Kalkan: PKK bir halkın tarihi, kimliği, yaşam tarzı oldu
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, diğer hareketlerin aksine PKK’nin bilinçlenen, eğitilen ve örgütlenen insanın en büyük güç olduğuna inandığı için yenilmez olduğunu kaydetti.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, diğer hareketlerin aksine PKK’nin bilinçlenen, eğitilen ve örgütlenen insanın en büyük güç olduğuna inandığı için yenilmez olduğunu kaydetti.
“PKK olmasaydı Kürt’ün adı bile kalmazdı” diyen Kalkan, şimdiki geldiği aşamayı “Bir parti olmayı aştı. Bir özgürlük, bir direniş hareketi olmayı da aştı. Bir halkın kültürü oldu, dili oldu, tarihi oldu, yaşam tarzı oldu, kimliği oldu. Geçmişini ve geleceğini temsil eden bir yapıya ulaştı. Böyle halklaşan, toplumsallaşan bir PKK gerçeği var ortada” diyerek özetledi.
PKK'nin 26-27 Kasım'ı kuruluş günü haline getirerek; kadın partisini, kadın özgürlük devrimini ortaya çıkarak, kadın özgürlük devrimi haline getirerek kadın üzerindeki şiddete karşı mücadeleye cevap verdiğini belirten Duran Kalkan, Jineoloji temelinde gelişen kadın özgürlük devriminin liberalizmin maskelerini tümden düşürdüğüne işaret etti. Kalkan, “Ne yaparsa yapsın erkek egemen zihniyet ve siyaset, bu bilinçlenmeyi ve bunun yarattığı örgütlülüğü ve mücadeleyi yok edemeyecek. Tersine bu bilinç ve örgütlülük, gelişim, erkek egemen zihniyeti, siyaseti de iktidar ve devlet sistemini de yıkacak. 21. yüzyıla kadın özgürlüğü temelinde özgür ve demokratik toplumun yaşandığı bir yüzyıl hâline getirecek” vurgusunda bulundu.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, PKK'nin 47. yıl dönümü vesilesiyle ANF'nin sorularını yanıtladı. İki bölümden oluşan röportajımızın birinci bölümü şöyle:
PKK 46. mücadele yılını geride bıraktı, 47'ncisine giriyor. Bir ulusal kurtuluş hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Ancak yaşadığı değişim, dönüşüm süreçleriyle bu tanımı aşan bir hareket oldu. Felsefi, paradigmatik, ideolojik, toplumsal ve siyasi bir güç olarak PKK'yi bugün nasıl tanımlarsınız?
Özgürlük öncümüz PKK'nin 46. yıl dönümünü yaşıyoruz, Hareket ve halk olarak. 47. özgürlük mücadelesinin yılına giriyoruz. Başta partimizin kurucusu ve önderi Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşlara, kadın ve gençlere, gerilla güçlerimize, halkımıza ve dostlarımıza parti bayramımızın kutlu olmasını diliyorum. 47. mücadele yılında özgürlük mücadelesi yürüten herkese üstün başarılar diliyorum. Partimizin ilk büyük şehidi Haki Karer yoldaştan başlayarak, son fedai şehitlerimiz Asya ve Rojger yoldaşlara kadar gelen tüm kahraman şehitlerimizi, Parti ve mücadele şehitlerimizi sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Amaçlarını başarma ve anılarını yaşatma sözünüzü yineliyorum.
Bu geçen 46 yılda Kürdistan'da ve Türkiye'de en çok tartışılan olayların başında PKK geldi. Bu bir gerçek. Bu sadece Kürdistan ve Türkiye'yle de sınırlı kalmadı. Aslında tüm bölgede hatta dünyada da en çok tartışılan konulardan birisi oldu. Bugün 46. yıl dönümü yaşanır ve 47. yılına girerken de aynı durum devam ediyor. Bu PKK'nin Kürtler açısından, Türkiye açısından, Orta Doğu ve dünya açısından, insanlık açısından taşıdığı önemi gösteriyor. Büyük bir anlam ifade ettiğini, değer taşıdığını ortaya koyuyor. Yoksa bu kadar tartışma olmazdı. İnsan çok anmak istemese de Türkiye'nin siyasetçilerinden Süleyman Demirel'in ünlü bir sözü vardı; ‘meyve veren ağacı taşlarlar’ diyordu. Bu kadar tartışıldığına göre çok meyve verdiğini gösteriyor bunlar. Çünkü tartışmalar çok yönlü oldu; olumlu da oldu olumsuz da oldu. En güzel sözler, en iyi şiirler, en iyi türküler PKK için yazıldığı, yakıldığı, söylendiği gibi en ağır sözler, hakaretler, sözde eleştiriler yine PKK için yapıldı. Herkes kendisine göre değerlendirdi, değerlendirmeye de devam ediyor. Kendi çıkarları doğrultusunda değerlendiriyorlar.
En güzel değerlendirmeleri, doğru ve anlamlı değerlendirmeleri hiç kuşkusuz Önder Apo yapmış bulunuyor. Yine büyük şehitlerimiz yaptı. Mazlumlar, Hayriler, Saralar, PKK'nin tanımını en iyi ortaya koydular. En güzel PKK'liler olarak yaşadılar ve PKK'yi anlamlandırdılar, rol oynar kıldılar. Şimdi de kahraman şehitlerimiz, Önderlik gerçeğimiz aynı şeyi yapıyor.
KÜRDİSTAN’DA ULUSLAŞMA FARKLILIK ARZ ETTİ
PKK'nin doğuş döneminde dünya farklıydı. Özgürlük mücadeleleri de farklıydı. Sovyetler Birliği vardı. Ulusal kurtuluş hareketleri gelişiyordu. Sömürge halkların bağımsızlık ve özgürlük hareketleri... İnsanlık düşüncesi bu düzeydeydi. Dönemin en devrimci, en radikal, en özgürlükçü düşüncesi bu biçimdeydi. Dolayısıyla PKK de bu en devrimci düşünceyi esas aldı. Sosyalist öncülüklü bir ulusal kurtuluş hareketi olarak gelişti, güçlendi. Bu biçimde tanımladı kendisini. Doğaldı da bu. Fakat yine de diğer ulusal kurtuluş hareketleriyle birebir aynı değildi. Mesela Sovyetler Birliği'yle öyle ilişkisi olmalı. Stratejik müttefik olarak hep tanımladı ama Sovyetler Birliği, örneğin PKK ideolojisini, mücadelesini benimsemedi. Çok kabul etmedi daha önce. Öncesinde zaten Kürtlerin mücadelelerine karşı çıkmıştı birçok dönemde. Farkı şuradan geliyordu: Sömürge ve soykırım altında bir toplum olarak Kürtler tanımlanıyordu ama dünyanın diğer sömürgeleri şu veya bu devletin ya da birkaç devletin sömürgesidir. Kürdistan, küreselleşmiş hegemonik kapitalist modernite sisteminin iktidarcı ve devletçi sistemin küresel hegemonik yapısının sömürgesiydi. Böyle olunca bir ulus devlet öngörse bile, örneğin BM'de somutlaşan ulus devlet birliği ile kendisini çelişki ve çatışma içinde buldu hep. Dolayısıyla farklılık arz etti.
Yine gelişmesi farklıydı. Kürdistan'ı, örneğin hep Marksistler daha çok değerlendirdiler ama birçok akım bunu esas aldı. Kapitalizmin uluslaştırdığı yönünde. Ulusal bilinci, örgütlülüğü kapitalizm geliştiriyor, denildi. Ama Kürdistan'da Önder Apo, kapitalizmin böyle rol oynamadığını belirtti. Şöyle ifade etti. Evet, kapitalizm burada da uluslaştırıyor ama bu uluslaşma Kürt’ün uluslaşması olmuyor. Kürtler üzerinde egemenlik kuran devletlerin, o devletlerin, kimlik veren ulusların uluslaşması oluyor, Türk uluslaşması oluyor, Arap, Fars uluslaşması oluyor. Kürtler için bu, ulusal yok oluşu ifade ediyor... Bu anlamda da çelişti. Bunlar önemli farklılıklardı. Bu farklılıklar, mücadele yürüdükçe, sürdükçe, geliştikçe, dünyadaki sosyalist, ulusal kurtuluşçu, mücadele geliştikçe de daha çok arttı, anlam kazandı, derinleşti. Önder Apo her gelişme sürecinde bunları değerlendirdi.
Sonuçta bu sistem sağıyla soluyla birleşti. 9 Ekim 1998'de Önder Apo'nun imhasını öngören uluslararası komplo saldırısı başlattı. Yani yer vermedi Önder Apo'ya, Kürt özgürlüğüne, bağımsızlığına. Kürt ile karşıt oldu, düşman oldu. Kürt’ün varlığını ve özgürlüğünü yok etmeyi öngören bir saldırı başlattı. Böyle olunca ne kadar ideolojik, siyasi çalışma yaparsan yap, yine askeri mücadele yürütürsen yürüt, ulus devlet çözümünü Kürdistan'da gerçekleştirmek mümkün olmadı. Bu, uluslararası komplo saldırısıyla karşılaştı. Önder Apo komployu çözümlerken, komploya karşı mücadeleyi tanımlarken bu durumu derinliğine değerlendirdi ve işte paradigma değişimi dediğimiz süreci geliştirdi bu temelde. Ulus devletçi ideolojiden kopardı PKK'yi, demokratik ulusçu bir parti haline getirdi. İktidar ve devlet odaklı bir parti olmaktan çıkardı. Ekolojik kadın özgürlükçü, demokratik toplumcu haline getirdi. Yani zihniyet yapısını, ideolojik çizgisini, siyasetini, bu temelde programını, stratejilerini, taktiklerini, tarzını değiştirdi. Yeni bir PKK tanımladı. Evet, bu yeni PKK nasıl tanımlanabilir?
YENİ PKK HAKİKAT DEVRİMİ YÜRÜTÜYOR
Şimdi yeni PKK hakikat devrimi yürütüyor. Bunu Önder Apo savunmalarda açıkça ortaya koydu ve hakikat devriminin bir zihniyetle yaşam tarzı devrimi olduğunu belirtti. Zihniyet ve vicdan devrimi PKK'nin, yeni PKK'nin devrimci faaliyetinin esasını oluşturuyor. Diğeri yaşam tarzı. Devrim; yani ideolojik devrim. Paradigmasal olarak PKK artık iktidarcı-devletçi değil, ulus devlet çözümünü öngörmüyor. Neyi esas alıyor? Kadın özgürlüğünü esas alıyor. Kadın özgürlükçü bir parti, özgür kadın partisi. Baştan itibaren kadın özgürlüğüne önem verdi ama giderek kadın özgürlük devrimini gündemleştiren, kadın özgürlükçü bir parti haline getirdi kendisini. Yine ekolojist bir parti. Doğanın toplum gibi yok edilmesini öngören bu emperyalist, kapitalist saldırıyı reddediyor. Doğanın yok edilmesine, tüketilmesine karşı. Doğadan beslenmeyi esas alıyor. Böyle ekolojist bir parti tabii, ahlaki ve politik toplumu öngörüyor. Yani sosyalist bir parti, demokratik sosyalist bir parti. Özgür birey ve demokratik komün çizgisini esas alıyor ideolojik olarak. Özgür bireyi demokratik komüne bağlıyor, demokratik komünün özgür bireyle var olacağını esas alıyor.
PKK'nin bir özelliği de şu; bunlarla birlikte en son onu da ifade edeyim. PKK yaptığını söylüyor, söylediğini yapıyor. Kendisinden önceki düşünceler gibi söylediklerinin uygulanmasını sonraya bırakmıyor. Öte dünyalara havale etmiyor. Yani bu dünyada uyguluyor, geleceğe de bırakmıyor, bugün uyguluyor. Toplum için yarın uygulanacak dediğini bugün toplum düzeyinde hepsinde uygulayamıyorsa kişiler düzeyinde uyguluyor. Parti içinde uyguluyor, gerillada uyguluyor. Kadın ve gençlik mücadelesinde uyguluyor. İdeolojisini ve zihniyetini hayata geçiriyor. Bu düzeyde fikir, zikir, eylem bütünlüğü, yaşam bütünlüğünü öngören bir parti. Yeni paradigmayla birlikte bu özelliği çok daha gelişmiş, somutlaşmış durumda. Yeni PKK tanımını nasıl yapacağız? Kadın özgürlükçü, toplumsal ekolojist, ahlaki ve politik toplum ölçülerinde demokratik toplumcu, demokratik sosyalist bir parti.
'PKK OLMASAYDI KÜRT’ÜN ADI BİLE KALMAZDI'
PKK bu süre zarfında neleri başardı? PKK'nin yaşamsallaşması, toplumsallaşması ve halklaşması bağlamında Kürtlerin durumu nedir? PKK Kürdistan toplumunda neleri değiştirdi, neleri yıktı, neleri yarattı? Özellikle Rojava Devrimi sonucunda bölge halklarını nasıl etkiledi, etkiliyor?
Biz geçmiş dönemlerde Parti yıl dönümünü değerlendirirken, hatta böyle önemli olayların yıl dönümlerini değerlendirirken sorulan soruların tersinden de sorulabileceğini ifade ettik. Yani şöyle sorabiliriz, PKK olmasaydı bu geçen 46 yılda neler olurdu? Kürdistan'da şimdi Kürtlerin ve Kürdistan'ın durumu ne olurdu? Böyle sorabiliriz soruyu ve bu temelde örneğin bir çözüm, bir tanım getirmeye çalışabiliriz. Gerçekten ne olurdu o zaman? Kürt’ün adı bile kalmazdı. Kürdistan ve Kürtlük tümden asimile olmuş, yok olmuş, tarihe karışmış bir konuma gelirdi. Bir ulusal kimlik olarak Kürtlük, bir toplumsal yapı olarak Kürt toplumu, tarihin en kadim toplumu ortadan kalkardı. Bu bir abartı değil. PKK'yi övmek için zorlanarak ifade edilen sözler değil. Bu, yaşanan gerçeklik. PKK'nin ortaya çıkış döneminde, Önder Apo'nun çıkış yaptığı dönemdeki Kürtleri, Kürdistan'ın durumunu da biliyoruz.
O döneme dönelim, hatırlayalım; gerçekten ne kadar örgütlüydü? Kürt toplumunun bir örgütlülüğü var mıydı? Kürtlük sahiplenilen bir değer mi, yoksa gizlenen, kaçılan, reddedilen, inkar edilen bir değer miydi? İkincisiydi, hem de sahipleri tarafından. Zaten egemen olan, sömürgeci, soykırımcı onu yok sayıyordu, hakaret ediyordu, yok etmek için her şeyi yapıyordu ama sahibi de o duruma getirilmişti. PKK bütün bunların hepsini tersine çevirdi. Kürt halkının tarihten gelen özelliklerini açığa çıkardı, onları yeniledi, değiştirdi. Özgürlükçü, demokratik komünal değerlerle daha güçlü buluşturdu ve gerçekten yeni bir Kürt toplumu ortaya çıkardı. Yeni bir Kürt kadını, Kürt genci, Kürt insanı yarattı. Özgür Kürt’ü, özgür Kürt toplumunu demokratik sistemi, yaşamı yarattı ve bunu kadın özgürlüğü temelinde yaptı. Toplumsal ekoloji temelinde yaptı. Özgür birey ve demokratik komün, yani paylaşımcı bir toplum, her türlü sömürüden, baskıdan uzak bir siyaset temelinde yaptı, demokratik siyaseti geliştirdi. Böyle bir toplumsal yapı, toplumsal değer ortaya çıkardı. Kürt’ü kendisiyle barışık hale getirdi. Kendisini sever hale getirdi, kendi kimliğine sahip çıkar hale getirdi. Kendi hakikatini coşkuyla, heyecanla yaşar hale getirdi ve bütün bunları yaparken de kimseye düşmanlık yapmadı. İşin önemli bir yanı da bu. Kürt’ü kendisiyle barışık kıldı, Kürt’ü kendini anlar hale getirdi. Kürt’ü kendine getirdi ama başkalarına düşman etmeden, onlarla kardeşçe, yan yana, birlikte, demokratik ulus çatı çatısı altında, demokratik konfederalizm sistemi içinde birlikte yaşayacak şekilde bir araya getirdi.
İşte Kürdistan'daki bütün gelişmeler, PKK'nin damgasını taşıyor. Kürtlük PKK ile var olmadı elbette. Tarihin en kadim toplumu. Tarih içinde oluşmuş bir kimlik, toplumsal kimlik, Kürt halkı böyle. Kürtler sadece PKK ile direnmediler. Yaşam tümüyle dirençtir. Hele hele Kürdistan'da yaşam, Mezopotamya'da yaşam, baştan sona bir direniş olayı. Dolayısıyla Kürtler her zaman direndiler ama son 50 yılın direnci PKK ile oldu. Son 50 yılda direnişe damgasını vuran, direnişi temsil eden, dolayısıyla direnişle yaratılan değerlerin hepsini ortaya çıkartan PKK oldu. Böyle bir sürece öncülük etti. Bu bakımdan da PKK, başta bir kişiyle somutlaştı. Önder Apo'nun duygularının, düşüncelerinin, ruhunun giderek sistemleşmesi, yaşama dönüşmesi oldu. Oradan bir gruba, oradan bir partiye dönüştü. Gerillalaştı, halklaştı. Yıllardır Kürt toplumu her yerde haykırıyor, “PKK halktır, halk burada” diye. Bir parti olmayı aştı aslında. Bir özgürlük hareketi, bir direniş hareketi olmayı da aştı. Bir halkın kültürü oldu, dili oldu, tarihi oldu, yaşam tarzı oldu, kimliği oldu. Geçmişini ve geleceğini temsil eden bir yapıya ulaştı. Böyle halklaşan, toplumsallaşan bir PKK gerçeği var ortada. Kendisini böyle bir parti ile ifadeye kavuşturan, tanımlayan, yaşama çeken, canlı kılan ve daha fazla mücadeleye yönelten bir toplum var. Bu toplum en güzel değerlerini PKK ile buluyor. Önder Apo ile buluyor. PKK ile de somutlaşıyor. İşte bütün bunlar dikkate alınırsa, PKK olmasaydı tabii Kürtlük ve Kürdistan adına hiçbir şey kalmayacaktı.
PKK ile birlikte Kürtlük ve Kürdistan var oldu, günümüze geldi ama PKK'nin yarattığı Kürtlük ve Kürdistan, başka ülkeye, başka topluma da benzemiyor. Apayrı bir toplum, apayrı bir ülke. Bugün gerçekten herkes için çekim merkezi. Özellikle Rojava... Ortadoğu'da en çok baskı, köleleştirme altında tutulan, kadınların yaşadığı alan deniliyordu bölge. Rojava Devrimi bir kadın devrimi oldu. Kadın özgürlük devrimi oldu. Kadın büyük bir öncülük etti, irade kazandı. Rojava, Fırat havzası en çok kimliğin iç içe olduğu çelişki ve çatışmaların iktidarcı, devletçi, zihniyet ve siyaset altında en çok geliştirildiği bir alandı. Şimdi bütün kimlikler bir arada demokratik konfederalizm çatısı altında, demokratik ulus bilinciyle kardeşçe yaşıyorlar. Hiçbir sorunları yok, hiçbir çelişki ve çatışmaları yok. Bunları çözüyorlar. En kısa zamanda bu hale geldi. Örnek bir konumda model oluyor. Demokratik toplum oluşuyor. İktidarsız ve devletsiz bir yaşam var 10-12 yıldır. Örnek bir yaşam... Dünyada benzeri olmayan bir yaşam oluyor şu an. Dolayısıyla da yeni yaşam arayışı içinde olan herkes için bir çekim merkezi. Böyle arayış dünyada çok, onlar da kendi arayışlarına cevabı Rojava'da buluyorlar. Ayrıca bir de bu Rojava'yı yaratan Apocu paradigmada buluyorlar.
DEMOKRATİK KONFEDERALİZM KAN GÖLÜNÜ ORTADAN KALDIRMA HAREKETİDİR
Orta Doğu gibi şiddet, çatışma, savaşın coğrafyasında PKK'nin öncülüğünde gelişen demokratik konfederalizm çözümü veya demokratik ulus modeli ne ifade ediyor? Halklar, inançlar ve ötekileştirilen topluluklar için bu model neden hayati önemde?
Orta Doğu, Kürdistan tarihsel olarak oluşmuş çok dilli, çok kültürlü, çok etnisiteli, çok dinli, mezhepli bir bölge. Toplumların çok somutlaştığı, çeşitli toplumsal kesimlerin çok fazla geliştiği, uzun bir tarihi süreç içerisinde şekillendiği bir alan. Toplumculuğun da doğal toplumun da en çok geliştiği, derinleştiği bir alan. İktidar ve devlet yapılanmasının da en çok geliştiği, şekillendiği en uzun süre hükmettiği bir alan. Böyle bir alanda demokratik konfederalizm, demokratik ulus neyi ifade ediyor? Bütün kimliklerin kendini özgürce örgütlemesini ve demokratik ulus bütünlüğüne, demokratik konfederalizm çatısına özgürce katılımını ifade ediyor. Bu bütünlük içinde kendi özgünlüğünü özgürce yaşamasını içeriyor. Kendi özgünlüğünü demokratik ulus çizgisinde, demokratik konfederalizm altında bütün kimlikler, dini kimlikler, mezhebi kimlikler, ulusal kimlikler, sosyal kimlikler, diğerinin özgürlüğünde görüyor. Varlığını diğerinin varlığında görüyor. Kendi yaşamını diğerinin yaşamında görüyor. Diğerinin yok edilmesinde görmüyor. Oysa dinci, milliyetçi, cinsiyetçi, bilimci, zihniyet yapıları, ideolojik kalıplar, bunları kendinde somutlaştıran liberalizm bunun tersini ifade ediyor, neyi ifade ediyor? Diğerlerinin yok edilmesinde kendisinin varlığını, diğerinin köleleştirilmesinde kendi özgürlüğünü sağlamaya çalışıyor, işte saldırıyorlar mesela. Dini olarak saldırıyorlar, mezhebi olarak saldırıyorlar, milliyetçi olarak saldırıyorlar. Sömürü için saldırıyorlar.
Yahudiler, Önder Apo değerlendirdi, İsrail saldırıyor, etrafını yok ederek kendini var etmeye çalışıyor. Etrafını köleleştirerek Yahudi özgür olacak sanıyor. Önder Apo dedi ki, olmaz! Gerçekten de olmaz yani. Diğerlerini yok ederek Yahudi var ve özgür olamaz. Hiç kimse olamaz. Ama bütün bu saydığımız zihniyet kalıpları, düşünce akımları doğru olarak ötekileştirme ve ötekini yok etme, baskı altına alma, köleleştirmede kendi geleceğini görüyor, onu doğru olarak kabul ediyor, öngörüyor. Bu da işte Orta Doğu'yu kan gölüne çeviriyor. Bu kadar dinsel, mezhepsel ayrımı, bu kadar etnisite ayrımı, bu kadar sosyal ayrım, çelişki; hepsi birbiriyle çatışırsa işte bir kördüğüm ortaya çıkıyor. Orta Doğu çıkmazı, kördüğümü oluşuyor. Her yönden çatışma gelişiyor, kan gölü oluşuyor, kan gölü ortaya çıkıyor. Orta Doğu'da bu kan gölünü ortaya. İşte demokratik ulus, demokratik konfederalizm bunları giderme hareketidir, ortadan kaldırma hareketidir. Kan gölünü ortadan kaldırma, bu çelişki ve çatışmaları sona erdirme hareketi.
Nasıl yapıyor? Zihniyet değişimiyle. Zihniyet devrimi önemli, ideolojik değişimle. 'Başkaları yok olsun, her şey benim olsun' anlayışının ruhi şekillenmesinin ortadan kaldırılmasını ifade ediyor. Demokratik, sosyalist, paylaşımcı, komünal yaşamı öngörüyor. Her şey benim olsun, demiyor. Her kişiyle paylaşmayı öngörüyor. Ben yaşayayım değil, herkes yaşasın diyor. Benim özgür olur olabilmem için herkes özgür olsun diyor. Özgürlüğü, demokratik siyaset yapısı altında geliştirmeyi, sağlamayı öngörüyor. Çözüm üreticidir. PKK zihniyeti, Önder Apo'nun yeni paradigma temelinde geliştirdiği demokratik, ulus ve demokratik konfederalizm kavramları taşırıldıkça toplumlara, çeşitli etnik yapılara, bölgede, dünyada, çok fazla etki yapıyor, çekim merkezi oluyor. Herkes için bir çıkış yolu, kurtuluş yolu haline geliyor. Egemen yapılar düşman, saldırıyorlar ama toplumlar mesela bir kurtuluş olarak görüyorlar. Orta Doğu'da devletler bu düşüncelerin yayılmasını engelliyorlar ama örneğin, dünyanın farklı uygun alanlarında daha fazla yayılma, daha çok etkilenme ortamı buluyor. Bu imkânlar değerlendirilirse çok hızlı gelişmelere yol açıyor. Yeni bir yaşam, yeni bir ilişki düzeni, yeni bir var oluş insanlık için. Yeni bir çağ, yeni bir tarih başlatıyor. Öyle dememiz gerekli. 5 bin yıllık erkek egemen iktidar ve devlet zihniyet ve sistemine 500 yıllık kapitalist modernitenin erkek egemen zihniyet ve sistemine karşı gerçekten de doğal toplumla uyuşan, doğayla barışan, insanlığın mutluluk içerisinde özgürce, kardeşçe yaşamasını öngören yeni bir yaşam çağını, yeni bir tarihsel süreci başlatmayı öngörüyor. Bu bakımdan da çok önemli, anlamlı oluyor. Çekim merkezi oluyor. Önemli gelişmelere şimdiden yol açtığı, daha fazla da yol açacağı açıkça görülüyor.
'PKK'DE KADIN BİR KOL DEĞİL, ÖNCÜ'
Kürdistan'da Önder Apo'nun felsefesi ve emekleri temelinde PKK, PAJK öncülüğünde bir kadın devrimi yaşanıyor. Bu devrimsel süreç nasıl gelişti, toplumda nasıl bir düzey açığa çıkardı? Bu sürecin bir kazanımı olan kadın özgürlük çizgisi sisteminin sürekli olarak devletlerin hedefinde olmasının nedenleri nedir?
Tarihsel olarak bu hususlar değerlendiriliyor, tartışılıyor. PKK'nin yeni paradigması, yeni PKK öncülüğünde Kürdistan'da gelişen mücadele, en önde kadın özgürlük çizgisi temelinde, kadın özgürlük devrimini tanımlaması, geliştirmesi çerçevesinde görülüyor, ele alınıyor, değerlendiriliyor. Bu, güncel olarak yaşanan bir durum.
Böyle bir noktaya nasıl gelindi? Tarihsel olarak Kürt toplumunu incelemek gerekli. Mezopotamya'da bu kadar kavga dövüş ortamında kendini var eden, ayakta tutan bir toplum hangi özellikler temelinde şekillendi? Bu soruya cevap aramak lazım. Bunun tarihsel nedenleri vardır. Toplumsal boyutları var. Tarihsel olarak Kürt toplum yapılanmasında, toplumsal yaşama kadının katılımında yaşananlar bugün açısından da önem arz ediyor. İktidar ve devlet sisteminin çok geliştiği bir toplum değil. Dikkat edelim, en az gelişen toplum. İktidarlaşmayı, devletleşmeyi gerçekleştirmemiş bir toplum, toplumsal kalmış. Bu da ne demektir? Kadın etkinliği demektir. Kadın özgürlüğü, öncülüğü demektir. Devletleşmek ve iktidarlaşmak erkek egemenliğini ifade ediyor, onun ürünüdür. Egemen erkek zihniyetinin siyasetinin ortaya çıkardığı bir sonuç. Dolayısıyla Kürt toplumu böyle olmadığına göre tarihsel olarak Kürt toplum yapılanmasının diğer toplumlarla birebir aynı olmadığını kabul etmemiz gerekli.
PKK'deki gelişime gelince. Önder Apo özgürlüğe tutkulu bir kişilik. Çocukluktan itibaren yani. Hareketi geliştirmesi de öyledir. Kürt varlığına ve özgürlüğüne dönük tutkusu bu kadar çalışmayı yarattı, bu kadar üretken kıldı, gelişme ortaya çıkarttı, öncülük etti. Bu kadar zorluklar yenen, engelleri aşan bir kişilik haline getirdi. Dolayısıyla aynı şey en çok ezilen, sömürülen, en erkenden köleleştirilmiş cins olarak kadın sorununda da kendini gösterdi. Ciddi yaklaştı en başta. Kürt gerçeğini anladıkça, kadın gerçeğini de anlamaya çalıştı ki, Kürt gerçeğini çözümledikçe kadını ona benzeterek çözümledi, birleştirdi. Kadın değerlendirmesi ve çözümlemesi böyle gelişti ve partileşmeye gidildiğinde tabii partileşmenin en temel bir gücü olarak kadın gücünü, özgürlüğe yürüyen, özgürlük için mücadele eden kadın gücünü gördü.
PKK kuruluş bildirisinin en güçlü çağrılarından birisi kadına yapıldı. Önder Apo hazırladı. Hâlâ okuyan herkesi etkileyecek güçlü bir çağrıdır. PKK ile birlikte her türlü köleliği yıkarak, her türlü egemenliğe karşı mücadele ederek, bunu özgür toplum, özgür Kürdistan'da yapmayı öngörerek yeni bir yaşamı yaratma çağrısı yaptı. Bu güçlü bir çağrıydı fakat zihniyet yapısı, ideolojik yapılanması, reel sosyalist sistem şeyinde olduğu için uzun süre siyasi, örgütsel alana geçildiğinde o anlayış, reel sosyalist anlayış PKK'de de çeşitli biçimlerde yaşandı. Ne oldu, neydi? Bir kol hareketi olarak görme, hareketin bir kol örgütlenmesi ve mücadele gücü olarak görme. Kadını özgürlük mücadelesinin esası, öncüsü değil de, yani işte destekçisi, yan bir kolu, içinde yer alanı olarak görme oldu ama ciddiye aldı kadın örgütlenmesi. 1980'lerin ortalarından itibaren gelişti. Avrupa'da gelişti, diğer alanlara yayıldı ama kadının katılımı daha grup aşamasındayken gerçekleşti PKK ye.
15 Ağustos Atılımı ile birlikte gerilla hareketi başlayınca, gerilla mücadelesinin sorunları ve onlara çözüm arama gündeme geldikçe mücadeledeki kadının konumu, yeri, önemi daha çok belirgin oldu. Kadın özgürlüğü sorununu, aile sorununu daha çok gündeme aldı Önder Apo ve daha fazla değerlendirdi. Dikkat edelim; 3’üncü Kongre’den sonra, Mahsum Korkmaz Akademisi'nin kuruluşuyla birlikte Önder Apo'nun teorik değerlendirmeleri gittikçe derinleşti. Çok yönlü oldu, birçok boyutta gelişti ama iki temel boyut oldu.
Bir, gerillada derinleşme,
İki, kadın özgürlüğünde derinleşme.
Bunlar birbirine paralel olarak geliştiler. Derinleştiler, tamamladılar, birbirlerini güçlendirdiler de. Gittikçe bunun toplumdaki etkisi çok oldu. Gerillaya katılım arttığı gibi '90'ların başından itibaren kadın öncülüğünde Ulusal Diriliş Devrimi, serhildan gelişti.
Bu, kadın özgürlük devriminin de başlangıcıydı aslında. Bunun içerisinde ne doğdu? Kadın özgürlük partisi olarak PAJK (Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi-Partiya Azadiya Jinên Kurdistan) doğdu. Kadın militanlığı gelişti, kadın gerillacılığı gelişti, günümüzde YJA-Star olarak somutluk kazandı. Bilinç, ideoloji, buna dayalı örgüt ve mücadele birbiriyle iç içe gelişti.
Yeni paradigmayla birlikte tabii paradigmanın temel bir boyutu olarak kadın özgürlüğünü esas aldı Önder Apo. Ekolojiyi, politik ahlaki toplumu ve kadın özgürlüğünü. Kendi paradigmasını üç temel boyutu olarak tanımladı. Kadın özgürlüğünü, kadın bilimi olarak jineoloji temelinde ele aldı ve çok yönlü çözümledi. Kürt kadını buna en zor alanlarda mücadele ederek, her türlü görevi üstlenerek, mücadeleye ülke ve ulus mücadelesine de öncülük etme sorumluluğunu, görevini üstlenerek sahip çıktı, katılım gösterdi. Böylece kadın kurtuluş ideolojisi, kadın özgürlük çizgisi, kadın özgürlük devrimi gündeme geldi. PAJK, KCK, YJA-Star örgütlülüğü temelinde. Yeni bir yaşam, yeni bir toplum yaratma, yeni bir devrim hareketi oldu. 21. yüzyılı, kadın özgürlük yüzyılı olarak tanımladı. Bunun sloganları gelişti. Dünyadaki kadın sorunuyla ilgili hareketleri de etkiledi bu gelişme. Feminist akımları, kadın hakları için, kadın üzerindeki baskıyı azaltmak için maddiyatçı eşitlik için mücadele eden akımların darlığını, yetersizliğini ortaya koydu. Onları da kadın özgürlük devrimine çekti.
Jin Jiyan Azadî ile -Önder Apo “sihirli formül” demişti-; gerçekten de bu sihirli formül bütün iktidar ve devlet sisteminin yaratıp toplumların üzerine yıktığı sorunlar için bir sihirli çözüm gücü, öncü güç oldu. Şimdi insanlık, Kürtçe yürüyor dedik. Kadın öncülüğünde yürüyor. Jin Jiyan Azadî devrimi ile yürüyor. Kadın özgürlük mücadelesi, devrimi böyle bir parça, bir kol değil, özgürlük mücadelesinin, özgür yaşamın öncülüğü oluyor. Toplumsal özgürlüğün temelini teşkil ediyor, öncülüğünü ifade ediyor. Erkek egemenliğini her bakımdan yıkıp değiştirmeyi öngörüyor.
EN BÜYÜK KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ, PKK MÜCADELESİDİR
Şimdi 25 Kasım var; kadın üzerindeki şiddete karşı mücadele günü, deniliyor. 26-27 Kasım da PKK'nin kuruluş kongresinin yapıldığı, parti bayramının olduğu gün. 25 Kasım da kadın üzerindeki şiddete karşı mücadele... PKK, 26-27 Kasım'ı kuruluş günü haline getirerek, yani kadın partisini ortaya çıkararak, kadın özgürlük devrimini ortaya çıkarak, kadın üzerindeki şiddete karşı mücadeleyi, kadın özgürlük devrimi haline getirerek cevap vermiş bulunuyor. Bunları birleştirmek lazım. 25 Kasım en iyi anlamını 26-27 Kasım PKK gerçeğinde buluyor. En büyük kadın özgürlük mücadelesi, PKK mücadelesidir. PKK kuruluşuyla temsilini bulan bir mücadele.
Bu şiddeti bazıları çok daraltıyorlar. Maddi şiddet, baskı halinde öngörüyorlar. Oysa öyle değil. PKK sadece görünen şiddete değil, görünmeyen, yaşama yedirilmiş, içselleştirilmiş, kadın üzerinde içselleştirilmiş erkek egemen şiddeti de açığa çıkararak, onlara karşı mücadele eden kadın özgürlük devrimini de öngörerek aslında erkek zihniyete, sisteme karşı kadın özgürlüğü ve kadın kimliği olarak eşitlik mücadelesini en güçlü bir biçimde yürüten hareket oluyor. Bu gerçek bugün kadınlar tarafından çok daha iyi görülüyor, anlaşılıyor. PAJK öncülüğünün anlamına daha fazla varıyor kadınlar. Önder Apo'nun geliştirdiği Jineoloji’yi daha derinden anlıyorlar. Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü amacıyla yürütülen küresel özgürlük hamlesine herkesten çok katılıyorlar. Sahip çıkıyorlar, öncülük ediyorlar. Çünkü gerçekten de Önder Apo'nun kadınlara en güçlü yoldaşlık yaptığını yaşamlarıyla, deneyimleriyle görüyorlar, anlıyorlar.
JİNEOLOJİ LİBERALİZMİN MASKESİNİ DÜŞÜRÜYOR
Bu, 21. yüzyılın temel devrimi olacak. Sonuç itibarıyla neden devletçi yapılar buna saldırıyor? Devlet ve iktidarı yaratan zihniyet ve siyaset sistemi en somut bir biçimde açığa çıkarıp teşhir eden kadın özgürlük devrimi oluyor. Devlet ve iktidar değil, ona yol açan hiyerarşiyi çözümlüyor. Dolayısıyla erkek egemenliğini devlet ve iktidardan daha öte bir çözümlemeye kavuşturuyor. Devletle iktidarın kaba görünüşü üstünden öteye yaşamın her alanına içselleştirilmiş erkek egemen zihniyet ve sistemi açığa çıkarıyor. Bu bakımdan da en çok kadından korkuyorlar. En fazla maskelerini kadın özgürlük bilinci devrimi mücadelesi düşürüyor. Erkek egemen zihniyet ve sistemi, iktidar ve devlet sistemini en fazla kadın özgürlük mücadelesi teşhir ediyor, onun vahşetini, onun kabul edilemezliğini, yaşanmazlığını en çok bu gösteriyor.
Dolayısıyla iktidar ve devlet güçleri korkuyor kadın özgürlük mücadelesinden. Yani doğal sonuç bu oluyor. Bunun için de saldırıyor. Eskiden işte bazı kadın hakları için yürütülen mücadeleler de böyle hiç yüzleri açığa çıkmıyordu. Hatta onu kendileri için kazanmaya da çalışıyorlardı. Liberalizm bunu çok yaptı. Hoşlarına da gidiyordu. Onun için kadını bir tehlike olarak görmüyorlardı. Tamamen etki ve egemenlik altına alınmış konumdaydılar ama şimdi Jineoloji temelinde gelişen kadın özgürlük devrimi bütün bunları parçalıyor, yok ediyor, ortadan kaldırıyor. Tam tersine maskeleri tümden düşürüyor. Bütün derinliğiyle gerçekleri açığa çıkarıyor. Bu nedenle de korkuyor, iktidar ve devlet sistemi. Kendi yıkımını görüyor, sonunu görüyor, ölümünü görüyor. Çünkü o erkek egemen ruh haline, zihniyete, duyguya, düşünceye dayandı. Kadın özgürlük devriminde bütün bunları kaybedeceğini görüyor. Yani bu bakımdan da artık eski şeyler değişmiştir. Şimdi en fazla kadını tehlike görüyor, düşman görüyor. En çok kadına saldırıyor, baskı yapıyor, tutukluyor. Tabii kadınlar da bu gerçeği herkesten daha iyi anlıyorlar, kendilerini buna göre eğitiyor, örgütlüyorlar. Kadın özgürlüğü temelinde bilinçlenen, örgütlenen erkekler bu gerçeği görüyorlar. Özgür kadın, özgürleşme çabasındaki erkek, birleşik olarak bu gerçeği çözümlüyor ve buna karşı daha etkili mücadele ediyor.
Ne yaparsa yapsın erkek egemen zihniyet ve siyaset, yine iktidar ve devlet sistemi, bu bilinçlenmeyi ve bunun yarattığı örgütlülüğü ve mücadeleyi yok edemeyecek. Tersine bu bilinç ve örgütlülük, gelişim, erkek egemen zihniyeti, siyaseti de iktidar ve devlet sistemini de yıkacak. 21. yüzyıla kadın özgürlüğü temelinde özgür ve demokratik toplumun yaşandığı bir yüzyıl hâline getirecek.
'ÖNDER APO'NUN ROLÜ BELİRLEYİCİLİK DÜZEYİNDE'
PKK'nin bir önderlik hareketi olduğunu söylüyorsunuz. Bu tanımdan anlaşılması gereken nedir? PKK'de önderlik gerçeği, Önder Apo'nun rolü nedir? Bu gerçeğe katılım nasıl olmalıdır?
PKK'nin önderlik hareketi olması, bir öncülüğüyle bağlantılı tabii. Öncü bir harekettir. Yani öyle sıradan bir hareket değil. Bir şeylere güç, destek veren bir hareket değil. Tam tersine var olanı, çözümleyen, analiz eden, eleştiren, olumlu yanlarını alan, olumsuz yanlarını reddeden yeni bir yaşam öngören bir hareket. Devrimci hareket, büyük bir değişim hareketi. Bunu büyük bir güçle yapıyor. Öncülük düzeyiyle yapıyor. Bu bakımdan tabii önderlik hareketi. Önde yürüyen bir hareket. Yol çizen bir hareket, yol gösteren bir hareket, yeni yaşamı, özgür yaşamı yaratan, onun yolunu, yöntemini ortaya çıkartan bir hareket. Yani önderlik hareketi olmasını görmemiz gerekli.
Diğer yandan PKK'nin doğuşunda, kuruluşunda, yürütülüşünde, her şeyinde Önder Apo'nun belirleyici katkısı var. Önder Apo'nun rolü belirleyicilik konumundadır. Diğer roller buna göre değişiyor. Daha çok katkı, ortalama katkı, az katkılar biçiminde, tabii engelleyenler de var. Bunları da katkı yapanlar olarak değerlendiremeyiz ama görmemiz lazım. Çünkü onlara karşı da mücadele ediliyor burada. Baştan itibaren Önder Apo'nun rolü belirleyicilik düzeyinde. Hareketin ilk sözcüğünden onun yaşam ölçülerinin yaratılmasından, düşüncesinden, teorisinden programına, strateji taktiklerine, her anının yönetimine, eğitimine kadroların yetiştirilmesine, partiye öncülük edilmesine, gerillanın yaratılmasına, halka öncülük edilmesine, her şeye en çok, en önde katılan, en çok emek harcayan, en büyük katkıyı sunan Önder Apo gerçeğidir.
PKK, öyle saldırılar karşısında toplumsal tepki hareketi olarak ortaya çıkmadı. PKK, çeşitli düşünce sahibi olan güçlerin gelip bir masa etrafında toplanarak tartışması, bazı ilkelerde anlaşıp kendine ortak bir yönetim oluşturarak bir parti kurması biçiminde şekillenmedi. Bu tür hareketler var, böyle partiler var. Tarih içerisinde Kürdistan'da da ortaya çıkmaya çalışmışlar ama PKK öyle değildi. Peki PKK nasıldır? Onlardan farkı ne? Şöyle: PKK baştan itibaren her şeyiyle Önder Apo'nun etrafında şekillenmiş, Önder Apo'ya katılma temelinde oluşmuş bir hareket. Yani hareketin bütün ölçülerini, ilkelerini, değerlerini Önder Apo belirledi, geliştirdi, yarattı. Başkaları da ona katılarak Önder Apo ile bütünleştiler. PKK'lileşmek, partiye katılmak, PKK olmak, Önder Apo'ya katılma, Önder Apo'ya etrafında şekillenme, örgütlenme olarak oluştu, yaşandı, gerçekleşti. Bu da PKK'nin önemli bir boyutu, önemli bir yanı, önemli bir özelliği. Önderlik boyutu olması bunu ifade ediyor. Önderliğe katılım nasıl olmalı? Bilinç ve inançla olur, dedi Önder Apo. Bazıları bilinçle, bazıları inançla katılıyorlar. Fakat en doğrusu ikisiyle birlikte katılmaktır, dedi. Bilinç ve inanca dayalı olarak katılmaktır. Benim gerçeğime, hakikate böyle varılır, diye tanımladı. Mazlumlar, Hayriler böyle katıldılar ve her zaman doğruyu yaptılar ve başarılı bir partili oldular diye de ifade etti. Şimdi bilinç, Önderlik gerçeğini anlamayı ifade ediyor. Tabii inanç, bunun doğruluğuna iman edercesine katılmayı, bağlanmayı ifade ediyor. Başka doğru aramayacaksın. Senin doğrun Önder Apo'nun yaşamıyla, düşünceleriyle, tarzıyla ortaya koyduğu gerçekler olacak. Bir de sadece bunları doğru görmek yetmiyor, görürsün ama uygulayanı olamayabilirsin, o zaman iyi bir devrimci, iyi bir yurtsever olamazsın, iyi bir katılım yapamazsın, iyi bir militan ya da yurtsever olabilmek, doğru katılım yapabilmek için başarıyla uygulayıcı olman lazım, başarıyla uygulayabilmek için de anlamak gerekiyor, bilmek gerekiyor. Bilinç lazım yani.
Bilerek, anlayarak ve inanarak katılmak doğru katılımdır, en başarılı devrimciliği ve yurtseverliği ortaya çıkarır. Biz de katılımları sorguluyoruz. Her zaman sorguladık. Geçmişte de, şimdi de bu dönemde de özellikle yeni paradigma temelinde PKK'ye katılımı, Önderlik gerçeğine katılımı daha çok sorguluyoruz. Yani kendimize göre uydurduğumuz şeyler çok. En çok konuşulan da duygusal katılım. Ben duygularla katıldım. Böyle olmaz. Öyle bir katılım yok PKK'ye. Tersine bilince ve örgüte dönüştürülmeyen duyguyu çok tehlikeli buldu Önder Apo. Duygunun gücü, bilinç ve örgütle bütünleştiğinde ortaya çıkar, yenilmez bir güç olur ama bilinç ve örgütle birleşmezse, eyleme bu temelde dönüşmezse o zaman büyük tehlikelere yol açabilir, fanatizmi ortaya çıkarabilir. O nedenle bu duygusal katılımlar, tesadüfen katılımlar, PKK'ye adım atmak, önderliği bulmak için iyi olarak görülebilir. Bir başlangıç olarak ama onu hemen değiştirmek lazım, açmak gerekiyor. Önderliği doğru anlamak, partiyi doğru anlamak, bilinç ve inanç temelinde bunlara doğru ve yeterli katılımı yaparak, bu duygusal katılım denen şeyin yetersizliğini, zarar vericiliğini aşmak, ortadan kaldırmak gerekli.
PKK NASIL YENİLMEZ OLDU?
PKK bugüne kadar sadece NATO'nun en büyük ikinci ordusu olan Türk ordusu ile değil, aslında NATO gladyosuyla savaştı. Buna karşı devletler bile ayakta kalamazken PKK her geçen yıl daha da güçlenerek bugüne nasıl gelebildi? PKK'yi bu anlamda yenilmez kılan özellikler nelerdir?
Evet, iyi bir tanımlama, iyi ifade ediyor soru. Gerçekten de PKK'nin gücünü ortaya koyuyor. Nasıl bir savaş verdiğini, kimlere karşı savaş verdiğini ifade ediyor. Bu güçlere karşı nasıl savaş verebildi? Savaş verme cesaretini, gücünü nereden buldu? Bir de böyle bir güç güce karşı savaşırken nasıl ayakta kaldı, neden yenilip ezilmedi?
Özellikle 26 senedir bu saldırı uluslararası komplo düzeyinde yürütülüyor. Doğrudan Önder Apo'yu hedefliyor. Doğrudan kapitalist küresel hegemonya bunu planlıyor, örgütlüyor ve yürütüyor. Başlangıcı neyse şimdi de öyle. Hiç bu konuda bir değişiklik de ortaya çıkmış değil. Öyle sıradan bir saldırı değil. Tabii öyle Türk ordusuyla ya da TC devletinin özel savaş sistemiyle, MİT'iyle, istihbaratıyla yürütülen saldırılara karşı direnen değil. Baştan itibaren, giderek daha artan ve öne çıkan bir temelde NATO sistemiyle, Gladyo’suyla, aslında onun ötesinde iktidar ve devlet sistemiyle, erkek egemen zihniyet ve sistemle mücadele eden savaşan bir gerçekliği var PKK'nin. Ruhsal, mücadele, duygusal mücadele, ideolojik mücadele, vicdani mücadele, ahlak mücadelesi, kültür mücadelesi, edebiyat mücadelesi bunlar. Bunlar da en az savaş kadar, siyasi mücadele kadar, toplumsal eylem kadar büyük bir mücadeleyi ifade ediyorlar. Hatta ondan da daha fazlası. Bunları ne ile yapıyor PKK, nasıl ayakta kaldı? Yani özü şu, birçok boyutta değerlendirilebilir. Öz gücü esas aldı, öz güce dayandı, insana dayandı, bilinçlenen, örgütlenen insana, kadına, gence, emekçiye dayandı, işçiye dayandı. Adını işçi partisi koydu zaten.
Nasıl bu kadar bir öz güç hareketi oldu? Bu da Önder Apo'nun yaşama yaklaşımıyla, yaşam anlayışıyla bağlantılı tabii. Fakat Kürdistan'daki durumla da insan bağlantılandırabilir. Nasıl? Kürdistan'da başka çare de yoktu. Yani başkasından destek alacak durum yoktu. İşbirlikçilik yapacak durum yok çok fazla. İşbirlikçiliğe soyunanlar en değme ajanlardan daha tehlikeli oluyorlar. Hiçbir şey bulamıyorlar. Kendilerini bir şey kazanacak şekilde bile kullandırtamıyorlar. Böyle bir konumda işte. Kapitalist sistemin küresel egemenlik yapısı tarafından yok sayılan ve yok edilen bir toplum ve ülke. Burada kimden destek alacaksın? Herkes bu sistemin içinde ve sana karşı egemen olan iktidar ve devlet sistemi. Alternatif olduğunu söyleyen Sovyetler Birliği vardı. Onlar da sahip çıkmadılar. Zaten Kürt Özgürlük Mücadelesi, PKK'nin yapılanması giderek geliştikçe Sovyetler Birliği geriledi, ideolojik çelişkileri temelinde de çözüldü, çöktü. Herhangi bir dayanak kalmadı. Bu gerçeği baştan itibaren Önder Apo çok iyi gördü. Tarih bilinci bu konuda çok güçlüydü. Tarihin derslerini iyi çıkardı. Yani işte 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki direnişlerin durumunu 19. yüzyıldaki direnişlerin sonuçlarını, neden bu direnişlerin yenildiğini, ezildiğini, başarılı olamadığını hep sorguladı ve doğru sorguladı, iyi dersler çıkardı.
Şunu gördü; öz gücüne güveneceksin, kendi gücüne fakat bu yetmiyor tabii, öz gücüne güvenmek yetmiyor. Öz gücünü esas alacaksın, bir de kendine güveneceksin, insana güveneceksin, insanın gücüne güveneceksin. Bilinçlenen, eğitilen, örgütlenen insanın en büyük güç olduğuna inanacaksın. Teknik tabii güçtür, silah güçtür, para güçtür ama en büyük güç, bilinçli ve örgütlü insandır. Büyük mücadele gücü Apocu militan, fedai militandır, fedaileşmektir, PKK kadrosudur. Nasıl tanımladı Önder Apo bunu? Örgütlü ve eylemli kılınmış hakikat, dedi. İnsanın bu duruma getirilmesi en büyük güç işte. Onu engelleyecek hiçbir güç yok. Bu bir abartı değil, kanıtlamamıza da gerek yok. İşte TUSAŞ eylemi. Asya Ali ve Rojger Hêlîn gerçeği. Yerli mal diyorlar ama öyle değildir; 40 ülkeden, devletten aldıklarıyla birlikte en çok korudukları, en çok güvenlik altına aldıkları yer paramparça oldu. Hiçbir şey engelleyemedi o devrimci militanlığı. PKK'nin gücü buradan geliyor. Böyle bir militanı nasıl ortaya çıkarıyor peki? Yaşamı çözümleyerek çıkarıyor. Önder Apo'nun gücünü burada görmek lazım, ikna ediciliğini görmek lazım, çözümleyiciliğini görmek lazım. Samimiyetini, tutarlılığını görmek lazım. Yeni yaşam sunuyor. Bu yaşamın özelliklerini ortaya koyuyor ve insanca yaşam diyor. Bu temelde insanı duygularıyla, düşünce yapısıyla, ruhuyla yeniden şekillendiriyor, eğitiyor, yeni özgür insanı, bilinçli, örgütlü insanı ortaya çıkarıyor. Bu, Önder Apo'nun hakikati açıklama, yaşamı çözümleme gücünde yatıyor. Gerçekleri, doğruları bu düzeyde ortaya koyuyor. Hile yok, haram yok, yanlış yok. Başkalarını değerlendirmiyor. Yaşanan somutu çözümlüyor. Her şeyi net olarak ortaya koyuyor, gösteriyor. İnsanları ikna ediyor, eğitiyor. Böyle bir gücü de o çıkarıyor. PKK'yi yenilmez kılan güç bu fedai militanlıktır, onu yaratan bilinçtir, paradigmadır, Apocu çizgidir, demokratik uygarlık çizgisi, demokratik modernite kuramı. Bu gerçeklik esas alındıkça herkes bilmeli, PKK'yi kimse yenemez, PKK yenilmezliğini sürdürür hep. Şimdiye kadar öyle oldu. Bundan sonra da böyle olacak. İşin sırrını aslında burada görmek ve anlamak herhâlde en doğrusu.
HERKES YANILIRKEN ÖNDER APO ÖZ GÜCE GÜVENDİ VE KAZANDI
PKK'yi diğer ulusal kurtuluş hareketlerinden ve Kürt partilerinden ayıran yönler ya da bir başka tanımla PKK'nin sırrı, tılsımı nedir? Nasıl süreklileştirip günümüze kadar geldi ve bugün herkesin kabul ettiği bir özne, ideolojik, siyasi, askeri ve toplumsal bir realite olabildi?
Buna kısmen değindik, yani ipuçları vardı. PKK'yi diğer örgütlerden, Kürt partilerinden ayıran çok şey vardır tabii. Onun özgünlükleri üzerinde durduk. Kürt gerçeğini, realitesini, Kürdistan gerçeğini tanımlaması, tanıması, çözümlemesiyle, düşüncesiyle farklılaştı. Bir de Kürt varlığına ve özgürlüğüne bağlılığıyla farklılaştı. Önder Apo, kendimi Kürt halkının varlığıyla, Kürtlerin özgür varlığını da kendi varlığımla en üst düzeyde birleştirmeyi başaramasaydım bu gelişmelerin hiçbirisini yaratamazdım, dedi. Kürt yurtseverliği, özgürlükçülüğü tutku düzeyindedir öyle. Maddi kazanmak, maddi kazanç için değil, memur olmak için değil ya da adım sanım duyulsun diye değil. Bu işi kendisi için bir yaşam alanı olarak daha güzel, maddi yaşam alanı olarak görmedi. Diğer örgütler, Kürt örgütleri öyleydiler aslında. Memur gibi yaşıyorlardı. Biraz devleti tehdit edip ondan daha fazla memurluk almak istiyorlardı. Kürdistan'ın, Kürt toplumunun sömürüsünden biraz da bize daha pay verin, diyorlardı. Kendilerini o temelde yaşatıyorlardı ve memur gibiydiler. Sistemden kopmuyorlardı. Sistemin içinde yaşamayı öngörüyorlardı. Dolayısıyla da Kürtçülükleri, yurtseverlikleri, sözde devrimcilikleri, sosyalistlikleri hep kendi bireysel yaşamlarını geliştirmeye, biraz yer tutmaya götürüyordu ya da zayıf, güçsüz kalıyorlardı. Çok güçlü, iradeli, iddialı değillerdi. Dıştan beklentilik çoktu. Kendi yarattıklarına, geliştirdiklerine güvenmek yerine böyle kof bir Kürtçülük, milliyetçilik anlamında. Maddiyatçı bir devrimcilik vardı yani. Dolayısıyla sosyalist sistemle, liberalizmle bu temelde ilişkilendiler. Kürt gerçeğini kendi çıkarları temelinde değerlendirdiler. Dolayısıyla da sistemden kopamadılar. Sistemle hep uzlaşma arayışı içinde kaldılar, reformist oldular. Sistemle etkili mücadeleyi öngöremediler. Çelişkiye düştüklerinde, çatışma içine girdiklerinde hemen yok oldular. Çünkü sistemin denetimindeydiler. Her koşulda sömürgeci, soykırımcı, zihniyet ve sisteme karşı mücadele edecek bir yapıları yoktu.
PKK baştan itibaren böyle olmadı, bunları eleştirdi. Reformizm olarak eleştirdi, teslimiyetçilik olarak eleştirdi. Milliyetçilik olarak eleştirdi, ilkel milliyetçilik, dedi. Reformist milliyetçilik, dedi. Küçük burjuva milliyetçiliği, dedi. Burjuva milliyetçiliği, dedi. Birçok kavramla ama yoğun bir biçimde eleştirdi. Bu eleştiriler temelinde hem kendine ait olan anlayışı, çizgiyi oluşturdu hem de kendini bu temelde eğiterek onlara göre kendisini şekillendirdi. Onlar gibi olmadı. Biraz koşullar değişip saldırılar arttığında denetimde olanlar yok olup gittiler. Kendi yaklaşımları ve tarzları nedeniyle tasfiye oldukları halde PKK'yi sorumlu tutmaya çalıştılar. Yanılgıları bir de o düzeydeydi, hâlbuki gerçekle bir alakası yoktu bunun. Kürdistan koşullarını doğru çözümlemediler, Kürt özgürlüğüne doğru bağlanmadılar. Kendilerini her koşulda özgürlük mücadelesi yürütecek bir tarzla eğitip örgütlemediler. Sömürgeci soykırımcı denetimin dışına hiç çıkamadılar. Denetim altında olanlar da kısa sürede yok oldular.
Diğer yandan diğer güçler, örgütler tasfiye oluyorlar. gelişmelerde PKK hep kendini korudu. Çünkü değişime, dönüşüme açıktı. Önde Apo yaşanan dogmatizmi eleştirdi. Öz eleştiri de verdi. Biz de bu dogmatizmden etkilendik, dedi. Fakat şunu bilmek lazım, yine de. 20. yüzyılda en az dogmatik olan, sürece en yaratıcı yaklaşan kişilik Önder Apo'ydu. Mücadeleyle geliştikçe bu durumu daha da derinleştirdi. Yaratıcılığını daha çok arttırdı. Değişim dönüşümü sürekli bildi, kendisini yenilemeyi öngördü. Hep var olanı, tekrarlayan, ezberlediği bazı şeyleri sürekli söyleyen ve yaptıklarını tekrar tekrar yapan değil de yenilik arayan oldu. Arayışçı özelliği yok olmadı hiç. Gittikçe hep derinleşti. Yenilikçiliği derinleşti, korkmadı, çekinmedi, değişimden, dönüşümden, yenilikten. Dolayısıyla da her koşulda yeni şeyler ortaya çıktıkça kendisini ona göre göre değiştirdi, dönüştürdü, hazırladı, güç yarattı, eğitti, yapılandırdı. İdeolojik gruptu, sözlü propaganda yapıyordu, Türkiye'de, Ankara'da. Örneğin orayı bırakıp Kürdistan'a gelebildi. Sözlü propaganda yaparken yazılı propagandaya da geçebildi. Oradan 12 Eylül faşist askeri darbesi gelince silah alıp savaşa geçebildi. 15 Ağustos Atılımı'nı geliştirdi. Hiç kimsenin cüret ve cesaret edemeyeceği bir biçimde. Oradan sorunlar ve zorluklar çıkınca onların çözüm yollarını aradı. Kadın özgürlük devrimini ortaya çıkardı, ulusal diriliş devrimini gerçekleştirdi. Giderek paradigma değişimine kadar götürdü bunu.
Paradigma değişimi bir anda ortaya çıkmadı ki. Önder Apo'da değişim, gelişme, yenilenme sadece paradigma değişimiyle olmadı ki. Süreç boyunca her zaman adım adım, değişimler, gelişmeler vardır. Uluslararası komploya karşı paradigma değişimi ise köklü bir öz eleştiri, köklü bir yenilenme ve değişimi öngördü aslında. PKK'nin gücü, yenilmezliği bir de burada yatıyor. Değişimciliğinde. Önder Apo dedi ki benim en temel karakterim değişimciliğim. Mücadeleciliği de karakteri tabii. Bir şeyi savunma gücü, ısrarla savunma, yaratma gücü de karakteridir. Ondan asla vazgeçmez. Onun için dedi, ben başlarken bir şeye kimse anlamaz, çok bir iddiam olmaz çünkü imkanım yok ama sonu çok heybetli olur, dedi. Büyük şeyler çıkarır, büyük şeyler yaratır, yeni gelişmeler ortaya çıkarırım, dedi. Onu bu kadar saldırı karşısında mücadeleci kılan, mücadele etme gücüne erdiren gerçeklik, realite bu. Dikkat edelim, uluslararası komplo oldu, imha etmek istediler, başaramadılar. Ardından İmralı işkence, tecrit ve soykırım sisteminin içine koydular. Dediler ki bitti artık... PKK'nin 6 ay ömrü kalmadı, dediler. Hiç kimse inanmıyordu, burada da mücadele olur, burada yeni şeyler yaratılır diye. Önder Apo kendine inandı, kendine güvendi. Öz gücüne güvendi, örgütten ve halktan kendisini takip etmelerini istedi. Hareketimizin, halkımızın yaptığı tek iyilik Önderliğin bu çağrısına olumlu cevap verdi. O da denedi tabii, Önderlik başarılı oldukça bağlandı. Olmasaydı yapmazdı da yani. Başarılı olan önderlik oldu. Neyle oldu, nasıl yarattı? Herkesin yanıldığı yerde Önderlik başarı ortaya çıkardı. Demek ki normal, olağan bir durum değil, Önderlikten söz ediyoruz. Hem de zorlukları yenme önderliği, engelleri aşma önderliği, sıfırdan başlayarak yeni şeyler yaratma önderliği, her şeyi kendi öz gücüyle yaratma önderliği. Önder Apo'nun önder özelliklerini tabii bütün boyutlarıyla görmek, anlamak lazım.
İşte PKK'yi güç sahibi kılan, yenilmez kılan aslında bu özelliğidir. Önderlik bütün şeyleri böyle yıktı geçti. Kürdistan'da hiçbir çıkış 50 yılı aşan süre kesintisiz önderlik yapamadı. Uluslararası Komplo saldırısına rağmen Önder Apo önderlik yürüyüşünde kesinti yarattırmadı. Dünyada da benzeri yoktur. Bu kadar uzun süreli bir mücadele etme gücünü gösterdi. Önderliği anlayıp özümsediği, ona göre kendini örgütlediği ve eyleme geçtiği oranda da PKK başarı kazanıyor. Artık ne kadar pratikleştiriyorsa başarısı o kadardır. Ne kadar anlıyorsa da o kadar pratikleştiriyor. Bu konuda eleştiriler var, öz eleştiriler var. Yetersizlik çok fazla, onu da görmemiz lazım. Demek ki yani sırrı gerçekten de bu yaratıcı güçte, yenilikçi güçte, değişim gücünde. Kendini değiştiremeyen, eskiyi tekrarlayan şey PKK'de bile olsa başarı kazanamıyor.
DEVAM EDECEK...