Dün 18 J-16 jeti ve dört Su-30 olmak toplam 22 uçak ve iki nükleer yetenekli H-6 bombardıman uçağı ve bir Y-8 keşif uçağı Tayvan hava sahasında uçtu.
Tayvan ordusu, radyo uyarıları yayınlanırken durumu izlemek üzere füze savunma sistemlerini etkinleştirdi.
Tayvan hava sahasına giren 28 uçak, 15 Haziran'dan bu yana Tayvan'ın 'hava savunma tanımlama bölgesine' giren en fazla uçak sayısı oldu.

Pekin'i öfkelendiren AUKUS denizaltı anlaşmasının ardından bölgede gerilim giderek artıyor.
Çin, sık sık bu bölgede uçuşlar yapıyordu, ancak AUKUS anlaşmasının ardından bu uçuşlar daha da önem kazandı.
Anlaşma, İngiltere ve Avustralya'nın artık çatışmaya sürüklenebileceği anlamına geliyor.

Tayvan tarafından yayınlanan uçuş izleme verileri, J-16 ve Rus yapımı Su-30 savaş uçaklarının geri dönmeden önce ADIZ'e kısa bir mesafe uçtuğunu gösterdi.
Savunma Bakanlığı verilerine göre Çin, geçen ay neredeyse her gün Tayvan'ın hava sahasında en az bir uçak uçurdu.
Çin, 23 Eylül'de 19 uçakla, 5 Eylül'de 19 uçakla ve 15 Haziran'da 28'i uçakla en kapsamlı uçuşu gerçekleştirdi.

Komünist Parti ilk ortaya çıktığında ona karşı savaşan Çin Cumhuriyeti'ne ev sahipliği yapan ve kendi kendini yöneten Tayvan, kendisini bağımsız bir devlet olarak görüyor, ancak Pekin onu ayrılıkçı bir eyalet olarak görüyor.
Başkan Xi Jinping'in 2019'da 'gerekirse güç kullanarak Tayvan'ı Çin anakarasıyla yeniden birleştirme' sözü vermesinden bu yana, ada çevresindeki gerginlikler artıyor.

Geçen hafta Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD, Avustralya'ya ilk nükleer denizaltı filosunu vermeyi içerecek olan askeri teknolojiyi paylaşmak için yeni bir savunma anlaşması duyurduklarında, gerginlik yeni bir aşamaya girdi.
Pekin, anlaşmaya öfkeyle tepki gösterdi ve müttefiklerin 'Soğuk Savaş zihniyetini' kınarken, bunun bölgede istikrarı riske atabileceği ve Avustralya'yı nükleer bir saldırının hedefi haline getirebileceği konusunda uyardı.

İttifakın açıklanmasından kısa bir süre sonra Avustralya Savunma Bakanı Peter Dutton, Çin ile savaşın mümkün olduğunu kabul etti.
Dutton, anlaşmanın bölgede 'barışın' güvence altına alınmasıyla ilgili olduğunu vurguladı, ancak Çin ile bir çatışma olasılığının 'gözden kaçırılmaması gerektiğini' de sözlerine ekledi.