Kürtlerin çarpan etkisi

HDP seçmeni ağırlıklı Kürtlerin, AKP-MHP iktidarına İstanbul’da bir kez daha kaybettirme stratejisi başardı. Artık meşruiyetini ve yönetme kabiliyetini yitiren bir iktidar var. Demokrasi güçleri için umutlu ama zorlu bir etap daha başlıyor.

Kürtler, 210 yıldır Türk devletinin iç ve dış politikasını belirleyen temel güçtür. Merkezileşmeyi, Türkleşmeye, oradan tekleşmeye kadar vardıran bu iki yüz yıllık serüvene itiraz eden Kürtlerin, aslında Türk devlet egemenliği bünyesindeki varlığının sona erdirilmemesi başlı başına yetiyor. Kürtlüğün, varlığını sürdürme çabasıyla yetinmeyip bunu kabul ettirme ve bir statüye bağlama mücadelesi, zor aygıtlarıyla karşılandığı gibi Türkiye’nin geri kalanını devletin arkasına dizmenin bahanesi yapıldı.

Devletin katliam ve nüfus yapısıyla oynama operasyonları, kısa vadede lehine gibi görünse de uzun vadede beklentisinin aksine sonuçlar verdi. Kürt öncülüğünün, özellikle 1993’ten itibaren itiraz-kıyım döngüsünü bozma gayretine, mücadeleyi Türkiye’nin ‘demokrasi güçleri’ dediğimiz tüm toplumsal kesimleriyle buluşturma çabası eklendi. Devleti demokratikleştirip ortaklaştırmayı, demokratik toplumla da güvence altına almayı murad eden bu mücadele, Kürtleri hem Türkiye hem de Ortadoğu’da belirleyici güç haline getirdi. Buradaki denklem çok net; Kürtler, özgürlük mücadelesi verirken Türkiye halklarını demokrasi mücadelesi için teşvik ediyor, destek veriyor, ortaklaşıyor; egemenlik kibrinin zehirlemesine karşı ahlak ve hukukla beslenen radikal demokrasiyi panzehir olarak sunuyor.

Türk devletinden topluma uzanan geleneksel iktidar çatışmasına angaje olmaktan çok, üçüncü yolla iki bloku da aşındırmaya çalışıyor. HDP ve bileşeni olduğu HDK, demokratik siyasetin özneleri olarak tam da bunun temel aktörüdür. Dolayısıyla buradan tezahür eden bir strateji ve besleyici taktikleri, ciddi tarihsel birikim ve gelenekle gelecek vizyonunun ahengini sağlayan güçlü istişarenin belirlediği ortak aklın ürünüdür.

HDP’nin bütün bileşenleri ve ittifaklarıyla birlikte 31 Mart seçimleri için belirlediği iki ayaklı strateji de böyleydi. Kuzey Kürdistan’da halk iradesinin gaspına memur edilmiş sömürge komiserlerini kovma, Türkiye metropollerinde devletin dinci-ırkçı bileşenlerini temsil eden AKP-MHP iktidarına kaybettirme stratejisi, büyük oranda başardı.

AKP-MHP iktidarı, Türkiye’nin başkentini kaybetmeyi bile hazmetti ama İstanbul’u hazmedemedi. İstanbul, nüfus oranı ve yapısıyla birlikte ekonomiden kültür sanata kadar domine edici bir metropol. Türk ırkçılığının ve Türk dinciliğinin ‘fetih’ hamasetine dayalı siyasal inşa ile gayri ahlaki sermaye transferinin merkezi olarak görülüyor. Buna tek adamın siyasal doğumunun ‘kutsal şehri’ payesi de eklenince, kaybedilmesinin ‘siyasal ölüm çanı’ anlamına geldiği açıktı. Hukuk, yasa ve içtihadları bir kenara bırakarak zorbalıkla İstanbul seçimlerini tekrarlattı.

HDP ve elbette büyük oranda Kürtlerin tavrının, seçim sonuçlarını belirlediği, örtbas edilemeyecek kadar açıktı. HDP, stratejisini değiştirmedi; AKP-MHP’ye bir kez daha İstanbul’da kaybettirmek için eşbaşkanları, milletvekilleri, büyükşehir belediye eşbaşkanları ile birlikte İstanbul il ve ilçe teşkilatları, tüm bileşenlerini dahil ederek çalıştı. AKP-MHP iktidarı ise 31 Mart seçimlerindeki yenilgisinin kaynağını bildiği için ikili bir dili, pratikleriyle birlikte tercih etti. Bir yandan Kürtçe tabelaları indirdi; diğer yandan adayını Amed’de kadar gönderip ‘Kürdistan mebusu’ şekeriyle hileye başvurdu. Bir yandan Xakurkê’ye işgal saldırısı başlattı, ‘Fırat’ın doğusu’nun aynı akıbeti beklediğini deklare etti; diğer yandan direnişin tecridi kırmasını, ‘İmralı-Kandil/HDP çatışması’ yalanıyla istismar etmeye çalıştı. HDP, stratejisinin gereğini yaparken ‘demokrasi referandumu’, ‘demokrasi ittifakı’ ve ‘kaybeden AKP-MHP sonrası yeni siyasal süreç’ argümanlarıyla hem seçmenlerini konsolide etti hem de demokrasi güçlerine umut verdi. HDP’nin kararı ve gayreti, Kürt Özgürlük Haraketi’nin tam desteğini aldı.

Dün akşam itibarıyla AKP-MHP ittifakı, İstanbul’da düştü. Erdoğan’ın 25 yıllık, AKP’nin 17 yıllık ve stepnesi MHP’nin 4 yıllık İstanbul iktidarı sona erdi, üstelik yüzde 10’a, yani 800 bine yakın bir farkla. 39 ilçeden 28’ini Ekrem İmamoğlu kazandı. Dün akşam itibarıyla AKP-MHP iktidarı ve başındaki tek adamın 31 Mart’ta sarsılan otoritesinde yıkılma fayları tamamlandı. İktidar, seçim sonuçlarının hemen ardından ‘demokrasi’ ve ‘tebrik’ geçiştirmesiyle 2023’ü işaret etse de artık seçimle devşirdiği yönetme meşruiyetini bariz olarak yitirdi. Demokratikleşmenin önünde diri bir iktidar değil, Kürtlerin çarpan etkisiyle bitkisel hayattaki fişi çekilip cenazesi münasip bir şekilde defnedilecek bir iktidar var. Böyle bir iktidarın bu saatten sonra Kürt düşmanlığından vazgeçmeyip daha agresif saldırması olasıdır. Yeni bir siyasal süreç ve yeni bir mücadele etabı başlıyor. HDP ile tüm bileşen ve ittifaklarını bekleyen, aynı ferasetin ürünü mücadele stratejisini hemen devreye koymasıdır.