İHD: Savaş suçlarının takipçisiyiz

İHD Eşbaşkanı Av. Eren Keskin, Türk devletinin Kuzey-Doğu Suriye’yi işgal saldırılarında işlediği savaş suçlarının takipçisi olacaklarını söyledi.

Türk devletinin Rojava'yı işgal saldırıları ile paralel olarak tırmanan ırkçı saldırılara da işaret eden Av. Eren Keskin, “Irkçılık bir sistem biçimidir. Devlet eliyle de meşrulaştırıldığında sıradanlaşmış oluyor. Herkes bunu hak olarak görüyor” dedi.

Türk devletinin, 9 Ekim’de başlattığı Kuzey-Doğu Suriye'yi işgal saldırıları ve QSD öncülüğündeki direniş devam ediyor. Türk devletinin hava bombardımanları başta olmak üzere saldırılarında yüzlerce sivil şehit oldu. Katledilenlerin cenazelerine bile işkence yapılırken Türk devletinin işlediği savaş suçları artık dünyanın da gündeminde. Türk devleti, işgal girişimiyle birlikte Türkiye’de de ırkçı militarist saldırganlığı azdırdı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Avukat Eren Keskin, Türk devletinin Rojava Kürdistan'ında işlediği savaş suçlarına ve tırmandırılan ırkçılığa ilişkin ANF'ye konuştu.

SAVAŞ SUÇU NİTELİĞİNDE

Türk devletinin işlediği katliamların, savaş suçu niteliğinde olduğunu belirten Av. Keskin, özellikle Kürt siyasetçi Hevrîn Xelef'in otopsi raporunu 'korkunç' olarak tanımladı. Türkiye'nin Cenevre Savaş Hukuku Sözleşmesi'ne taraf olduğunu hatırlatan Av. Keskin, insan hakları savunucuları olarak yaşanan tüm savaş suçlarının takipçisi olacaklarını söyledi. Rojava'dan getirilerek Urfa ve diğer yakın illerde gözaltına alınanların olduğuna dair bilgilerin kendilerine ulaştığını aktaran Av. Keskin, bu durumla ilgili de girişimlerde bulunacaklarını ve bir hafta içerisinde bilgilerin netleşeceğini kaydetti.

Av. Keskin, şunları söyledi: "Devletler, altına imza attıkları uluslararası sözleşmelerle bağlıdırlar. Bu sözleşmeyi ihlal ettiği anda, kendi imza ortakları tarafından, bu imzasına uygun davranmadığı için suçlanırlar. Bunun çeşitli yöntemleri var. Yasal süreçler başlatılarak, Birleşmiş Milletler'e (BM) başvuru yapılabilir. Yeni bitmiş veya devam eden bir olaydan söz ediyoruz. O yüzden de 'Hemen şunları yapacağız' diyemiyorum ama biz bu olayın sonuna kadar takipçisi olacağız. Özellikle gözaltında olan kişilerin ne durumda olduklarını bilmiyoruz. Urfa'da spor salonlarına dolduruldukları bilgileri geldi bize. İsim bilmediğimiz için de isimler üzerinden başvuru yapamıyoruz. Buna rağmen ayrıca insan hakları savunucuları olarak gerekli mülki amirlerden bu bilgileri talep eden başvurular yapacağız."

IRKÇI SALDIRILAR TESADÜF DEĞİL

Türk devletinin Rojava'yı işgal saldırıları ile paralel olarak tırmanan ırkçı saldırılara da işaret eden Av. Keskin, şöyle devam etti: “Irkçılık bir sistem biçimidir. Devlet eliyle de özellikle de bu şiddet politikaları ve ırkçı dil meşrulaştırıldığında, zaten ırkçılık sıradanlaşmış oluyor. En alt birimdeki insana kadar, herkes bunu hak olarak görüyor. Son günlerde 2 tane ırkçı saldırı olayı yaşadık. Bunların hiçbiri tesadüf değil. Birincisi; Çanakkale'de yaşlı bir amca sadece eşiyle Kürtçe konuştuğu için saldırıldı ve başından yaralandı. İkincisi de Sakarya'da yine Kürtçe konuştuğu için Şirin Tosun isimli gencecik bir çocuk linç edilmek suretiyle yaşamını yitirdi. Bunlar ırkçı cinayetlerdir. Daha önce de buna benzer linç saldırıları davalarına girdik ama maalesef yargı, bunların ırkçı cinayet olmadığı yönünde kararlar verdi.”

SAVAŞ DİLİNE KARŞI DURACAĞIZ

Av. Keskin, devlet eliyle meşrulaştırılan bir şiddet ve dil olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: “Bu dil, devletin televizyonlarında, medyasında, dizilerde, magazin programlarında ve futbolda kullanılıyor. Bu dil, uluslararası sözleşmelere tamamen aykırı bir dildir. Bizler de buna karşı sonuna kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Maalesef Türkiye'de egemenin dili ile konuşmak diye bir şey var. Herkes, kendi durduğu yeri sağlamlaştırmak adına bu dilden nemalanarak kullanıyor. Mesela sanatçılar bu dili kullanmasınlar. Bu dil, bir gün onlara da döner. O nedenle de tüm kurumları, meslek odalarını bu konuda mücadele vermeye çağırıyorum. Örneğin oyuncular sendikası, ırkçılık içeren dizilerin son bulması için mücadele etsin. Biz insan hakları savunucuları olarak her zaman bunu yapmaya çalışıyoruz ama bunu hepimizin yapması gerekiyor."