateş ediyorlar, topraklarımızı tehdit ediyorlar’ yalanlarını söylüyor” dedi. Baksi, Erdoğan'ın işgal ettiği Êfrin'de sömürgeci uygulamalarını somut örnekler vererek katılımcılarla paylaştı.

Dış dünyanın olanları görmezlikten gelmesinin Erdoğan'ı cesaretlendirdiğini için işgalini giderek yaygınlaştırdığına dikkat çeken Baksi, “Tüm Müslümanların halifesi olmak istiyor. DAİŞ çok tehlikeli ama Erdoğan DAİŞ'tan daha tehlikeli. Nato üyesi bir devletin cumhurbaşkanı. Bütün devlet kurumları, ordu ve polis emrinde” şeklinde konuştu.

Konuşmaların sona ermesinden sonra konuşmacılar katılımcıların sorularını yanıtladı. Konferansı çoğunluğu İsveçli 150'yi aşkın kişi izledi.