İHD 33 yaşında: Mücadelemiz sürecek

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, derneklerinin kuruluşunun 33’üncü yılı dolayısıyla Sultanahmet Meydanı'nda yaptığı açıklamada, insan hakları, barış ve demokrasi mücadelesinin süreceğinin altı çizdi.

İHD İstanbul Şubesi üyeleri, derneklerinin 17 Temmuz 1986'dan bu yana yürüttüğü insan hakları ve özgürlükleri mücadelesinin 33’üncü yıldönümü dolayısıyla İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda açıklama yaptı. Açıklama öncesi polis ablukasına alınan meydanda insan hakları savunucularına İstanbul Valiliği’nin eylem yasağı tebliğ edildi. Bu keyfi yasağı kabul etmeyen İHD üyeleri, açıklamalarını her yıl olduğu gibi meydanda gerçekleştirdi. “İHD 33 yaşında, 33 yıldır insan hakları, barış ve demokrasi mücadelemiz sürüyor, sürecek…” yazılı pankart ile “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Tecrit işkencesine son”, “Silaha değil, barışa sarıl”, “Herkes farklı herkes eşit” dövizlerinin taşındığı eylem, İHD İstanbul Şube Başkanı avukat Gülseren Yoleri konuşmasıyla başladı.

‘İHD 12 EYLÜL KARANLIĞINDA KURULDU’

İnsan Hakları Derneği’nin 12 Eylül karanlığının hüküm sürdüğü 1986 yılında kurulduğunu hatırlatan Yoleri, her bir itirazın tutuklanma, işkence, ölüm sebebi olduğu bu sıkıyönetim koşullarında İHD’nin haktan, hukuktan, insan haklarından, özgürlükten yana olan insanların bir araya geldiği ve mücadele yürüttüğü bir odak haline geldiğini ifade etti. Tam da bugün açıklamanın yapıldığı noktada o dönemde Sultanahmet Cezaevi’nin bulunduğunu belirten Yoleri, “O dönem Sultanahmet Cezaevi’nde olduğu gibi birçok cezaevinde hak ihlalleri vardı. Bu cezaevlerinde idam cezaları infaz ediliyordu. İHD’de yoğun işkencelere karşı yaşam hakkını savunduğu için bu meydanda basın açıklamaları ve eylemler yaparak bu sesi sadece Türkiye’deki yetkililere değil tüm dünyaya duyurdu. O tarihten bugüne kuruluş yıldönümlerimde başladığımız yerden bize güç veren enerjimizle yeni bir mücadele yılını daha göğüslemek için yine burada buluştuk” diye konuştu.

MÜCADELEMİZ SÜRECEK

İHD’nin ülkede 28 şehirde bulunan şubeleri ve 4 şehirde bulunan temsilcilikleri ile insan hakları mücadelesini sürdürdüğünü aktaran Yoleri, “İnsan Hakları Derneği kimsenin konuşamadığı yerde, konuşmak zorunda olan bir dernek. Bugün OHAL’in süreklileştirildiği koşullarda da mücadelemizi sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz; sözümüzü söylemekten geri durmuyoruz. Bizim tek talebimiz insan hakları ihlallerin yaşanmadığı bir dünya; biz böyle bir özlemle mücadeleyi sürdürüyoruz. İnsan Hakları Derneği aynı zamanda bütün topluma insan hakları bilgisini ve bilincini aktaran bir okul. Bugüne kadar bu okul olma özelliğini sürdürdü, sürdürmeye de devam edecek” dedi.

Konuşmanın ardından açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şubesi Sekreteri Leman Yurtsever, kurulduğu 17 Temmuz 1986 tarihinden beri Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları sorunu giderilmek için mücadele eden İHD’nin ülkede insan hakları bilinci ve kültürünün oluşmasına önemli katkılar sunduğunu hatırlatarak sözlerine başladı.

YENİ VE DEMOKRATİK BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR

İnsan haklarının en önemli amaçlarından birisi 1982 Anayasası’nın reddi üzerinden yeni ve demokratik bir anayasa yapılmasına katkı sunma olduğunu vurgulayan Yurtsever, ancak Türkiye’nin temel sorunlarını çözemediği için demokratikleşme yerine daha anti -demokratik bir anayasal rejimine kaydığını kaydetti. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye tabir edilen bu sistemin anti- demokratik olduğunu belirten Yurtsever, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözülememesinin yarattığı ağır tahribatlar devam etmektedir. İHD her zaman barış hakkını savunmuş ve savunmaya devam edecektir.

KÜRT SORUNUNUN BARIŞÇIL ÇÖZÜMÜ ZORUNLULUKTUR

Türkiye'nin demokratikleşebilmesi bakımından Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollarla çözmesinin zorunlu olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Türkiye'de demokrasi ve insan hakları alanındaki gerileme ile ilgili söylenebilecek çok şey var. Ancak insan hakları mücadelesini kesintisiz olarak yürüttüğümüz 33. yılda önemli bazı tavsiyelerde ve taleplerde bulunmak istiyoruz. Esasen bu husustaki önerilerimizi her yıl tekrarlamaktayız. Türkiye'nin demokratikleşebilmesi için gerçek bir çatışma çözümü gerçekleştirmesi ve geçmişi ile yüzleşmesi gerekmektedir. Türkiye'nin, Kürt sorununu kabul edip çözecek yeni bir barış sürecine ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte, başta Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri olmak üzere ötekileştirilen tüm toplum kesimlerinin insan hakları taleplerini kabul edecek yeni bir siyasi iradeye İhtiyaç vardır.

İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANMADAN DEMOKRASİ OLMAZ

Türkiye'nin gerçek bir çatışma çözümü ile yeni ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Yeni ve demokratik anayasa yapılmadığı sürece darbeci generaller tarafından yapılmış 1982 Anayasası üzerinde yapılacak değişikliklerin çözüm getirmesi mümkün değildir. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli diye isimlendirilen değişikliklerin bariz özelliği anti demokratik İs tek kişi yönetimi olmasından ibarettir.

İfade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü sağlanmadan demokrasiye giden yolun açılması olası gözükmemektedir.”

Eylem atılan sloganlarla sona erdi.