Yeni Osmanlıcılık: Türkçülüğün hizmetine sunulan siyasal İslam -1

AKP'nin yeni Osmanlıcılık hayalleri için hangi siyasal ve propagandatif argümanlara başvurduğunu uzun yıllar Ortadoğu'da çalışan gazeteciler değerlendirdi.

Osmanlı devletinin bakiyesi üzerine kurulan Türk devleti, cumhuriyetin ilanından sonra yeni bir devlet olarak son yüzyılda tarih sahnesinde yerini aldı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı'nın yerine kurulan Türk devleti, son yüzyılı daha çok içe dönük ve ulus inşa etme çalışmalarıyla geçirdi.

Yeni kurulan Türk devletinde Osmanlı'nın ümmet anlayışının yerini, "Türk milliyetçiliği" ve bu milliyetçiliği inşa etme süreci aldı.

Ancak AKP'nin iktidara gelmesiyle beraber, bir zamanlar Osmanlı'nın üç kıtadaki hükümranlık süren dönemine dönüş olabileceği fikri AKP'nin temel dış politika itici gücü oldu.

Arap Baharı denilen süreçle Ortadoğu'da yaşanan altüst oluşlarla birlikte AKP, Osmanlıcılık hayallerinin tekrar hayat bulacağı bir dış politikaya yöneldi.

AKP'nin bugün Libya özelinde Kuzey Afrika'daki müdahaleleri, Akdeniz'i tekrar "Türk gölü haline getirme" çabaları, Ege'de adalarda hak iddia etmesi, Suriye ve Irak'taki işgal girişimleri ve İran'a yönelik bazı girişimleri bu politikanın bir sonucu olarak hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Yeni Türk devletinin kuruluşunu belgeleyen Lozan Anlaşması'nı kabul etmeyen ve "hiç olmazsa Misakı Milli sınırlarına ulaşalım" mottosuyla hareket eden AKP önündeki en büyük engel olarak da Kürtleri görüyor.

Birinci Dünya Savaşı öncesi Ermeni, Süryani ve Asuri halklarını soykırımdan geçiren Türk devleti, Üçüncü Dünya Savaşı olarak isimlendirilen günümüzde de "kendisine engel" olarak gördüğü Kürtleri ortadan kaldırmak için topyekün bir tasfiye konseptini devreye koymuş.

Ancak Osmanlı yayılmacılığı, bütün bölge halkları ve inançları için büyük bir tehlike ve bu tehlike her gün biraz daha görünür olmaya başlıyor.

AKP'nin yeni Osmanlıcılığı ve bu sürecin üzerinde yürüdüğü temel itici momentlerinin neler olduğunu uzun yıllar Ortadoğu'da çalışan gazeteciler Nihat Kaya, Aziz Köylüoğlu, Ehmed Şêxo ve Karwan Hewram'a sorduk.

"Türk devleti, yeniden Osmanlıcılık fikriyatını hayata geçirmek bölgede hangi ideolojik ya da siyasi argümanlara başvuruyor?" sorusunu sorduğumuz gazetecilerin yanıtları şöyle:

İKİ AYAKLI STRATEJİ: İSLAMCILIK VE TÜRKÇÜLÜK

Gazeteci Aziz Köylüoğlu: "Şüphesiz ki Türk devleti bölgede çok yönlü bir siyaset yürütüyor. Ancak temel dayanaklarına gelince öne çıkan iki enstrümanı var. Birincisi İslamiyet, ikincisi ise Türk milliyetçiliğidir. İslamiyet onlar için sadece bir yanıltmacadan ibaret. Ama bunu yaparken de ustalıkla yapıyor. Fakat asıl başvurduğu ikinci argüman yani Türk milliyetçiliği üzerinden yürüyor. Yani Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Türk devletinin sınırlarını yeterli görmüyor ve Osmanlı'ya ihanet edildiğini düşünüyor. Osmanlı'nın hayallerini tekrardan gerçekleştirmek için de her şeyi ve her kesi kullanmaya çalışıyor."

İSLAM TÜRKÇÜLÜĞE HİZMET ETTİĞİ MÜDDETÇE...

Gazeteci Nihat Kaya: "AKP'nin temel siyasi haritası yeni Osmanlıcılık üzerine inşa edildi. ABD'nin ılımlı İslam politikası çerçevesinde iktidara gelen AKP, hep bölge bir ajanda sahibi oldu. Bunun örgütlenme ağına da Cemaat'i yerleştirdiler. İslamiyet ise özünde ümmetçi bir anlayışa sahip. Ama Türkiye'de hiçbir zaman böyle bir anlayış olmadı. Milliyetçi yönü sürekli daha ağır bastı. Diğer ideoloji ve fikirler Türk milliyetçiliğine hizmet ettiği sürece değer gördü. Bu Türkiye sağında da solunda da çok belirgindir. Yani ABD'nin ılımlı İslam projesinin yarattığı zemin, bu zemin üzerinde AKP'ye verilen rol ve cemaatin de ilk yıllarda bunun örgütlenme ayağına yerleştirilmesi Türk milliyetçiliği için takiye yaparak ilerleyeceği bir zemin yarattı."

ARAP COĞRAFYASINDA MÜDAHALEYE KAPI ARALAYAN FAKTÖRLER

Gazeteci Ehmed Şêxo: "Türk devletinin bugünkü yayılmacı politikalarını, daha çok Arap coğrafyasındaki yayılmacılığını daha iyi anlamak için iki noktaya iyice bakmak lazım. Birincisi, Arap ülkelerinin yaşadığı siyasi, kültürel ve toplumsal krizleri görmek gerekir. İkinci olarak da bu yayılmacılığa yol açan uluslararası güçlerin politikalarına bakmak gerekir. Bu noktadan sonra AKP'ye kalan toplumun dini değerlerini, yani İslamiyet’i kullanmak kaldı. Bunu yaparken de İhvanı Müslim'le uzlaşı halinde olan liberallerin de desteğini aldı. Diğer yandan Arap ülkeleri arasındaki çelişki ve parçalanmışlıklar, yine yoksulluk ve Arap coğrafyasındaki alternatif fikirlerin boşluğu gibi farktörler de bu Türk devletinin bu müdahalelerine kapı aralıyor."

'İRAN İÇİN DE PLANLARI VAR'

Gazeteci Karwan Hewram: "Şüphesiz ki Türk devletinin bölgeye yönelik bir hükümranlık kurma planı var. Bu planı bugün özellikle Suriye, Irak ve Libya'da hayata geçirmeye çalışıyor. Ama İran bundan azade değil. İran ve Rojhilat Kürdistan'ı için de planları var. Ama doğrudan İran'a ilişmeme gibi bir politika yürütmeye çekiniyor. Fakat yine de özellikle İran'daki Azeriler üzerine bazı çalışmaları var. Onları örgütleme, Türk milliyetçiliğini onlar arasında yayma, medya yoluyla onları bir ülkü etrafında bir araya geçirme gibi bir plan yürütüyor. Özellikle de Güney Azerbaycan denilen Urmiye-Tebriz hattında bu plan şu anda farklı şekillerde yürütülüyor. Yani İran'a yönelik politikalarında Türk milliyetçiliği üzerinden yürüyorlar."

İHVANI MÜSLİM ÜZERİNE KURULAN STRATEJİ

Gazeteciler, "Türk devletinin bölgeyi işgal etme ve hükümranlık kurma çabaları için başvurduğu ideolojik ya da siyasi argümanları nasıl kullandığını" ise şu şekilde yorumluyor.

Gazeteci Aziz Köylüoğlu: "Türk devleti, şu anda İslamiyet’in ağırlıklı olduğu bir coğrafyada faaliyet yürüttüğü için de İslamiyet’i kullanıyor. Kendisine bazı işbirlikçiler bulmak için İslamiyet’e başvuruyor. İslamiyet içinde de İhvanı Müslim'i temel argüman olarak kullanıyor. Bu 2016 yılından sonra çok daha belirgin hale gelmeye başladı. Daha önce de El Nusra, DAİŞ ve Suriye muhalefeti adıyla hareket eden radikal grupları destekliyordu. Ancak bu çok da stratejik bir destek değildi ve Suriye ile sınırlıydı. Fakat 2016'dan sonra asıl stratejisini İhvan üzerine kurdu. İhvanı şu anda tüm Arap coğrafyasında kullanmaya çalışıyor. Ama esasa gelecek olursak Türk milliyetçiliği, Türk devletinin siyasetinin esasını oluşturuyor. Müslümanlık, İslamiyet, ümmet gibi kavramlar Türk milliyetçiliğine hizmet ettiği sürece bir kıymet sahibi olabilir."

'AKP'NİN KENDİSİ RADİKALLEŞTİ'

Gazeteci Nihat Kaya: "ABD'nin niyeti, radikalleri ılımlılaştırmaktı. Ama işler istediği gibi yürümedi. Dolayısıyla işler Türk devleti için de istediği gibi yürümedi. Mesela Suriye'de Kürtlerin bu kadar öne çıkması ve güç haline gelmesi Türk devletinin planlarını bozdu. Türk devleti kendisine verilen radikalleri ılımlılaştırma politikasından vazgeçerek, radikalleşti ve DAİŞ'leşti. Böylece AKP kontrolden çıktı. Mesela ılımlı İslam projesinin siyasi ayağı AKP'ye, örgütlenme ayağı ise cemaatteydi. AKP'nin kontrolden çıkmasıyla veya iktidar paylaşımında anlaşamayınca aralarında çatışma yaşandı. Burada şunu da belirtmek gerekir, cemaatin ciddi bir örgütlenme ayağı vardı ama kitlesi yoktu, AKP'nin ise kitlesi vardı ama dünyada o kadar yaygın bir örgütlenme ağı yoktu. İkisi birbirini tamamlıyordu. Ama darbe girişiminden sonra cemaatin örgütlenme ağı da AKP'ye geçmiş oldu. Şimdi bunun üzerinden yayılmaya çalışıyorlar. İslam coğrafyasında şimdi İhvan üzerinden yürüyen bir politika güdüyor."

ULUSLARARASI PROJENIN BİR PARÇASI OLARAK AKP

Gazeteci Ehmed Şêxo: "AKP ilk başlarda Arap coğrafyasında yumuşak güç unsurlarını kullandı. Mesela medya, Arapça yayın yapan televizyonlar, diziler, filmler ve kültürel programlara ağırlık verdi. Bunlar üzerinde örgütlenme sağladı. AKP'nin kendisi zaten bir siyasal İslam projesi. Siyasal İslam’ın dünü ve bugününe de baktığımızda bunun uluslararası sistemin bir aracı olduğunu görürüz. O yüzden Türk devletinin bölgedeki yayılmacılığı ve müdahaleci tarzına baktığımızda bunu uluslararası sistemden bağımsız ele alamayız. Onların sessiz kalması, Türk devleti sıkıştığında desteğe koşmaları, Türkiye'ye verilen rol konusunda bazı ipuçları sunuyor."

İRAN'DA KÜRTLER HEDEF GÖSTERİLİYOR, TÜRKÇÜLÜK GELİŞTİRİLİYOR

Gazeteci Karwan Hewram: "Türk devleti özellikle İran'a yönelik politikalarında son yıllarda Kürt Özgürlük Hareketi'ni hedefe koyarak, yine Rojhilat güçlerini bir tehdit unsuru olarak göstermeye çalışıyor. Bunu daha çok diplomatik kanallarla yapmaya çalışıyor. Şüphesiz bunu yaparken de daha önce sözünü ettiğimiz İran'a yönelik emellerinin perdelenmesi için de bunu kullanıyor."