New York işgal edilseydi, Rojava gibi yönetilebilir miydi?

ABD’deki “Occupy Wall Street” hareketinin figürlerinden antropolog David Graeber, Rojava’daki durumu değerlendirdi.

Fransız alternatif internet gazetesi Mediapart, London School of Economics’ten David Graeber ile ekonomist Thomas Piketty’yi bir araya getirdi. İşçi sınıfının yeniden tasarlanması gerektiği konusunda önemli değerlendirmeler yapan Greber, Rojava’nın bu konuda gerçek bir örnek teşkil ettiğine dikkat çekti.

EFRÎN’DE MÜLTEJİ ŞANTAJIYLA SOYKIRIM SALDIRISI YAPILDI

Efrîn’e yönelik işgal saldırılarına tepki gösteren Graeber, şunları söyledi:

“Efrîn’deki durum tamamen felaket. Kürtler, kentin Türk uçakları tarafından daha fazla yıkılmaması için Efrîn’i boşaltma gibi stratejik durum değerlendirmesi yapmaya zorunda kaldı. Ama Rojava’nın diğer yerlerinde durum farklıdır.

Burada mutlak surette en şok edici şey bunun saf bir saldırı olmasıdır. Sözkonusu olan, Suriye’de savaşın olmadığı tek parçaya yönelik saldırıdır. Bu bir saldırı savaşıdır. Hiçbir provokasyona yanıt olmayan bir saldırıdır (...) Mısır’ı saymazsak hiçbir ülke kınamadı. Bu inanılmaz. Savaş suçları işleyeceğini öncede ilan eden bir Türk Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bir saldırıdır. Buradaki soru şu: Neden hiçbir tepki gösterilmedi, Efrîn’in alınmasını engellemek için hiçbir girişimde bulunulmadı? Bana göre, nedeni açıktır: Türkiye milyonlarca mültecinin Avrupa yolunu tutmaması için söz verdi ve savaş suçları işlemek için elleri açıldı. Soykırıma neden olan bir mülteci şantajıdır.”

“Türk saldırısı Rojava’daki siyasi deneyime son verebilir mi?” şeklindeki bir soru üzerine Graeber şu yanıtı verdi:

“Hayır. ABD’nin Türkiye’ye Efrîn’i alabileceğini ancak ötesine geçemeyeceğini söylediğini düşünüyorum.”

Rojava’daki modele yönelik bazı eleştirilerin olduğuna dikkat çeken bir soru üzerine, Graeber Kürtlerin bu projeyi uluslararası destek almak için yapmadığını kaydetti. Graeber, eğer öyle olsaydı liberal ya da neoliberal olduklarını söylemleri halinde daha fazla şans getireceğini sözlerine ekledi.

PKK’DEKİ DEĞİŞİM DERİNLİKLİ VE TARİHİDİR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esaret altına alınmadan önce değişimi başlattığına dikkat çeken Graeber, özellikle Murray Boockhin tarafından geliştirilen teorilerle olan bağına işaret etti.

Graeber, “Bu derinlikli ve büyük çaplı tarihi bir değişimdir. Bu durum da, çok sayıda insanın siyasi bir örgütün nasıl bu derece değişebileceğine inanmakta zorlandığını açıklıyor. Bazı insanların Kürtlerin Batı’dan destek ve ittifak bulmak için anarşist olduklarını söylemeleri gülünç bir durum. Dünyanın bu parçasında bir grubun uluslararası destek için ideoloji oluşturması nasıl düşünülebilir? Böyle bir şey olsa anarşizmi seçeceklerini sanmıyorum. Liberal veya neoliberal olduklarını açıklasalar daha fazla şansları olurdu.

ROJAVA ÇAĞDAŞ DEVRİMCİ SÜREÇ İÇİN ÖRNEK

Klasik çerçevede anti-emperyalist değerlendirmelerin Kürtlerin durumunu açıklamaya yetmediğini ifade eden Graeber, şöyle konuştu:

“Kürdistan’da olduğum sırada, oyunun kurallarını değiştirmeye çalışan, sadece insani tip dayanışma elde etme teşebbüsünde bulunmayan veya tepkisel vatanseverlik oyunu oynamayan, ama siyaset yapma biçimlerini değiştirmeye ve derinleştirmeye çalışan insanlarla karşılaştım. Kuşkusuz inanılması güç ama bana göre Rojava, Kürtleri kaç kez ihanete uğradığı veya hayal kırıklığı yaşadığı göz önüne alındığında, inanılması güç bir dayanıklılıkla çağdaş devrimci bir sürecin yaşayabilme biçimi açısından örnek teşkil ediyor.”

ROJAVA GERÇEK BİR ÜLKE, NEW YORK'U İŞGAL ETSEK BİZ NE YAPACAKTIK?

Graeber, kendisi açısından Rojava deneyiminin neden bu kadar önemli olduğunu şu sözlerle ifade etti:

“İlk kez bu ölçekte insanlar, aşağıdan yukarıya doğru bir doğrudan demokrasi kurmaya çalışıyor ve gözardı edilemeyecek bir bölgeyi kontrol ediyor. Bu bizi sorgulatıyor. Eğer gerçekten kazanırsak ne yapacağız? Eğer Occupy hareketi kazansaydı ve New York’u işgal etseydi ne yapacaktık? Ulaşımı nasıl organize edecektik? Alışverişi nasıl? Kararları nasıl alacaktık? Rojava, İsrail’den dört kat büyük, milyonlarca sakini olan, kendisine her gün bu soruları somut bir şekilde soran gerçek bir ülke.”