2021 için yeni vergiler sinyali

TBMM Plan ve Bütçe görüşmeleri devam ederken iç borçlanma hacmini artıran hükümet, bu açığı kapatabilmek içinse toplumdan aldığı vergileri artıracağı bir yöne doğru gidiyor.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri devam ediyor. Ekim ayı başında Covid-19 pandemisi gerekçesiyle Plan ve Bütçe Komisyonu’na AKP’li vekillerce verilen önergeyle 4749 sayılı kanuna eklenecek geçici madde uyarınca hükümet 2020 yılını öngörülenden iki misli borçlanmayla kapatabilecek.

Öte yandan 2020 bütçesinde öngörülen 140 milyar TL’lik açık ise 240 milyar TL’ye ulaştı. Döviz kurlarının 2018 seviyesinin de üstüne çıkması, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “olumlu” tablo çizerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise yine o dönemde dile getirdiği “ekonomide savaş” söylemine geri dönmesi ise dikkat çekiciydi.

Mecliste görüşmeler devam ederken HDP, Plan ve Bütçe komisyonu üyesi Erol Katırcıoğlu’na meclisin iki atı borçlanma yetkisi ve devam eden görüşmeleri sorduk.

BORÇLANMA LİMİTİ 100 MİLYAR TL AŞILDI

Katırcıoğlu ilk olarak 2020 bütçesinde 140 milyar öngörülmesine rağmen geçen hafta itibariyle açığın 240 milyar TL'ye ulaştığını hatırlatarak “140 milyarlık bir açık için borçlanma yetkisi olarak %5 bakan, %5 de Cumhurbaşkanında vardı. Fakat hükümetin borçlanma limiti 100 milyar lira aşılmıştı. Bu mesele gündeme gelmeden birkaç gün önce yetki talebinde bulundular ve bunu yasayla da geçirdiler. Ayrıca aşağı yukarı 309 civarında bir borçlanma yetkisi aldılar. Bu da önümüzdeki yıl bütçe açığının artarak hükümetin daha fazla borçlanmaya gideceğinin göstergesi” diyor.

YENİ VERGİLER GELECEK

HDP’li Katırcıoğlu, merkezi bütçede 2019-2020 arasında ise ilgi çeken bir hususa değiniyor: “2020’de bir önceki yıla göre KDV, ÖTV ve ithalattan gelen vergilerde bir artış görülüyor. Ekonomi bir yandan 9.9 küçülüyor diğer yandan vergiler artıyor bu nasıl oluyor anlamıyoruz. Çünkü bunlar satışlardan alınan vergiler olduğu için ekonomi küçülüyorsa buradan gelen gelirlerin de küçülmesi lazım. Bu şu demek, önümüzdeki yıl da KDV, ÖTV ve ithalattan gelen vergilerde artış olacak. Hükümet bu artışla önümüzdeki dönem borçlanma ihtiyacını azaltmaya çalışacak. Bu da yeni vergilerin olacağı anlamına geliyorum aynı zamanda.”

İÇ BORÇLANMANIN İKİ SONUCU VAR

İç borçlanmanın kaçınılmaz olarak iki sonuç getireceğini ifade eden Erol Katırcıoğlu şunları anlatıyor: “Bunlardan bir tanesi faizlerin yükselmesi. İkincisi de özel sektörün kullanabileceği yatırım için fonların miktarının azalması. Bu da yatırımın ve bunun kaynağının azalacağı anlamına gelir. Özetle ekonominin durumunu düşündüğümüzde bunun iyileşmeye ya da düzelmeye katkısı olumsuz elbette ki. Ama hükümetin bu koşullarda dış borcu alma ihtimali de düşük haliyle iç borçlanmaya gidilecek. Şöyle bir şey var eğer yurtdışında borçlanmaya giderlerse yeniden, dolar ve döviz faizi %7 ise hükümet %6 civarında faize ancak bunu yapabilir.”

KİME KARŞI VERİYOR SAVAŞI

Erdoğan’ın Van’da ekonomiye dair söylediklerini de değerlendiren Katırcıoğlu: “Cumhurbaşkanı Van'da ‘ekonomide Kurtuluş savaşı’ veriyoruz diyor peki neye karşı veriyor? 2021 bütçesinde dolaylı vergilerin artırıldığı ve buradan bir şekilde açığı kapatma yolunun bulunmaya çalışıldığı; iç borçlanma ile de ekonominin büyümesine ya da gelişmesine aykırı bir iş yapılacağı görünüyor” şeklinde konuşuyor.

VERGİ İLE ÖZEL SEKTÖRE KAR ÜRETİLİYOR

Döviz kurundaki artışa ilişkin izlenmesi gereken para politikasında faizlerin yükseltilmesi gerektiğini söyleyen Katırcıoğlu şunları ifade ediyor: “Merkez Bankası faizleri yükseltmedi ve %10.25'te bıraktı. Fakat gecelik faizler dediğimiz Geç Likidite Penceresi’ni (GLP) ise %10'dan %15'e yükselttiler. Teoride faiz yükseltmediler görünse de pratikte bu böyle değil. Bence faizleri yükseltmeliler çünkü TL çok fazla değersizleşti ve ancak faizler yükseltilirse kur üzerinde bir baskı oluşturulabilir. İkincisi ithalatın biraz ucuz olması gerekli ki üretim artsın. Hükümet krizden çıkmanın yolunu üretimin artmasına bağlıyor. Esnek emek piyasası koşulları yaratmaya çalışıyorlar ki ücretler ve maliyetler düşsün. Finansman maliyeti düşüren bazı çabalarla kârın üretimi ve yatırımın artacağını düşünüyorlar. Üretimin ve yatırımın artabilmesi için talebin olması lazım. Yaşadığımız kriz özellikle talebi daraltıyor oysa. Talep olmayınca ne üretim ne de yatırım artar. Dolayısıyla daha sıkı bir para politikası daha gevşek bir maliyet politikası lazım. Gördüğüm kadarıyla devlet ikinci ayağı yapmıyor ilk ayakla yetiniyor. Özetle toplumdan alınan vergiler ile özel sektörün kârı yeniden oluşturuluyor.”