Tarih yazma gücümüz var

Yusuf İba, "Bugün Kürt Halk Önderi Öcalan için bu grevi yapıyorum ama yarın sizden birileri için, ezilen bütün halklar için bunu yapmaya hazırım” diyerek, Kanada hükümetinin tecride karşı CPT ve Türk devleti üzerinde baskı kurmasını istedi.

Yusuf İba, Kanada’nın Toronto kentinde 58 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde. ”Amacımız ölmek değil, onurluca yaşamak ve yaşatmak, tecritsiz bir yaşamı esas kılmak” diyen İba, ”Biliyorum, güçlüyüz, fakat parçalıyız, gücümüzü birleştirdiğimizde, insanlık namına daha güzel şeylerlere daha özgür yarınlar yaratacağız” diyerek, açlık grevleri etrafında kenetlenmenin önemine vurgu yapıyor.

İba, 28 yaşında ve Doğubayazıtlı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve adalet bölümlerini okumuş ama gazetecilik yapmayı tercih etmiş. Ülkede uzun yıllar haber ajansları ve televizyonlarda çalışmış. Hakkında açılan davalar ve hapis cezaları nedeniyle ise yönünü yurtdışına çevirmiş. Hakkında 4 dosyadan 15 yıla yakın hapis cezası istenen İba, 13 Ocak’tan bu yana açlık grevinde. ”Hamleyi yaptık ama yetmez başarıyla sonuçlandıracağız” diyen İba, ”Bizim tarihi hatalar yapma şansımız yok; fakat tarihi başarılar yazma gücümüz var, güçlerimizi birleştirip Önderliğimiz üzerindeki tecridi kırıp, özgürlüğünü sağlayalım” çağrısında bulundu.

Açlık grevinde 50’li günleri geride bıraktınız. Birçok kez hastaneye kaldırıldığınız haberi basına yansıdı. Sağlık durumunuz nasıl şu anda?

Kanada’daki halkımız ve Kanada’nın sosyolojik yapısı bu tarz eylemlere çok yabancı. Doktorlar, gazeteciler, siyasetçiler herkes bu eylemin (süresiz-dönüşümsüz) Kanada tarihinde bir ilk olduğunu söylüyor. Çoğu kişi saygı gösteriyor, bazıları ise bu eylem ile amacıma ulaşamayacağımı söylüyor. Bugüne kadar 8 kez hastaneye kaldırıldım. Eylemimin 20. gününde rahatsızlanarak ilk olarak hastaneye kaldırıldım. Kalp spazmı yaşadım. Hastanede gözümü açtığımda müdahaleyi kabul etmeyerek eylem alanına geri geldim ve eylemime kaldığım yerden devam ettim. O günden bu yana kalp sıkışması yaşıyorum, nefes alırken sorun yaşayıp sık sık bayılıyorum. Tabi bunlar hep yeni şeyler; ben hayatım boyunca hiç bayılmadım, hiç kalp sorunu yaşamadım. Bunlar yeniydi ve biz yabancıydık. Şu anda sağlık durumum belirsiz bazı günler iyi oluyorum, bazı günlerde ansızın düşebiliyorum. Tüm bunlara rağmen gün geçtikçe daha güçlü olduğumu hissediyorum.

Sağlık kurumları ve görevlilerinin sizlere yaklaşımı nasıldı? 

Sağlık görevlileri ise şaşkın, bazıları eylem tarzımı değiştirip kendime zarar vermeden başka yöntemlerle sesimi duyurmam gerektiğini söylüyorlar. Bazen de gözlerimi açtığımda bazı sağlık görevlilerinin gözlerinde yaşlarla bana baktıklarını görüyorum. Zaman zaman doktorların tehditleriyle de karşılaşıyorum. ”Yemek yemezsen sana polis zoruyla müdahale etme hakkımız var” diyorlar. Kararlılığı görünce de ”sen bilirsin” diyerek vazgeçiyorlar. Bir defasında doktor ”Kalp spazmı geçirdin, kan değerlerin çok düşük, yemek yemezsen bir sonraki aşama olarak kalp krizi geçirip ölebilirsin” dedi. Ben gülerek karşılık verince doktor yanımdakilere ”Şuuru yerinde mi, ben öleceksin diyorum o gülüyor” diyerek, beni psikoloğa sevk etti. ”Psikolog sağlıklı olduğuna ikna olmazsa zorla müdahale edeceğiz”, dedi. Neyse ki, psikologdaki sınavı da başarıyla geçtik.

Açlık grevi eylemi Kanada kamuoyunda nasıl görülüyor. Ne tür sonuçlar ortaya çıkardı?

Burada her şey göründüğü kadar kolay değil, fakat düşünüldüğü kadar da zor değil. Kürdistan gerçekliğini ve davamızın bir insanlık davası olduğunu doğru temelde yansıtırsak sesimizi duyuramayacağımız ve etki yaratmayacağımız yer yoktur. Eylemimiz halkların lideri üzerindeki tecridi kırmak amacıyla olduğu için ilk dönemler mesafeli yaklaşımlar çoktu. Bizi vazgeçirmeye çalıştılar. Kimi zaman bunu insani temelde yaptılar, kimi zaman da bizi tehdit ettiler. Bazı insanların da ”Grev yeni, 20 günden sonra dayanamaz eylemi bırakır” dediklerine şahit oldum. Onlar beklediler biz ise direnmeye devam ettik, gün geldi öyle düşünen insanları da ikna ettik. Artık herkes sayın Öcalan için yapılan bu eylemi kabullenmiş ve çok ciddi saygı duyuyor.

Doğrusu Kanada basınının ve siyasetçilerinin de eylemimize yaklaşımları başta basit ve ciddiyetten uzaktı, bize gelmiyor, bizi duymuyorlardı. O zaman dedik ki, onlar bize gelmiyorlarsa biz onlara gideceğiz. İlkin biz bir iki parlamenteri ziyaret ettik ve eylemimizin amacını anlatırken; Türkiye’de sadece Sayın Öcalan üzerinde bir tecridin olmadığını, cezaevlerinde yüzlerce tutsağın tecrit edildiğini, dışarıda da Kürtlere ve demokrat olan bütün güçlere azgınca saldırılar olduğunu, bu eylemin bir insanlık davası ile adalet isteği olduğunu anlattık ve girişimler sonuç verdi. Yaklaşık 10 gündür hemen hemen her gün parlamenterler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, gazeteciler ve akademisyenler bizi ziyaret ediyorlar. Şu anda bir kaç milletvekili, eylemimiz ile Türkiye’de yaşanan sorunlarla ilgili dosya hazırlamış ve bir kaç gün içerisinde Kanada meclisinde konuşacaklar. Artık sesimizi duyup, duyururlar mı gibi bir korkumuz yok, çünkü gerçekten şu an çok daha umutluyum beklediğimizden daha gür duyuldu sesimiz. Bir grup milletvekili beni Kanada’nın başkenti Ottowa’ya da davet etti.

 2015 yılında Rojava’da şehit düşen Kanadalı savaşçı John Robert Gallagher’in (Gabar Rojava) ailesi de sizi ziyaret etti. Nasıl bir atmosfer oluştu? Böylesi başka ziyaretler, destek mesajları aldın mı?

Biliyor musunuz ben o anneyi görünce umudum bin kat daha arttı ve ben davamızın ne kadar haklı ve yüce olduğuna bir kez daha şahit oldum. Düşünebiliyor musunuz dünyanın başka bir ucunda yaşayan Kanadalı bir genç Kürdistan için, insanlık için, halklar için, bizim için Kürdistan’a gidip şehit düşüyor. Ziyaretleriyle çok mutlu oldum, mahcup da oldum; niye daha çok şey yapmadım diye, niye şimdi yaptığım eyleme bu kadar geç kaldım diye, halkların liderinin tecridine, tutsaklığına bu kadar sessiz kaldım diye. O anne, bana şehidimizin fotoğrafının üzerinde olduğu bir kolye hediye etti. Herkes gidince yaşadığım yalnızlığıma son verdi kolyesi. Resmi tam kalbimin üzerinde her an benimle, her an ondan güç alıyorum ve her an ona söz veriyorum: Bedeli ne olursa olsun sizin hayal ettiğiniz yaşamı inşa edeceğiz ve dünyanın en masumları olan çocuklara armağan edeceğiz. Çok umutluyum, yarınlarda da mutlu olacağız.

Tabi ki, her yaştan insanlarımız geliyor, çok güzel duygularla, çok iyi niyetlerle. Bazıları üzüldüğü için ağlayarak, bazıları da beni üzmemek için gülerek geliyorlar. Çok farklı anlara şahitlik ediyoruz. Örneğin bazı anneler Kürdistan kültüründe yeri olan “Başörtü atma” yaklaşımı içine girip, eylemi bırakmam için önüme baş örtülerini atıyorlar. Bazı anneler, ellerinde örgüyle bana kışlık elbise yapıyorlar, bazıları ellerinde çiçeklerle geliyorlar. En çok çocuklarla birbirimizin vazgeçilmezleri olmuşuz, her gün yanımdalar, bir gün görmeseler evlerinden telefonla görüntülü arıyorlar.

”Tecridi kıralım, Faşizmi yıkalım” hamlesi gittikçe yayılıyor ve açlık grevleri dışarıdan katılımlarla büyüyor. Eylemlerin etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devletine zaten güvenim yok, fakat direnişçi yoldaşlarıma güvenim sonsuz. Süreç nasıl ilerler bilmiyorum ama sonuç başarı getirecek, mutluluk, özgürlük getirecek. Açlık grevleri AKP-MHP faşist bloğunun kimyasını bozdu, bir kez daha Özgürlük Hareketi’nin direncini ve Önderliğine olan hassasiyetini gördü. Biz bu eylemlere başlarken ”bedeli ne olursa olsun başaracağız” dedik, hastalandığımız da bırakacağız demedik, o yüzden hastanelerden çıkamaz hale de gelsek halkımız üzülmesin, biz böyle bir hamleyi yaptık ama yetmez başarıyla sonuçlandıracağız. Tabi daha önce bu tür açlık grevlerini genelde içerideki siyasi tutsaklar yapardı ama bu seferki eylem çok farklı. Birbirinden habersiz, birbirinden uzak, dünyanın dört bir yanına yayılmış durumda. Eylemcilerin tek ortak paydaları Kürt Halk Önderi üzerindeki tecridin bitmesi ve sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması talebidir. Halkımız, halklar bu eylemi benimsemiş sahiplenmiş ki, bu eylemler gittikçe yayılıyor. Kendine insanım diyen herkesin bu sesi duyması lazım. Özgürlük Hareketi bir kadın hareketidir, Leyla arkadaş da bu eylemin sembolü olmuştur, rolünü oynamış bizi de bu yola sevk etmiştir.

Leyla arkadaşın, Nasır yoldaşın ve diğer arkadaşların sağlık durumları çok iyi değil kritik aşama çoktan aşılmış. Bizler bu eylemden vazgeçmeyeceğimize göre sizler rolünüzü oynamalısınız. Bu sözüm CPT’ye, bu sözüm demokrasi, insan hakları naraları atanlara: Herhangi bir direnişçi arkadaşımızın başına bir şey gelmesi durumunda siz Türk devletinden daha çok sorumlu olursunuz.

Açlık grevi eylemine ailenin yaklaşımı nasıl? Onlardan ne tür tepkiler alıyorsun?

Ailem ülkede. Babam ve erkek kardeşlerim biliyor ama annem ve kız kardeşlerim bilmiyor. Daha doğrusu annem sadece bir kaç gün açlık grevine girip daha sonra bıraktığımı biliyor. Yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı kendisine söylemedim. Çünkü ben Türkiye’deyken yaşadığım hukuksuzlukları tek başıma yaşamadım. Karakola alındığımda o karakolun önünde bekledi, ben hastaneye götürüldüğümde o beni beklemekten vazgeçmedi, evimiz basılıp ben alındığım zaman onunda kafasına silah dayandı. Ama eylemimi duyar ise  kararıma saygı duyacağını, hele Kürt Halk Önderi için yaptığımı bilirse susarak, sadece bana dua edeceğini biliyorum.

Açlık grevi direnişindeki diğer eylemcilerle görüşüyor musunuz?

Evet diğer arkadaşlarla ara ara görüşüyorum. Bunu sağlıklı ve düzenli yapmak biraz zor, saat farkı olduğu için genelde diğer açlık grevi merkezlerinde gündüzken, burada gece oluyor. O nedenle çok denk gelemiyoruz. Ama yine de ara ara konuşuyoruz Nasır arkadaşla, Almanya’daki Mustafa (Tuzak) arkadaşla, Strasbourg’daki arkadaşlarla. Daha çok Nasır arkadaşla süreç ile ilgili değerlendirmeler yapıyor, uzun uzun sohbetler ediyoruz. Tabi doktorlarımız duymasın bunları yaptığımızı…

Son olarak söylemek istediğiniz birşey var mıdır?

Sayın Öcalan ”Bir insanın tek başına neler yapabileceğini bütün dünyaya gösterdik” diyor. Gelin biz de böyle bir liderin öncülüğünde neler yapabileceğimizi bütün dünyaya gösterelim. YPG-YPJ bunu Rojava topraklarında yapmadı mı? Devletlerin karşılarında silah bıraktığı, orduların onları görünce kaçtığı dünyanın en belalı, vahşi çetelerine karşı 20’li yaşlardaki gençlerle, savaştıkça özgürleşen ve özgürleştikçe güzelleşen, DAİŞ’i bitiren Kürt kadınları olmadı mı? Kimse yapamam demesin. Sayın Öcalan’ı okuyun, onda insanı, dini, kadını, felsefeyi, doğayı, ekolojiyi, aradığınız her şeyi bulacaksınız ve aldıklarınızla kendinize yeni bir “ben” yaratacaksınız. İşte o zaman başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.

Bizim tarihi hatalar yapma şansımız yok fakat güçlerimizi birleştirip tarihi başarılar yazma gücümüz var. Önderliğimiz üzerindeki tecridi kırıp, özgürlüğünü sağlayalım. Bizim bu eylemimiz sadece Kürtler için değil, biz aynı anda hak-hukuk mücadelesi veriyoruz. Bugün Kürt Halk Önderi için bu grevi yapıyorum ama yarın sizden birileri için, ezilen bütün halklar için bunu yapmaya hazırım, diyorum buradaki insanlara. O zaman sıra sizdeyken siz de daha çok sesimizi duyun ve duyurun. Kanada hükümeti derhal harekete geçip, CPT ve Türk devleti üzerinde baskı kurup rolünü oynamalıdır. Türk devleti ve AKP hükümetine ise bir Türk atasözüyle sesleneceğim, “Ektiğinizi biçeceksiniz!”

Kaynak: Yeni Özgür Politika