3 Ağustos’tan 15 Ağustos’a Şengal...

Saldırgan belli, ama kim istihbaratı vermişti? Suç ortakları kimlerdi? Hangi merkezlerden bu haberler yönetiliyordu? Bunlar cevabı zor sorular olarak görünmüyor. Ancak her saldırının, kaçınılmaz olarak sonuçları da olacak.

Şengal, Êzidî yurdu. En az 6 bin yıllık bir tarihi var. Êzidîler, bu topraklarda ve yaşadıkları zamanlarda sürekli katliamlara konu oldular. Farklı bir kültüre, farklı bir etnik yapıya, farklı bir inanç veya dünya görüşüne sahip olmak, çoğu zaman bu katliamlar için yeterli bir gerekçe oluyordu.

Zaman içerisinde katliamcıların yüzleri, kimlikleri değişti, ama zihniyetleri aynı kaldı. Son yıllardaki katliamlar ise hep aynı kimlikle gerçekleşti, sadece silahı elinde tutanlar farklıydı.

KORKU FİLMİNİN AÇILIŞ SAHNESİNDEN, VAHŞETE...

1973 yılında çıkan William Friedkin’in korku filmi Exorciste’in açılış sahnesi Şengal’de çekilmişti. 41 yıl sonra bu korku filmini aratan bir vahşet yaşandı. Kara kıyafetli gruplar, dini inançlara konu olan “cehennem”den çıkmış gibi, Şengal’e saldırdılar. Önlerine çıkan her şeyi yok ediyorlardı. Tarih vahşetlerle doluydu. Vahşet tanımına çok şey sığdırmak mümkündü. Şengal’de yaşananlar da bu vahşet tanımını hiç olmadığı kadar genişletti. Artık yaşananlar bir korku filminin açılış sahnesi hiç değildi, saf haliyle vahşetin kendisiydi. Bu topraklarda, tarih, kültür, inanç, felsefe ve yaşam adına ne varsa yok edilmek istendi. 3 Ağustos 2014 tarihi, hem vahşette yeni bir dönemi, ama insanlık adına ve yaşam adına yeni bir dönemi anlatıyordu. Vahşeti DAİŞ ve destekçileri, yaşam, özgürlük ve insanlık mücadelesini ise Şengal halkı ve onları savunan PKK savaşçıları temsil ediyordu.

3 AĞUSTOS SOYKIRIM GÜNLERİ...

Binlerce kişi katledildi, binlercesi kaçırıldı, kadınlar cinsel köle statüsüne indirgendi, pazarlarda satıldı, akla hayale gelmeyecek işkence ve tecavüzlere konu oldu. Soykırım planlanmıştı, takvimi ve yeri belirlenmişti. Yer Şengal, hedef Êzidî halkı ve onların şahsında tüm Kürtlerdi. Ama yüzbinlercesi, hesap dışı bir şekilde PKK’li savaşçıların insani müdahalesiyle kurtarılmış ve soykırım hedefine istediği gibi, istediği şekilde, istediği yer ve zamanda ulaşamamıştı.

Bu soykırım saldırılarından sonra da Şengal, hedef olmaktan kurtulamadı. Saldırıları düzenleyen zihniyet hep aynıydı. Arkasındaki temel güç hep Türk devletiydi. DAİŞ saldırılarında da bu gerçek değişmedi. Özerk yönetim inşasında bulunan Şengalliler bu kez, en yakınlarında bulunanların saldırısına uğradı. DAİŞ çetelerine yol verenler de onlardı. Mesut Barzani’nin KDP’si defalarca provokatif girişimlerde bulunurken, bunu bir çok kez açıktan saldırıya dönüştürdü.

KDP SALDIRILARI VE ARKA PLANI

En belirgin ve ağır sonuçlara yol açanı Mart 2017’deki saldırılar oldu. 3 Mart’ta KDP’nin örgütlediği “Roj peşmergeleri”, Xanesor beldesine saldırdı. Haber takibi yapan gazeteci Nujiyan Erhan hayatını kaybetti. Başından vurulmuştu. Çatışmalarda 5 YBŞ savaşçısı da hayatını kaybetmişti. Ne tesadüf ki, bu saldırılardan çok kısa bir süre önce, 26 Şubat’ta dönemin Bölge Başkanı Mesut Barzani, Türkiye’ye ziyarette bulunmuştu. Barzani’nin muhatabı Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’dı. Her zaman olduğu gibi, görüşmelerin içeriği açıklanmamıştı.

İki hafta sonra, 17 Mart’ta saldırıları protesto etmek için KDP güçlerinin bulunduğu bir noktaya yürüyüş yaşan Şengalliler bir kez daha saldırıya uğradı. Burada da bir kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı.

Bir ay sonra bu kez, Türk devleti doğrudan devreye girdi. 24 Nisan 2017’de Türk savaş uçakları Rojava ve Şengal’e eş zamanlı saldırılarda bulundu. Saldırılardan birinin hedefi Derik kent merkezi yakınlarındaki Qereçox Dağı’ndaki YPG Komutanlık Merkezi olmuştu. Diğer saldırı Şengal bölgesineydi. Şengal’e yönelik saldırılardan sonra yine oklar KDP’nin Türk devleti ile suç ortaklığına çevrilmişti.

SALDIRININ ZAMANLAMASI, SUÇ ORTAKLIĞINI ELE VEREN İŞARETLER...

Şengal’de özerk yönetim güçlendikçe Türk devleti de tehditlerini arttırdı. Son aylarda Şengal bir çok kez Türk devleti tarafından tehdit edildi. Bu tehditler bir kez daha saldırıya dönüştü. Şengal, bu kez “tek adam” diktatörlüğüne geçiş ardından hedef oldu. Türkiye’nin ağır bir ekonomik krizden geçtiği, Güney Kürdistan ve Rojava’da işgal saldırılarını sürdürdüğü, KDP ile ilişkilerin yeniden yoğunlaştığı ve en son Irak Başbakanı Haydar El Ebadi’nin 14 Ağustos’ta Ankara ziyaretinden bir gün sonrasına denk geldi. Perde arkasında neler konuşuldu, hangi pazarlıklar yapıldı, KDP neyin hesabını yapıyor, Ebadi Türk saldırısının neresinde duruyor? Cevap arayan bir çok soru var, ama hepsi aynı şüpheleri besliyor.

SUÇ ORTAKLIĞI VE KAÇINILMAZ SONUÇLARI

Son saldırı, 15 Ağustos’ta, PKK’nin Türk devletine ilk kurşunu sıktığı günün 34’üncü yıldönümünde gerçekleşti. Neden, bu tarihte Şengal hedef alındı, amaç neydi, kim istihbaratı vermişti? Zira saldırı bir suikasttı. Hedefte Şengal Êzidî Koordinasyonu Üyesi Zeki Şengali (İsmail Özden) vardı. Şengali saldırıda hayatını kaybetti. Saldırı saat 16.00 sıralarında savaş uçakları ile gerçekleşti. Daha ilk saatlerde, henüz saldırının sonuçları ortada değilken faşist Türk rejimine bağlı medya ve KDP medyası, Zeki Şengali’nin hedef alındığını ve hayatını kaybettiğini duyurdu. Saldırgan belli, ama kim istihbaratı vermişti? Suç ortakları kimlerdi? Hangi merkezlerden bu haberler yönetiliyordu? Bunlar cevabı zor sorular olarak görünmüyor. Ancak her saldırının, kaçınılmaz olarak sonuçları da olacak.