Leyla Güven'den annesine mektup

Açlık grevindeki Leyla Güven, annesine yazdığı mektupta, "Direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğim" mesajını verdi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren annesine bir mektup yazdı.

Güven'in 61 gündür İmralı tecridine karşı açlık grevinde olduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde kaleme aldığı mektup şöyle:

"Zor zamanlarında, acılarla kıvranırken yanında olamadım. Elini tutup, başucunda oturup sesini son bir kez dinleyemedim. Böylesi ayrılıklar çok zor. Belki bir evlat için bunlar en son yapılması gereken görevlerden ama bana nasip olamadı. Ne acı ki babamın vefatını da Amed zindanındayken öğrenmiş, onun da son demlerinde yanında olamamıştım. O zamanlar bu duruma ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorum. Anne, beni diğer çocuklarından her zaman ayrı tutar, severdin. Belki son çocuk olmamın avantajıydı. Ya da sana çok benzediğimdendi. Haksızlığa asla boyun eğmezdin. Asiydin. Doğru bildiğini söylemekten çekinmez, kadınlara dayatılan birçok tabuyu aşmayı daha o zamanlarda başarmıştın. Köyden ayrıldıktan sonra seni bana anlatan o kadar çok insan oldu ki. Bir gün yaşlı bir amca, "kızım, ben yıllar önce size çobanlık yaptım. Senin annen gibi bir insan göremedim" dedi. Herkes senden gördükleri insanlığı anlatıyordu. Her zaman herkesi kendisi gibi görmeyi, insan olmanın verdiği değeri hissettirirdin. 

Evet, senin duruşunda asalet ve bilgelik vardı. İnsana umut, azim, emek, fedakarlık, hoşgörü, bilgelik nedir deseler, "annem" derim. Hatırlıyorum, babam siyasi görüş ve tercihlerimize kızınca "senin çocukların komünist olmuş" derdi. Sen de "Hacı, komünizm nedir biliyor musun" deyince, babam kızar ve çeker giderdi. Babama saatlerce dil döker, haklılığımızı anlatırdın. Sen, "benim çocuklarım bir şey yapıyorlarsa doğrudur" derdin. Bize insan olmayı öğrettin. Bugün uğruna mücadele ettiğimiz değerler sizin değerlerinizdir. 

Anne; bir halk yok sayılıyor.  Birileri, "ya bizim size biçtiğimiz elbiseyi giyeceksiniz ya da çıplak kalacaksınız" diyor. İşte Kürt halkı bu anlayışa karşı yıllardır direniyor. Ben zaten biliyorum, canım annem. Her bir araya geldiğimizde uzun uzun konuşurduk. Yine de kaygılardı anne yüreğin. Kaygılanmakta haklıydın çünkü bizler konuştuk, cesaretle, mücadele etmeyi seçtik. Tüm bunlar için hedef gösterildik ve binlerce kişi tutuklandık. Evet, tutuklandık ama ölümü bedel olarak verenler oldu. Linç edilerek, panzerlerin arkasından sürüklenerek, gece evinde uyuyan masum çocuklar gibi ölmek de vardı. Kürde düşen pay; ölüm. Yaşam değil. Coğrafyanın kader olması böyle bir şey, anne... 

Milyonlarca insanın "irademdir" dediği, her gün bedenini onun özgürlüğü için seve seve verenlerin olduğu zamanları yaşıyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, bu topraklara kalıcı barışın ve özgürlüğün gelmesi için açlık grevindeyim. Sanırım, sana söylenmedi ama beni çok fazla hissettiğini biliyorum. Sana anlatma fırsatım ve zamanım olsaydı, bana, canı gönülden hak vereceğine hiç şüphem olmazdı. Anne, tecrit bir insanlık suçudur. Savaş bir insanlık suçudur. Bunların artık olmaması için direniyorum. Haksızlıklara karşı direnmeyi sen öğrettin, boyun eğmemeyi, cesur olmayı, doğru konuşmayı ve yapmayı senden öğrendim. Senin öğrettiklerinin hepsi çok kıymetli, bunu bil anne. Sen de tüm Kürdistan anneleri gibi çok acı çektin, ama bir gün bile 'of' demedin. Analığın kutsallığını sizler sayesinde anladık.

Canım annem; sana, tüm annelere layık olabilmek için direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğim. Mekanın cennet olsun, ışıklar içinde uyu, güzel annem."