Karayılan: Kandil'e girmek kolay değil

Erdoğan'ın Kandil'i seçim propagandası olarak kullandığını belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, "Erdoğan’ın şerefi varsa Kandil’e gelsin. Kandil’e gelmek kolay değil" dedi.

Stêrk TV’deki Bernameya Taybet programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan "Şu anda gündemde 24 Haziran seçimleri var. Erdoğan bu seçimleri kazanmak için 'Kürt sorununda başarılıyım, Kürtleri öldürüyorum, böylelikle Türkiye’yi büyüteceğim' propagandalarıyla sonuç almak istiyor" dedi.

Programın ilk bölümünde Karayılan Kandil, Güney Kürdistanı işgal girişimlerini ve 24 Haziran seçimlerine ilişkin konuştu.

Kandile ve Şengal'e girmenin Türk devletinin dediği gibi kolay olmayacağını söyleyen Karayılan, "İsteyen buyursun Kandil’e gelsin. Bununla seçim propagandası yapmak istiyorlar. Gelmezlerse eğer şerefsizdiler" dedi. Gündemin bir diğer önemli konularından olan, PKK’nin elindeki esir askerlere ve en son Suruç’ta yaşanan katliamlara dikkat çeken Karayılan, "Halkımızın gözü arkada kalmasın kimsenin ahı yerde kalmayacaktır" diye konuştu.

TÜRK DEVLETİNİN AMACI GÜNEY KÜRDİSTAN'I İŞGAL ETMEK

Kürt halkının Ramazan Bayramı'nı kutlayan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan'ın Stêrk Tv programındaki değerlendirmeleri şöyle:

"İşgalci Türk devletinin projesinde Güney Kürdistan’ı işgal var. Kürdistan Özgürlük Hareketini tasfiye etme konseptlerinde Güney Kürdistan işgali vardır. Buna bağlı olarak Kandil birinci derecede hedeftir. Kandil bir anlamda hareketimizin temel bir üst alanıdır ve ayrıca Güney Kürdistan’da stratejik bir bölgedir. Genel olarak böyle bir amaçları var. Saldırı ve işgalle PKK’yi Güney Kürdistan’dan çıkarmak, Güney üzerinde baskı oluşturarak Kerkük’ü Güney'den koparmak ve yine Güney üzerinde kendilerini bir güç haline getirerek Güney siyasetini sıkıştırarak kontrol altına almak istiyorlar. Asıl amaçları budur. Bunun seçimle bir alakası yoktur. Bu Türk devletinin yeni projesidir. AKP ve MHP iktidarının projesidir.

KANDİL'E GELECEKLERSE NE İLE KARŞI KARŞIYA KALACAKLARINI BİLİYORLAR MI?

Şu anda gündemde 24 Haziran seçimleri var. Erdoğan bu seçimleri kazanmak için 'Kürt sorununda başarılıyım, Kürtleri öldürüyorum, böylelikle Türkiye’yi büyüteceğim' propagandalarıyla sonuç almak istiyor. Sıradan, ulusal duygulara sahip Türk halkından böylelikle oy toplamak istiyor. Kürtlere karşı savaş propagandasına önem veriyorlar.

Bu çerçevede Kandil’e gideceklerini, Kandil’e bayrak asacaklarını, oradan Şengal’e ve Maxmur’a gideceklerini söylüyorlar. Sanki nereye gitmek istiyorlarsa oraya girebilirlermiş gibi gösteriyorlar. Fakat hakikat böyle değildir. Türk devletini iyi tanıyoruz. Askeri anlamda güçlerinin ne kadar olduğunu biliyoruz. Şu anda propaganda yapıyorlar sanki Kandile girecekler. Eğer Kandil’e gireceklerse ne ile karşı karşıya kalacaklarını biliyorlar mı? Kandil’e gelmek böyle kolay değil.

GÜNEY KÜRDİSTAN GÜÇLERİ YARDIM ETMEZSE TÜRK ORDUSU HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZ

Her şeyden önce Türkiye devleti tek başına bizimle baş edemez. 35 yıllık tecrübede bu gerçeklik ortaya çıktı. Geniş bir operasyonla sonuç almak istiyorlarsa yanlarına birilerini almak zorundalar. Bazı Kürtlerin onların yanında olması gerekir. Mesela Efrîn’de yanlarında Arap çeteleri vardı. Türk ordusu böyledir yedek güç olmayınca fazla savaş yeteneği gösteremiyorlar.

Yani Güney Kürdistan güçleri yardım etmezlerse Türk ordusu hiçbir şey yapamaz. Eğer yardım ederlerse -ki bunu istemeyiz- zamanında yapmışlardı yine de sonuç alamazlar. Her şeyden önce şunu söyleyebilirim; Kandil'e saldırı büyük bir savaşı kendisiyle getirecektir ve bu savaş o kadar kolay olmayacaktır. Bunun için Türk devletinin bölgedeki bazı güçleriyle ittifak yapması gerekir. Belki bu şekilde saldırabilirler fakat bizim büyük bir savaş verip devasa bir direnişi göstereceğimiz kesindir.

GELMEZLERSE ŞEREFSİZLER

Hep Kandil’e gireceğiz diyorlar fakat Kandil’e veya Şengal’e girmek o kadar kolay değildir. Seçim için propaganda yapıyorlar, kendilerini güçlü göstermeye çalışıyorlar. Erdoğan operasyon yapıyorum, PKK’yi bitiriyorum, Türkiye üzerindeki tehlikeleri tasfiye ediyorum diyerek büyük yalan söylüyor. Eğer Kandil’e gireceklerse buyursunlar gelsinler. Ama yalan söylüyorlar. Gelmezlerse şerefsizdirler. Erdoğan’ın şerefi varsa Kandil’e gelsin. O kadar propaganda yapıyorlar gelsinler eğer gelmezlerse tekrar söylüyorum şerefsizdirler. Kandil’e gelmek kolay mı? Bunu propaganda konusu yapıyorlar.

Her gün bombaladıklarını söylüyorlar. Dünyada çok az lider var ki ölümle öldürmeyle propaganda yapıyor. Sözde vatandaşı olan bir halkın insanlarını öldürmeyle yani Kürt halkının evlatlarının katledilip öldürülmesi üzerinden her gün sahnelerde toplum önünde propaganda yapıyorlar. Her gün bu kadar kişiyi öldürdük diyerek övünüyor ve propaganda yapıyor. Bununla sonuca gitmek istiyor. Bu Erdoğan’ın ırkçılığının ve şovenizminin vardığı düzeyi gösteriyor. Ancak bununla sonuca gidemeyecekler ve bizimle baş edemezler eğer kendilerine güveniyorlarsa buyursunlar gelsinler.

KANDİL'DE TEK BİR GERİLLANIN BURNU BİLE KANAMAMIŞTIR

Türk devletinin her gün operasyon yapıyoruz ve gerilla kayıpları var söylemlerine karşı şunu belirtmek istiyorum. Başta genel kamuoyu, Kürt halkı ve Türkiye halkları şunu iyi bilmelidirler bu propagandalar doğru değildir. 12 Haziran’da Kandil’de geniş çaplı bir hava operasyonu düzenlediler ve 14 yer hedef alındı. Yine 15 Haziran’da saat 20.00’dan 20.50’ye kadar Dola Şehidan ve etrafını bombaladılar fakat bu saldırılarda kaybımız yoktur. Tek bir arkadaşımızın burnu bile kanamamıştır.

Erdoğan’ın kendisi 15 Haziran saldırısı için 'Toplantı halindeyken onları vurduk 35 gerillayı öldürdük' diyor. 12 Haziran’daki saldırı içinse biri sorumlu olmak üzere 26 gerillayı öldürdüklerini söylüyorlar. Bunların hiçbirinin gerçekle alakası yoktur, yalandır. Bazı hava saldırılarında kayıp verebiliyoruz ama şu anda Kandil’de herhangi bir kaybımız yoktur. Herhalde Erdoğan talimat veriyor hava saldırısı yapın diyor, keşif uçakları dönüp dolaşıyor hiçbir ize rastlamayınca rastgele araziyi bombalıyorlar. Halkımızın bağ ve bahçeleri zarar görüyor.

KANDİL'DE ŞİMDİYE KADAR HİÇBİR KAYBIMIZ OLMADI

Bu hafta içinde 93 gerillayı tasfiye ettik diyorlar bu söylemler doğru değildir. Bu günlerde bu propagandaları şişiriyorlar ve yalanlarını abartıyorlar. Bu hafta içerisinde kayıplarımız var ama Kandil’de hiçbir kaybımız yoktur, hatta Medya Savunma alanlarında kaybımız yoktur. Bugün bile Avaşin, Zap ve Basyan bölgelerinde hava saldırıları olmuş daha tekmil sonuçları ulaşmamış, doğru hava saldırıları yapılıyor ama her saldırıda kayıp verilmiyor.

Bazı alanlarda kaybımız oldu örneğin Besta’da ayın 8’inde operasyon oldu ve ayın 10’na kadar sürdü. Besta, Herekol, Piro ve Ramuran hattında 2-3 gün boyunca gerillalar ve Türk ordusu arasında ciddi bir savaş yaşandı. TSK önce bir ölü ve 4 yaralısını açıkladı, daha sonra bir komutanın da bu savaşta öldüğünü açıkladılar ama ölüleri çoktur bizim de şehitlerimiz var bugün veya yarın bu şehitlerin kimlik bilgilerini kamuoyuna açıklayacağız. Şehit verdiğimizde kamuoyuna açıklamak durumundayız. Ama Kandil’de herhangi bir kaybımız yoktur. Yaptıkları hava saldırıları da çoğunlukla sonuçsuz kalıyor.

KANDİL'İN BOŞALTILDIĞINI DÜŞÜNENLER BUYURSUN GELSİN

Kandil Güney Kürdistan’da stratejik ve kadim bir yerdir. Bugünlerde Kandil boşaltılmış, boşaltılmamış gibi bir tartışma yapıyorlar. Gerilla orayı boşaltmamıştır, yine değerli Kandil halkımız 20 yıldır Türk devletinin saldırılarına karşı direniyor, köylerini ve evlerini boşaltmıyor. İnanıyorum ki Güney Kürdistan’da Türk devletinin hakikatini en iyi anlayan halk Kandil halkıdır.

Onlara karşı hep saygı ve sevgimiz var. Hiç kimse Kandil’i boşaltmamıştır. Eğer örgüt olarak bizi kast ediyorlarsa biz Kandil’i boşaltmadık ve onları bekliyoruz. Kandil’i boşaltma yok, Kandil’de tedbir alma var. Gerçeklik budur. Kandil’in Kürdistan tarihinde ve günümüzde bir anlamı var direniş kalesidir ve Kandil’i bırakmak kolay değil. Böyle bir şey yok bu bir propagandadır. Veyahut orada savaşılacak kimse yok anlamında Kandil boşaltılmış diyor olabilirler. Öyle değil. Çok fazla ayrıntılara girmek istemiyorum sadece şunu söyleyeceğim Kandil’de ne olduğunu bilmek isteyen buyursun Kandil’e gelsin.

KÜRDÜN VARLIĞINI TEHDİT OLARAK GÖRÜYORLAR

Kimseyi tehdit etmek veyahut kendimizi övelim diye bunları söylemiyorum Lêlîkan örneği var. Belki Türk basını bu gerçeği saklıyor ve kamuoyu bizim açıklamalarımızdan emin olmayabilirler ama gerçekte Lêlîkan, Xakurkê bölgesinde iki buçuk aydır Türk işgalciliğine karşı büyük bir direniş var. Türk ordusu orada perişan olmuş durumda. Gerilla her gün onları vuruyor ve her gün Xakurkê’den cenaze çıkıyor. Eğer Kandil’e gelirlerse ne olacağını daha öncede söyledim Lêlîkan’dan kat be kat daha fazla cenazeleri olacak. Kandil’in boşaltıldığı propagandaları tamamen yalandır.

Canlı kalkanlar olarak Kandil’e gelen gençleri selamlıyor ve başarılar diliyorum. Türk devletinin saldırılarına karşı Güney Kürdistan’dan daha büyük tepkiler bekliyorduk. Yine bu durumun farkına varan insanlarımız ve bunu tehlike olarak görenler Türk işgalciliğine karşı bir duruş sergiliyorlar. Hem Güney siyasetçileri, sivil toplum kuruluşları ve hem de Güney gençliği bir tavır sergiliyorlar ama bu tavır henüz işgalci projeye cevap olabilecek nitelikte değildir. Güney Kürdistan üzerinde ciddi bir tehdit var bu tehdit PKK değildir. Faşist Türk işgalciliği Kürdün varlığını ve statüsünü kendisi için bir tehdit unsuru olarak görüyor. Gelecekleri için tehlike olarak görüyorlar.

AKP/MHP SEÇİMİ KAZANIRSA İŞGAL GİRİŞİMİ DAHA DA BÜYÜYECEK

Önemli olan bu tehdidi hissedenler harekete geçiyor ve gün be gün de bu hareketlilik artıyor. Bu konuda eylemliliklerde bulunan ve çaba gösterenleri de selamlıyorum. Fakat ileride bu işgal girişimi daha da büyüyecektir. Türk devleti AKP-MHP hükümeti eğer seçimleri kazanırlarsa bu projeyi gerçekleştirmek isteyeceklerdir. Bu projenin altını tekrar çizmek istiyorum seçimlere ait bir proje değildir ve Türk devleti 3 yıldır bu proje üzerinden hareket etmektedir. Yani yeniden oluşacak hükümet bu projeyi sürdürür mü sürdürmez mi bilmiyorum ama projeleri bu yönlüdür ve bundan ısrar ediyorlar. Biraz üstü kapalı yürütüyorlar.

Binali Yıldırım birkaç gün önce şöyle konuşuyordu: "Bazı alçaklar Türkiye’nin güneyinde Kürtler için devlet kurmak istiyorlar. Biz o alçaklara hadlerini bildireceğiz. Kürtlerin bir devleti varsa eğer biziz yani Türk devletiyiz." Örgüt olarak bizim devlet kurmak gibi bir gündemimiz yok. Devlet kurmak isteyen Güney Kürdistan’daki referandumdu. Nasıl ki referandum döneminde Güney Kürdistan siyasetine hakaret ettilerse şimdi de üstü kapalı bir şekilde dile getiriyorlar. Genel olarak Kürtlere karşı kullandıkları söylemlerdir bunlar. Binali Yıldırım böyle konuştu. Önemli olan Güney Kürdistan’da birçok çevre bu tehlikeyi henüz göremiyor. Belki de fark ediyorlar ama ifade etmeyi siyasi çıkarlarına uygun görmüyorlar.

GÜNEY İŞGALİNİ KALICILAŞTIRMAK İSTİYORLAR

Bundan dört gün önce Türkiye savunma bakanı Nurettin Canikli Anadolu Ajansı'na devlet projelerini anlatıyordu. Dedi ki "Kuzey Irak’taki (Güney Kürdistanı kast ederek) konumlanmamız eskisi gibi değildir. Eskiden girip çıkıyorduk. Artık kalıcı olarak giriyoruz. Nereye giriyorsak da terör olduğu sürece orada kalıcıyız. Türk devleti üzerinde tehdit var olduğu sürece de orada kalacağız." Dikkat edin ‘terör olduğu sürece, Türkiye üzerinde tehdit olduğu sürece orada kalacağız’ diyor.

Yani Kandil’e gireceğiz ta ki gerilla tasfiye oluncaya kadar, Güney Kürdistan’daki yapılar bizim için tehdit konumundan çıkıncaya kadar. Yani teslim olmadıkları sürece, federasyonu daraltıp muhtariyete dönüştürmedikleri sürece de çıkmayız diyorlar. Bu konuşmaları dinleyince Güney Kürdistan Bölge hükümeti ya da Güney siyaseti buna karşı bir görüş belirtir diye düşünüyorduk. Fakat takip ettiğim kadarıyla birkaç gündür sanki Canikli böyle bir konuşma yapmamış gibi sesiz kalıyorlar. Gerçekte Canikli açık bir şekilde Güney Kürdistan’ı işgal edeceklerini ve orada kalıcı olacaklarını söyledi. Bizim üzerimizde tehdit var olduğu sürece çıkmayacağız diyor. Onlar sadece bizi değil Kerkük’ü de tehlike olarak görüyorlar, referandum bir kez daha olabilir bu yüzden federasyonu da tehdit olarak algılıyorlar.

İŞGALE SESSİZ KALMAK DOĞRU BİR TAVIR DEĞİLDİR

Bölge hükümeti veya Güney siyaseti her kim buna öncülük ediyorsa stratejik bir yanlış içindeler. Yani biri sana müdahale ediyorsa buna karşı bir refleks göstermelisin. Fakat gördüğümüz kadarıyla ya sesiz kalıyorlar ya da açıklama yaptıklarında bu durumu meşrulaştıran yaklaşımlar sergiliyorlar. Umarız bu hakikati görürler. Çünkü varlıkları üzerinde büyük bir tehdit var. Biz bunu birçok kez dile getirdik aynı zamanda AKP ve MHP yetkilileri de bunu çok fazla gizlemiyorlar. Ama yine de sesiz kalınıyor. Sesiz kalmak teyit etmek ve desteklemektir.

Şu anda Güney'i işgal çabaları devam ederse bunu sadece Türk işgali olarak görmeyeceğiz. Kimsede böyle görmez. Umarız Kürt halkını temsil etmeyen yaklaşımlar aşılır. Sesiz kalmak ve tavırsız kalmak doğru bir siyaset değildir. Böylesi önemli bir dönemde bunu çok fazla eleştirel bir konu haline getirmek istemiyoruz. Temennimiz odur ki yetersiz ve yanlış siyasetin aşılması ve ulusal bir siyasetin gelişmesidir. Biz burada kimseden destek istemiyoruz. Halkımız zaten gerekli desteği verecektir. Halkımızın iradeleşmesi ve ulusal bir tavır için herkesin bir şeyler yapması gerekiyor, eleştirilerimizde bu yönlüdür.

BÖLGE İTTİFAKLARI YOK, ALGI OPERASYONLARI YÜRÜTÜYORLAR

Türk devleti Güney hükümetiyle ittifak yaptığını ima ediyor. Bunu açık bir şekilde söylemiyor tabi, ama böyle bir algı yaratıyorlar. Yine Canikli yaptığı açıklamada İran’ın Güney işgaline sıcak yaklaştığını ama daha tam cevap vermediklerini ifade etti. Fakat havuz medyası yürüttüğü algı operasyonunda İran, Irak ve Güney hükümetiyle anlaştıklarını ima ediyor. Türk toplumunda şöyle bir algı yaratmak istiyorlar herkes bizim yanımızda ve bizi destekliyor PKK ise tek başınadır. Hep böyle bir mesaj vermek istiyorlar kendilerini güçlü göstermek istiyorlar.

Bir İran askeri yetkilisi onların bu söylemlerini yalanladı. Bu operasyona katılmayacaklarını ve böyle bir şeye katılmadıkları açıkladılar. Yine aynı şekilde Irak yetkilileri de öyle bir açıklama yaptı. Maalesef daha resmi ağızdan Güney Kürdistan hükümetinden bu yönlü bir açıklama gelmiş değil. Kimi siyasetçiler ve partiler tavır koydular, bu da önemlidir ama hükümet adına resmi bir açıklama daha gelmedi.

AKP MİNBİC KONUSUNDA DA YALAN SÖYLÜYOR

AKP Türkiye’de birçok konuda yalan söylüyor, Minbic konusunda da yalan söylüyorlar. Anladığımız kadarıyla Minbic hakkında Türk devletine kazandıran bir anlaşmayı ABD ile yapmış değiller. Bir anlaşmanın olduğu doğrudur ama bu ciddi bir yenilik getirme durumunda olmamasına rağmen her gün Minbic'te kazandık, ABD’yle ortak devriye, denetim geliştireceğiz diyorlar.

Sınırda devriye gezeceklerse gezsinler bu Minbic'te farklı bir durum yaratmıyor. Fakat bunu şişirip propaganda aracı haline getiriyorlar. Bütün bunlarla tüm cephelerde her konuda sonuç alıyor ve başarıyoruz izlenimi yaratmak istiyorlar bu propagandaların tamamı seçim amaçlıdır. Güney Kürdistan işgali de hava saldırıları da bu amaçlıdır. Gerçeklikse böyle değildir. Öyle bir amaçları var ama pratikte öyle fiili bir durum yok.

ESİR ASKERLER YOKMUŞ GİBİ DAVRANIYORLAR

Her şeyden önce Türk devletinin zihniyetinde insanlık yok sadece devlet var. Bu konuda tamamen faşist bir duruş ve insan harcaması var. İktidarları devam etsin diye bize karşı savaş ilan ettiler. Üzerimizde tehdit var diyebilmek için Efrîn’e saldırdılar ve katliam yürüttüler. Erdoğan iktidarını kalıcılaştırmak için bunları yapıyor. Bunlarda vicdan ve iman diye bir şey yok. Koltuk sevdası için bir ülkenin yarısını yerle bir edebilirler. Böyle bir zihniyettir. Esir askerler konusunda da böyleler. Elimizde esir olarak MİT müdürleri var, Subay var, polis, paralı ve normal askerler var. Hiç sormuyorlar ve bahsetmiyorlar.

Bugün bir gazeteci bu konuda Erdoğan’a soru sorsa cevap alması mümkün değil. Resmi olarak PKK’nin elinde esir askerlerin olduğunu kabul etmiyorlar. PKK dağılıyor, PKK yok oluyor havasını yaratmak istiyorlar, bu yüzden PKK’nin elinde esirlerinin olduğunu kabul etmek istemiyorlar. Bunun için sanki esir askerler yokmuş gibi davranıyorlar. Zaten esir askerler açıklama yapmak istediler. Kendileri de belirtti radyodan takip ediyorlar ‘diyorlar ki kimse bizden bahsetmiyor.’ Gerçek de budur. Bu insanları harcadılar. Kendileri için kullandılar esir düştüler diye onlar yokmuş gibi davranıyorlar.

ESİRLERİN YERİNİ TESPİT EDEREK UÇAKLARLA İMHA ETMEYİ HEDEFLİYORLAR

İlginç bir örnek vereceğim Sakarya’da bir köpek yavrusunun patileri kesildi. Tabi bu bir zalimliktir hayvan severler buna sahip çıktı tedavi ettirmek isterlerken de köpek öldü. Bu olay gündemleşti diye Erdoğan, Yıldırım ve Kalın bu konuda açıklamalar yaptı, hayvan hakları için yeni düzenlemeler yapacaklarını belirttiler. Bir köpek yavrusu için o kadar açıklama yaptılar ama kendi müdürleri, subayları ve askerileri için bir açıklama yapmıyorlar. Bunlar böyle bir devlet böyle bir zihniyet.

Türkiye halkının artık bu zihniyeti tanıması gerekiyor. Bunlarda insana ait duygular yok her şeyi kirli iktidarları için harcayabilirler. Bu böyle kirli faşist bir zihniyettir. Türk halkının artık bu gerçeği görmesi gerekiyor. Gerillaların ellindeki esirler Türk halkının evladı değil mi? İsrail devleti Filistinlilerin elinde bulunan iki asker cenazesi için bundan bir süre önce binlerce tutukluyu serbest bıraktı. İki asker cenazesi için İsrail Filistinlilerle böyle bir anlaşma yaptı. Elimizde bu kadar esir var bırakın Türkiye böyle bir girişimde bulunsun mevzu bahis bile yapmıyorlar.

Daha kötüsü nedir? Ki bunu tüm Türkiye halkı bilmeli istihbarat ve keşiflerle esirlerin yerlerini tespit ederek uçaklarla imha etmeyi hedefliyorlar. Bunu ilk defa söylüyorum. Gerçekten tespit ettik ki Türkiye devleti bu esirlerin yerlerini tespit ederek imha etmek istiyor. Bunlar bu kadar merhametsiz ve zalimdir. Kendi insanlarını imha etmek istiyorlar. Bunlar insanlıktan uzaklaşmışlar bunun başka izahı yoktur.

SURUÇ'UN AHI YERDE KALMAYACAK

Öncelikle AKP’nin Pirsus’taki (Suruç) saldırısını kınıyorum, bu saldırılarda yurtsever insanlarımız şehit düştüler onlar demokrasi şehitleridir. Hacı Esvet Şenyaşar ve oğulları Celal ve Adil hunharca katledildiler. Her şeyden önce halkımız ve ailesi bu saldırıyı doğru okumalı. Bu saldırı sadece Şenyaşar ailesine yönelik değil tüm Pirsus’a, Rıha’ya ve halkımızın iradesine karşı yapılmıştır. Şenyaşar ailesi ve tüm Suruç ve Urfa halkımıza baş sağlığı diliyorum. Şehit Celal ve Adil’ın annesi daha fazla ağlayıp düşmanı sevindirmesin. Ama şunu iyi bilmeli ki ahı yerde kalmayacaktır. Sadece bu kadarını söylüyorum.

Yıldız ailesi yanlış yaptı. Yanlışlarını derhal görmeli, bunu düzeltmeli ve tüm halkımızdan özür dilemelidir. İşledikleri suç çok ağırdır bu halk sahipsiz değildir. Bu bir halkın davasıdır. Esasta olayın nasıl geliştiğini biliyoruz. Bu aile kullanılmış işbirlikçi bir aile olduğu görülüyor. Olayın şu şekilde geliştiğini anlıyoruz. Hazırlıklı bir şekilde çarşıya çıkmışlar orada çatışma ve kavga yaşanmış. Daha sonra hastanede tedavi gören bu yurtsever insanlarımıza saldırarak şehit ediyorlar. O esnada kaymakam, vali ve o Birecikli Fakıbaba oradadır.

SURUÇ'TAKİ İNSANLARIMIZ ERDOĞAN'IN TALİMATI İLE KATLEDİLMİŞTİR

Bu olayın Erdoğan’dan habersiz olmasına imkan yok. Eğer Erdoğan’ın onayı olmazsa hiç kimse herkesin gözü önünde gün ortası hastaneye saldırıp tedavi gören yaralıları serum şişeleriyle DAİŞ'vari bir şekilde kafa keserek katledemez. Kimse böyle bir şey yapabilir mi? Orada polis veya devlet yok mu? Neden kimse müdahale etmedi çünkü Erdoğan talimatı vardır. Yine yaşlı başlı hacı Esvet linçle şehit ediliyor. Kim bunu kabul edebilir, kim bunu kaldırabilir? Bu büyük bir hakarettir. Suruç’taki 3 insanımız da Erdoğan’ın talimatıyla katledilmiştir. Hem de olaylardan sonra katledilmiştir. İlk olaydan sonra belli ki talimat alınmış polis, devlet ya yardımcı olmuş veyahut sesiz kalmış bu şekilde bu insanlar katledilmiştir.

Elbette bu insanlarımızın ahı yerde kalmayacaktır. Fakat şu anda bir seçim var. Onlar seçimi kanlı yürütmek istiyorlar hatta farklı bir planları da olabilir. Belki de seçimi bu tür olaylarla iptal ettirmek istiyorlar veyahut kavgalı bir seçimde şaibe yaratmak istiyorlar. O yüzden halkımız şu anda soğuk kanlı davranmalı, provokasyonlara gelmemelidir. Herkes kendini korusun. Zaten görülüyor ki bunlar hastanede katliam yapmış, insanların kafalarını kesmiş kimse orada yok muydu, Pirsus gençleri neredeydi, Pirsus’un yurtsever halkı neredeydi? Eksiklikler var. Böyle eksiklikler olmamalı ama herkes dikkatli olup provokasyona gelmemelidir. Her şeyin bir zamanı ve miadı vardır. Anlaşılıyor ki kaybedeceklerini görüyorlar bunun için karmaşa yaratarak toplum içinde oluşan dengeleri altüst etmek istiyorlar. Böylelikle Erdoğan belki kazanırım hesaplarını yapıyor.

30 YILLIK ESNAFA PKK'Lİ DEDİLER

Pirsus'ta yaptıkları katliam için PKK yaptı, PKK saldırdı diyorlar. Bunlar yalandır. Orda katledilenler 30 yıldır orada esnaflık yapan insanlardır. PKK ile hiçbir alakaları yoktur. Orada çarşı içinde öyle hazır bir gücümüz yok, bir gücümüz olsa bile öyle kolay saldırıp katledemezler. Burada şöyle bir şey var, olay farklıdır fakat tersyüz ediyorlar. Olay gerçekleşir gerçekleşmez anında Erdoğan, Binali Yıldırım ve diğerleri hepsi bir ağızdan ‘bunu PKK-HDP yaptı’ dediler. Oysa saldıranlar kendileridir, Şenyaşar ailesi kendi dükkanında işinde gücünde olan insanlar onlar bu ailenin dükkanına gidip saldırıyorlar, yine hastaneye de onlar saldırıyor.

Yani kendileri saldırıyor bize saldırı oluyor diyorlar. Kendileri vuruyor sonrada ah vah ederek bizi vuruyorlar diye bağırıp çağırıyorlar. Gerçeklerse tam tersidir. Bu Erdoğan ve AKP'nin adalet tablosudur. Bunlarda adalet var mı, vicdan var mı, şeref var mı? İktidar olup her şeyi elinde bulunduran bir güç gelip, insanları böyle cam şişelerle kesiyorlar, kim bunu kaldırabilir? Hangi vicdan, hangi iman, hangi din bunu kaldırabilir? Ama işte bu, Erdoğan'ın marifetiyle yaşanan durumlardır.

HALKIMIZ SURUÇ İÇİN AKP'YE GEREKLİ CEVABI VERMELİ

Bir ülkede padişah olup, tüm ülkeyi hakimiyetine alan hiçbir iktidar anlayışı bu kadar haksızlık ve adaletsizliğin olmasına izin verir mi? Ama o yapıyor. Çünkü bunlar mafyadır çetedir; bunlar kendi çıkarları ve iktidarları için her şeyi yapabilirler. Bunun için halkımız, her yerde tedbirli olmalı, insanlarını yalnız bırakmamalı, bunların böyle saldırılarına izin vermemelidirler.

Bugün Türk haberleri basını ne diyor? İşte diyorlar, uçaklar bilmem Avaşin-Basya-Zap ve Çukurca alanını vurmuş. Diğer taraftan diyorlar Van'da bilmem 16 PKK'li yakalandı, bir diğer taraftan bilmem nerede 2 HDP'li bıçaklandı deniliyor. Yani bombalar ve saldırılar altında, seçime gitmek istiyorlar. Niyetleri budur. Bunun için halkımız ve bütün demokrasi güçleri bu faşizme karşı birbirlerine sırt vermeli ve bu provokasyonu boşa çıkarmalılar. Yeri geldiğinde, elbette gereken cevabı vermelidirler.

URFA'NIN DEMOGRAFİK YAPISINI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORLAR

Faşist AKP-MHP devleti açısında Pirsus ve Riha'nın bazı önemli özgünlükleri vardır. Birincisi, onlar Urfa'yı beyaz soykırım kıskacında, eritmek istiyorlar. Yani Urfa'da asimilasyon siyasetinin kazanmasını, Kürtlükten uzaklaştırmak, asimilasyonu geliştirmek istiyorlar. Kuşkusuz bunu bazılarının eliyle yapıyorlar. Eskiden ağa ve aşiret reisi olan bazı aileler, şimdi de zenginleşmiş, mal mülk sahibi olmuş bazı ailelerin eliyle bunu yapmak istiyorlar. Sürekli onlara para vererek, imkan vererek yine onların eliyle, Urfa'da egemen siyaseti hakim kılmak istiyorlar.

Antep'te ne yaptılarsa Urfa'da onu yapmak istiyorlar. Aslında orada Urfa üzerine bir proje var. Urfa'da Kürtlüğü bitirmek istiyorlar. Bu siyaset çok eskiden beri Urfa'da yürütülmek isteniyor. Biz hareket olarak bütün halklarla, uluslarla kardeş olmayı esas alıyoruz. Özellikle Arap halkıyla, bir bütünen ittifak halinde olmayı stratejik görüyoruz. Yani biz, hiçbir halka, ulusa ve inanca karşı değiliz. Mesela şimdi Suriye’nin çeşitli iç kısımlarından 1 milyona yakın Arap halkını Urfa'ya getirmişler. Bunlar Riha’nın sınır komşusu olan alanlardan gelen insanlar değil. Oradan kimse gelmemiş, Suriye’nin iç hatlarından insanlar alınarak Urfa'ya getirilip yerleştirmişlerdir. Burada AKP’nin amacı Kürtleri Urfa’da çoğunluk değil, azınlık durumuna düşürmektir. Urfa'nın demografik yapısını değiştirmek istiyorlar. Bunu da o işbirlikçi aileler yoluyla yapmak istiyorlar.

URFA SOYKIRIM KISKACINDADIR

Yani bir halkı, orada eritmek istiyorlar. Urfa soykırım kıskacındadır. Sömürgeciliğin Kürtleri asimile etme politikası açısında topun ağzındaki bir gülledir, bu yüzden Urfa onlar için önemlidir. Bir diğer önemli husus ise Urfa'dan Önder Apo’nun çıkmış olmasıdır. Urfa Kürt ve Kürtlük için tarihten beri bir öneme sahiptir. Uygarlık açısından Hz. İbrahim döneminden bu yana Urfa’nın hep bir önemi olmuştur.

Bugün Urfa'ya dönük asimilasyon politikaları, Kürtleri beyaz soykırımdan geçirme ve asimile etme projelerinin baş hedefidir. Bunun Önderlikle ve hareketimizle ilişkisi vardır. Bu açıdan bütün yurtsever insanlarımız devrimci, demokrat kesimler, beyaz soykırıma karşı duran herkesin, Urfa'daki bu siyasete karşı çıkmalı ve daha fazla çalışmalıdırlar. Bu politikalardan dolayı Urfa’daki baskı ve zulüm daha fazla ağırdır. Örneğin Urfa'nın 3 HDP'li milletvekili var, hani şimdi neredeler? Üçünün de milletvekillikten düşürdüler. Osman Baydermir’i ve diğerleri şu anda milletvekili durumunda değiller. Urfa’da HDP’nin temsilcisi yoktur.

AKP'YE OY VERMEK SURUÇ KATLİAMINI ONAYLAMAKTIR

Urfa'ya özel yaklaşıyorlar Urfa'nın yurtseverleri bunu iyi bilmedirler. Urfa'da halkına inanan, kimliğini inkar etmeyen, dini ve inancını koruyan halkımız ve bu soykırımın yaşanmasını istemeyen kesimler buna karşı çıkmalı. Özellikle bu seçimde hiç kimse AKP'ye oy vermemelidir. Yani AKP'ye oy vermek, bu siyaseti onaylamaktır. Şimdi sen AKP'ye oy verirsen Pirsus'taki katliamı onaylıyorsun, haksızlığı onaylıyorsun demektir.

Samimi, inancına bağlı bir Müslüman bunu yapmamalı, bu zulüm siyasetini onaylamamalıdır. Kendi gerçeğine ihanet etmek istemeyen bunu yapmamalı, bazı menfaatler için yapmamalı. Benim bütün Urfa halkı için çağrım şudur; gerçekten bu seçimler tarihsel bir dönemde gerçekleşiyor bu hususta hiç kimse çıkar, para pula bakmamalı herkes toplumsal ve ulusal düşünmeli, bu halkın varlığı nasıl olmalıdır bunu düşünmeli ona göre yaklaşmalıdır. Eğer sen AKP'ye oy verirsen Kürtlere karşı yürütülen bu siyaset doğrudur ben arkasındayım ve kazansın diyorsan bu ölümlere ve soykırımlara onay vermek olur.

BU SEÇİM PARTİLER ARASI BİR SEÇİM DEĞİL

Umut ediyoruz ki Urfa halkımız kimliğine, inancına ve vicdanına sahip çıkacaktır. Şimdiye kadar oyunu AKP'ye verenler gerçeği görecektir. Bu seçim partiler arası bir seçim değildir, yani AKP-CHP ve HDP arasında bir seçim değildir. AKP bazılarına iyi görünebilir. Burada sorun partiler arası tercih yapmak değil tercih şudur Kürtler varlığını sürdürecek mi sürdürmeyecek mi? Biricisi bu. Bir diğeri Türkiye'de faşist milliyetçi MHP'nin zihniyeti mi hakim olacak yoksa Türkiye demokrasi, diyalogların yapıldığı, halkların kardeşliğinin olduğu bir Türkiye mi olacak? Tercih budur artık. Değil ki partiler tercih ediliyor, hayır.

Bu artık ulusal ve siyasi bir tercihtir. Sen demokrasiyi mi istiyorsun yoksa diktatörlüğü mü, sen ölüm ve faşizmi mi istiyorsun yoksa huzur ve barışı mı istiyorsun, sen özgür bir Kürt olarak mı yaşamak istiyorsun yoksa bıçağın altında, katledilen, öldürülen ve yasaklanan bir Kürt mü istiyorsun? Sen ne olmak istiyorsun? Bizim insanlarımız artık bunu düşünmeli ve ona göre elini vicdanına koyup oylarını kullanmaları gerekir.

FAŞİST ZİHNİYETE ARTIK DUR DENİLMELİ

Yani kimse artık kendi çıkarları için, daha fazla zengin olmak için oylarını kullanmamalıdır. Oylarını bu halk için hizmet edenlere vermeliler, meclise gidip daha çok ihale almak isteyen, aile ve akrabalarını zengin etmek isteyen, daha çok mafya olmak isteyen kimseler için kimse oy vermemeli. Özellikle benim çağrım Urfa halkının köylülerine, emekçilerine, işçilerinedir artık bu aileleri esas almayın. İçinde bulunduğumuz dönemde artık herkes kendi vicdanına bir şeyler sormalı ve sorumluca yaklaşmalı.

Beklentimiz değerli Urfa halkımızdan budur. Özellikle son süreçte Pirsus'ta gelişen olay herkes için bir derstir. Bu saldırı Urfa'nın tamamına yapılan bir saldırıdır. Neden? Çünkü Suruç Kobanê direnişini destekledi. Çünkü Suruç kendi halkına sahip çıkıyor, Suruç kendine sahip çıkıyor, yurtseverlik var bundan dolayı AKP ve MHP tarafından hedef alınıyor. Bu yüzden herkes yapılan bu haksızlığa karşı çıkmalı, herkes insanlık vicdanına sahip çıkmalı ve bu faşizme artık yeter denmeli, AKP-MHP 'ye artık yeter denilmeli.

Oylarını kime verirlerse versinler ben demiyorum illaki birilerine verin fakat bu halkın kasaplarına vermesinler. Kasaplıkla da övünenler, diyorlar ki 'ben günde şu kadar insan öldürüyorum' böylelerine oy verilmemeli. Onlara oy vermek onlara ortak olmaktır. İnanıyorum ki Pirsus’ta gerçekleşen Şenyaşar ailesine yönelik bu hunharca saldırı herkes için yeniden düşünmeye vesile olacak. Bu zulüm siyasetini geliştirenlere karşı yeter diyecek ve tavır koyacaktır. Bizim Urfa halkından beklentimiz budur."