İHD: AKP darbe ve savaştan sonuç alamayacak!

İHD, kuruluş yıl dönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, AKP'nin darbeci politikalarına dikkat çekerek, Kürt sorununun savaşla çözülemeyeceğini ve hükümetin Dolmabahçe Deklarasyonu'na uyması gerektiğini belirtti.

İnsan Hakları Derneği (İHD), kuruluşunun 31 yıl dönümü vesilesiyle bugün yazılı açıklama yaptı.

KURULUŞ SÜRECİ

"İHD, 17 Temmuz 1986 tarihinde 98 kişinin imzasıyla kuruldu." diye başlayan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Kurucular arasında mahpus yakınları, yazarlar, gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler, avukatlar, hekimler, mimar ve mühendisler, öğretmenler vardı.

12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbe olmuş, 650 binden fazla insan gözaltına alınmış ve işkenceye maruz kalmış, 173 kişi işkence yapılarak öldürülmüş, gazeteler, dergiler, sendikalar, dernekler, siyasi partiler kapatılmış, siyasi partilerin genel başkanları ve milletvekilleri gözaltına alınmış ve bazıları tutuklanmıştı.

Sıkıyönetim askeri cezaevlerinde tutulan on binlerce mahpus, işkence ve kötü muamelelere maruz kalmış, buna karşı mahpusların açlık grevleri ve ölüm oruçları gündeme gelmiş ve pek çok mahpus da yaşamlarını bu koşullarda yitirmişlerdi.

Sol görüşlü tutuklu ve hükümlülerin anne ve babaları, eşleri ve kardeşleri özgürlüğünden yosun bırakılan insanların sorunlarından hareketle örgütlenme ihtiyacı duymuşlar ve 80’li yılların ortalarından itibaren arayış içerisinde olmuşlardır. Bu durum İHD’nin kuruluş sürecinin mağdur hareketi özelliğini gösteriyor. Mahpus yakınları yukarıda mesleklerini andığımız kişilerle temas kurmuş, çeşitli evlerde, ofislerde bu konular konuşulmuş, tartışılmış ve süreç bir insan hakları hareketine evrilmiştir.

Dernek formatında bir örgütlenmeye gidilmesi, derneğin adının İnsan Hakları Derneği olması, şubeli ve tüm insan haklarını ilgi alanında tutan bir yapıda olması benimsenmiştir. Özellikle 1985 ve 1986 yılları bu görüşme ve tartışmaların yoğun olarak yaşandığı yıllar olmuştur.

İHD’nin kurulduğu 1986 yılında 12 Eylül askeri darbesi, etkilerini sürdürüyor ve ülkenin bir bölümünde sıkıyönetim uygulanıyordu.1987 yılından itibaren de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı kentlerinde yürürlükte olan sıkıyönetim askeri rejimi yerini olağanüstü hal (OHAL) rejimine bırakıyordu. Bölge şubelerimiz de işte bu dönemde 1988 tarihinden itibaren kurulacak 30 Kasım 2002 tarihine kadar OHAL rejimi altında insan haklarının korunması ve geliştirilmesi mücadelesini verecekti.

İHD, insan haklarının evrenselliğini, bölünmezliğini savunmaktadır. İnsan hakları herkes içindir. Bugün ulusal üstü insan hakları belgelerinde medeni, siyasi ve kültürel, dayanışma ve halkların hakları olarak 111, ekonomik ve sosyal haklar olarak da 72 hak bulunmaktadır. İHD bütüncül bakışının sonucu olarak toplamdaki 183 hak ve özgürlüğün tümünü savunmakta ve yaşama geçmesini istemektedir. İnsan, haklarıyla insandır. İnsan hakları, insan onurunun korunması için gerekli olan standartlardır. O nedenle bu listede yer alan hakların tanınması, korunması, kullanılabilmesi ve geliştirilmesi mücadelesini vermektedir. İHD insan haklarının kaynağının hayat olduğunu, hayatın ise dinamik olduğunu kabul eder. Bu özellikleri nedeniyle insan hakları sürekli gelişir. İnsan hakları dinamik karakterlidir. İHD, insan haklarının evrenselliği tezini kabul etmesi nedeniyle her yerde geçerli olduğunu ve ülkelerin iç sorunu olmadığını, yaşama geçmesi ve korunabilmesi için uluslararası bir ilgi ve dayanışmayı gerektirdiğini savunur. Dolayısıyla mücadelesinde bu perspektife sahiptir. İHD, insan hakları hukukuna göre kurulmuştur. Buna göre, İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesinin giriş ve 2.maddelerinde de belirtildiği gibi, devletler ihlallerden birinci derecede sorumludur. Bununla birlikte İHD, devletten kaynaklı dikey ihlaller yanında kişilerden, şirketlerden ve politik gruplardan kaynaklı yatay ihlaller konusunda da devletlerin pozitif yükümlülüklerini (önlem alma yükümlülüğü) yerine getirip getirmediklerine de bakmaktadır. Kadına yönelik şiddet, işçi işveren ilişkileri, çalışma koşulları gibi konular bu bağlamda sayılabilir."

İHD'nin işkence ile daha etkin bir şekilde mücadele için Türkiye İnsan Hakları Vakfının kuruluşuna öncülük ettiğine dikkat çekilen açıklamada, TİHV'in halihazırda işkencenin teşhis ve tedavisi konusunda dünya çapında bir otorite olduğu vurgulandı.

'ASGARİ DEMOKRASİ DAHİ YOK'

OHAL sürecinin bir karşı darbe sürecine dönüştüğüne dikkat çeken İHD, şunları da ifade etti:

"İHD, 31. yılını karşı darbe sürecinde karşılamıştır. Nitekim sıkıyönetimde kurulan bir dernek 31 yıl sonra OHAL’e karşı mücadelesini sürdürmektedir.

Bugün Türkiye’de insan hakları açısından acilen yerine getirilmesi gereken tek bir talep vardır: O da acilen barışın tesis edilmesidir. Barışın sağlanamadığı koşullarda yaşam hakkı korunamamakta, yaşam hakkı olmayınca da diğer tüm haklardan söz etmek mümkün olamamaktadır. Demokrasinin ön şartı ifade özgürlüğüdür. Şu anda Türkiye’de ifade özgürlüğü otoriter yönetimin yargı baskısı altındadır. Dolayısıyla Türkiye’de asgari standartlarda dahi demokrasiden söz edilemez. Bu nedenle demokrasi mücadelemiz kaçınılmazdır.

Kürt sorununun savaşla çözülemeyeceği açıktır. Siyasal iktidarı 28 Şubat 2015 Dolmabahçe Deklarasyonu'na sahip çıkmaya ve 7 Haziran 2015 seçimleriyle ortaya koyduğu Türkiye halkının barış ve demokrasi iradesini tanımaya davet ediyoruz.

OHAL ve KHK rejimi bir karşı darbe rejimidir. Bundan derhal vazgeçilmelidir.

Devam eden hak ihlalleri durdurulmalı, sorumlular hakkında etkin soruşturma yürütülmeli, cezasızlık derhal terk edilmelidir.

Söylenecek elbette çok şey var. Ancak 31 yıllık insan hakları mücadelesinin kazanımları küçümsenmemelidir. Türkiye insan hakları hareketi dünya insan hakları hareketi ile birlikte her türlü hak mücadelesini yürütebilecek ciddi bir kapasiteye ulaşmıştır."