Küçük üreticiler birleşirse Afrika dünyanın tahıl ambarı olabilir

Fransız coğrafyacı Sylvie Brunel’e göre, artan nüfus artışıyla birlikte tarımın gelişmesinin giderek daha fazla önem kazandığı Afrika’da en önemli sorun olarak, ‘modern tarımın’ geniş tarımcı kitleleri kenarda bırakması bulunuyor.

1,3 milyarlık nüfusunun 2050’de en az 2 milyar, 2100 yılında ise 4,5 milyara ulaşması beklenen Afrika’da en önemli sorunların başında artan nüfusa yeterli düzeyde tarımsal üretkenliğin elde edilmesi geliyor. Dünyanın diğer kıtalarına göre tarımsal üretimdeki üretkenlik oranının düşük olmasının önemli nedenlerinden biri olarak ise, aile tarımından yoğun tarıma geçilmesinde daha ziyade büyük şirketlerin tercih edilmesi gösteriliyor.

Le Monde gazetesine konuşan Sorbonne Üniversitesi’nden coğrafya bilimci Sylvie Brunel’e göre, Afrika kıtasındaki çalışan aktif nüfusun ve yoksulların yarısından fazlasını oluşturan tarımcıların güçlendirilmesi gerekiyor. 240 milyon kişinin gıda güvenliğinden yoksun olduğu kıtada özellikle kooperatif tarzı örgütlenmeler ile sendikaların geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Brunel, bu sayede giderek sektörden uzaklaşan kırsal kesimlerdeki küçük üreticilerin güçlendirileceğinin altını çizdi.

DÜNYANIN ‘TAHIL AMBARI’ AFRİKA OLABİLİR

Afrika kıtasının dünyadaki ekilebilir toprakların önemli bir kısmına sahip olduğunu hatırlatan Brunel, bu toprakların olabileceğinden çok daha düşük oranda işletildiğine dikkat çekti. Brunel’e göre Afrika kıtası, kırsaldaki küçük üreticilerin daha fazla katılacağı bir üretim tarzıyla ‘dünyanın tahıl ambarı’ olabilecek düzeyde.

EMEK VERDİKLERİ TARIMDAN YAŞAMLARINI KAZANAMIYORLAR

Fransız uzmana göre, aktif nüfusun önemli bir kısmının tarım sektöründe çalıştığı Afrika kıtasında küçük üreticiler ve köylülerin tarım üretimlerinden yaşamlarını idame ettirememeleri ciddi bir sorun olarak duruyor. Yoksulluk, istikrarsızlık, zor çalışma şartları ve üretimdeki randıman paylarının düşüklüğünün Afrika’daki on milyonlarca köylü ve küçük üreticinin karşılaştığı dört temel sorun olduğuna işaret eden Sylvie Brunel, aile tarımının yeterli desteği bulamadığına işaret ediyor.

Her geçen gün daha da kentlileşen Afrika’da kentlerin çevresindeki aile tarımı yapan küçük üreticilerin ürünlerini pazarlamada zorlanmadıklarını kaydeden Brunel, devlet destekli olmayan veya daha kırsal alanlardaki üreticilerin ise büyük zorluklar yaşadığına vurgu yaptı.

FARKLI TARIM KÜLTÜRÜ TARIM DEVRİMİNİ ENGELLEDİ

Brunel’e göre Afrika’daki tarımın diğer kıtalara göre bir devrim yaşayamamasının nedeni ise, geleneksel ürünlerin farklı olması. Buğday, pirinç veya soya gibi özellikle gelişmiş kuzey ülkelerinde talebin yüksek olduğu ürünlerin aksine Afrika’da kırsaldaki tarımda daha ziyade yam, manyok veya sorgum türü buğdayın yaygın olduğuna dikkat çeken Sylvie Brunel, ayrıca beslenme sorununa dair aciliyetin Afrika’da çok geç anlaşıldığını ifade etti.

Zira Avrupa ülkelerinin sömürgesi konumundan bağımsızlığa erişen Afrika ülkelerinin 1950’li yıllarda 250 milyon civarında olan nüfusu, 1970’lerde 400 milyona, 1990’larda ise 600 milyonun üzerine çıkmıştı. Bu demografik gelişmeye hazırlıksız yakalanan kıtada 1970’lerden itibaren on milyonların etkilendiği açlık felaketiyle karşı karşıya kalınmıştı.

MÜLK SAHİBİ OLUNMAMASI ÜRETİMİ SINIRLIYOR

Afrika’daki tarımsal üretimin geride kalmasının bir diğer nedeni olarak ise, toprak mülkiyetinin büyük oranda tarım emekçilerine ait olmaması gösteriliyor. Küçük üreticilerin bankalardan kredi alabilecek düzeyde bir garantiye sahip olamamalarına yol açan bu duruma ek olarak devletlerin tarıma gerçek manada yatırım yapmamasının da aşılması gereken bir sorun olduğu biliniyor.

YARDIM VE DESTEKLER BÜYÜK ÜRETİCİLERE YÖNELDİ

Sylvie Brunel’in dikkat çektiği bir diğer nokta ise, Afrika’daki tarımsal üretimin arttırılması adına devlete ait büyük çiftliklerin kurulduğu veya büyük yabancı yatırımcılara kapıların açıldığı. Ayrıca kredi kuruluşları da küçük üreticiden ziyade bu büyük yatırımları daha fazla destekledi.

Ancak bunun sonucu olarak diğer kıtaların da ihtiyacına cevap veren ve randımanı yüksek ürünlerin üretimi artsa da bu sistem, küçük üreticileri dışarda bıraktı. Brunel, bundan dolayı da kırsaldaki çiftçilerin açlıkla karşı karşıya kalacakları kentlere yöneldikleri gerçeğini hatırlatıyor.

“SADECE ‘KENDİLERİNİ DOYURMALARINI’ İSTEMEK IRKÇI BAKIŞ AÇISIDIR”

Fransız coğrafyacıya göre, Afrika’nın sadece ‘kendini doyuracak’ tarzda bir üretimle yetinmesinin istenmesi aynı zamanda ‘ırkçı’ bir yaklaşım. Brunel, kıta insanının diğer eğitim, sosyal yaşam gibi farklı ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için de tarımsal üretimden kendi gıda ihtiyacından daha fazlasını kazanacağı metotların geliştirilmesi gerekliğini savunuyor.

ÜRETİM BİRLİKLERİNİN ÇOĞALMASI GEREKİYOR

Buna örnek olarak Ruanda’yı gösteren Brunel, devletin çiftçi ile tüketici arasındaki aracı sayısını azaltan ve üretimini güçlendiren destek politikaları sayesinde 2010 yılına oranla yoksulluğun azaldığını hatırlatıyor. Bu ülkede aynı zamanda çiftçilerin tohum alımı, tarımsal alanlara erişim ve teknik destekler gibi devlet politikaları sayesinde üretiminden edindiği randıman yükselmişti.

Brunel’e göre, Afrika’nın üretimini artırabilmesi için öncelikle küçük üreticileri de ‘emeğiyle yaşayabileceği’ bir ortamın yaratılması gerekiyor. Bunun için ise kooperatifler, sendikalar veya üretici birliklerinin daha da yaygınlaşması; tüm bunların da doğrudan devlet veya uluslararası kuruluşların destekleriyle güçlendirilmesi önem arz ediyor.