Koronavirüs: Paniğin yol açtığı sahte kıtlıklar!

Psikotarihçi ve Fransa Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi (CNRS) Müdürü Claude Quétel, koronavirüs korkusunun panikle provoke edilen sahte bir kıtlıktan kaynaklandığını düşünüyor.

Bir çok ülkede koronavirüs salgını nedeniyle marketlere akın gerçekleşti. Çok sayıda kişi evlerinde büyük stoklar oluşturdu. Dramatik olaylar tarih boyunca bir çok kez paniğe yol açtı. 

Psikotarihçi Claude Quétel, bu durumu Marianne dergisine değerlendirdi. 1988 yılında yayınlanan referans kitaplarından “Peurs et terreurs face à la contagion” (Salgın karşısında korkular ve terör) yazarı Quétel, temel gıda maddeleri ve nakit para için yığılan kitleler konusunda şunları ifade etti:

YOKLUK, GERÇEK BİR YOKLUK DEĞİL

“Tarihsel olarak iyi bilinen bir fenomen, Fransızlar başkalarından daha iyi biliyor.  Ben de bir savaş çocuğuyum. Kuşkusuz, 1939’daki savaş ilanı sırasında dükkanlara akını görmedim. Ama savaş sonrasında, çok sayıda kez şu kıtlık korkusunu yaşadım. Hem gerçek hem de sahte bir korkudur. Yapay değildir. Fransa, İkinci Dünya Savaşı sırasında  açlıktan kırıldı. Savaş sonrasında, bakkallara gerçek bir akına yol açan dönemleri olması normaldir. Bir bakıma bu izah edilebilir. Bir eksikliği provoke eden bu korku paniği var, tarihsel olarak örnekleri mevcut. Yenilen her şey çalınıyor. Bazen de bu fenomenler bilerek çıkarılıyor. Örneğin şeker lobileri, şeker kıtlığı yaşayacağımızı duyurarak buna yol açtı, gerçekte öyle bir durum yoktu. İnsanlar korktu ve şeker satın almaya yöneldi. O zaman işte bir kıtlık durumu ortaya çıktı.  Burada ‘beklenti etkisi’nden (kendini gerçekleştiren kehanet) bahsedilebilir. Yokluk gerçek bir yokluk değil. Paniğin yol açtığı sahte bir yokluktur.”

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET SÜRECİ

Peki bugün de “kıtlık” yaşanabilir mi? Quétel şöyle değerlendiriyor:

“Elbette. Her şey olayın boyutlarına bağlı.  Ama yine de altını çizmek gerekir ki, herkesin bir hangarı veya bahçeleri yok. Küçük evlerde kalan insanların sınırlı stoklama kapasitesi var. Gerçek soru, büyük dağıtım şirketlerinin kendi stoklarını yenileme kapasitelerine ilişkin değerlendirmedir. Benim düşünceme göre, bu kapasite eskiye göre çok daha büyüktür. Her şey, malın dolaşımına bağlı.”

Quétel şunları ekliyor: “Tedarikin zaten çok zayıf olduğu ve otantik bir kıtlığa yol açabilen savaş zamanı ya da savaş sonrası bir ekonomi durumunda değiliz. Bu kez, aynı durumun yaşanacağını sanmıyorum.  Ancak, tarihçiler geleceği tahmin etmek değil, zaten geçmişi tahmin etmekte yeterince zorlanıyor. Paniğin yol açtığı sahte yokluk, kendini gerçekleştiren kehanet sürecidir.”

TARİHTEKİ ÖRNEKLERİ

1948’de Berlin ablukası, 1950-1953’teki Kore savaşı ve 1956 ile 1957’deki Süveyş Kanalı, 1956’deki Budapeşte ayaklanması ve ekim 1962’deki Küba füze krizlerinin yarattığı panik ve kıtlıklara dikkat çeken Quétel, şunları ifade etti:

“Ortaya koyulması gereken, bu krizleri benzerliğidir. Savaş tehditleriyle doğuyorlar.  Tüm çocukluğum boyunca, bir Üçüncü Dünya Savaşı olacağına inandık.  Berlin ablukası sırasında insanlar sadece yiyecek maddesi için değil, aynı zamanda kaya tuzuna akın etti. Garip geliyor. Neden kaya tuzu? İkinci Dünya Savaşı sırasında bile tuz sorunumuz olmadı.  Normalde asla bunun eksikliği yaşanmıyor. Ama böyle bir durum yaşandı.  Nedeni ‘fake news’tü. Yani fake news yeni bir durum değil. Kaya tuzunun atom bombası radyasyonlarına karşı koruduğu anlatılıyordu.

BİR HASTALIĞIN KORKUSUYLA STOKLAMA YENİ BİR FENOMENDİR

2018’de 100’üncü yıldönümü vesilesiyle İspanya gribi üzerine çalışırken, bir şey dikkatimi çekti. Savaş duyuruları düzenli bir şekilde gıda kıtlıklarına yol açarken, menfurca insanları öldüren (sadece Fransa’da 130 bin kişi öldü) İspanyol gribi kıtlığa yol açmadı. Koronavirüsle arasındaki büyük fark budur: Dükkanlara akın olmadı. Bu durum 1918’de insanların daha mantıklı olduklarından değil. Ama medya koronavirüs üzerinden çok kamçılıyor. İspanya gribi sırasında, bir bilgi eksikliği vardı.  Ayrıca hiçbir zaman restoranlar ve kafeler kapatılmadı. Bir hastalığın neden olduğu korku ve panikle stoklama yeni bir fenomendir”