‘Çözüm Süreci’nden Kürt soykırımına AKP-Erdoğan gerçeği - 2

Çözüm masasını devirdikten sonra Lozan Anlaşması’nın yıldönümü olan 24 Temmuz’da Kürtlere topyekün savaş ilan eden Erdoğan, kendi varlığını Kürdün yokluğuna bağlamış bir şekilde savaşı sürdürmeye çalışıyor.

PKK ile Türk devleti arasında yürüyen bu çözüm sürecinde 28 Şubat Dolmabahçe mutabakatı olarak tarihe geçecek görüşme bir dönüm noktası niteliğinde olacaktı. Görüşmelerden başından sonuna kadar haberdar olan, hatta kendi denetiminde yürüten Tayyip Erdoğan, ilk başlarda mutabakatı kabul ederken, daha sonra yapılan seçim anketlerinin sonuçlarına bakarak “Haberim yok. Çözüm de yok masa da yok” diyerek süreci bitirdiğini ilan edecekti.

28 ŞUBAT DOLMABAHÇE MUTABAKATI

Aslında daha başından itibaren ağır aksak da olsa yürüyen çözüm süreci 28 Şubat 2015 tarihinde okunan mutabakat metniyle yeni bir aşamaya evrilme seyrindeydi. Dolmabahçe Sarayı'nda dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, dönemin AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Öcalan’la görüşmeleri yürüten eski MİT Müsteşar Yardımcısı, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ve İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’in olduğu toplantıda mutabakat metni Sırrı Süreyya Önder tarafından okundu. Mutabakat, toplumda büyük bir heyecana neden oldu.

Diğer yandan Erdoğan’ın mutabakatın özellikle 28 Şubat post-modern darbesinin yıldönümüne getirmek istediği ve bu isteğini devlet heyeti aracılığıyla Öcalan’a ilettiği daha sonraki görüşme notlarında ortaya çıkacaktı.

SEÇİM ENDEKSLİ YAKLAŞIM

Mutabakatın açıklanmasında sonra Erdoğan, aynı gün yapacağı Suudi Arabistan ziyareti öncesi havalimanında düzenlediği basın toplantısında “Milli birlik ve kardeşlik projesi ile başlayan şimdi de çözüm süreci ile devam eden ve bunu artık noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır” dedi. Aynı Erdoğan birkaç gün sonra yaptığı açıklamada ise "Acaba bu uygulama şu seçim öncesinde veya seçimlerde araziye ne kadar yansıyacaktır. Bundan önce Mart seçiminde maalesef yansımadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yansımadı" diyerek, sürece seçim endeksli yaklaştığını bir kez daha ortaya koydu.

ADIM ADIM ERDOĞAN'IN MUTABAKATI İNKARI

15 Mart günü ise Balıkesir’de konuşan Erdoğan, “Şimdi varsa yoksa bakıyorsun Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok. Neyin eksik senin?” diye konuştu.

20 Mart günü de İzleme Heyeti tartışmalarıyla ilgili konuşan Erdoğan, “Ben gazetelerden okuyorum. Böyle bir şeyden doğrusu benim haberim yok. Şunu da çok açık, net söyleyeyim bu olaya da ben olumlu bakmıyorum” diyerek mutabakatı inkar etti.

 

28 Nisan günü Kuveyt dönüşü uçakta konuşan Erdoğan, “Kürt sorunu var’ demek artık ayrımcılıktır. Bu ülkede devlet vardır. Karşı karşıya oturulan bir masa yok. Olması devletin çöküşü demektir” diyerek masayı devirdi.

BİR YANDA GÖRÜŞME DİĞER YANDAN ÇÖKTÜRME PLANLARI

Devletin bir yandan çözüm sürecini yürüttüğü diğer yandan da Kürt soykırım planları hazırladığı 24 Aralık 2015 tarihinde HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü'nün dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde ortaya çıkıyordu. Eylül 2014 tarihinde Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından hazırlanan ve Genelkurmay Başkanlığı'na sunulan 42-43 sayfalık plan, "gizli" ibare ile AKP hükümetini sunulmuştu.

ÇÖKTÜRME EYLEM PLANI

Daha önce AKP yöneticileri ve yandaş köşe yazarları tarafından sıklıkla dile getirilen Srî Lanka modeline benzer planın ayrıntıları şöyleydi:

*Plana göre, özel tim ve özel eğitimli askerler ve TSK güçleri şehirleri kuşatarak, mahallelere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek.

*Saldırıların komuta merkezi İl Jandarma Komutanlıkları olacak. Gereklilik halinde savaş uçakları da kullanılacak.

*Ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşam alanlar tahrip edilerek yurttaşların geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak.

*Kitlesel imhalar, tutuklama ve boşaltmalar yapılacak.

*Özgür Basın susturulacak

*Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin HDP'li vekillerle görüşmesi yasaklanacak.

*Tank ve zırhlı araçlar uygun yerlerde konumlandırılacak.

*Operasyon bölgesine giriş ve çıkışlar tamamen kapatılacak.

*Yerel yönetim birimlerinin işleri Valilik emrine devredilecek.

*Planda 15 bin insan ölebileceği, 8 bin insanın yaralanabileceği, 5-7 bin kişinin tutuklanacağı, 300 bin insanın insan göç ettirilmesi öngörülüyor.

*Planı uygulamak için daha önce bölgede görev yapmış JİTEM ve Ergenekon içinde yer almış üst düzey askeri yetkiler görevlendirilecek.

*Kandil'e yönelik hava operasyonları kesintisiz devam edecek.

*Örgüt tek taraflı çatışmasızlık ilan etse bile plan uygulanacak.

ÖZSAVUNMA OLARAK İLK HENDEK VE BARİKATLAR

Devletin hazırlanan soykırım planlarıyla yoğun bir gözaltı, tutuklama ve infaz furyasına başlaması üzerine 2015 yılının Ocak ayı başlarında Silopi ve Cizre'de gençler tarafından barikatlar kurulmaya başlandı. Cizre'de 6 Ocak günü Ümit Kurt isimli bir çocuk katledildi. Devletin provokasyon peşinde olduğu Cizre ve Silopi'ye 14 Ocak günü Öcalan'ın mesajını götüren DTK Eş başkanları Hatip Dicle, Selma Irmak ve beraberlerindeki heyet, Öcalan'ın "provokasyonlara karşı dikkatli olunması" gerektiği yönündeki mesajını Cizre halkına iletti. Heyet, daha Cizre'den yeni ayrılmışken Nihat Kazanhan aynı gün içerisinde katledildi. Buna rağmen Öcalan'ın mesajı sonrası barikatlar kaldırıldı.

ÇÖZÜM SÜRECİNİN SONLANDIRILMASI

28 Şubat mutabakatı ve ardından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'la görüşmek üzere İmralı Adası'na gidecek olan İzleme Heyeti'nin belirlenmesi ile 'Çözüm süreci' yeni bir rotaya girerken, Öcalan'ın deyimi ile 'diyalog'dan 'müzakereye' geçiş sürecini belirleyen bu adıma karşı AKP'nin çözümsüzlük ve savaş siyaseti devreye girdi. Erdoğan'ın 20 Mart'ta, "Bunları doğru bulmuyorum" sözleri ile süreç filen de bitmiş oldu.

Yaklaşan 7 Haziran seçimlerinde HDP'nin barajı geçeceğinin kesinleşmeye başlamasıyla AKP cephesinden tehdit ve savaş naraları atılmaya başlandı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan bu gizli niyetlerini "7 Haziran'da HDP barajı geçerse çözüm süreci biter" beyanıyla açıkça ilan etti.

TENDÜREK PROVOKASYONU

Öcalan ve KCK'nin çözüm iradesinde ısrarına karşı kamuoyunda "bitiren taraf" olmamak için harekete geçen AKP, bizzat İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Ağrı Valisi Musa Işın'ın organizasyonuyla Tendürek provokasyonunu organize etti. 11 Nisan 2015'te çatışmasızlığa rağmen bir avuç asker İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın eski sekreteri Ağrı Valisi'nin talimatıyla Tendürek Dağı'na indirildi. 2 HPG gerillası ve bir sivilin katledildiği, çok sayıda askerin yaralandığı provokasyonda halk bedenini siper ederek, AKP'nin oyununu bozdu.

AMED KATLİAMI

Tendürek'te oyunu bozulunca başka yol ve yöntemler arayan AKP, bu kez HDP'nin seçim çalışmalarını hedef almaya başladı. HDP'nin yüzlerce seçim bürosu örgütlenmiş faşist güçlerce yakıldı, tahrip edildi, Adana ve Mersin'de HDP binalarına bomba yerleştirildi, seçim otobüsleri içinde insanlar varken yakıldı ve Karlıova'da HDP'nin seçim çalışmalarını yürüten Hamdullah Öge isimli yurttaş taşlarla kafası ezilerek katledildi.

HDP'yi baraj altında bırakmak ve savaşı yeniden başlatmak için AKP'nin başlattığı örtülü savaşın en kanlısı seçimlere 2 gün kala Amed'de gerçekleşti. 5 Haziran'da HDP'nin seçim final mitinginin yapıldığı İstasyon Meydanı'ndan yüzbinlerin buluşmasında, patlayan zaman ayarlı iki bomba ile 5 kişi yaşamını yitirdi onlarca kişi ise yaralandı.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ

Devletin üstü örtülü savaşının hedefi haline gelen HDP, 7 Haziran seçimlerine işte bu atmosferde girdi ve seçim sonuçlarında Türkiye siyasi tarihine önemli bir not düştü. Kürtlerin ve muhalefetin Türkiye seçim sisteminin dışında tutmak için konulan 12 Eylül ürünü yüzde 10 seçim barajını geçen HDP, aldığı yüzde 13.1 oy oranı ile parlamentoya 80 vekil gönderdi. Bu Kürtler ve muhalifler için yeni bir dönemin başlangıcıydı.

AKDOĞAN'IN 'SAVAŞ FİLMİ' SAHNELENDİ

AKP'nin tek başına iktidar olamayacağının kesinleşmesiyle, seçimin hemen ertesinde 8 Haziran 2015 tarihinde dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar" sözlerini sarf etti. Savaş çığırtkanlığına devam eden dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ise 15 Temmuz 2015'te Arınç, "Artık zor günler bekliyor terör örgütünü. Ya silahı bırakacaklar bu iş devam edecek, yoksa elinde silah bulunan terör örgütüyle hiçbir sürecin devam etmeyeceğini anlayacaklar" dedi.

BARIŞ KÖPRÜSÜNE BOMBA: SURUÇ KATLİAMI

Tarihler 20 Temmuz'u gösterdiğinde Kobanê direnişi ile dayanışmak için yola çıkan sosyalist gençleri hedef alan bir saldırı gerçekleşti. Bu saldırı silsilesi daha sonra yaşanan katliamlarda olduğu gibi "DAİŞ" menşeili görünse de aslında savaşı isteyen AKP ve savaş işbirlikçilerinin ortaklığında gerçekleştiğini herkes biliyordu. Kobanê'deki çocuklara oyuncak götürmek için yola çıkan sosyalist gençlerin hedeflendiği canlı bomba saldırısında 33 genç Riha'nin Pirsus kentinde katledildiler. Kente girişlerinde gençleri didik didik arayan devlet ne hikmetse elini kolunu sallayarak kente gelen ve katliamın yaşandığı Amara Kültür Merkezi bahçesine giren DAİŞ'liyi "gözden" kaçırmıştı.

CEYLANPINAR KARANLIĞI

22 Temmuz 2015'te ise bu defa Riha'nın (Urfa) Serekanîye (Ceylanpınar) ilçesinde 2 polis evlerinde ölü olarak bulundu. AKP'nin ve havuz medyanın "Çözüm sürecini bitiren olay" diye servis ettiği iki polisin ölümü ise devletin karanlık dehlizlerini işaret eden bir olay olarak hala güncelliğini koruyor. Olayla ilgisi bulunmayan bazı yurttaşlar gözaltına alındı. Ancak söz konusu kişilerin olayla hiçbir ilgilerinin olmadığı daha sonra bizzat devletin mahkemelerinde ispatlanacaktı.

LOZAN'IN YILDÖNÜMÜNDE SAVAŞ BAŞLATILDI

Serekanîye'nde iki polisin öldürülmesinin ardından "aranan bahane bulundu" minvalinde sözler sarf eden AKP, daha önceki yıllarda Fethullah Gülen Cemaati ile birlikte "kumpas" kurduğu Ergenekoncularla bir olup savaşı derinleştirmek için harekete geçti. 24 Temmuz gecesi Amed ve Malatya'dan havalanan onlarca uçak, Medya Savunma Alanları'na 400 sorti yaparak Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük hava saldırısına gerçekleştirdi.

Saldırının Lozan Anlaşması'nın yıldönümü tarihine denk getirilmesi de İttihat-Terakki zihniyeti üzerinde şekillenen Türk devletinin asıl niyetini gözler önüne sermeye yetiyordu.

Bombardımanın ardından HPG, "Artık ateşkesin bir anlamı kalmamıştır" açıklamasıyla ateşkesin resmen sonlandırıldığını duyurdu.

ERGENEKON İLE YENİ İTTİFAK KURULDU

Kürtlere ve Kürdistan'a yönelik soykırım saldırılarının fiili olarak başlatılmasının ardından ise yeni bir ittifakın sinyali veriliyordu. Daha önce "Ergenekon davasının savcısıyım" diyen Erdoğan, Kürt soykırımı üzerine Ergenekon ve Türk ordusu ile yeni bir ittifak geliştirdi. Erdoğan 12 Ağustos'ta Genelkurmay'da katıldığı bir törende, "Çözüm süreci buzdolabındadır" sözleriyle yeni ittifak gücü olarak Ergenekonu seçtiğini kamuoyuna deklare etti.

'BARIŞ' DİYENLERE BOMBA

Erdoğan 17 Ağustos'ta katıldığı polis cenazesinde ise "kardeşim" dediği Kürtlerle arasındaki savaşın adını: "Hak ile batıl arasındaki mücadele Habil ile Kabil’den beri sürüyor ve bu savaş kıyamete kadar sürecek." Şeklinde ortaya koyacaktı.

Kürtlere savaş ilan eden Türk devleti, bunun karşısında barış diyenleri ise yine DAİŞ marifetiyle Ankara'da hedef aldı. Ankara'da yapılmak istenen Barış Mitingi'nde katılmak için ülkenin değişik kentlerinden gelen yurttaşlara yapılan bombalı saldırıda 102 kişi katledildi.

KİRLİ İTTİFAK BİR YILI BULMADI

Topyekun saldırılar karşısında Kürde kalan ise direnmekti. 1990'lı yılların köy yakan Ergenekoncularıyla kol kola giren Erdoğan, bu sefer kentleri yakıp yıkmaya başladı. Gimgim (Varto) Sur, Cizîr, Silopiya, Hezex (İdil), Kerboran (Dargeçit), Dêrik, Nusaybin, Gever, Şirnex başta olmak üzere bir çok yerde saldırıya geçen Türk devleti, büyük bir direnişle karşılaştı.

Erdoğan, Ergenekoncular ve Fethulahçılardan oluşan ittifak, direniş karşısında bir yılını bulmadan 15 Temmuz 2016 tarihinde yerle yeksan oldu.

Partisi içeride bir savaş hükümetine dönüşen ve dış dünyadan tecrit edilen Erdoğan, hala savaşı sürdürerek ayakta durmaya çalışıyor. Bu savaş hükümetinin temelinde vazgeçilmez olarak Kürt düşmanlığı yatıyor. Bugün Kuzey ile Güney Kürdistan dağlarında yürüttüğü savaşın yanı sıra Rojava’ya dönük geliştirdiği saldırılar ve işgal girişimleriyle Kürdün fiziki ve kültürel soykırımını üzerinden ayakta durmaya çalışıyor.

Bitti

1. Bölüm: https://anfturkce.net/guncel/Coezuem-suereci-nden-kuert-soykirimina-akp-erdogan-gercegi-1-93756