ÇHD ve HHB avukatları duruşmada darp edildi

ÇHD ve HHB’nin tutuklu avukatları çıkarıldıkları ilk duruşmada jandarma tarafından darp edildi.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatları tam 1 yıl hukuksuz bir biçimde tutuklu kaldıktan sonra, çıkarıldıkları ilk duruşmada jandarma tarafından darp edildi. Duruşmaya verilen kısa ara sırasında tutuksuz yargılana avukat Ezgi Çakır’ın tutuklu meslektaşlarıyla konuşmasını gerekçe gösteren jandarma, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı darp ederek kelepçelerken, diğer avukatlara da saldırdı. Darp sırasında birçok avukatın gömleği yırtıldı, gözlükleri kırıldı.

ÇHD ve HHB üyesi 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın ilk duruşması Bakırköy adliyesi 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), ÇHD üyelerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 100 avukatın meslektaşlarını savunmak için hazır bulunduğu duruşmaya, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm, Ahmet Şık, Hüda Kaya, Oya Ersoy, Mensur Ilık, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yanı sıra, Paris ve Viyana Barosu üyesi avukatlar, İnsan Hakları için Avrupalı Hukukçular Birliği (ELDH), Uluslararası Demokrat Hukukçular Birliği (IADL), Savunma Hakları ve Avukatlara Karşı Saldırılar İçin Dünya Gözlem Örgütü (IDHAE), Asya ve Pasifik Avukatlar Konfederasyonu (COLAP), Avrupalı Demokrat Avukatlar (AED), Soma katliamında hayatının kaybeden işçilerin aileleri, Gezi direnişinde yaşamını yitirenlerin aileleri, Nuriye Gülmen ve tutuklu avukatların aileleri katıldı. Duruşma salonuna “Devrimci avukatlar susturulamaz” sloganıyla giren HHB’li ve ÇHD’li avukatlar izleyiciler tarafından alkışlarla karşılandılar.

DURUŞMADA POLİSTEN SİLAHLI TEHDİT

Avukatları etrafı jandarmalar tarafından adeta etten duvar örüldüğü duruşma salonunda polis yoğunluğu da dikkat çekti. Duruşmada avukatlar ilk itirazı salondaki polis yoğunluğuna karşı yaptı. Duruşma başlamadan önce avukatlar terörle mücadele polislerinin duruşma salonundan çıkarılmasını istedi. Polislerden biri dışarı çıkarken avukatlardan birine silahını göstererek, “Dışarda hesaplaşırız” diyerek tehdit etmesi dikkat çekti. Avukatlar mahkeme heyetine bu konudaki şikayetlerini ilettikten sonra kimlik tespitine geçildi. Savunma Avukatı Ayşe Acinikli avukatların yargılanması İçin Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alınmasını talebi mahkeme tarafından reddedildi.

'ADALET SİSTEMİNE GÜVENMİYORUZ'

Durulmada ilk savunma ÇHD Genel Başkanı tutuklu avukat Selçuk Kozağaçlı tarafından yapıldı. Kendilerine destek olmaya gelen herkese teşekkür ederek sözlerine başlayan Kozağaçlı, “Son 1 yıldır unutulmadığımızı ve terk edilmediğimiz anlaşıyor” dedi. Savunmasını dosya içeriği üzerinden yapmayacağını belirten Kozağaçlı, “Hukuku böyle bir dosya üzerinden konuşmak bir ıstıraptır. Ben bir mahkeme karşısında olduğuma inanmıyorum. Bir Potemkin Panosu olduğunuza inanıyorum. Sefaleti ve yoksulluğu gizleyen Potemkin Panosu gibi, büyük mahkeme salonları Potemkin Panolarıdır, sahtedir. Türk ceza, adalet sistemine güvenmiyoruz. Ben gerçek mesele üzerine konuşacağım. 37 adet Ağır Ceza Dairesi bulunan bir hukuk sistemi metastaz yapmıştır, kanserlidir. Yargıda nasıl bir çürüme, çökme, kokuşma olduğunu biz görüyoruz. Biz panonun önünde değil, arkasındayız” diye konuştu.

‘BİZ BU SÖZDE HAKİKATE DEFALARCA ENGEL OLDUK’

Avukatlık mesleğine değinen Kozağaçlı, avukatlığın çok tehlikeli ve ciddi bir iş olduğuna işaret etti. “Hakikat çok çirkin şekillerde, işkenceyle, psikolojik baskıyla, sahte evrak tanzimiyle ortaya çıkarılmaya çalışılır bu ülkede” diyen Kozağaçlı şöyle devam etti: “Biz bu sözde hakikate defalarca kez engel olduk, bununla gurur duyduk. Bu dosyanın tanığı olan en yoz, en çürük kişiler bizim hakkımızda tek bir onur kırıcı laf edemiyor. Güvenilir, sonuna kadar mücadele eder, müvekkilini bırakmaz diyor. Başka şeyler diyemezler. Biz böyle avukatlık yapıyoruz.”

Soma ve Ermenek davalarında avukatlık yapmasının iddianamede suçlama konusu yapılmasına da değinen Kozaağaçlı, şunları kaydetti: "Bir maden çöküp de 301 kişi ölürse eğer, o gün bugündür 301 insanın hesabını sorarım. Bugün buradalar, hepsine minnettarım. 4 yıldır omuz omuza dövüşüyoruz. Hiç utanmadan bana verilen kağıtta deniliyor ki 'bu avukat kendisini meşru göstermek için böyle davalara bakıyor.’ Sizin tahliye ettiğiniz cinayet zanlıları tahliye edilince endişeleniyor musunuz? Bizim neye bakmamızı istiyorsunuz? Avukatlık mesleğini ortadan kaldırmaya mı çalışıyorsunuz? ‘Müvekkilinizin yanından ayrılın bizim yanımıza geçin’ diyorsanız böyle bir şeyi asla kabul etmiyoruz.”

‘VAROŞ YARGILAMASI’

Bir mahkemede değil bir varoş yargılaması yapıldığını belirte Kozağaçlı, “Bizler zaten gecekonduların avukatıyız. Burada banliyö mahkemesi yapılıyor çünkü hukuksal merkez çürümüş durumda. Anayasa Mahkemesi kararları hakimler tarafından tanınmıyor. Varoş mahkemesi budur. Banliyö merkezi hukukun değil derebeyi mahkemesinin geçerli olduğu yerdir. Biz hangi derebeyinin mahkemesindeyiz? Mehmet Ağar'ın. Siz onun adamlarının getirdiği hukukla bizi yargılıyorsunuz” diye konuştu. 2013 yılında kendileri hakkında tutuklama emri veren emniyet müdürlerinin, savcıların, hakimlerin şu anda kendisiyle aynı hapishanede yattığını anımsatan Kozağaçlı, “ ‘adalet yok’ diyerek ağlıyorlar. Hukuksal merkez, çekirdek kırılmış, dağılmış durumda. Binlerce hakim, savcı süpürüldü. Mahkemeler, Ağar ekibi tarafından çizilen sınırlar içinde görev yapıyor. İşte buna varoş mahkemeleri, yargılamaları denir” dedi.

‘BİZİM GELENEĞİMİZ BİTMEZ’

Kozağaçlı savunmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bir maden çöküp 301 kişi öldükten sonra hiç yılmadan mücadele ettim. Bugün madenci aileleri burada bizlerle. Ömrümün sonuna kadar Soma, Ermenek, Roboski, Cizre, Aladağ, Diyarbakır katliamı davalarında avukatlık yapacağım. Size güvenmiyorum, vereceğiniz her türlü cezayı yatarım. Onlarca stajyer yetiştirdim, salondalar. Bizim geleneğimiz bitmez. Asla yılmayız, asla vazgeçmeyiz.”

Duruşma devam ederken mahkeme heyetinin verdiği 10 dakikalık ara sırasında jandarma müvekkilleriyle ve meslektaşlarıyla hasret gideren avukatlar jandarmanın saldırısına uğradı. Tutuksuz yargılanan avukat Ezgi Çakır ile tutuklu avukatların konuşmasını gerekçe gösteren jandarma Selçuk Kozağaçlı’yı darp ederek kelepçelerken, avukat Süleyman Gökten’in gözlüğü kırıldı.

‘YERE YATIRILIP YÜZÜMÜZ TEKMELEDİ’

Duruşmanın tekrar aşlamasıyla söz alan Avukat Aytaç Ünsal, jandarmanın yaptığı saldırının mahkeme kayıtlarına geçirilmesini istedi. “Sayın başkan biz buraya Jandarma erleriyle dövüşmeye gelmedik; derdimizi anlatmaya geldik” diyen Ünsal, “Yere yatırılıp yüzümüz tekmelendi, yerlerde sürüklendik. Bunu yapanların kimlik tespitinin yapılmasını istiyoruz" diye konuştu.

'BİZ GÖZALTINDAYKEN SÜLEYMAN SOYLU EMNİYETE GELDİ'

Salondaki gerginliğin sona ermesinden sonra Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatlarından Ahmet Mandacı'nın savunmasına geçildi. 9 aylık avukatken gözaltına alınıp tutukladığını belirten Mandacı, 12 Eylül 2017 tarihinde evleri ve büroları kar maskeli ve uzun namlulu silahlı polisler tarafından basıldığında şaşırmadığını ifade etti. Mandacı, neden şaşırmadığını şöyle anlattı: “TEM Şube operasyonlarının her sene yapmak zorundadır. O sene az operasyon yaparsanız amirler değişebilir. Yeni bir delile sürece ihtiyaçları yoktur. Onlar çalıştıklarını göstermek ister. Bir de beş senede bir yapılan operasyonlar vardır. TEM Şube beyan biriktirir, bu operasyonlarda kullanır. Siyasi ve ekonomik krizin yoğunlaştığı dönemlerde, halkın isyan etmesine ramak kaldığı dönemlerde bu operasyonlar yapılır. İktidarın en büyük korkusu 2013 Haziran'daki gibi bir isyanın patlak vermesiydi. Nuriye ve Semih'in avukatlığını yapmak bu operasyonun özel bir sebebidir. Süleyman Soylu'nun biz gözaltındayken emniyete gelmesi bu davanın siyasiliğinin kanıtıdır. İktidar nasıl kendi polisini, sermayesini yaratmak istediyse kendi avukatını da yaratmak istedi. Biz bu kalıba girmedik. Biz halkımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalıştık.”

'AVUKATLIK YAPMAK DİYE BİR SUÇ MU VAR?'

Gerçek bir ceza yargılanın suçun bireyselliğine, eşitliğine dayandığını ifade eden Mandacı, “Siz büroda çalışanı, staj yapanı büroya selam vereni tutukladınız. 20 kişi için tek kişinin 'Bu büroda avukatlık yapar' beyanıyla dava açtınız. Tamamen soyut iddialara dayanıyor. Örgüt avukatı olsak ne olur? Avukatlık yapmakla örgüt üyesi olunmaz. Avukatlık yapmak diye bir suç mu var?" dedi.