İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri: Onlara sözümüz barış olacak !

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, 10 Ekim katliamında yaşamını yitirenleri Kadıköy İskele Meydanı’nda andı: “ Eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesi, yitirdiğimiz arkadaşların en büyük emanetidir. Onlara sözümüz barış olacak.”

10 Ekim katliamının 6’ıncı yıldönümünde yaşamını yitirenler, İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından kitlesel bir açıklamayla anıldı. Polis ablukası altında gerçekleşen anmaya, HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ve çok sayıda siyasi parti ile demokratik kitle örgütleri temsilcileri katıldı. Katliamda yaşamını yitirenlerin resimlerinin taşındığı eylemde, 10 Ekim katliamında yaralananlar ön saflarda yerini aldı. Katliamda yaşamını yitirenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan anmada, sık sık “10 Ekim’in hesabı sorulacak”, “Barış şehitleri ölümsüzdür”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Gün gelecek devran dönecek AKP, katiller hesap verecek”, “Bijî aşitî”, “ Bijî biratiya gelan” sloganlarının atıldı. Anmada, katliamda yaşamını yitirenlerin teker teker isimleri sayılarak, “Yaşıyor” diye haykırıldı.

İstanbul Emek, Barış  ve Demokrasi Güçleri adına açıklamayı 10 Ekim katliamı yaralısı Özer Değirmenci ve KESK İstanbul Dönem Sözcüsü Özer Tuncer okudu. Değirmenci ve Tuncer, 7 Haziran 2015 Seçimleri sonrası ülkede egemen kılınmak istenilen şiddet ve korku iklimine karşı DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin Ankara’da düzenlediği mitingine akın eden on binlerin coşkusunun saat 10’u 4 geçe birbiri ardından patlayan iki bomba ile kana bulandığını hatırlatarak sözlerine başladı. DAİŞ üyesi iki canlı bomba tarafından gerçekleştirilen kanlı saldırı sonucunda 104 kişinin hayatını yitirdiğini, 500’e yakın kişinin ise yaralanıp, sakat kaldığını anımsatan Değirmenci ve Tuncer, Türkiye tarihinin en büyük kitle katliamında kaybettikleri bütün arkadaşlarını saygı ve özlemle andılar.

AKP ÜLKEYİ KAN GÖLÜ VE BATAKLIĞA TAŞIDI

Ortadoğu'ya barış ve özgürlük götürme yalanı ile gerçekleştirilen emperyalist müdahalelerinin bölgedeki taşeronluğunu soyunan AKP’nin ülkeyi kan gölü ve bataklığın ortasına taşıdığını vurgulayan Değirmenci ve Tuncer, kendi iktidarının devamını özelde Suriye'de genelde ise Ortadoğu'daki emperyalist projelerin başarısına bağlayan AKP’nin Türkiye emekçi sınıflarının birleşik mücadelesi karşısında gerileme emareleri gösterdiği her durumda içeride ve dışarıda provokatif ve kışkırtıcı adımlar atmaktan geri durdurmadığını; 10 Ekim 2015 de yaşanan katliamda bunun bir örneği olduğunu kaydettiler.

 Suriye'deki cihatçı örgütlerin hamiliğine soyunan AKP’nin , El Kaide ve DAİŞ artıklarının bölgede ve Türkiye’de cirit atmasına yol verdiğini belirten Değirmenci ve Tuncer, bu durumun da ülkede yeni provokasyon ve katliamların zeminini hazırlandığına işaret ederek, bu örgütlerle 10 Ekim katliamını yapanlar arasında zihniyet farkı olduğunun altını çizdiler. İktidarın tüm kurum ve aygıtlarıyla yaşadığı çürüme ve çözülmeyi örtmeyi dönük milliyetçi, ırkçı, gerici hezeyanları, anayasadan laiklik ilkesini çıkarma çabalar ile Kürt sorunu yoktur söylemleri arasında salındığını kaydeden Değirmenci ve Tuncer, “Baskı ve zor politikalarıyla iktidarda tutunmaya çalışan AKP bilmelidir ki, ne bu ülkenin ilerici devrimci birikimi ne yok sayılan, inkar edilen halkları, ne de bu hezeyanlara geçit vermeyecektir. Yaşadığımız bu karanlığın, acıların sorumlusu olan emperyalistler ve işbirlikçilerinin savaş politikalarına karşı Türkiye halklarının barış içinde bir arada yaşama hakkını savunmaya devam edeceğiz” dediler.

ANKARA KATLİAMI SİYASİ BİR CİNAYETTİR

Geçtiğimiz yıllarda, 10 Ekim Davası karara bağlandığını ve 9 kişi hakkında 101 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verildiğini hatırlatan Değirmenci ve Tuncer, halihazırda ceza dosyası kapsamında 16’sı firari, biri devam etmekte olup davanın duruşmasının; 24 Kasım’da Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüleceğini duyurdular. Değirmenci ve Tuncer, 5 yıldır her duruşmada, katliamda ihmali olan kamu görevlilerinin ve sorumlulukları bulunan siyasetçilerin de yargılanması gerektiğini dile getirdiklerini ancak bu yönde herhangi bir adım atılmadığı gibi , “adalet” isteyenlerin mahkeme salonlarından çıkarılmak istendiğine tanıklık ettiklerini belirttiler. Mahkeme salonlarında denk gelmeyen adaletin, kamuoyu vicdanında da tecelli etmediğini dile getiren Değirmenci ve Tuncer, 2015 yılının karanlık bir dönemine tekabül eden 10 Ekim Ankara katliamı siyasi bir cinayet olduğunun işaret ettiler.

Yakın tarihimizin en karanlık döneminin aydınlığa kavuşması için siyasetçilere sorumluluklarını bir kez daha hatırlatan Değirmenci ve “Türkiye’nin barış umuduna darbe vuran, insanları sokağa çıkamaz hale getiren 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşanan olayların sorumlusu kimdir? Bizim çocuklarımız neden öldürüldü? Bilinmelidir ki, insanlığa karşı işlenen bu suçların faillerini gizleyenler, bu suçların ortağıdır. İktidarını korumak için toplumu kaos ve şiddet sarmalına sürükleyenleri asla unutmayacağız. Kardeşlerimizin hayatlarından, bizlerin acılarından oy devşirenleri asla affetmeyeceğiz” vurgusunda bulundu.

KARARLI MÜCADELEMİZ SÜRECEK

5 Haziran 2015 Diyarbakır ve 20 Temmuz 2015 Suruç katliamları gerçek anlamda araştırılmış ve failleri bulunmuş olsaydı 10 Ekim katliamının hiç yaşanmayacağını söyleyen Değirmenci ve Tuncer, “Kamusal sorumluluğun katliamlardaki yerinin ortaya koyulabilmesi, “devletin hizmet kusuru” olduğunun bir mahkeme kararında geçebilmesi adına açmış olduğumuz tam yargı davalarının pek çoğunda artık Danıştay aşamasına gelinmiş bulunmaktadır. 2021 yılı Temmuz ayında Danıştay tarafından verilen, devletin bu katliamlardan dolayı “kusursuz” olduğu ve ölenlerin, yaralananların kusurlu ve borçlu çıkarıldığına dair kararı, katliamın 6. Yılında vicdanları yaralamaktadır. İlk derece mahkemelerde açık ve bariz kamusal kusura işaret edilirken üst mahkeme süreçlerinde devletin sosyal risk sorumluluğundan dahi bahsedilmemesi büyük bir çelişki ve sorundur. Elbette ki, verilen her yanlış ve hatalı karara karşı bu ülkenin iç hukuk yollarını tüketmek amacıyla her türlü hukuki başvuruyu yapmış bulunmaktayız” diye konuştular.

Eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesi, yitirdiğimiz arkadaşların en büyük emaneti olduğunun altını çizen Değirmenci ve Tuncer, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu emanet doğrultusunda kararlı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceklerini bildirdiler.