Başur işgal edilirken başkan seçilmesi ne anlama geliyor?

Türk devletinin Başur'da başlattığı işgale KDP ve onun kurmaylarının direkt destek verdiği, bu işgalde açıkça yer aldıkları görülüyor. Başûr halkı ise bu işgale karşı fazlasıyla öfkeli. Öfkeleri işgalci Türk devletine olduğu kadar Başurlu güçlere de.

Başur'da 'bağımsızlık’ adıyla yapılan referandumdan sonra başlayan süreç, Türk devletinin işgali ile sürüyor.

YNK Genel Sekreteri Mam Celal Talabani’nin 2012 yılında hastalanması ve 3 Ekim 2017 tarihinde yaşamını yitirmesinin ardından YNK zayıflayınca, Bölgesel Başkan olarak tek başına kalan Mesud Barzani ve partisi KDP’nin bastırması ile 25 Eylül 2017 tarihinde ‘Bağımsız Kürdistan’ adıyla bir referandum yapıldı. Mesud Barzani’nin bu referandumu kendi dayatması ile gerçekleştirmesi, AKP ile içine girdikleri ilişkiler ve yaptıkları planların bir sonucuydu. Bu referandumla Barzani, kendisini dört parça Kürdistan’ın başkanı olarak ilan etmek istiyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Referanduma AKP ve Erdoğan da perde arkasından destek veriyordu ancak gerçek amaçları onların şahsında dört parça Kürdistan’ı vurmak ve işgal etmekti. O yüzden referandum gerçekleştirildiği ana kadar çok fazla ses çıkarmayan Türk devleti, referandumdan sonra Mesud Barzani ve Başur'u ilk vurmaya başlayan oldu. Sınır kapılarını kapattı, Mesud Barzani ve Başur yöneticilerine hakaretler yağdırmaya başladı. Başur halkını açlıkla tehdit etti. Kerkük’te eğitip silahlandırarak, maaşlarını verdiği çete grubunu harekete geçirdi. Irak’ın o dönemdeki başbakanı Haydar Abadi ile görüşerek, Irak ordusu ve Haşdi Şabi’yi Kerkük ve tartışmalı bölgelerin üzerine sürdü. 

Referandumun henüz birinci ayı dolmadan Irak ordu güçleri, federal polis ve Haşdi Şabi tartışmalı bölgeler ve Kerkük’e müdahale ederek işgal etti. İlk elden giden Kerkük ve tartışmalı bölgeler oldu. Kaybedilen bölgeler Başur topraklarının yüzde 51’lik bölümüne tekabül ediyordu. 

Bu gelişmelerden kısa süre sonra Mesud Barzani, Bölgesel Başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Meydan, Türkiye ile sınırsız bir şekilde iş birliği yapan, kişisel, ailesel çıkarlar için Kürdistani tüm değerleri peşkeş çekebilen Neçirvan Barzani’ye kaldı. Bu süre içinde Türk devletinin Bradost, Behdinan, Zap, Gare alalarındaki sivil yerleşim yerlerine saldırıları aralıksız bir şekilde devam etti. Bu saldırılarda onlarca sivil yaşamını yitirdi. Neçirvan Barzani Türkiye’ye yaranmak için bu saldırıları, saldırılarda katledilen sivilleri görmezden gelerek, hiç çekinmeden saldırıların gerekçesi olarak Kürdistan için mücadele eden Kürt Özgürlük Hareketini göstermeye çalıştı. 

SEÇİMLER YAPILDI ANCAK...

KDP ile YNK, Kerkük ve tartışmalı bölgelere Irak tarafından müdahale edilmeden bir gün önce Dukan’da toplandı. Kerkük ve tartışmalı bölgeleri Irak’a bırakma, oradan çekilme kararı aldı. Ancak Kerkük ve tartışmalı bölgelerde yaşananlar için KDP, "YNK ihanet etti", YNK ise "KDP ihanet etti" diyerek, kendilerini aklamaya çalıştı. Gerçekte ise her ikisinin yaptığı aynıydı. İzledikleri yanlış, Kürdistan ve Kürtlere kaybettiren politikaların faturasının Kürtlere ödettirilmesiydi. KDP, AKP ve RTE ile anlaşarak YNK’yi de kendi yedeğine almak için Türkiye üzerinden uygulanan baskı politikalarının izlenmesini istedi. Bu baskı politikaları zaten zayıf düşmüş, birkaç parçaya ayrılmış, çok başlı hale gelmiş YNK’yi de KDP’nin yedeği haline getirdi. Sadece KDP değil, Efrîn işgali sırasında en Kürdistani tutumu takınan Goran Hareketi'ni de Türkiye politikalarına onay verme hatta Türkiye ile iş birliği yapma noktasına getirdi. O yüzden geçtiğimiz gün Rojava heyetinin ulusal birlik ve işgal gündemli görüşmesinden sonra Goran Hareketi Lideri Ömer Seyid Ali, Efrîn işgali sırasında Türkiye’ye ilişkin yaptıkları açıklamadan sonra Türkiye ile ilişkilerinin kesildiğini söyledi. Goran Hareketi liderinin bu söylemi, şimdi ilişki arayışı içinde oldukları anlamına geliyor. 

Başur'da KDP ve yedeğine aldığı YNK üzerinden yürütülen siyasetin Kürtlere referandumla kaybettirdikleri bir ortamda, 30 Eylül 2018 tarihinde bölgesel seçimler yapıldı. 

Seçimlerden sonra KDP yetkilileri, defalarca, "bizim parti programımızı kabul edenlerle hükümet kuracağız" açıklamalarını yaptı. Yeni hükümet kurma için önce Goran ile anlaştı. Daha sonra YNK ile 20 civarında görüşme yaptı. Üç yazılı anlaşma imzaladı. Ancak KDP bu görüşmeleri gerçekleştirip anlaşmaları imzalarken, bölgesel başkanlık ve başbakan adaylarını açıkladı. Bölgesel Başkanlığa Barzani Ailesi'nden Neçirvan Barzani, Başbakanlığa ise yine Barzani Ailesi'nden Mesud Barzani’nin oğlu Mesrur Barzani gösterildi. Böylelikle bölge de Barzani Ailesi tarafından tamamen ele geçirilmiş oldu. 

Çok tartışmalı da olsa parlamento hiç işletilmese de, 28 Mayıs’ta KDP tarafından emrivaki bir şekilde oturum yaptırılan parlamentoda yapılan oylama ile Neçirvan Barzani 66 oyla bölgesel başkan seçildi. 

OYLAMANIN VE İŞGALİN SAATLERİ

Parlamentoda Neçirvan Barzani’nin bölgesel başkan seçilmesi için 28 Mayıs'ta bir oylama yapıldı. Oylamanın yapıldığı saatlerde işgalci Türk devleti, 27 Mayıs akşamında Xakurkê ve Lolan ile çevresini işgal etmek için başlattığı işgal saldırılarını, ‘Pençe Operasyonu’ adıyla başlattığını açıkladı. Oylama yapıldığı saatlerde bu işgalin başladığının açıklanması, Neçirvan Barzani’nin bölgesel başkan seçilmesi ile birlikte yeni bir sürecin başladığını gösteriyordu. Başûrê Kurdistan’ın tamamen Türkiye’nin işgaline açıldığı bir süreç. Zira bu işgal saldırıları dalgasının başlatılması üzerinden 20 günden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen şu ana kadar ne Neçirvan Barzani’den, partisi KDP’den ve YNK’den herhangi bir açıklama yapılmış değil. Neçirvan Barzani’nin merak edilen açıklamasının da daha önce işgale gerekçe olarak Kürt Özgürlük Hareketi'ni göstermesinden çok farklı olmayacağı düşüncesi hakim. Ancak ona rağmen şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmış değil. YNK, KDP’nin bu konuda yedeğine girdiğini sağır sultanları oynayarak gösteriyor.

ÇAVUŞOĞLU'NU KIZDIRMAMAK İÇİN...

Neçirvan Barzani, Bölgesel Başkan seçildikten sonra 10 Haziran’da ant içme töreni için hazırlıklar yapıldı. Şaşalı bir hazırlıkla, 10 Haziran'da ant içerek görevine başladı. Ant içme törenine Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da davet edilmişti. Çavuşoğlu, Hewlêr Havaalanı'nda Neçirvan Barzani tarafından karşılandı. Karşılama ve ant içme töreninde milli marşlar okunması gerekir. Kürt çocuklarının dillerinin ucundan düşmeyen ve Kürtlerin milli marşı olarak kabul edilen Ey Raqip Marşı, Mevlüt Çavuşoğlu'nu kızdırmamak için okunmadı. Resmi işgal altında olan ve özerk olarak kabul edilen bölgelerde bile bölgesel başkanlar seçilirken milli marşlar okunur. Başûrê Kurdistan Bölgesel Başkanı seçilirken ve ant içme töreni yapılırken, işgalci bir devletin dışişleri bakanını kızdırmamak için milli marşın okunmaması, Barzani'nin başkanın bölgesel başkan olmaktan çok, işgalci ülkenin valisi olmaktan öteye geçmediğini gösteriyor. 

Marşın okunmaması, başta Başur halkı olmak üzere tüm Kürtleri derinden yaraladı.

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, aslında Türk devletinin Başur'da başlattığı işgale KDP ve onun kurmaylarının direkt destek verdiği, bu işgalde açıkça yer aldıkları görülüyor. Elbette KDP bunu yalnız başına yapmamak için, Goran ve YNK’yi de sessizleştirerek, yedeğine alarak yapıyor. 

BAŞUR HALKI İŞGALE KARŞI SESİNİ YÜKSELTİYOR

Başûrê Kurdistan halkı ise bu işgale karşı fazlasıyla öfkeli. Başurlu güçlerin bu işgale onay vermesinden ötürü öfkeleri işgalci Türk devletine olduğu kadar Başurlu güçlere de yönelmiş durumda. Başur halkı, direnişin ve savaşçılğın merkezi olan Germiyan’da işgale karşı oluşturulan komitenin açıklaması ile tepkisini göstermeye başladı. Ardından Peşmergey Dêrin peşmergelerinden bir grup, işgale tepkilerini gösterdi, alana giderek, savaşarak karşı durmaya hazır olduklarını söyledi. 

Derbendixan halkı da Demirci Kawa Meydanı'nda yaptığı açıklama ile işgali protesto etti. Başurê Kürdistan Yurtsever Gençlik Hareketi de Kandil'den Bradost’a kadar canlı kalkan eylemini başlattı. Bu eylemler, Başur halkının işgale karşı giderek seslerini yükselttiği ve daha da yükselteceğini gösterirken, zamanla işgale karşı sessiz kalan bölgesel yönetim, hükümet, parti, liderlere de büyük bir öfke olarak döneceğinin işareti.