Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 7 Kasım 2018’de başlattığı, sonrasında onlarca cezaevine binlerce tutsağın da dahil olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi devam ediyor.

Aynı taleple PKK’li ve PAJK’lı tutsaklar da, 1 Mart itibarıyla tüm cezaevlerinden eyleme dahil oldu. Açlık grevlerine ilişkin gelinen son aşamayı değerlendiren İHD Adana Şube Başkanı İlhan Öngör, açlık grevi eylemcilerinin sesinin duyurulması gerektiğini belirtti.

‘TALEPLER YASAL VE DAYANAKLARI OLAN TALEPLERDİR’

İnsan Hakları Derneği Merkezi Cezaevi Komisyonu olarak 9 Şubat 2019 tarihlerinde bir rapor yayınladıklarını ifade eden Öngör, eylemlere başlanması ile yaşam haklarına yönelik de çalışmalar da yürüttüklerini belirtti.

İnsan Hakları Derneği olarak büyük bir özveri içerisinde çalıştıklarını belirten Öngör, taleplerin sonuna kadar yerinde bir istek olduğunu söyledi. Öngör, “4 yıl boyunca hiç kimse ailesi ile ya da avukatlarıyla ne yüz yüze ne de telefonla görüşmemesi gibi bir durum söz konusu bile olamaz. Bu düpedüz insan hakkı ihlali ve aynı zamanda anayasal da bir suçtur. Yasa gereği Türkiye'nin iç mevzuatına göre bir mahkuma verilen hakkın uygulatılmaması zaten bir hak ihlalidir. Bu nedenle tecridin kaldırılmasına yönelik bu taleplerin bir an önce duyulması ve gerekli adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu talepler haklı ve yasal dayanakları olan taleplerdir” dedi.

İnsan Hakları Derneği olarak bugüne kadar her durumda yasalara göre hareket ettiklerini ve bunu savunduklarını kaydeden Öngör, “Bugün de aynı şeyi talep ediyoruz. Yasalar herkese eşit bir şekilde uygulansın. Diğer bir önemli nokta ise ilk açlık grevine başlayan grubun sağlığında ciddi problemler yaşamaya başladı. Şubelerimizdeki arkadaşlarımız kendi bölgesinde kendi cezaevlerinde çeşitli çalışmalar yapıyor ve burada topladıkları bilgileri bizlerle paylaşıyor ve bilgiler içerisinde kan kusan tutsaklardan tutalım da çok fazla hak ihlalinin yaşandığını öğrendiğimiz de oldu. Kimisi öyle sağlık sorunları içerisinde kaldı ki ileride açlık grevinden dolayı kalıcı hastalıklar kalıcı hasarlara neden olacak aşamaya gelindi” diye konuştu.

Kamuoyunun bu konuda duyarlı olması gerektiğini ifade eden Öngör şunları belirtti: “Şu an Türkiye'nin yerel gündeminde 31 Mart seçimi var. Açlık grevleri sonraki gündem olarak görülüyor ya da birçok parti için açlık grevleri herhangi bir görev ya da öncelikle taşımıyor. Açlık grevlerinin gündemleştirilmesi için büyük bir çaba içerisindeyiz. Şu anda Türkiye cezaevlerinde ciddi bir hak ihlali yaşanmakta bu hak ihlalleri nitekim tutsaklar üzerinde de çeşitli baskılara ve isyanlara neden olmakta.”

‘AÇLIK GREVLERİ DÜNYA KAMUOYU GÜNDEMİNDE’

Uluslararası platformlarda cezaevlerinde yaşanan sıkıntıların artık tüm dünyayı etkileyecek şekilde yayıldığını da açık bir şekilde ifade ettiklerini belirten Öngör, “Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin dünyanın kamuoyunun gündemine nitekim girdi. Şu anda Türkiye'de kapasitenin çok çok üzerinde bir cezaevi sorunsalı var. Var olan tutsakların cezaevlerine tıka basa doldurulduklarını biliyoruz. Var olan sorunları ortadan kaldırmak yerine daha fazla cezaevi yapmanın ise sorunları daha da artırmaktan başka hiçbir işe yaramadığını söyleyebiliriz. Şu an Türkiye'de 260 bin tutsağın olduğunu tespit ettik. Bu tespit Adalet Bakanlığı’nın verilerine de dayandırılmaktadır” dedi.

Cezaevlerinin tamamında bir tecrit politikasının uygulandığını söyleyen Öngör, “Bu tecrit tabii ki de tutsaklar arasında da çeşitli isyanlara neden olmakta” dedi.

Zülküf Gezen’in eylemine de dikkat eken Öngör, “Kendilerine, cezaevlerindeki arkadaşlarına dayatılan tecride dikkat çekmek için bu eylemi gerçekleştirdi. Bu olaya adli bir vaka olarak bakmak işleri daha da karmaşık hale getirecektir” dedi.