3 Şubat’ta Amed’in sesi İstanbul’da yanıt bulacak

3 Şubat’taki İstanbul mitingine çağrıda bulunan HDP’li vekiller İstanbul, Amed ve Leyla Güven’e ses vermeli diyor.

DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve Öcalan’ın sağlık, güvenlik ile özgürlüğü için başlattığı açlık grevi 77. günü geride bıraktı. Leyla Güven ile birlikte cezaevlerinde 300’e yakın siyasi tutsak da açlık grevlerini devam ettiriyor. Güven’in sağlık durumu her geçen gün kötüleşmeye devam ederken, iktidar cephesi açlık grevleri ve tecridin kalkması talebine karşı sessizliğini koruyor.

19 Ocak’ta Amed’de tecride karşı emek, barış ve adalet mitingi düzenleyen HDP ise 3 Şubat’ta İstanbul’da da aynı miting yapma hazırlığında.

Miting çağrısı sonrası ANF’nin sorularını yanıtlayan HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, öncelikle Leyla Güven’in sağlık durumundan dolayı kaygılı olduklarını ifade ederek bir yandan da bu talebin ne kadar haklı olduğunu anlatıyor: “Leyla Güven’in talebi o kadar haklı ve sesi o kadar güçlü ki bunun daha çok yankılanması lazım. Bugüne kadar birçok dayanışma ve destek mesajı aldık, uluslararası alanda da mesajlar alıyoruz ama kesinlikle hak ettiği tartışmanın yapılmasını birileri engelliyor. Bunu iktidar susarak yapıyor en başta. Söylenenlere kulağını kapatarak, bunun konuşulmasını önlemeye çalışıyor. Ama öte yandan bunu önleyebiliyor mu? Kesinlikle hayır.”

TÜRKİYE HALKLARI BU SESİ BÜYÜTECEK

Beştaş, adalet, özgürlük ve hak talebinin sesinin yükselmesi için korku duvarlarını yıkmak gerektiğini belirterek şöyle devam ediyor: “Çünkü tecride karşı başlayan bu isyan aslında adaletsizliğe, hukuksuzluğa karşıdır. Halka dayatılan baskının farkındayız. Milletvekili olarak her alana temas ediyor ve bunu görüyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması sadece onun üzerindeki baskın kalkması anlamına gelmiyor. Tecrit şu an herkesin hayatında, evinin içinde, iş yerinde, beyninde ve sokağında. Tüm bu karanlığı yırtabiliriz. Ki bunu yırtmak için çok önemli bir tarihsel dönemeçteyiz.”

Amed’de tecride karşı, tüm baskılara rağmen çok güçlü bir cevap ve ses verdiğini de belirten Meral Danış Beştaş “Ben inanıyorum ki Diyarbakır’ın sesi İstanbul’dan yanıt bulacak. Herkesi bu çığlığa ses olmaya çağırıyoruz. Türkiye halkaları 3 Şubat’ta bunu daha çok büyütecek bence” diyor.

MESELENİN CİDDİYETİ ANLAŞILMADI

HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu da Türkiye kamuoyunun açlık grevleri ve tecrit politikalarına karşı sessizliğine değiniyor. Piroğlu bu sessizliğin ise yeni olmadığını ifade ederek şunları aktarıyor: “Bunda önemli paylardan biri de Türkiye’deki sosyalist hareketlerin, belirli bir kısmının bu meselenin ciddiyetin yeterince kavrayamamasından kaynaklı. İkincisi hem sarayın politikalarının, hem de bir bütün olarak Türk devletinin kuruluşundan bu yana böl yönet politikalarının, Türkiye işçi sınıfı ile halklarını, Kürt işçi sınıfı ve halkalarından koparmasından dolayı.” Piroğlu, bu sebeplerden ötür Kürdistan’daki gelişmelerin, tecridin veya devam eden açlık grevinin sanki başka bir dünyadaymış gibi sessizce izlendiğini belirtiyor.

SARAYA KARŞI ÇIKILIYORSA ÇÖZÜMSÜZLÜĞE DE ÇIKILMALI

“Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikası, Türkiye için savaş politikasıdır, burada artan baskıdır, krizin daha derinleşmesi ve sarayın kendini var etmesinin temel koşuludur” diyen HDP’li Musa Piroğlu, saray karşıtı bir bloğun olduğunu ama bu bloğun da sessizliğini koruduğunun altını çiziyor: “En tartışılması gereken de bu hayır cephesinde buluşmuş olanlar. Sarayın şu andaki var olma koşulu, yani MHP ve Ergenekon’la kurduğu ittifakın birleştirici harcı, Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve bu çözümsüzlüğün kriztalize olduğu tecrit politikasıdır. Tecrit ve İmralı’ya yaklaşımdaki en ufak değişiklik Türkiye’ye politik olarak yansıyor zaten. Çözüm süreci bunun göstergesidir. Saraya karşı çıkılıyorsa eğer savaş ve Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikasına da karşı çıkılması gerekiyor. Bu yüzden Leyla Güven ve açlık grevlerine ses verilmesi elzemdir.”

ADALET, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ İSTEYEN HALKLARA ÇAĞRIMIZ

“99’dan bu yana Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yoğunlaşan tecrit, bugün tüm Türkiye’de ve Kürtlere uygulana tecrittir” diyen HDP Amed Milletvekili Remziye Tosun, bu tecridin son 3 yılda savaş politikalarıyla yayıldığını hatırlatıyor. Leyla Güven’in kendi bireysel kaygıları ve istekleri için değil, bu büyük tecridin kırılması için bedenini açlığa yatırdığını vurgulayan HDP’li Remziye Tosun şunları ifade ediyor: “Elbette Leyla Güven için kaygılanıyoruz, sağlık koşulları çok el vermiyor. Kritik nokta 60 gündü fakat ama şu an 77 günü de geçtik. Herhangi bir cezaevinde arkadaşlarımızdan birine bir şey olmasının tek sorumlusu AKP- MHP iktidarıdır. Faşizan bir iktidarın ortaya koyduğu savaş konseptinin sonucudur. İşte tam da bu yüzden 3 Şubat’taki İstanbul mitingine adalet, özgürlük ve barış isteyen tüm halkları bekliyoruz.”

BİZ SONUNA KADAR KARARLIYIZ

HDP PM Üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün de 3 Şubat’ta İstanbul Bakırköy’de yapılacak emek, barış ve adalet mitingine tüm halkaları çağırdıklarını hatırlatarak, faşizmin ve siyasi iktidarın yaptığı baskılar karşısında yılmadıklarını söylüyor: “Biz güçlüyüz, çok da kararlıyız ve yolumuza devam ediyoruz. Bunun için ölmek istemeyen ve kimsenin ölmesini istemeyen; kimseye eziyet edilmesine göz yummayan, geçekten barışı savunan herkesi davet ediyoruz. Çünkü öyle bir iklim ki yaşadığımız artık siyasi tutsakların sayısını adalet bakanlığı bile zor sayar hale geldi. Bir ülkede siyasi tutsaklar varsa o ülkede özgürlükten bahsetmek mümkün değil.”

Faşizmin hayatın her alanında hızla şiddetini artırdığına işaret eden Üstün, “3. Havalimanı işçilerinin nasıl katledildiklerine ve yok edildiklerine hepimiz tanığız. İsmini bile bilmediğimiz rögarlara atılan işçiler var. Bu kadar olağan hale geldi öldürmek. Kadın cinayetlerini her gün görüyoruz. Faşizmin bu savaş iklimi hayatın her alanına sirayet ediyor. Artık hukuk yok. Akademisyenler olarak bu suça ortak olmayacağız demiştik, Cizre’ye Sur’a saldırılar başladığında, o barışa çağrıydı. Çözüm süreci bittikten sonra yükselen bu savaş ikliminin durdurulmasına çağrıydı” şeklinde konuşuyor.

Şimdi Leyla Güven’in tecride karşı bedeniyle isyan ettiğini belirten Beyza Üstün şunları söylüyor: “Bu özgürlük için atılan bir çığlık. Bunu duymazsak faşizm giderek artacak, sadece cezaevlerinde değil, sokaklarda, evlerde, işyerlerinde ve her yerde daha da şiddetli olacak. Özgür ve eşit bir şekilde yaşamak istiyorsak bunu herkes için istemeli ve birlikte olmalıyız. Yolumuza devam edeceğiz bu savaş ve faşizm bitene kadar…”