Hulot’nun bakanlığı Fransa enerji borsasını karıştırdı

Fransa’da dün yeni seçim hükümetini ilan eden Emmanuel Macron’un Çevre ve Ekolojik Dönüşüm Bakanlığı’na nükleer karşıtı Nicolas Hulot’yu getirmesi kamuya ait EDF şirketinde büyük paniğe neden oldu.

Çevre ve iklim konularında duyarlılık oluşturmaya yönelik çalışmalarıyla bilinen gazeteci-yazar ve televizyon animatörü Nicolas Hulot, geçici seçim hükümetinin Çevre ve Ekolojik Dönüşüm Bakanı olarak atanmıştı.

Nükleer karşıtı tutumuyla da bilinen Hulot’nun bu göreve atanmasıyla çevre ve iklim konularında duyarlı seçmenlerin oyunun hedeflendiği biliniyor.

ELEKTRİK ÜRETİCİSİ ŞİRKETİN HİSSELERİ 2 SAATTE YÜZDE 7 KAYBETTİ

Ancak Hulot’nun bu bakanlığa atanması ülkedeki onlarca nükleer santrali işleten kamuya ait elektrik üretim ve dağıtım şirketi EDF’yi olumsuz etkiledi.

Nicolas Hulot’nun atandığının açıklandığı saat 15.00’den borsa kapanış saatine kadar şirketin hisseleri yüzde 7 değer kaybına uğradı. Şirketin borsadaki değer kaybının artacağı tahmin ediliyor.

NÜKLEERİN ELEKTRİK ÜRETİMİNDEKİ PAYINI YÜZDE 50’YE İNDİRMEYİ HEDEFLİYOR

Liberal aday Emmanuel Macron, halen Fransa’daki elektrik üretiminin yüzde 75’inin sağlandığı nükleerin bu payını 2025 yılına kadar yüzde 50’ye düşürmeyi vaat ediyor. Macron aynı dönemde yenilenebilir enerjilerin elektrik üretimindeki payını yüzde 32’ye çıkarma hedefini seçim programına koymuştu.

AYNI ZAMANDA NÜKLEER TEKNOLOJİSİNİ PAZARLAYAN

Fransa’da halen 19 ayrı santralde toplam 58 nükleer reaktör faaliyet gösterirken, ABD’den sonra nükleerde önde gelen ikinci ülke konumunda. Ancak Lüksemburg, Almanya ve Belçika sınırındaki birçok eski reaktörün kapatılmasına yönelik iç ve dıştan baskı devam ediyor.

Nükleer sektöründe 2 bin 500 şirkette 220 bin kadar kişinin edildiği Fransa’da nükleer enerji teknolojisinde dünyanın önde gelen ülkesi olarak bu teknolojileri başka ülkelere de ihraç ediyor.

Fransa’da nükleer yanlıları, karbondioksit salınımlarının az olması nedeniyle nükleerin küresel ısınmaya yol açmadığını ve yıllık 20 milyar euro değerinde petrol ve gaz ithalatından tasarruf edildiği tezini öne sürüyorlar.

Ancak 1986 Çernobil ve 2011 Fukuşima faciaları benzeri kazaların yaşanma ihtimali, nükleer atıkların arıtılması ve depolanmasının yol açtığı tehlikeler nedeniyle bu enerji türüne yönelik ciddi endişeler hakim.