İmralı hem baskı hem de demokrasi laboratuvarıdır!

Uluslararası Barış Heyeti, "Baskının da demokrasinin de laboratuvarı İmralı. Çözümün ön koşulu tecridin kalkması" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplonun yıl dönümü dolayısıyla Türkiye'ye gelen Uluslararası Barış Heyeti, Taksim'de bulunan Asrın Hukuk Bürosu’nda İmralı tecridine ilişkin deklarasyon açıkladı. Heyette İngiltere'den insan hakları avukatı Melanie Gingel, Hindistan’da ve dünyanın birçok yerinde uzun yıllar insan hakları konusunda çalışmalar yürüten İngiliz Sosyolog ve Antropolog Felix John Padel, İzlanda eski Adalet Bakanı ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin onursal üyesi Ogmundur Janasson yer aldı. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarıyla bir görüşme gerçekleştiren heyet, avukatların hazırladığı 2019 İmralı Cezaevi Hak İhlalleri Raporunu sundu. Görüşmenin ardından basın toplantısı düzenlendi.

'KÜRT HALKIYLA BAĞINI KOPARMAK İSTEDİLER'

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, şunları aktardı: “Sayın Öcalan’ın fikirleri, düşünceleri konusunda ne gibi çözümler üretilir, bunun üzerine tartışmalar yürüttük ve fikir alışverişinde bulunduk. Sayın Öcalan, kendi üzerindeki tecridi Kürt halkının imhası olarak ele alıyor. Sayın Öcalan bugüne kadar hücre içinde, hücre cezalarıyla emsalsiz bir tecrit içine alınmıştır. Bunun nedeni Kürt halkı ile arasındaki bağı koparmaktır. Buna rağmen, barış, demokrasi ve özgürlükten yana tavrını geliştirmiştir.”

'DEMOKRATİK DÜZEN ANCAK SAYIN ÖCALAN'LA MÜMKÜN'

Müvekkilleri Öcalan ile 8 yıl aradan sonra, DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi sonrası görüşme yapabildiklerini hatırlatan Yürekli, şunları söyledi:
“Sayın Öcalan’la birkaç görüşmeye rağmen toplumda bir umut doğmuştu. Kısa süreli bu görüşmelerde Sayın Öcalan, 7 maddelik deklarasyonu sunarak çözüm pozisyonunu birincil kılmıştır. Bölgenin sorunların çözüm adresi olduğunu tekrar etmiştir. Demokratik bir cumhuriyet ve demokratik bir Ortadoğu ancak Sayın Öcalan ile mümkün olacaktır. Bu görüşme oldukça önemlidir. Sayın Öcalan daha önce heyete selamlarını göndermişti."

‘ÖN KOŞUL TECRİDİN KALKMASI’

Yürekli’nin konuşmasının ardından Uluslararası Barış Heyeti tarafından hazırlanan deklarasyon Ögmundur Janasson tarafından okundu. Türk yetkilileriyle Öcalan arasındaki sürecin yeniden başlaması için heyet olarak tekrar Türkiye’ye geldiklerini ifade eden Janasson, barış sürecinin tekrar başlamasının ön koşulunun ise Öcalan’ın İmralı Cezaevi’ndeki tecridinin son verilmesi olduğunu vurguladı. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarıyla çok verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini aktaran Janasson, daha önceki gelişlerinde de İnsan Hakları Derneği yöneticileriyle, diğer insan hakları örgütleri ve emek hareketi temsilcileriyle toplantılar yaptıklarını belirtti. Bu görüşmelerden edindikleri bilgileri kaydettiklerini belirten Janasson, bu bilgileri Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler'de dile getirilen endişeler çerçevesinde değerlendirdiklerini işaret etti. Türkiye’nin tarafı olduğu Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne bir kez daha atıfta bulunduklarını ifade eden Janasson, “Türkiye bu bildirgenin bir tarafı olarak barışı, adaleti, eşitliği ve özgürlüğü savunmayı; demokrasi ve insan onurunu korumayı taahhüt etmiştir” hatırlatmasında bulundu.

‘İMRALI, BASKININ VE DEMOKRASİNİN LABORATUVARIDIR'

Janasson, şunları kaydetti: “Birincisi, bazı insanlar hapsedilirken, diğer insanların eziyet gördüğü, işlerinden atıldığı ve özgürlüklerinin daha önce görülmemiş ölçekte ellerinden alındığını kaygıyla izledik. Cezaevlerindeki koşulların daha da ağırlaştığını söyleyebiliriz. İkincisi, Rojava’ya yönelik yakın zamanda gerçekleşen işgal ciddi insan hakları ihlallerine neden olmuştur. Bu ciddi durumla başa çıkmak için güçlü devletler askeri ve ekonomik ortaklıklar kurmuşlardır. Fakat Türkiye İnsan Hakları Derneği’nin de belirttiği gibi bu ortaklıklar bireylerin hak ve özgürlüklerini, yaşamalarını engellemektedir. Özellikle devletlerin yavaş yavaş demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusundaki taahhütleri arkada bırakıyor olması ve buna uymamaları insan haklarının denetim mekanizmasının ortadan kalkmasına neden oluyor. Üçüncüsü, söz konusu halkın da içinde olacağı bir barış görüşmesinin başlaması zorunluktur. Kürt önderi Abdullah Öcalan’ın içine dahil edilmesi ve müzakere masasına getirilmesi gerekiyor. Geçen baharda verdiği mesajları dikkatle dinledik. Ama avukatları ili sadece beş kere görüştükten sonra İmralı kapıları tekrar kapandı. Bu anlamda İmralı hem baskı hem de demokrasi laboratuvarıdır. Tecrit ve insan haklarını ihlalleri bütün cezaevlerindeki koşulları etkilemektedir.”

‘KOMPLODA ÇATLAKLAR GÖRÜNMEYE BAŞLANDI’

Öcalan’ın düşüncelerinin Ortadoğu ve dünyadaki çatışmaları durdurmak için çok önemli olduğunu vurgulayan Jónasson, şunları ifade etti:
“Kuzey Suriye’de savaş ve saldırılara maruz kalanlarla dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz. Kürtlerin verdiği mücadele ile dayanıştığımızı beyan ediyoruz. Komploda çatlaklar görülmeye başlanmıştır. PKK ve Kürt mücadelesi ile ilişkilendirilen herkesi terörist ilan eden durumun Belçika Yüksek Mahkemesi hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir. İnsan haklarının sona ermesi, barış görüşmelerin yeniden başlaması herkesin desteklediği bir durumdur."

‘TECRİDİ AVRUPA’DA HERKESE ANLATIYORUZ’

Ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Jónasson, Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek için Avrupa’da çeşitli toplantılar yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:
“İzlanda’dan Kürdistan’a ziyaretçiler geliyor. Çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Emek hareketleri bu konuda güçlü etkinlikler düzenliyor. Bu konuda Kuzey İnisiyatifi var ve önemli çalışmalar yapıyor. Heyet üyelerinden ikisi bu sabah erkenden yolla çıktı. İki saat sonra Strasbourg’da büyük bir mitingde konuşacak ve buradaki durumu aktaracak. Burada yapılan baskıları gördüm. Ondan sonra da Kürtlerle mücadele etmek için kendi kendime söz verdim ve benim gibi düşünen insanlar her geçen gün artıyor. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Bize anlattıklarınızı Avrupa’da herkese anlatıyoruz.”

‘YASAL YOLLAR BULMAYA ÇALIŞIYORUZ’

Ardından söz alan İngiltere’de insan hakarı avukatı Melanie Gingel, kendilerinin de aslında tecrit altında olduklarına dikkat çekti. Türkiye’de hükümet yetkilileriyle görüşmek için çok sayıda girişimlerinin olduğunu aktaran Gingel, ancak görüşme taleplerine cevap alamadıklarına da işaret etti. İmralı tecridi konusunda İngiltere'de yaptıkları çalışmaları anlatan Gingel, şunları belirtti:
“İngiltere de sürekli vekillerle diyalog içindeyiz. Son zamanlarda Türk hükümeti ile Kürtler arasındaki durum ile alakalı bir grup oluşturuldu. Bu grubun odak alanları genel olarak Kürtlerin karşı karşıya kaldığı süreç ve Kürt siyasetçilerinin cezaevlerinde maruz kaldığı sorunlar. Bunların başında da Abdullah Öcalan geliyor. Yasal olarak bazı yollar açmaya çalışıyoruz. Belçika mahkemesinin PKK ile ilgili kararı çok önemliydi. Mahkeme PKK’nin bir çatışmanın meşru bir tarafı olduğunu belirtti. Bu davanın ardından başka pek çok davanın açılmasını umuyoruz.”