Bağımsızlık yolundaki Katalonya

İspanya’da anayasal olarak ülkeyi oluşturan uluslardan kabul edilen Katalanların bağımsızlık talebi her geçen gün daha sesli dile gelirken, Katalonya’nın bağımsızlık için tarihsel, kültürel ve ekonomik argümanları oldukça güçlü.

Son günlerde bağımsızlık referandumu düzenlemek için harekete geçen Katalonya Özerk Yönetimi’ndeki partiler ile İspanya merkezi hükümeti arasındaki gerginlik devam ediyor. Bağımsızlık referandumu halinde taraftar ve karşıtların birbirine yakın oranlarda olacağı tahmin edilirken, merkezi hükümetin ‘İspanyalılık’ iddiasına rağmen Katalanlar hep ayrı bir ulus oldular.

İSPANYA’NIN ALTIDA BİRİ KATALONYA’DA YAŞIYOR

7,5 milyonluk nüfusuyla İspanya’daki her 100 kişiden 17’sinin yaşadığı Katalonya, 32 bin kilometrekareye yakın alanıyla ise 505 bin kilometrekarelik İspanya’nın sadece yüzde 6’lık kısmını oluşturuyor.

Katalan ve İspanyolların yanı sıra büyük oranda Fransa’nın güneyinde konuşulan Oksitanca’nın lehçelerinden Aranca dilini konuşan halkın yaşadığı Katalonya, geniş bir otonomiye sahip. İspanyolca’nın (Kastilyanca) yanı sıra Katalanca ve Aranca’nın resmi dil olarak kabul gördüğü Katalonya’da 135 üyeli bir Bölge Parlamentosu bulunuyor.

Başkent Barselona olan Katalonya İspanya’daki 17 özerk bölgeden biri iken, kendi içinde 4 idari bölgeye bölünüyor. Bu bölgeler ise irili ufaklı komünlerin birleşmesinden oluşan ve ‘Comarca’ adı verilen 41 birimden oluşuyor.

KATALAN TOPRAKLARI BUGÜNKÜ KATALONYA’YLA SINIRLI DEĞİL

Her ne kadar Katalan halkı bugün sadece Katalonya Özerk Bölgesi’yle özdeşleşse de, tarihsel ve kültürel olarak ‘Katalan toprakları’ veya ‘ülkeleri’ olarak bilinen alanlar çok daha geniş. İlk kez tarihçi Benvingut Oliver tarafından dile getirilen bu topraklar günümüzdeki Katalonya’nın yanı sıra Andorra devletini, Fransa’nın güneybatısında Pyrénés Orientales ilinin neredeyse tamamını, Valencia’yı Mallorca’yı ve çevredeki birçok şehri de kapsıyor.

Milattan önce 4500 yıllarında neolitik dönemin başladığı Katalonya’da yerleşimlerin tarihinin diğer bölgelere oranla çok daha zayıf olduğu tahmin ediliyor. Yine milattan önce 1200’lerden itibaren Hint-Avrupa dil grubuna mensup halkların göçlerinin başladığı bilinirken, milattan önce 7’inci yüzyıldan itibaren günümüzdeki Yunanistan ve Ege adalarından kolonilerin Katalonya kıyılarına yerleşmişti.

İsa’dan önce 210’a doğru bölge Romalılar tarafından ele geçirilirken, Roma’ya bağlı Hispania eyaletinin bir parçası haline getirildi. Bu dönemde Tarragona, Tarraco adıyla önemli bir Roma şehri idi.

Milattan sonra 5’inci yüzyılda Kavimler Göçü sonrasında Vizigotlar bölgeye hakim olurken, ülkenin isminin ‘Gotların ülkesi’ anlamına gelen ‘Gothland’ kelimesinden türediği de savunuluyor. Kimi teorilere göre ise, bölgede bulunan ve Andaluzya ile Castilyalı yerleşimlere karşı daha çok şatolarda yaşayanlar anlamına gelen ‘Castlans’ adlı gruplar bu bölgeye ismini vermişti. 712’de Emeviler tarafından işgal edilen bölge, 801’de Frank imparatoru Şarlman tarafından ele geçirildi.

BUGÜNKÜ İSMİYLE İLK KEZ 12’İNCİ YÜZYILDA DUYULDU

İlk kez 12’inci yüzyılda Katalonya ismine rastlanırken, bu ismin kökeni hakkında farklı teoriler mevcut. Kimi tarihçilere göre Katalonya, bir Cermen halkı olan Gotlardan gelen ‘Gothland’dan adını alırken kimilerine göre ise bir Kelt halkı olan Catalauneslerden alıyor. 1162’de bölgedeki farklı ve birbirinden bağımsız komtlukların bir araya gelmesiyle Katalunya Prensliği kuruldu. Krallık olmayan bu ülkenin yönetimi ise Katalunya Parlamentosu’nun elindeydi.

1474’de gelindiğinde Aragon Kralı Ferdinand’la Kastilya Kraliçesi İsabella’nın izdivaçlarından doğan İspanya’nın bir parçası olan Katalonya,  özerkliğini ve kendine özgü kurumlarını koruyarak İspanya tahtının bir parçası olarak kaldı.

BİR KISMI FRANSA’YA VERİLDİ

1640’da İspanyol devletinin vergi politikalarına karşı Katalonya’da başlayan köylü ayaklanması sonrasında Barselona isyancıların eline geçti. Aynı dönemde Katalonya’nın Fransa’ya bağlanmasına yönelik çekişmeler sonrasında 1659’daki Pyréneées Antlaşması’yla ülkenin kuzeyi Fransa’ya bırakılmıştı. Bu topraklar Fransa’nın günümüzdeki Pyrénées Orientales iline tekabül ediyor.

ÖZERK KONUMUNU 1714’DE KAYBETTİ

Katalonya’nın İspanya’da kalan diğer toprakları ise özerk konumunu korudu, ancak o dönemde Avusturya hanedanı Habsburgların İspanya üzerindeki egemenliğini kaybetmesi ardından başlayan Veraset Savaşları’na da sahne oldu. Katalonya, tarihsel olarak daha özerk bir idareye sahip olan Avusturya’da kalma taraftarı iken, Fransız Bourbon hanedanının savaşı kazanması ardından özerkliğini kaybetti.

11 Eylül tarihi ise 1714 yılında Barselona’nın Castilya ve Fransız ordularına karşı aynı anda sergilediği direnişin yıl dönümü olarak Katalonya’da ulusal gün olarak kabul ediliyor.

SANAYİLEŞMEYLE BİRLİKTE BAŞLAYAN RENAIXENÇA

1714’de ülke tümüyle İspanya’ya bağlı ve yüz yıllar boyunca sahip olduğu otonomiden yoksun kalırken, 19’uncu yüzyıldan itibaren bağımsızlık istemi yeniden canlandı. ‘Renaixença (rönesans)’ adıyla anılan bu dönemde özellikle ekonomik gelişmenin de etkisiyle Katalan kültürünün etki alanını genişlettiği biliniyor.

İspanya geneline oranla 19’uncu yüzyılın başından itibaren daha hızlı bir şekilde sanayileşen Katalonya’da bağımsızlık fikri gelişirken, 1892’de l’Unió Catalanista adı altında 240 delegenin Manresa’da toplanmasıyla bölgesel anayasanın temeli sayılan bir belge kabul edildi. ‘Bases de Manresa’ adıyla bilinen bu belgeyle Katalonya’nın özerkliğinin temelleri belirlenmişti.

Bu fikrin öncülerinden olan Katalan Bölgesel Ligi lideri Enric Prat de la Riba’nın 1906 yılında yazdığı ‘Nacionalitat catalan’ adlı manifesto temel alınarak dönemin İspanya Başbakanı José Canelajas’a sunulan özerklik teklifi 1914’te yürürlüğe girdi. Mancomunitat de Catalunya adıyla kurulan yeni bölge Barselona’nın yanı sıra Tarragona, Lérida ve Gerona’yı da içerisine alıyordu. Ancak herhangi bir özerklik tanınmayan bu bölge 1925’te Madrid yönetimi tarafından ortadan kaldırıldı.

1932’DE ÖZERKLİĞİNİ KAZANDI

1931 yılında ise İspanyol solunun özerklik vaadi kapsamında Katalan Cumhuriyetçi Partisi (ERC) tarafından yerel seçimlerin kazanılması ardından Katalonya Cumhuriyeti ilan edildi. ERC lideri Francesc Macia tarafından ilan edilen cumhuriyetle, İspanya’daki diğer tüm bölgelerin cumhuriyet olarak İberik Konfederasyonu’nu oluşturması projesi hedefleniyordu.

Ancak bu cumhuriyet ilan İspanyol hükümetince tam olarak kabul görmezken, ERC’yle yapılan müzakereler sonucu Generalitat adı verilen bir yönetimin olduğu daha sınırlı bir özerklikle yetinildi. 1933’de Macia’nın yerine geçen Lluis Companys tarafından da 1934’de cumhuriyet ilan edilese de bu kısa sürdü.

1936-1939 İspanya İç Savaşı sırasında General Francisco Franco’nun liderliğindeki İspanyol faşistleri Katalonya’yı işgal etmişti. Katalonya’nın son başkanı olan Companys ise  sığındığı Fransa’dan Gestapo taradından İspanya’ya iade edilmiş ve rejim tarafından katledilmişti.

KATALANCA’YA YÖNELİK BASKI FRANCO DÖNEMİNDE CİDDİ BOYUTLARDA

Franco’nun iktidarı tümüyle eline aldığı 1939 yılında Katalonya özerklik statüsü kaldırılırken, Katalan dili de tümüyle yasaklandı. Katalanca yazılan kitaplar yakılırken, matbaalar da kitap bastıkları gerekçesiyle sansüre uğruyordu.

Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan Franco’nun en önemli destekçisi olan Nazi Almanyası’nın yenilgiyle çıkması ardından rejim, giderek tepkili olan Katalan halkına karşı kimi gevşetmelere gitti. Bu dönemde Katalan diline yönelik yasak daha esnek hale getirildi. Ancak Franco rejiminin özellikle ilk 10 yılında Katalan dilinin neredeyse sadece evlerde konuşulurken, o dönemin birçok Katalan aydını da ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı.

1979’DA YENİDEN ÖZERKLİĞE KAVUŞTU

Katalonya’nın rejim tarafından kaldırılan Generalitat adlı yönetimi ise sürgünde var olmaya devam etmişti. Mücadeleye dışarıdan devam eden Katalanlar, Franco diktatörlüğünün çöküşü ardından 1977 yılında Generalitat’in son başkanı Josep Taradellas ülkesine dönmüş ve kaybedilen özerklik için çalışmalarına başlamıştı.

1978 yılında hazırlanan yeni İspanya Anayasası kapsamında ülkenin 17 otonom bölgeye bölünmesi öngörülürken, Katalonya’ya Bask ülkesi ve Galiçya’yla birlikte 3 bölge ise aynı zamanda İspanya’yı oluşturan birer ‘ulus’ olarak kabul edildi. Katalonya Otonomi Statüsü 1979 yılında yürürlüğe girerken, ülkenin yargısal ve yönetimsel özerkliği belirli oranda kazanıldı. Generalitat yönetimi yeniden kurulurken, bölgesel parlamentonun yanı sıra İspanya Yargıtay’ına bağlı Yüksek Mahkeme de kuruldu.

Bask ülkesinin aksine silahlı mücadele yöntemini benimsemeyen Katalonya’da ekonomik gelişmişliğin etkisiyle gelişen bilince ek olarak Katalan dilinin yaygınlaştırılması hedef alındı. Katalonya Özerk Yönetimi, o tarihten itibaren, Katalancanın resmî dil olarak kullanımı ve yaygın bir eğitim dili olması yönünde bir dizi karar alırken, 1983’te yürürlüğe giren “Katalanya’da Dilin Normalleşmesi Kanunu” önemli bir gelişme oldu. Bu kanun ve sonrasındaki çok sayıda kararnameyle, Katalan dilinin Kastilyanca (İspanyolca) karşısında daha geri bir konumda olması engellenmeye çalışıldı.

Yine 1998’de kabul edilen ‘Dil Politikası Kanunu’ ile Katalanca dilinin daha fazla özendirilmesi hedefleniyordu. Katalanca’nın günümüzde diğer özerk bölgelerdeki dillere oranla daha fazla konuşulmasında bu politikalar etkili oldu.

2006 REFERANDUMUYLA ÖZERKLİK DAHA DA GENİŞLETİLDİ

2005 yılında İspanya merkezi hükümetinin itirazlarına rağmen Katalonya Bölge Parlamentosu’nda yapılan oylamayla, daha fazla özerklik içeren bir kanun kabul edildi. İspanya’nın en güçlü ekonomisine sahip olan Katalonya’nın baskıları sonucu 18 Haziran 2006’da yapılan bir referandumla özerk yönetimin yetkilerini artıracak yeni statü kabul edildi.

Katalanları yine ‘İspanya içinde bir ulus’ olarak tabir eden bu statüye göre, Katalan Özerk Yönetimi, vergi gelirlerinin kullanımında daha fazla söz sahibi olurken, liman ve hava alanlarının kontrolü büyük oranda Katalonya’ya bırakıldı. Yine Katalanca’nın öğrenimi zorunlu hale getirilirken, İspanya ile ilişkileri ‘istikrarlı bir şekilde geliştirmek’ amacıyla bir komisyon oluşturuldu.

Referandumda kabul edilen statüyle ayrıca Katalonya Yüksek Mahkemesi’nin yetkileri arttırılırken, Adli Güç Genel Konseyi adlı bir organ kuruldu. Katalonya’ya dışarıdan gelen göçmenlere ilişkin haklar da özerk yönetim tarafından belirlenirken, Katalonya’nın Avrupa Birliği (AB) ile doğrudan ilişki kurma hakkı sağlandı.

EKONOMİSİYLE İSPANYA’NIN EN GÜÇLÜ ‘BÖLGESİ’

Katalonya’da ulusal bilincin gelişmesine katkısı olduğu bilinen en önemli etken ülkenin 19’uncu yüzyılın başından itibaren ciddi bir biçimde sanayileşmiş olması. Sanayinin yanı sıra İspanya’ya gelen turistlerin ilk tercihi de başta Barselona ve çevresi olmak üzere Katalonya.

Katalonya her ne kadar İspanya nüfusunun yüzde 17’sine sahip olsa da, ekonomik olarak ülkedeki milli gelirin yüzde 19’unda pay sahibi. Bu anlamıyla başkent Madrid’i de geride bırakıyor. Ayrıca kişi başına düşen milli gelir düzeyi İspanya ortalamasından beşte bir oranında daha yüksek.

2016’da tek başına 223 milyar euroya yükselen Katalonya’da kişi başına 29 bin euroyu aşkın bir milli gelir düşüyor.

2008 yılındaki global kriz sonrasında işsizlik oranı yüzde 8’lerden 20’lere ulaşsa da, son yıllarda yeniden bir canlanma söz konusu. 2016’da İspanya genelinde isşizlik oranı yüzde 20 iken, Katalonya’da yüzde 17,5’e gerilemişti.

2014 REFERANDUMUNUN SONUÇLARI YASAĞIN BOŞUNA OLMADIĞINI GÖSTERDİ  

Katalonya’nın bağımsızlığı konusu, 2010 yılındaki bölgesel seçimlerden sonra Bölge Başkanı olan Artur Mas’la birlikte daha fazla gündeme oturmuştu. 2012 erken seçimlerinde partisi CiU’nun 135 sandalyeden 62’sinden 50’sine düşmesine rağmen Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) ile ittifak kuran Mas, 2014 yılında ülkesinin kendi kaderini tayin hakkı için referandum kararı almıştı.

Mas’ın 9 Kasım 2014 için öngördüğü bağımsızlık referandumu İspanya Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklansa da, belirlenen tarihte sandıklar kurulmuştu. Yasal bir bağlayıcılığının olmaması nedeniyle katılımın yüzde 48’de kaldığı bu referandumda halkın yüzde 80’i İspanya’dan ayrılma yönünde oy kullanmıştı.

Artur Mas, 2015 yılında ikinci kez erken seçim kararı alarak, kazanmaları halinde ülkesini en geç 1,5 yıllık bir sürede bağımsızlık sürecinin başlatılacağını duyurmuştu. Eylül 2015’te yapılan seçimlerde Artur Mas liderliğindeki Junts pel Si oyların yüzde 39,60’ını alarak Katalan Bölge Parlamentosu’nun 135 sandalyesinden 62’sini kazanırken, yine bağımsızlık yanlısı olan CUP ise oyların yüzde 8,21’ine denk gelen 10 sandalyeyi kazanmayı başarmıştı.  

Artur Mas’ın ‘halk oyu niteliğinde’ olacağını söylediği bu son seçimlerde bağımsızlık yanlıları ile karşıtı partiler yüzde 48’er oyla başa baş gitmişlerdi.

MAS’IN ARDINDAN GELEN PUIGDEMONT DAHA KARARLI

Artur Mas’ın ardından Ocak 2016’da başkanlık görevine seçilen Carles Puigdemont da, bağımsızlık fikrinden taviz vermeyeceğini göstermişti. Puigdemont tarafından geçtiğimiz ay yeni bir referandum için 1 Ekim tarihinin belirlendiği duyurulurken, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ve hükümetinin kendilerinin çabalarına karşılık vermediğine dikkat çekilmişti.

Son olarak 4 Temmuz’da azınlık hükümeti olarak iktidarda bulunan Evet için Birlik İttifakı (Junts pel Si) ve ona dışarıdan destek veren radikal sol görüşlü Halk Birliği Adaylığı Partisi (CUP), uzun süredir üzerinde çalıştıkları ‘Katalonya Kendi Geleceğine Karar Verme Referandumu Yasası" tasarısını açıkladı. Katalon partiler, İspanya merkezi hükümetinin reddetmekte ısrar ettiği referandumda ‘evet’ çıkması halinde 48 saat içinde bağımsızlığın ilan edileceğinde kararlı.

Merkezi hükümet ve Anayasa Mahkemesi’nin onayının olmaması nedeniyle Madrid tarafından yasa dışı ilan edilen bağımsızlık referandumuyla ilgili yol haritasının çizildiği bu yasa tasarısında, İspanya’nın engellemelere yönelik kararının tanınmayacağı vurgulanmıştı.

Referandumun Lahey’deki Adalet Divanı ve Katalonya Yüksek Mahkemesi himayesi altında olacağı vurgulanan tasarıda, "Referandum Yasası, İspanya'daki her türlü kuralın üstünde olacaktır" ifadesi kullanılıyor. Ağustos ayında oylanması beklenen bu tasarının İspanyol hükümeti tarafından yeniden Anayasa Mahkemesi’ne götürüleceğine kesin gözüyle bakılıyor.

‘BİR TREN KALACAK DİĞERİ YOLUNA DEVAM EDECEK’

"Ben başkan olduğum sürece referandum yapılacaktır" sözleriyle kararlı olduklarını dile getiren  Katalonya Özerk Yönetim Başkanı Carles Puigdemont, tasarının ilanında, "İspanyol devletinin hiçbir gücü referandumu frenleyemez. 1 Ekim'de hiçbir tren çarpışması olmayacak. Bir tren ölüm yolunda kalacak diğeri ise yoluna devam edecek. Referandumda 'hayır' kazansa bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demişti.

Puigdemont, bu duruşuyla Katalonya’nın yüz yıllardır süren bağımsızlık talebinin halka sorulmasının artık engellenemeyeceğine vurgu yapmıştı.

İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ise, "Ulusal egemenlik tüm İspanyollara aittir ve hiçbir özerk yönetim bunu kendine mal edemez" sözleriyle, bu hakkın tanınmayacağında ısrarlı. Rajoy, Katalonya'da bağımsızlık yanlısı bir referanduma asla izin verilmeyeceğini söylemişti.

ANKETLER NE DİYOR?

Avrupa Birliği (AB) içerisinde İskoçya’yla birlikte en çok tartışılan özerk bölge olan Katalonya’da olası bir referanduma katılımın diğer seçimlere oranla yüksek olacağı tahmin ediliyor.

Ara.cat adlı medya organı tarafından 18 Haziran’da yayınlanan bir ankete göre, referanduma katılım yüzde 67’yle bölgedeki diğer seçimlere katılım oranıyla aynı düzende olacak. Ankete katılanların yüzde 42’sinden fazlası ‘evet’ diyeceğini söylerken, yüzde 39 kadarı ise İspanya’da kalma yanlısı olduğunu beyan etmişti. Boş veya geçersiz oy kullanacakların yanı sıra yüzde 9’luk bir kitle ise kararsız olduğunu belirtmişti.

Yapılan diğer anketlerin önemli bir kısmı da bağımsızlık talebinin kazanacağını gösteriyor. Kimi anketler ise hayır oyunun baskın çıkacağı sonucuna ulaşıyor.