Almanya’da salgında son durum: Başarı düzeyi ne?

Yeni tip koronavirüs salgınının ‘ilk dalgasının’ kontrol edilmesinde daha başarılı bulunan Almanya’da önlemler devam edecekken, 2012 yılından bu yana ‘hazırlıklı’ olunmasının rolü görülüyor.

Mart ayında yeni tip korona virüsü Covid-19 salgınının merkezi konumuna yükselen Avrupa kıtasında ay ortasından bu yana alınan sokağa çıkma kısıtlamaları sayesinde büyük bir sağlık krizinin yaşanmasının engellendiği malum. Covid-19’un ‘ilk dalgasının’ on milyonlarca insanı tedaviye muhtaç edecek şekilde bulaşmasının engellenmesi sağlansa da ülkeler bazında bakıldığında birçok ülkenin hazırlıksız yakalandığı görülüyor.

İtalya, Fransa, İspanya, Hollanda, İngiltere ve Belçika’nın yanı sıra İsviçre’nin dahi nüfuslarına oranla vaka ve ölüm sayılarında Almanya’ya göre çok önde oldukları anlaşılıyor. Bunda Almanya’nın bu virüse yıllardır hazırlanmasının payı var.

SON DURUM NE?

Almanya yeni tip korona virüsü (Covid-19) salgınına karşı mücadelede komşu ülkeler Fransa, İtalya, İsviçre, Hollanda ve Belçika’ya oranla daha başarılı görünüyor. Örneğin vaka sayıları 160 bin civarında iken, Fransa’da 167 bin civarında. 83 milyon nüfuslu Almanya’da 67 milyon nüfuslu Fransa’ya oranla vaka sayıları aynı düzeyde olsa da ölümlerde dörde bir fark var. 1 Mayıs itibariyle Almanya’daki 6 bin 650 civarındaki ölüme karşın Fransa’da 24 bin 600’ü aşkın ölüm gerçekleşti.

Ülkede laboratuvar ortamında gerçekleştirilen testlerde sonuçları pozitif çıkanlar içinde 20-69 yaş arası gruptakilerin oranı yüzde 75 iken, yüzde 19’u 70 yaş ve üzeri bireylerden oluşuyor. Ölümlerde ise 75 yaş ve üstü bireylerin genel toplama oranı yüzde 79. Fransa’da bu oran yüzde 70 civarında.

ÖNLEMLER ERKEN ALINMAYA BAŞLANDI

Almanya’nın genel olarak salgının yayılması ve ölü sayısının artmasını engellemede başarılı olduğu kabul görürken, bunda salgına daha hazırlıklı olunmasının payı var. Virüsün henüz Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uluslararası kısıtlamalar gerektirecek kadar yayılma tehlikesinin olmadığının savunulduğu Ocak ayının ortasında Almanya’da virolog Prof. Christian Drosten tarafından bir basın konferansı düzenlenmişti. Prof. Drosten, bu konferansta PCR adını verdiği bir testi geliştirdiğini duyurmuştu.

Christian Drosten’i öne çıkaran şey ise, 30 Aralık itibariyle Çin’den gelen bir virüsten ölüm haberleri üzerine derhal harekete geçmesi oldu. Bu sayede Almanya sağlık kuruluşları virüs bulaşmış bireylerin test edilmesi ve karantinaya alınmasında daha başarılı olabildi.

YILLAR ÖNCE HAZIRLANAN RAPORUN ETKİSİ

Alman sağlık kuruluşlarının diğer ülkelere oranla daha etkili mücadele yürütebilmiş olmasında virüs salgınına dair verilerden sorumlu olan Robert Koch Enstitüsü’nün (RBK) 8 yıl önce Ortadoğu’da yayılan MERS salgını esnasında hazırladığı bir rapor oldu. Bu raporda, Güneydoğu Asya’da bir hayvan pazarında mutasyona uğramış yeni SARS-Corona virüsünün ortaya çıkacağı ve tüm dünyaya yayılacağı öngörülüyordu. En az 3 yıl süreceği varsayılan bu salgının en az iki kez mutasyona uğrayacağı yazılıyordu. Ayrıca virüsün üç ayrı dalga halinde tüm dünyaya yayılacağı ve yaşlı bireylerin yüzde 10’unun doğrudan bu virüs salgınından etkileneceğine işaret edilmişti.

O dönemde Almanya Federal Meclisi’ne sunula ve kabul edilen rapor sayesinde ülkenin sağlık sistemi güçlendirilirken, herhangi bir salgında alınması gereken önlemlere yenileri eklenmişti. Ayrıca daha önceki versiyonları bilinen SARS virüslerinin yol açacağı semptomlar da biliniyordu. 2012 tarihli bu raporda yeni virüsün yüksek ateş, kuru öksürük, hastaların çoğunda nefes darlığı, akciğerlerde röntgenle görülebilecek çeşitli bulgular, üşüme-titreme nöbetleri, kimi durumlarda kusma hissi, baş dönmesi, kas ağrıları şeklinde belirtileri olacağı belirtilmişti. Yine ishal, baş ağrısı ya da vücutta çeşitli yerlerde egzama benzeri kızarıklıkların olabileceğine yer verilmişti.

Almanya’nın bu denli ciddi bir biçimde sağlık sistemini hazırlamasında RBK’nin söz konusu virüsün 3 dalga halinde ve her seferinde 23 milyon ile 29 milyon kişinin etkileneceğini savunması da etkili oldu.

YATAK KAPASİTESİ DAHA FAZLA

Bu hazırlıklar kapsamında Almanya’da yoğun bakım için gerekli olan solunum cihazlı yatak kapasitesi salgının başlangıcında 25 bin civarına getirilmişti. Bu sayı Mart ayındaki çalışmalarla 40 bine çıkarılmıştı. Bu sayede en az 15-20 bin kişi için boş yatak her daim hazır tutulabiliyor.

Yine virüsün en ağır biçimde vurduğu İtalya ile Fransa’nın sınırdaki Grand-Est bölgesinden birçok hastanın Almanya’ya taşınması da bu sayede oldu.

TESTLER DAHA HIZLI YAPILDI

Almanya’da Prof. Drosten tarafından geliştirilen test kitlerine ek olarak, daha kesin sonuç verdiği için laboratuvar testlerine ağırlık verildi. Örneğin Mart ayının ikinci haftasında 127 bin olan test sayısı, 20-26 Nisan tarihleri arasında 467 bine kadar çıkarıldı. Bu ise vakaların daha hızlı bir biçimde karantinaya alınması ve virüsün daha hızlı yayılmasını engelledi.

Diğer ülkelerde ise daha ziyade ağır belirtiler görülen bireylerde test yapılması nedeniyle virüs daha hızlı yayıldı. Bu nedenle örneğin İtalya’da 207 bin olan vakaya karşılık 28 bin ölüm gerçekleşti. Bu da yüzde 13,5 gibi bir oran demek. Almanya’da ölümlerin tespit edilen vakalara oranı yüzde 4’te kaldı. Bu, hastaların daha kolay iyileştirildiğinden ziyade gerçek vakaların Almanya’da daha fazla tespit edildiğini gösteriyor.

SINIRLARIN KAPATILMASI İLE BİRKAÇ EYALETTE YOĞUNLAŞTI

Virüsün yayılmasının önlenmesi için tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da alınan önlemler ‘ilk dalganın’ kontrol edilebilir düzeyde kalmasını sağladı.

Mart ortasından itibaren tüm Avrupa Birliği (AB) ülkeleri gibi Almanya da sınırlarını kapattı. Bunda özellikle Fransa’nın sınır bölgesi olan ve vakalarda nüfusa oranla ilk sıralarda gelen Grand-Est’ten yoğun trafiğin durdurulması isteği etkili oldu. Her ne kadar resmi olarak ‘mağazaların boşaltılmasının engellenmesi’ amacı dillendirilse de daha ziyade vakaların artmasının yarattığı endişe bu kararda etkili oldu. Üstelik bu karar normalde ciddi bir bölgesel sınır işbirliği içinde olan Baden-Württemberg, Saarland ve Rheinland-Pfalz eyaletleri ile Fransa’nın Grand-Est bölgesinin yerel ve bölgesel yöneticilerine danışılmadan alındı. Zira Fransızların ülkeye girişi hem İtalya’dan gelen vakalar hem de Şubat ayında Mulhouse yakınlarında 2 bin kişilik bir kilise ayininde vakaların hızla yayılmış olması nedeniyle endişeyle karşılanıyordu.

FEDERAL SİSTEMİN ETKİSİ

Alman ve Avrupa basınında tartışılan bir diğer nokta ise, federal sistemin salgınla mücadelede karar almada daha etkili olduğu. Birçok yorumcu hem federal hükümetin hem de eyaletlerin kendi özellerinde Berlin’i beklemeden hızlıca yetkilerini kullanmalarının rolüne dikkat çekiyor.

Örneğin sokağa çıkma kısıtlamalarının 17 Mart’ta başladığı Fransa’da henüz bir hafta öncesinde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tiyatro salonuna giderken, birçok belediye ve bölge yönetimi Paris’in kısıtlamaları hayata geçirmesini bekler durumdaydı. Ancak Almanya’da eyaletlerin daha geniş olan yetkilerini kullanmak için çok beklemeleri gerekmiyordu.

ÖNLEMLER NASIL DEVAM EDECEK

Komşu ülkelere oranla sokağa çıkma kısıtlamaları az da olsa daha gevşek tutan Almanya’da hayati önemde olmayan işyerleri kapatılmıştı. Ancak Fransa’daki gibi elinde imzalı belge ile dışarı çıkmaya izin verme gibi ağır önlemler söz konusu olmadı.

Geçtiğimiz hafta itibariyle ‘salgının kontrol altına alındığının’ duyurulmuştu. Virüs bulaşan bir bireyin 3 kişiye bulaştırabildiği Mart ayına karşılık bu oranın 0,7’ye düşürülmesi de bu açıklamayı destekliyor.

Öte yandan Pazartesi gününden itibaren de okullar açılıyor. Ama okullarda sıkı bir sosyal mesafe kuralının uygulanmasına dikkat edilecek. Eğitimin tam olarak nasıl uygulanacağı ise eyalet hükümetlerince belirlenecek.

İflasların artmasını önlemek için 800 metrekareden küçük alana sahip tüm mağaza ve işyerlerinin de açılmasına 20 Nisan’dan itibaren izin verilmişti.

Yine 4 Mayıs'tan itibaren yetkili kurumlarca hijyen koşullarını uygulayan kuaförler açılabilecekken, masaj salonları, güzellik merkezleri gibi çok zorunlu olmayan işyerleri kapalı kalacak. Fizik tedavi merkezleri, gıda ve hijyen ürünleri satan işyerleri, eczaneler, inşaat malzemecileri, benzin istasyonları, çamaşırhaneler, banka ve postaneler ile gazete bayileri de zaten hizmet vermeye devam ediyordu.