Karayılan: Kimin elinden ne geliyorsa yapmalı!

Önümüzdeki 3 ayın çok önemli olduğunu belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “bu süreçte kimin elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Gençler gerilla saflarına katılmalı, kadınlar, yurtseverler herkes görevini yerine getirmeli” dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Özellikle önümüzdeki 3 ay gerilla savaşı için çok önemli. Çünkü düşman da sonuç almak istiyor, biz de sonuç almak istiyoruz. Bunun için de destek lazım. Varlık ve yokluk savaşı dememiz boşuna değil. Gerçek budur. Bu yüzden bu süreçte kimin elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Gençler gerilla saflarına katılmalı, kadınlar, yurtseverler herkes görevini yerine getirmeli. Bu dönem mücadele tarihimizde çok önemli bir dönem ve biz de bu süreçte kazanmak istiyoruz. Kendimize inanıyoruz, bugüne kadar uyguladığımız yol ve yöntemleri devam ettirirsek başarılı oluruz. 5 aydır devam eden direniş zaferi kaçınılmaz kılmıştır. Ama tabi ki hiçbir şey hazır bir şekilde elimize geçmiyor. Bunun için çabalamamız lazım. Bu süreçte daha fazla çaba göstermeli ve katılım sağlanmalıdır. Böyle olduğu taktirde bu dönemde çok büyük zaferler elde edeceğimize inanıyorum” dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, yaşanan savaşa ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

 

Bu son günlerde HPG tarafından 5 aylık savaş bilançosu açıklandı. Bu açıklama savaşın ne kadar kapsamlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Siz bu 5 aylık savaş sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle son zamanlarda çok değerli şehit yoldaşlarımızın şehadetleri ilan edildi. Aynı zamanda yeni şehit düşen yoldaşlarımız da isimleri açıklandı. Başta Heval Şervan Erkendi, Heval Rêzan Amed, Rêzan Cawid, Heval Ebu Zeyd Abdullah, Heval Delal Nurhak bu arkadaşların tümü de devrimimizde büyük emeklere sahiplerdi. Şehit yoldaşlarımızı saygıyla anıyorum. Bugün yine Zap, Avaşîn, Metîna ve Bakurê Kurdistan’da önemli bir savaş yürütülmektedir. Bu direnişte yer alan şehitleri öncelikle tüm Zap Direnişi Şehitleri’ni Heval Ronahî, Rohat, Bager, Avzem ve Doğan Jîrkî şahsında anıyorum. Yine Avaşîn Şehitlerini, Werxelê direnişi öncülerinden Heval Helbest, Fedai Kobanê, Agir Botan’ı da anıyorum. Zap Suyu’nun batısındaki şehitleri ya da Girê Cudî, Girê FM, Girê Amediyê Şehitleri’ni Heval Nalîn, Zemani, Özgür, Dîdar, Ronahî ve Güven’in şahsında anıyorum. Yine Metîna’daki Girê Hakkarî büyük bir direniştir. Metîna Cephesi’nde şehadete ulaşan tüm şehitleri Berfîn Baz, Siyabend, yine bu son süreçte açıklanan 5 kahramandan öncelikle Mêrdîn Penaber, Heval Rojhat, Heval Çekdar, Heval Roza ve Serhat şahsında anıyorum. Son zamanlarda Bakurê Kurdistan’a bağlı Wan Eyaleti’nde şehadetlerimiz oldu. Bakurê Kurdistan direnişinde yerini alan tüm şehitleri Heval Masîro, Heval Rosîda, Heval Rojhat ve Heval Kawa şahsında anıyorum, şehitlere verdiğimiz sözü bir kez daha tüm kahraman şehitler için tekrarlıyorum. Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız ve şehitlerimize verdiğimiz söze sonuna kadar bağlı kalacağız.

Bizim için geçen 5 aylık süreç çok önemliydi. 5 aylık süre üzerinden bugün bir hafta daha geçti. Yani 5 ay bir haftadır Zap, Metîna, Avaşîn’de sürekli ve geniş kapsamlı bir savaş yaşanmakta. Kürdistan Tarihi’nde ve mücadele tarihimizde bu yeni bir durumdur. Yani ilk defa 5 aydan daha fazla bir zamanda aynı mevzide Türk işgaline karşı duruluyor, direniş gelişiyor ve Türk devleti durdurulmuştur. Bu sıradan bir durum değildir. Dediğim gibi halkımızın tarihinde, mücadele tarihimizde yeni bir durumdur. Türk devletinin içten ve dıştan aldığı desteğe ve çağın tüm modern silahlarını kullanmasına rağmen, sadece bunlarla sınırlı kalmayarak uluslararası devletlerin yasalarına göre yasak olan farklı farklı ve dar alanlarda etkili olan özel yapımlı kimyasal silahlar, taktik nükleer, termobarik, fosfor kullanılmaktadır. Türk devleti buna rağmen istediği sonuca ulaşamamıştır. Yani şu an çok kapsamlı bir savaş yürütülmekte. Başta Girê Amediyê, Girê Hakkarî, Girê FM, Girê Cudî, Şikefta Brîndara, Karker, Werxelê ve şu an da en şiddetli savaş Çemço Bölgesi, Sîda ve tüm bu silsilede gece gündüz devam ediyor. Herkes bilmeli ki bu savaş yeni bir şeydir. Yani bir taraftan büyük, sayısı fazla ve tüm çağın teknolojisi elinde olan bir güç diğer bir taraftan ise inançlı, cesaretli, uzman, araziye hâkim, taktik bilime sahip olan bir güç birbirlerine karşı savaşıyorlar.  Yani biz bu savaşta çağın modern teknolojisine, yasaklı silahlara karşı insanın iradeleşmesini geliştiriyoruz. Tüm bu saldırılara karşı insanın inancını, iradesini, Önder Apo’nun fikir ve felsefesi ile yaratılan zihniyet, kararlılık, gelişen cesaret ve insanın çalışkanlığı ile bu savaşı yürütüyoruz. Bunun yanında taktik bilim ve uzmanlıkta bulunmakta. Geliştirilen taktiksel yeni yöntemlerin hepsi düşmanı şaşırttı. Belki düşmanda bu kadar derin, zengin taktik ve hakimiyetin koordineli bir şekilde birlikte yürütüleceğini ummuyordu. Önemli bir savaş performasyonu sergileniyor. Belirttiğimiz gibi bu fedai bir ruh ile yapılıyor. Büyük bir fedakârlık sergileniyor. Bugün Kürt kadınlarının, erkeklerinin ve dostlarının, bunun içerisinde Araplarda var, sergilediği cesaret gerçekten de insan iradesinin yüceltilmesinde büyük bir örnektir. Biz inanıyoruz ki savaşta geliştirdiğimiz yeni yol ve yöntemler herkes için özellikle büyük ordulara ve çağın silahlarına karşı teknik imkânları olmayan güçlerinin Devrimci Halk Savaşı perspektifi çerçevesinde, gerilla yöntemleriyle özgür topraklarını ve kendilerini savunabilmeleri için örnek olacak. Bilindiği gibi önceleri tarihte kaleler vardı. Halklar büyük ordulara karşı kendilerini kaleler ile savunuyordu. Şimdi yeryüzündeki kaleler olmuyor. Çünkü büyük silahlar var ve bunlarla vurarak yıkıyorlar. Kürdistan Özgürlük Gerillası şimdi yeraltı kaleleri yaptı ve yeryüzünde ise uzman tim tarzını geliştirdi. Yeryüzünde her bir ağacı düşmana karşı mevzi yaptı. Yine yeraltını da öyle yaptı. Mesela Türk devleti eskisi gibi ordusuyla arazide rahat hareket edemiyor, gidip işgal edemiyor. Eğer bir tepeden diğer bir tepeye geçmek istiyorsa örneğin bir kilometrelik bir mesafe gitmesi gerekiyorsa karadan gitmeye korkuyor ve gidemiyor da. Çünkü karadan giderse birçok engelle karşı karşıya kalacak. Bu yüzden gitmek istediği yere öncelikle uçaklarla, roketlerle ardından kobrada gelip vuruyor bu bombardıman sonucu çıkan tozun altında Skorsky helikopteriyle indirme yapıyor. Türk devletinin şimdiki işgal yöntemi bu şekildedir. Yani eskisi gibi bir yere girecek ve ilerleyecek, bunu yapamaz. Havadan geliyor. Türk ordusu bize karşı havadan ve yasaklı silahlarla savaşıyor. Biz onlara karşı insanın iradesi, cesareti ve çalışkanlığı ile savaşıyoruz. Bugün alanlarda çağın tekniği ve gelişmiş insanın iradesi ve eğitilmiş insan birlikte savaşıyor. Bunun için bu büyük bir örnektir. 

Tüm halkımız için siyasi sonuçları da önemlidir. Eğer Türk ordusu 5 ay bir haftadır Zap, Avaşîn ve Metîna’da durdurulmasaydı kim bilir şimdi nerelere kadar gitmişti. Bölge halkı ve alan üzerinde hükmünü daha da fazla geliştirecekti. Burada tıkanmış durumda. Bunun için halkımız ve Kürt ulusu direnişinde büyük bir yeri vardır. Bir de bugün Kürt halkının evlatları Kürdistan halkı, dostları için çağın Egid’i gibi savaşması sevinç, moral vericidir. Bugün aynı zamanda Türk işgali tüm bölge halkına karşı bir tehdit oluşturmaktadır. Aynı zamanda bölge halkı ve başta Arap halkının geleceği için bu direnişin rolü büyüktür.

 

Türk devleti işgal ettiği bölgelerde yol yapmak ve yerini sağlamlaştırmak istiyor. Bu uygulamalarla Türk devletinin amacı nedir?

Doğrudur, Türk devleti nereye gelirse oraya yol yapıyor ve fazla bir masrafla yapıyor. Bu da orada kalıcı olacağını gösteriyor. Sistemini inşa ediyor. Şimdi hedefi nedir? Türk devleti önceleri Türkiye için belirlenen sınırlar içerisinde bize karşı savaşıyordu. Doğrudur, bazen sınırları dışında saldırı gerçekleştiriyordu ama tekrardan geri dönüyordu. Yani stratejisi içeriye dönüktü. Fakat DAİŞ savaşı sonrası, Rojava Devrimi gerçekleşti ve orada statü elde edildi, Kürt halkı Rojavayê Kurdistan, Başûrê Kurdistan, tüm Kurdistan’da ve Ortadoğu’da ön plana çıktı. Türk devleti bundan korktu. Rêber Apo ile o süreçlerde İmralı’da diyalog da yürütüldü. Bu diyaloglar Dolmabahçe Mutabakatı’na dönüştü ve bunlar dünyanın gözleri önünde gelişti. HDP milletvekilleri ve Türk devleti temsilcileri tarafından imzalandı. Artık Kürt ve Türkler anlaşmaya varacaktı. Devleti tam bu süreçte bahsettiğim korku sardı. Tayyip Erdoğan devlet adına bu mutabakatı reddetti ve Türk devleti kendileri için yeni bir strateji, konsept inşa etti. Devletin beka sorunu var dediler. Kürtler irade ve güç oldular, zaten yabancı güçleri de arkalarına almışlar Türkiye’yi parçalamak istiyorlar ve biz de bu tehlikeyi ortadan kaldırmamız gerekir dediler. Artık sadece Türkiye sınırları içerisinde değil Başûr ve Rojavayê Kurdistan sınırlarına da müdahale edelim, başta savaşan PKK ve ardından da elde edilen kazanımları özellikle statüyü- zaten Başûr’un statüsünü kabul etmekte de hata yaptık diyerek zaten -Rojava’nın statüsünü kabul etmiyorlar- bunu ortadan kaldırmak istediler. Bu şekilde yeni bir konsepte ulaştılar, devlet bu konuda anlaştı. Bu temelde 2015’te bize karşı savaş ilan etti. Açık bir şekilde yaptıkları şey ise “devlette terör olmasın” diye tabi bunu onlar söylüyor kendi sınırlarımız içerisinde 30 kilometre Efrîn’de Xakurkê-Sideka’ya ulaşmak. Bunu resmi bir şekilde dile getiriyorlar. Ama resmi ve yarı resmi kendi tartışmaları içerisinde hedefleri Misak-ı Milli’dir. Fakat biraz politik yaklaşıyorlar. Güvenlikleri için tampon bölge inşa etmek istediklerini söylüyorlar. Amaçları budur; Misak-ı Milli sınırlarını işgal etmek. Kürdistan’ın 3 parçasında kontrolünü sağlamak. Belki bazıları der ki Başûrê Kurdistan’da bu kadar ilerleyemez ama bakın geldiler. Hem ajanlığı geliştirmek istiyor hem de ekonomik, siyasi, askeri ve birçok yönden kontrolü ele geçirerek Misak-ı Milli sınırlarında egemenliğini sağlamak istiyor.

 

Türk devletinin Medya Savunma Alanları’nı işgal etmek istemesine rağmen KDP nasıl olur da bu işgale katılır? Açıkçası bu durum ilginç; yabancı bir güç toprağını işgal ediyor ve o da bu işgale katılıyor… Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Bu soruyu onlara sormak lazım. Biz de gerçekten anlam vermiyoruz. Böyle olmaması gerekirdi. Toprak kutsal bir şeydir. İnsan düşmana, darbe vurmak isteyen bir güce göz yumar ve toprak işgal edilirse doğrudur tabi bunu herkes kabul etmez. Türk devleti bu konsepti yaptığı zaman çünkü bu konsept saklı bir konsept değildi, açık bir şekilde yapıldı. Türk devleti beka sorunumuz var, bizim için varlık ve yokluk savaşıdır dedi ve böyle başladı. Bizim de o süreçlerdeki çabamız tüm Kürt güçleri olarak ortak bir siyaset şeklinde cevap olmaktı. Belki birlikte tümden savaş gibi değil ama birbirimizi koruyalım, yani ortak bir görüş olsun diyorduk. Siz de gördünüz 2013 yılında bizim çabalarımızlarla toplantı gerçekleştirildi, Ulusal Kongre için bir adım atıldı fakat bunun ardından durdu. Biz yeniden tartışmak istedik. Hareketimiz birçok güç ile görüşme gerçekleştirdi. Başta KDP ile iki görüşme yapıldı. Kendim de 2015, 2016 yılında yapılan iki görüşmede hazırdım. Dedik ya Türkiye yeni bir konsept inşa etti. Herkes tehlikede. Kürt halkı için Türkiye’nin yeni stratejisi tehlikelidir. Birlikte ortak olmalıyız, içimizde var olan sorunlar basit, eğer Rojava’da, Şengal’de artık nerede aramızda sorun varsa ortak bir şekilde oluşturulan heyetlerimiz oturup tartışabilir dedik. Ben kendim iki kez görüştüm, toplantıda kabul ettik ardından artık heyetin toplanması gerekirdi ama dediler ki heyet toplanmamış, randevu verilmemiş. O zaman anladık ki KDP bizimle görüşme yaptığı dönemde Türkiye ile de görüşme yapıyor. Yine o süreçlerde anladık ki bizimle değil de Türkiye ile hareket etmekten yana karar vermişler. Şüphesiz bu da Kürt siyasetinde iki bölüm oluşturdu. Hem de bu durum temelde gerçekleştirildi. Bu durumun kaç yıldır derinleşmesini istemiyoruz. Yine de tartışma ve görüşme zemini çabası içerisindeyiz, geliştiriyoruz. Bazen oldu da. Ama gittikçe derinleştirdiler ve bu derinleşme bu süreçlere kadar ulaştı.

Bu konularda birkaç şey söylemek istiyorum. Birincisi KDP yetkilileri bilmeli ki, Türk devleti tarihinde hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde ne kadar Kürt ile işbirliği yapmış, ne kadar Kürt ile savaşmış ardından onlarla işbirliği yapan Kürtleri de tasfiye etmiş. Mesela Dêrsîm’de bazı aşiretler direndi, bazı aşiretler ise devlettin yanında yer aldı. Ama ne zaman direniş kırıldı o zaman herkesi sürgün etti. İstisnasız tümü böyle. Bu konulara ilişkin bir örnek verebilirim. Serhat’ta esasta Kürdistan’da Haydarî Aşireti’nin reisi Hüseyin Paşa vaktinde ünlüydü, 40 bin askeri vardı ve Osmanlı adına Ruslara karşı 30 yıl savaştı. Türk tarihinde ise Serhat Bölgesi’ni Kazım Karabekir’in kurtardığı yazılır. Bu doğru değildir. Kurtaran kişi Kör Hüseyin Paşa’dır. Yani bu kadar Türkiye’ye hizmet etti. Bu kişi Şeyh Ahmed Barzani’nin dostuydu. Ardından Ağrı İsyanı’na katılma kararı alınca Şeyh Ahmed Barzani’yi ziyaret etmek istedi, ziyaret etti ve yoluna devam etti. Sonra gördük ki Türk devleti Medeni adında biri tarafından daha o namaz üzerindeyken şehit düşürdü, yeğeni ve oğlunu orada şehit düşürdüler. Türk devleti ardından 30 yıl bu aile ile savaştı. Çocuklarının peşine düştüler. Bazılarını şehit düşürdüler, bazılarını zindana attılar, bazıları İran tarafına geçti, yıllarca perişan oldular. Hatta o aileden olan yoldaşımız Serxwebûn’u 2 yıl önce Rojhilatê Kurdistan sınırı üzerinde suikast ile şehit düşürdüler. Yani Türk devleti onunla hareket eden Kürtleri de işleri bittikten sonra tasfiye ediyor. Bunun için Barzani ailesi şu an ne kadar Türkiye ile hareket etse de bir gün Türkiye onlara da karşı olacak. Bu birincisi.

İkincisi ise eğer PKK olmazsa Türk devleti hiçbir Kürt’ü ciddiye almaz. Bu bir hakikattir. Başûr’la böyle ilişki kurmazdı. Önceden bir ilişkileri yoktu. Biz çıkışımızla ilişkileri başladı. Sonra Rêber Apo esir alındı, Türk devleti PKK’yi bitirdik dedi, ilişkilerini git gide azalttılar ve kırmızı çizgi haline getirdi. Yine bizim savaşımız gürleşince Türk devleti, KDP ve Başûr’lu hareketlerle ilişki kurdular, resmi bir şekilde kırmızı çizgiyi kaldırdılar. Bu bir hakikattir. Şimdi Başûr’u işgal ediyor. Açık ki bu işgal KDP’nin onaylamasıyla gerçekleşiyor. Türk devletinin şu an yerleştiği yerlerden kimse artık çıkaramaz. Çünkü Türk devletinin farklı bir tarzı daha var. Girdiği yerden bir daha çıkmıyor. Bu Başûrê Kurdistan’ın geleceği ve statüsünü tehlikeye atıyor. Şimdi KDP tarafı diyor ki PKK için gelmişler. En azından PKK savaşıyor, üç dört yıldır direniyor, bu kadar şehit veriyor. Siz de onaylıyorsunuz, Türkiye’ye yardım ediyorsunuz ve siz hiçbir şekilde tepki göstermiyorsunuz, meşru görüyorsunuz. Başûrê Kurdistan halkının Türk devletinin Başûr’da bu kadar yeri işgal ettiğinden haberi var mı? 30 bin asker şu an Başûrê Kurdistan’a yerleşiyor. Biz kendimiz bu siyasetin Başûrê Kurdistan halkının geleceğini tehlikeye attığını söylüyoruz. Hatta Irak üzerinde de tehlike oluşturuyor.

Üçüncüsü, Bakurê Kürdistan’da zamanında Başûrê Kurdistan gibi büyük katliamlardan geçti.  Bu 50 yıldır bu devlete karşı mücadele sürdürmekteyiz. Şu ana kadar 40 binden fazla şehit verdik, 10 bin tutuklumuz var. Başkanımız Rêber Apo şu an zindanda. Türk devletine karşı direnerek onları çözüm bulma noktasına getirmek istiyoruz. Bu açık bir durumdur. Türk devleti kendi sınırları dışındaki Kürtlerle, Başûrê Kurdistan’lı Kürtlerle gerçekten dost olmak istiyorsa, öncelikle kendi sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerin kimliğini tanıması gerekir. Türk devleti kendi sınırları içerisindeki Kürtleri inkâr ettiği sürece dışarıdaki Kürtlerle dost olmaz. Bu bir hakikattir. Biz çözüm bulmak istiyoruz ama KDP’nin Türk devletine sunduğu katkı Bakur için çözümün önünü de kapatıyor. Yani devleti zayıflatmamıza, çözüm noktasına getirmemize engel oluyor. Devlete her konu da yardımcı oluyor. Devletin, gerillayı yok etmesi için yardım ediyor. Devlet, gerillayı bitirirse tüm Kürdistan’ı soykırımdan geçirir. KDP böyle yapmamalı, neden böyle yapıyor? Buna anlam vermedik. Gerçekten bu durumu onlara sormak gerekir. Neden böyle yaptıklarını halka izah etmeleri gerekir. Kürt, Kürt adı altında Kürt’ü öldürsün, Kürt’ü öldürtüyor, Kürt adı altında temel Kürt sorununun önünde engel olsun. Bu nasıl oluyor. Burada ne çıkar vardır. Gerçekten bunlar birbirleriyle nasıl bir anlaşma yapmışlar biz bilmiyoruz. İnsan merakta ediyor. Bu yanlış bir şeydir. Bu MHP’nin zihniyetidir. MHP, Bahçeli zihniyeti Kürt düşmanıdır. Hulisi Akar, Kürt düşmanıdır bunlarla nasıl anlaşma yapılabilir. Anlam veremedim. Bunun izahı yoktur. Buyursunlar izahını yapsınlar. Bugün izahını yapmazsalar tarih gidiyor, yapmak zorundalar. Bugün o kadar insanımız zulüm görüyor. Biz bu zulme karşı duruyoruz. Lojistik, istihbarat, çembere alma, yol kapatma ve her konuda bu kadar yardım, katkı sunmak ne anlama geliyor. Biz bu kadarını da beklemiyorduk. Bu sebepten dolayı onlar kendileri izah etmeli.

Dördüncüsü, herkes bilmeli ki PKK’e bitirilemez. PKK ideolojik bir harekettir. Bu ideoloji milyonlara yayılmış durumda. Milyonlarca Kürt kadını, genci, halkı ve Kürdistan’ın komşusuna Arap’ından Türk’üne bu fikri savunuyorlar. KDP yetkilileri neden milyonları karşısına alıyor, bilmiyoruz. Milyonlara karşı yürütülen düşmanlık unutulacak mı? Unutulmaz. Önceden savaş olmuştu. 92’den 2000’li yıllara kadar biz Kürtlerin arasında savaş olmuştu. Esasta biz bu sayfayı kapatmak istiyorduk. Önceden de söyledim, benim kendi çabalarımda olmuştur hem de fikrimiz, hareketimiz ortadadır. Bu Kürtleri öldüren defteri kapatalım, tamamen kapatalım, bunun için çok çabada harcadık. Yönetimimizin, Hareketimizin kararı bu şekildeydi. Ama tekrardan aynı şey derinleştirildi. Süleyman Soylu, Hulisi Akar’ın her gün şu tarihte PKK’yi bitireceğiz aklı ve deyişiyle herhalde kendilerini kandırmıyorlardır. PKK bir fikirdir, PKK siyasettir, PKK toplumdur, milyonlarca insanı vardır. Neden onla düşmanlık yapıyorsun? Bunda ne çıkarınız var? Türkiye ile ne anlaşması yapmışlar? Gerçekten anlam vermiyoruz. Şunu da belirtelim bundan KDP’nin bir kazancı olmaz, zararı olur.

Beşincisi, bugün 21 yüzyıldayız. Dünya artık gelişmiş. Sorunlarının tümünü diyalog yoluyla çözüyor. Bir sorun da yok, eğer bir sorun var ise diyalog ile çözülmeli. Kürdistan’ı işgal eden Türk devleti ve ona benzer işgalci devletler diyor ki Kürtler millet değildir, aşiretler, kavga ediyorlar, halkın çıkarları doğrultusunda ortak siyaset yürütmüyorlar. Şimdi biz bu birbirimize karşı uygulamalarımızla, Kürt siyasetine karşı ayıp değil midir? Rojava, ENKS, Özerk Yönetim’in bir araya gelmesi için Amerika’nın arabulucu olması ayıp değil midir? Neden bizim kendi aklımız yok mu? Şu an birçok utanç verici ve ayıp durumlar var. Biz bunu değiştirmek istiyoruz. Tüm milletlerde farklı görüşler var. Mesela Amerika’da Cumhuriyetçiler de var, devletçiler de. Ama herkes Amerika’nın çıkarlarını koruyor. Bir yer de buluşuyorlar. Söz konusu burada ulusunun çıkarları ama düşmanının en düşmanına katkı sunacaksın. Bunun bir izahı yoktur. Eğer Türkiye iktidarı makul bir iktidar olsaydı, bu iktidar esas da Kürt düşmanlığı üzerinden kendisini inşa ediyor. Peki siz bunlara nasıl katkı sağlıyorsunuz? Herhalde bunu inkâr edemezler, çünkü gözler önünde her yerden gözüküyor. Böyle bir siyaset belki 80’li, 90’lı yıllarda işlerine yaramıştır, toparlanmak için bir temel oluşturmuş olabilir ama şimdi böyle olmaz. 2022 yılındayız. Telekomünikasyon çağındayız. Dijital Medya var. Dünya artık her şeyi biliyor. Yani kimseyi artık başka şeylerle ikna edemezsin. Gözleriyle herkes görüyor, okuyor. Sanal Medya var. Yani ben diyorum ki yanlışlar. Bu yürütülen siyaset doğru değildir, yanlıştır. Toplumu karşısına alan, sadece para ve askeri güce dayanan iktidarlar ne zaman kadar ayakta kalır? Bu tür iktidarların hepsi yıkılmadı mı? Böyle bir siyasete karşı halk yarın burada da sokağa dökülür. Bu durumdan ne kadar erken vazgeçerlerse onlar için iyi olur. Kürt halkına karşı düşmanlık yapan Türk rejimi yerine Kürt halkı ile yürümeli. Bunu umuyoruz. Zaman varken bu yoldan dönülmeli. Bu yol yol değil. Şimdi uluslararası alanda da herkes Kürtlerin birbirine karşı olduğunu sanıyor, birbirlerine karşı olanlar nasıl devlet ve millet olabilir ki? Bu topraklar üzerinde varlık olabilmeleri için bu milletin ortak bir stratejisi olmalıdır. Bu yok. Şüphesiz bu şekildeki bir yaklaşım parçalar ve Kürt halkı geleceği için de bir tehlike oluşturur.

 

Kamuoyunun da bildiği gibi KDP, Amediyê de yol ve karakollar inşa ediyor. Yine geçtiğimiz süreçte 3 şehidinizin ve 2 gerillanın da esir düştüğü Balîsan olayı gerçekleşti. Bu konularda herhangi bir gelişme var mı? Bununla ilgili ne diyorsunuz?

Halkımız ve kamuoyu bilsin ki ciddi bir şey olmadığı sürece Ana Karargah olarak açıklama yapmıyoruz. Bu bir. İkincisi; siyasi değerlendirme yerine, askeri ve vuku bulan durumu yazıyoruz.. Bilindiği gibi bu yol yapma olayına ilişkin 28 Ağustos'ta bir açıklama yaptık. Belki bazıları sıradan yaklaştı olaya ama Kürt sanatçıları sorumluluk duygusu ile yaklaşıp açıklama yaptı, kendilerine teşekkür ediyorum. Fakat bu sıradan bir durum değil. Birçok şeye sebep olacak bir durum yaşanıyor. Burası Amediyê şehrine yakın bir yer. Amediyê'nin yolları biraz yamaç orada 3 mevzimiz var. Düşman bu mevzilerimizi alamayacağını anladı. Daha sonra KDP'yi de bu meseleye çekme taktiğini devreye koydu. Türk devleti Kürtler arasında bir savaş çıkarma planını uyguluyor. Bundan dolayı biz çok hassas yaklaşıyoruz sürece fakat KDP hiç hassas yaklaşmıyor.

Türk devletinin planının başarılı olmaması, bu yüzyılda Kürt güçlerinin birbiri ile çatışmaması için hassas, sorumlu ve sabırlı bir şekilde yaklaşıyoruz. KDP şimdi burası bizim bölgemiz, size ne oluyor diyebilir ama biz yıllardır oradayız. O bölgede Türk devletini yenilgiye uğratacağız. Daha önceki açıklamamızda da söyledim; oradaki Türk askerleri ya çekip gidecekler ya da ölecekler. Başka yolu yok. Biz bir strateji yürütüyoruz ve bu strateji ile düşmanı yenilgiye uğratmak istiyoruz. Bunu Türk generalleri de çok iyi biliyor. Bu yüzden KDP'yi devreye sokuyorlar. KDP de gelmiş oraya Kürdistan Bölgesi’nin bayrağını oraya dikmiş. Böyle olmaması lazım. Bizi bazı şeylere mecbur etmeyin. Bunlar doğru değil diyen varsa buyursun Amediyê'ye gitsinler. Orada her şeyi görecekler. Her tarafta Türk askerleri ve üsler kuruluyor. Tamam sizin yerinizdir ama şu an Türk devleti ile orada bir savaşımız var aramıza girmeyin. O zaman bakalım biz mi onları yenilgiye uğrayacağız, yoksa onlar mı bizi? İnancımız belli. Türk devleti nereyi ele geçirmiş? Arkadaşlarımız 2 yıldır Avaşîn'de Türk devleti ile göğüs göğüse çatışıyor. Her yerde savaşıyoruz. Bombardımana, hava saldırılarına, kimyasal silahlara, her türlü tekniğe karşı savaşıyoruz. Biraz vicdan olsa bu durumda Türk devleti ile işbirliği yapmazlar. Türk devleti zaten işgalci bir devlet nasıl onlara yardım ederler?

Ben Kürt olmasaydım, tarafsız biri olsaydım bütün bunlara karşı kendi imkanları ile direnenlere destek verirdim. Bize haksızlık yapılıyor. İnsan biraz vicdanlı, biraz onurlu olur. Türk devleti zaten bütün imkanlarını bu savaşa yatırmış. Bu yolun Türk askeri için yapılması kötü bir durumdur. Eğer KDP  biz orayı kendimiz için yapıyoruz, Türk askeri oradan çıkarsa biz gireceğiz derse bu daha kötüdür. Aramıza girmiş oluyorlar. Türk devleti bu politikasını her yerde uyguluyor. Şuan Bakur'da da korucuları askerlerin önüne alıyor ki saldırmayalım diye. Bana gelen bilgilere göre Rojava’da o Rojava çetelerini her yerde önlerine koyuyor. Şu an Serêkaniye, Efrin’de durum böyledir. Ön saflarda Türkler yer almıyor, o çeteler var. Aynısı burada Güney’de de yapmak istiyor. Niye oradasınız? Başûr'da da aynısını yapmak istiyor. Bir silah mesafesi kadar yakınız zaten KDP neden araya giriyor? KDP bir olay çıkmaması için karışmamalı. Baksınlar bir kaç ay sonra kim kimi yenilgiye uğratacak. Biz zaten çekilmeyeceğiz, bu savaşta çekilmeyi kaldırdık. Hiç bir alanımızdan da geri çekilmedik. Ya düşman bizi orada yok edecek, ya da biz onları yok edeceğiz. İzleyin biraz. Biz Kürdüz, böyle bir dönemde 'Kürtler yine birbirine girmiş, bunlar aşiret ' dedirtmek istemiyoruz. Fakat karşımızdakilerin de buna biraz dikkat etmesi gerekmez mi? Yol yapma olayının asıl meselesi budur. Köye yol falan yapılmıyor o yol dağa, tepeye çıkıyor. Türk askerlerinin olduğu yere yol yapılıyor.

Balisan vadisinde yaşananlara ilişkin de yeni bir gelişme henüz yok. Olaydan hemen sonra açıklama yaptık ama henüz bir gelişme olmadı. Eğer KDP'nin bu olayda parmağı yoksa, Türk devleti arkadaşlarımızın yerini tespit edip saldırmışsa, o zaman yaralı arkadaşlarımızı bize teslim edin onlardan da dinleyelim ne olduğunu. Olay açığa çıksın. Yaralı arkadaşlarımız tedavi edip bize verseydiler teşekkür ederdik. Normali budur, Kürt örgütleri arasında böyle bir ilişki olmalı. Ama şu ana kadar bir gelişme yaşanmadı. Halkımız ve kamuoyu da nasıl sonuçlanacağını bekliyor. Bu olayın aydınlanması için yaralı arkadaşlarımızı görmemiz lazım. Arkadaşlarımız kimseye zarar vermeye gitmiyorlardı, bir yerden başka bir yere gidiyorlardı. Şuan hem bu olay, hem de geçen sene 2 grubumuz tuzağa düşürüldü, akıbetlerini bilmiyoruz. Buradan son kez söylüyorum; 3 grubumuzdan da şehit olan arkadaşlarımızın cenazelerini, yaralı, tutuklu olan arkadaşlarımızı sağlam teslim etsinler bize. Bu en makul taleptir. Bu talebi karşılamalarını bekliyoruz.

Herkes bilsin ki biz ulusal birlik çıkarlarını esas alıyoruz. Kürtler arasında bir çatışmadan bahsetmek istemiyoruz, karargah olarak böyle bir emir de vermek istemiyoruz ama bizim de üstümüze bu kadar gelmeyin. Böyle olmaz. Her şeyin bir usulü var. Biz fedai bir hareketiz. NATO'nun en güçlü 2. ordusunu 5 aydır Avaşîn'de durduruyorsak bu bizim gücümüzü gösteriyor. Kimse yanlış hesaplar yapmasın. Biz olaylara sorumlu yaklaşıyoruz. Bu yaşananları Kürt halkına havale ediyoruz. Bir şikayetimiz varsa halkımız söylüyoruz. Bu ulusal bir meseledir. Halkımızın da ihmalkar yaklaşmaması lazım. Bu mesele daha da derinleşecektir. Zaten dolayı bir savaş var, durum kritik. Böyle konuşmaktan hoşnut değiliz ama halkımız da, dostlarımız da bilsinler ki böyle kritik bir durum yaşanıyor. Mesele kimin ne kadar gücü var, kimin yok değil. Mesele bu tarihi ve kırılgan süreçte Kürt halkının kazanımlarıdır. Karşımızda vahşi bir düşman var. Herkesin gözü önünde Kürt güçlerini birbiri ile çatıştırmak istiyor. Bu Kürt halkının çıkarları ile uyuşmayan bir durum. Bizim tek endişemiz bu. Bu konuyu halka, kamuoyuna bu şekilde izah ediyoruz, herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini istiyoruz.

Bununla bağlantılı olarak KDP'nin yaptığı şeylere karşı kendilerini sorumlu görmesi gereken kişilerin bu konuda neler yapmalı? Halk neler yapmalı?

Kendilerini sorumlu görenlerin başında siyasetçiler geliyor. Ama burada herhangi bir siyasi partiye çağrıda bulunmuyorum; gerekli çağrıları daha önce yapmıştık. Ama Başûrê Kurdistan ve siyaseti büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Bu durum herkesi ilgilendiriyor. Bu yüzden kimsenin bu gidişata sessiz kalmaması lazım. Mesela YNK'nin bir toplantısında Kek Bafil (Talabani), 'YNK 45 milyon Kürt için çalışacaktır' dedi. Bu güzel bi rşey. Ama pratik de lazım. Pratiklerin de buna göre olması lazım.

Bizim hiçbir devletten, güçten bir beklentimiz yok. Biz sadece halkımıza bağlıyız. Bu yüzden başta Behdînan ve Başûr halkımız olmak üzere tüm Kürt halkına çağrıda bulunuyorum; bu durum karşısında sorumluluk üstlenin. Zap, Avaşîn, Metîna'da yürütülen direniş tüm Kürtleri ilgilendiriyor. Her şeyden önce bu direniş tüm Kürtler için onurdur. Eğer düşmanı orada yenilgiye uğratırsak, Başûr Kürtleri başta olmak üzere tüm Kürtlerin elini güçlendiririz. Yani sorun ulusal bir sorundur. Düşmanın bu savaş konseptini gördüğümüzde Avaşîn'de KDP'nin bize destek vereceğini bekliyorduk. Ama öyle olmadı. Burada tek bırakıldık. Ama halkımızdan beklentimiz ve umudumuz var. Orada savaşan arkadaşlarımız Kürdistan'ın 4 parçasındandır. Biz bu halk adına savaşıyoruz, Başûr'u koruyoruz. Mesela kadın arkadaşlar, Berfin Rêbaz, (Sara Ahmed) Metîna savaşında şehit düştü. Kimdir Sara Ahmed? YJA Star'ın komutanı Süleymaniyeli bir arkadaşımızdı. Yine Avzem Çiya, Amûdêli Kurojahro alanı komutanıydı.

Mizgin Ronahi, 15-20 yıldır savaşan Rojhilatlı bir arkadaşımızdı. Şehristan Farqinli, Binevş Agal Viranşehirli, Didar Harun Mardinli, Avrupa'da büyümüş, okumuş, Amerika'ya gitmiş üniversite okumuş gelip Kürdistan dağlarında savaştı ve Zap'ta şehit düştü. Bu şehitlerimiz bütün Kürtlerin değerleridir. Erkek savaşçılarımız da aynı şekilde halkımızın değerleridir. Hepsinin ismini söylememe gerek yok. Bir arkadaştan bahsedebilirim. Fedai Kobanê Arap bir arkadaşımızdı. Bu savaşta Arap gençleri de yer alıyor. Yani çok anlamlı bir direniş veriliyor bugün. Bu yüzden bu direnişin başarılı olmasında herkesin faydası var. Bu direnişe destek verilmelidir, destek vermiyorsanız da karşı durmayın, düşmana ihbar etmeyin, istihbarat vermeyin.

Bir kez daha tüm yurtsever halkımıza, aydınlara, sanatçılara, siyasetçilere, Kürdistan gençlerine ve kadınlarına, aşiretlere, aşiret önderlerine, vicdan sahibi herkese çağrıda bulunuyoruz, bu durum karşısında sessiz kalmayın. Tarihi bir dönemdeyiz ve bu dönemde Kürt halkının ihtiyacı olan şey ulusal birliktir. Bu yüzden herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Gerilla olarak üzerimize düşen görevi yerine getirdiğimize inanıyorum. Her gün canımızı veriyoruz. Bu halka verdiğimiz bir söz var ve sözümüze bağlıyız. İşgale karşı sonuna kadar direnmek istiyoruz. Rêber Apo yaklaşık 24 yıldır zindanda. İmralı'da psikolojik işkence sistemi var. Düşman Önderliğe geri adım atması için baskı yapıyor. Kürtlerin haklarından vazgeçmesini istiyorlar. Ama Rêber Apo buna karşı geldiği için düşman İmralı'da tecrit ve işkenceyi daha da artırıyor.

Önderliğimiz bu şekilde direniyor, biz de Zap'ta, Avaşîn'de, Marinos'ta her yerde direniyoruz. Zindandaki arkadaşlarımız da direniyor. Siyasetçiler de direniyor. Yani bu ulusal bir direniştir. Buna destek vermek lazım, karşı durmak değil. Biz Kürt halkının iradesini savunuyoruz. Rêber Apo, 'Ben Kürtlere bir yer yapmak istiyorum' dedi. Biz yaşamımızı ortaya koyduk, bu ömrümüze kadar mal, mülk için savaşmadık. Halkımız bunu biliyor. Biz bu halk için savaşıyoruz. Bu yüzden halkımız da üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Doğrudur belki düşman en çok gerillaya saldırıyor, İmralı'ya saldırıyor, buralar da direniyor ama herkesin de görevine sahip çıkması gerekir. Bu çerçevede el ele verip ulusal birliği geliştirmeliyiz.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Son olarak şunları söylemek istiyorum; bugün Rêber Apo'ya yönelik büyük bir baskı var. 18 aydır haber alamıyoruz. Dünyada görülmemiş bir tecrit uygulanıyor. Bütün zindanlarda zulüm var. Son dönemde zindanlardan cenazeler çıkıyor. En son Barış Keve isimli bir yurtsever genç zindanda şehit düştü. Bu son ayda 4 cenaze çıktı zindanlardan. Yani halkımıza, gençlerimize, arkadaşlarımıza karşı bir zulüm politikası yürütülüyor. Seçilen vekiller tutuklanıyor, belediyeler gasp ediliyor. Kürdistan doğası talan ediliyor, ağaçlar kesiliyor. Büyük bir düşmanlık yapılıyor Kürt halkına. Yine gerillaya karşı ahlaksız saldırılar yapılıyor. Kimyasal silah kullanılıyor, taktik nükleer silah kullanılıyor. Göğüs göğüse savaşamıyorlar bu silahlarla savaşıyorlar. Bütün bunlara karşı halkımızın alanlara çıkması, örgütlenmesi, sessiz kalmaması lazım.

Devrimci Halk Savaşı çerçevesinde görevini yerine getirmelidir. Bu hususta eksiklikler var, bu anlamda eleştirilerimiz var. Böyle vahşi bir düşmana karşı kimse sessiz kalmamalıdır. Avrupa'daki halkımızın çabaları var ama son dönemlerde onlarda da bir gevşeme var. Fakat en son İtalya'nın başkenti Roma'da bir konser oldu, çok değerli bir şeydi. Kim bunu düşündüyse, organize ettiyse, emek verdiyse teşekkür ve tebrik ediyoruz. Çok değerli bir şeydi. Dünyaca tanınan, ödüllü  sanatçıların Önderlik ve Kürdistan halkı için konuşması çok anlamlıydı. Yine Hollanda'da Kürt festivali yapıldı o da kötü değildi ama daha fazla katılım sağlanmalı, daha fazla fedakarlık yapılmalı. Neden? Çünkü sıradan bir süreçte değiliz. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz.

Özellikle önümüzdeki 3 ay gerilla savaşı için çok önemli. Çünkü düşman da sonuç almak istiyor, biz de sonuç almak istiyoruz. Bunun için de destek lazım. Varlık ve yokluk savaşı dememiz boşuna değil. Gerçek budur. Bu yüzden bu süreçte kimin elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Gençler gerilla saflarına katılmalı, kadınlar, yurtseverler herkes görevini yerine getirmeli. Bu dönem mücadele tarihimizde çok önemli bir dönem ve biz de bu süreçte kazanmak istiyoruz. Kendimize inanıyoruz, bugüne kadar uyguladığımız yol ve yöntemleri devam ettirirsek başarılı oluruz. 5 aydır devam eden direniş zaferi kaçınılmaz kılmıştır. Ama tabi ki hiçbir şey hazır bir şekilde elimize geçmiyor. Bunun için çabalamamız lazım. Bu süreçte daha fazla çaba göstermeli ve katılım sağlanmalıdır. Böyle olduğu taktirde bu dönemde çok büyük zaferler elde edeceğimize inanıyorum.

 Bu temelde herkese başarılar diliyorum.