Ekonomik göstergeler Merkel’den yana

Almanya’da yapılan son anketler Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU’nun yine açık ara birinci parti olacağını gösterirken, bunda Merkel’in özellikle ekonomi politikalarının ‘başarılı’ bulunmasının payı yüksek.

24 Eylül’de yapılacak federal genel seçimler öncesindeki anketlerde Hristiyan birlik partileri CDU ile CSU’nun oy oranları yüzde 38 ile 40 arasında değişiyor. Aynı anketlerde Martin Schulz liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) oyları ise yüzde 22 ile 24 arasında değişiyor. Schulz’un adayı olduğu SPD’nin Şubat ve Nisan ayları arasında anketlerde artan oy oranına rağmen CDU’yu geride bırakması ihtimali neredeyse sıfıra yakın.

EKONOMİK GÖSTERGELERİN ETKİSİ BÜYÜK

Angela Merkel’in dördüncü dönem başbakan olabilmesine imkan tanıyacak seçimler öncesindeki anket oranlarında ülkenin bu yıl da konfirme edilen makro ekonomik göstergelerinin payı büyük.

Alman ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,7’lik bir büyüme gerçekleştirdikten sonra ikinci çeyrekte de yüzde 0,6 oranında büyümüştü. Böylelikle 2013 yılından bu yana neredeyse düzenli olarak devam eden bir büyüme söz konusu. Yine 2008 ekonomik krizi sonrasında 2009’da yaşanan yüzde 5,4’lük küçülmeden sonra 2010’da yüzde 4’lük bir büyüme sağlanmıştı.

Merkel’in başbakanlık koltuğuna oturduğu 2005 ile 2015 yılları arasında Almanya’nın ortalama ekonomik büyümesi yüzde 1,4 olarak gerçekleşti.

Ekonomik büyümede Almanya’daki iç tüketimin payının giderek arttığı görülüyor. Bu yılın ikinci çeyreğindeki yüzde 0,6’lık ekonomik büyümeye karşılık Almanya içi tüketim yüzde 0,8 oranında artış gösterdi. Ayrıca kamu yatırımlarının da aynı düzeyde artmasının büyümeye etkisinin olduğu biliniyor.

REKOR İHRACAT VE TİCARET FAZLASI

Her ne kadar Almanya’nın ithalatında son üç ayda yüzde 1,7 artış yaşansa ve ihracatın artış oranını geride bıraksa da, halen dünyanın Çin’den sonra en fazla dış ticaret fazlasına sahip ülkelerinden. 

2016 yılında Almanya’nın yaptığı ihracat 1,2 trilyon euroya ulaşırken, bir önceki yıla oranla yüzde 1,1’lik artış kaydedilmişti. Aynı yıl içinde Almanya’nın ithalatı sadece yüzde 0,6 oranında artışla 955 milyar euroya yükselmişti.

Böylelikle Almanya’nın 2015’te 244 milyar euro olan dış ticaret fazlası 2016’da 254 milyar euroya çıkmıştı. Her ne kadar Almanya’nın aşırı düzeydeki dış ticaret fazlası Avrupa Komisyonu, ABD ve diğer birçok ülkenin tepkisini çekse de Alman halkında olumlu etki yarattığı biliniyor. Ve bu da 12 yıldır hükümetin başında olan Angela Merkel’in konumunu güçlendiriyor.

İŞSİZLİK ORANLARI DÜŞMEYE DEVAM EDİYOR

Merkel’i özellikle en önemli rakibi Martin Schulz karşısında avantajlı kılan bir diğer nokta ise, ekonomik büyümeye paralel olarak düşmeye devam eden işsizlik oranları. Her ne kadar hesaplama metotları nedeniyle işsizlik oranları kısmen ‘makyajlı’ bulunsa da, Almanya AB içindeki en düşük işsizlik oranının olduğu ülkelerden.

2005 yılında yüzde 11,7 olan işsizlik oranı aradan geçen 12 yılın sonunda yüzde 5,7’e kadar gerilerken, 2018’de bu oranın yüzde 5,5 olacağı hesaplanıyor. Bu düşüşün yaklaşık 1-1,5 puanı 2006 yılında hesaplama metodundaki değişikliğe bağlansa da, işsizlikle mücadele konusunda Merkel’in notunu yükseltecek düzeyde bir düşüş söz konusu.

Ayrıca çalışan veya iş arayan bireylerin dahil edildiği ‘aktif bireylerin’ sayısı 2005 yılında 39 milyondan 2016 sonunda 43 milyonun üstüne ve bu yıl içinde de 44 milyona ulaştı. Bu ise, 82 milyonluk Almanya’da ulaşılan en yüksek istihdam oranına denk gelirken, 2014 yılından itibaren sayıları hızla artan ve 1 milyonu aşan mültecilerin de önemli oranda istihdam edilebildiğini gösteriyor. Yine önümüzdeki istihdam piyasasına dahil olacak bireylerin sayısının 400 bin civarında olacağı tahmin ediliyor.

AMA HALEN SOSYAL YARDIMLA GEÇİNEN MİLYONLARCA BİREY VAR

Angela Merkel’in daha çok ekonomik büyüme, dış ticaret ve isşizlik rakamları üzerinden ‘başarılı’ olarak görünen 12 yıllık bilançosunu gölgeleyen en önemli gerçek ise ülkedeki yoksulların sayısındaki artış.

2009 yılında Almanya genelinde Hartz IV adlı asgari geçim yardımından yararlananların sayısı 4 milyon 866 bin iken, bu sayı 2012’de 4 milyon 400 bine kadar gerilemişti. Ancak söz konusu yardımdan alan bireylerin sayısı o tarihten sonra neredeyse aynı düzeyde kaldı ve 2017 içinde de 4 milyon 400 binde kalıyor.

YOKSULLUK ORANI 1,2 PUAN ARTIŞ GÖSTERDİ

Resmi rakamlara göre Almanya’da bu yılın başında ‘yoksul’ olarak tabir edilen bireylerin sayısı 12,9 milyona ulaştı. Yoksulluk oranı Merkel’in başbakanlığa geldiği 2005’te yüzde 14,7 iken, 2016’da yüzde 15,9’a kadar yükseldi. Yine ülkedeki her 4 çocuktan biri yoksul ailelerde yaşarken, emekliler arasında yoksulluk oranı 2005’te yüzde 10 civarında iken günümüzde yüzde 16’ya yakın.

Çalışanların ücretlerine uzun yıllar zam yapılmaması ve milyonlarca çalışanın düşük ücretlerle veya düşük saatli işlere mahkum olması da yoksulluğun nedenlerinden. İstihdam piyasasındaki 44 milyonu aşkın birey içerisinde kendi işini yapan en az 2,3 milyonunun aylık bin 100 euronun altında maaşla yetindiği biliniyor. Asgari ücret yasasının geçerli olduğu 2015 yılına kadar saat ücreti 8 euronun altında kazanan çalışanların sayısı ise 7-8 milyon arasında tahmin edilirken, bu çalışanların çoğunluğu yarım günlük çalışanlar oluşturuyordu.

Merkel’in asgari ücret yasasına Sosyal Demokrat Parti’yle (SPD) koalisyon ortaklığını kurabilmek için onay verdiği de hatırlarda. Ayrıca Almanya’da kadınların yanı sıra çok düşük gelirli çalışanların ek iş olarak başvurduğu ‘Minijob’ adı verilen aylık 450 euro maaşlı sigortasız işlerde çalışanların sayısı 2,5 milyon civarında.

ESKİ KOALİSYON TERCİHİYLE İKTİDAR OLMA ŞANSI DA VAR

Ancak yoksulların sayısındaki artışlara ve dar gelirli milyonlarca çalışanın varlığına rağmen geleneksel muhafazakar seçmene ek olarak orta ve üst düzey kentli seçmenlerin önemli oranda CDU-CSU’yu tercih etmesi Merkel’e bir 4 yıl daha başbakanlık şansı verecek gibi. 2013 yılında Federal Meclis dışında kalan Hür Demokrat Parti’nin (FDP) anketlerdeki oy oranının yüzde 8-10 arasında olduğu görülüyor. Böylelikle, Merkel’in 2009-2013 arasında olduğu gibi SPD’ye ihtiyaç duymadan ‘siyah-sarı’ koalisyonu kurması mümkün olabilecek.

CDU-CSU ile FDP arasında 1961-1966, 1982-1998 ile 2009-2013 yılları arasında koalisyon hükümetleri kurulmuştu.