‘İnsan hakları savunucuları geleceğe endişe ve kaygıyla bakıyor’

Türkiye’nin işkence sicilinin kabarık olduğunu belirten İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri “OHAL ile başlayan değil  OHAL ile devam eden bir anlayış söz konusu. İnsan hakları savunucuları geleceğe kaygıyla bakıyor" dedi.

Yoğun hak ihlalleri ile birlikte bir yılını geride bırakan Olağanüstü Hal (OHAL), sivil halka yönelik ihlallerde sistematik bir hal almaya başladı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri, Türkiye'nin işkence konusunda sicilinin bir hayli kabarık olduğunu hatırlatarak,  yaşanan hukuksuzluklardan kaynaklı insan hakları savunucularının geleceğe endişe ve kaygı ile baktığını söyledi.

‘OHAL, HALKA İŞKENCE OLARAK DÖNDÜ’

Yaşanan hak ihlallerinin 3 ana temel noktada toplandığını kaydeden Yoleri, “OHAL’in yansıması sivil halka, işkencenin artması, haksız ve hukuksuz tutuklama, gözaltıların yaşanması, özellikle haksız olarak işten çıkarılma olarak üç ana temel noktada toplanabilir. Bu temel noktaların dışında demokratik ve sivil hayatın düşünce özgürlüğü kapsamında alanların tamamen daralması söz konusu” dedi. OHAL’in ilanıyla birlikte yayınlanan KHK'lerle gazete, televizyon ve ajansların kapatılmasının da yaşamsal anlamda en yoğun hak ihlali olduğunu dile getiren Yoleri, “Gazetecilere, akademisyenlere yönelik tutuklanmaların yaşanması da ilk sıralarda yer alan hak ihlalleri olarak gösterilebilir” dedi.

‘TOPLUM SİNDİRİLMEK İSTENİLİYOR'

Türkiye’nin işkence konusunda sicilinin kabarık olduğunu vurgulayan Yoleri, işkencenin halkı bastırmak için kullanılan bir yöntem haline getirildiğini söyledi. OHAL ile birlikte özellikle Kürt illerinde işkencenin arttığını ve sistematik bir hale dönüştürüldüğünü ifade eden Yoleri, elektrik, falaka, askı gibi ilkel yöntemlere geri dönüldüğüne dikkat çekti.  OHAL’in insan hak ve özgürlüklerine yönelik bir darbe niteliği taşıdığını belirten Yoleri, "15 Temmuz sonrası yapılan açıklamada terörün ve darbenin engellenmesi için OHAL ilan edildiği söylendi fakat yaşadığımız bir yıllık süreçte devletin niyetinin toplumu sindirmek, bastırmak ve korku yaratmak olduğunu, halkın tepkisinin önüne geçmek için yapılmış olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

‘OHAL İLE BİRLİKTE DARBE YAPILDI’

Türkiye’de her 10 yılda bir darbe yaşandığını ve özellikle 12 Eylül sonrasında baskı aygıtlarının kurumsallaştığının altını çizen Yoleri, şöyle dedi:  “Bazı dönemlerde devlet makyaj ile kendini ortaya koydu fakat özü hiçbir zaman değişmedi.  OHAL ile birlikte tekrar ortaya çıktı. Sokağa çıkma yasakları OHAL döneminden önce yaşandı. Bu yasak devletin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu gösterdi. Yapılan uygulamaların uluslararası ve Anayasal zeminde karşılığı olmadığı halde baskı aygıtlarının nasıl devreye girdiğine tanıklık ettik.”

‘HAK SAVUNUCULARI OLARAK GELECEĞE ENDİŞE VE KAYGIYLA BAKIYORUZ’

OHAL uygulamalarının 7 Haziran seçim sürecinden sonra toplumda bir karşılık bulduğunu belirten Yoleri, “Seçimi tanımayan iktidar yasadışı bir pozisyona çıktı ve iktidar kendini aştı. Kürdistan’da yaşanan savaş ve katliam OHAL ile birlikte artış gösterdi sadece. OHAL ile başlayan değil  OHAL ile devam eden bir anlayış söz konusu. Hükümetin kendini var ettiği koşullar Anayasal olarak zemin bulmazken, pratikte gerçekleşiyor. Hak ve özgürlüklere yönelik bir darbe söz konusudur. İnsan hakları savunucuları geleceğe endişe ve kaygı ile bakıyor” dedi.