Lübnan üzerinden Suudi-İran krizi derinleşiyor!

Lübnan üzerinden Arap dünyası ve İran arasında yaşanan gerginlik devam ederken, taraflar birbirlerini suçlamaya devam ediyor.

4 Kasım’da Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Suudi Arabistan’da iken istifasını sunmasıyla başlayan kriz, Fransa başta olmak üzere Batılı ülkelerin de dahiline sahne olmuştu.

Riyad yönetimince ‘alıkonulduğu’ iddiası ortaya atılan Hariri, İran’ı ülkesine Şii Hizbullah örgütü üzerinden müdahale etmekle suçlamıştı. Ancak bu durumun Suriye ve Irak başta olmak üzere Tahran’ın desteklediği güçlerin askeri olarak da sıkça iddia edilen ‘Şii koridorunu’ oluşturmaya yaklaşmasına denk gelmesi dikkat çekmişti.

Fransa’nın devreye girmesiyle Riyad’dan Paris’e getirilen Hariri, istifasına rağmen görüşmelerine devam ediyor. Yarın Mısır’ın başkenti Kahire’de Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi ile görüşeceğini ilan eden Hariri, Arap ülkelerinin yanı sıra ‘uluslararası alanda’ bir dizi istişare düzenleyeceğini de söylemişti.

İRAN İLE SUUDİLER VE ARAP LİGİ ARASINDAKİ GERGİNLİK TIRMANIYOR

Öte yandan, sorunun sadece Lübnan’ın içişleri olmadığı biliniyor ve esas taraflar olarak görülen İran ve Suudi Arabistan’ın karşılıklı suçlamaları artıyor.

Hafta sonunda Arap Ligi’ni toplayan Suudi Arabistan, İran’ın bölgede saldırgan bir politika izlediğini savunuyor. Kahire’deki toplantıda, İran’ın politikalarına karşı ‘eli kolu bağlı kalınmayacağı’ tehdidinde bulunulmuştu.

Ülke nüfusunun çoğunluğunu Şiilerin oluşturduğu ancak yönetimin Sünni olduğu Bahreyn de, Lübnan’ın tümüyle İran destekli Hizbullah’ın kontrolünde olduğunu iddia etmişti.

‘HRİSTİYANLARA DESTEK ÜZERİNDEN LÜBNAN’I KONTROL EDİYOR’

Saad Hariri’nin Kahire ziyareti ardından Çarşamba günü üç hafta önce terk ettiği Beyrut’a gitmesi beklenirken, özellikle Batılı ülkeler, Hariri’nin ‘ülkenin kontrolünün Hizbullah’ta olduğu’ tezini savunuyor. Ancak ülkenin Hristiyan Cumhurbaşkanı Michel Aoun, bölgedeki gerginliğin nedeni olarak Suudileri suçlamış ve Hariri’nin Riyad’da alıkonulduğunu iddia etmişti.

Aoun’un Hizbullah’ın desteğiyle seçildiği bilinirken, ülkedeki ‘Şii-Sünni-Hristiyan’ şeklindeki üçlü nüfus ağırlığı nedeniyle Hizbullah’ın bu destekle ülkeyi ‘kontrol etme noktasına geldiği’ tezi işleniyor. Hizbullah’ın kendi silahlı gücünün olması da, ‘paralel ordu’ kurduğu tezine delil gösteriliyor.

İRAN’IN BÖLGEDE DESTEKLEDİĞİ GÜÇLER ASKERİ OLARAK ETKİNLİĞİNİ ARTTIRDI

İran’ın Hizbullah üzerinden Lübnan’da etkin olmaya çalıştığı zaten bilinirken, Riyad’daki açıklamayla başlayan krizin Suriye ve Irak’ın yanı sıra Yemen’de İran destekli güçlerin askeri olarak yenilmeyeceğinin kesinleşmesi sonrasında ortaya çıkması ilginç. Suriye’de Tahran destekli rejimin kontrolünü Irak sınırına kadar yayarken, Irak’ta özellikle bağımsızlık referandumu ve Kerkük konusunda Kürt karşıtı cephenin öncülüğünü yapan iki ülkeden birinin İran’dı.

Yemen’de ise Arap Koalisyonu’nun müdahalelelerine rağmen başkent Sana ve çevresiyle Suudi Arabistan’a sınır olan ve Zeyd Şialarının yaşadığı bölgede İran destekli Husilerin gücü kırılamıyor.