İtalya-Türkiye kirli işbirliği mi, şantaja boyun eğme mi?

Kenya’da radikal İslamcı çete örgütü El Şebab tarafından kaçırılan İtalya vatandaşı Silvia Romano’nun 9 Mayıs 2020’de bir operasyonla ülkesine getirilmesi, basit bir rehine kurtarma olayının çok ötesinde...

İtalya ve Türkiye’nin kirli ittifakı, Türkiye’nin radikal İslamcı gruplar üzerindeki hakimiyeti üzerinden geliştirdiği şantaj siyasetine Avrupa ülkelerinin nasıl boyun eğdiğini açığa çıkarması açısından daha çok tartışılacağa benziyor.

İtalyan kamuoyu bu kurtarılma hikayesi üzerinden şimdiden ikiye bölünmüş durumda. Ancak İtalyan medyası Romano’nun ‘İslam dinini seçtiğini’ söylemesi üzerinden tartışmalar yürütürken, gerçekte Türkiye’nin bu sözde operasyonu hangi kirli ilişkiler veya teatral hazırlıklarla gerçekleştirdiğine bakmak gerekiyor.

Peki Romano’yu ‘kurtarma operasyonunu’ İtalyan hükümetinin kendi vatandaşına karşı sorumluluğu olarak görmek mümkün mü? Eğer Türkiye, derin ilişkilerini kullanarak bu radikal İslamcı grupla görüşmeleri sağlamasaydı ve karşılığında 1,5- 2 milyon Euro almamış olsaydı, ki İtalyan hükümeti doğal olarak bu konuda resmi bir açıklama yapmadı, İtalyan devletinin bu tavrı gayet insani ve saygın bir yaklaşım olarak değerlendirilebilirdi. Ancak meselenin perde arkası karanlık ve karmaşık.

Anlaşılabilmesi için parçaları bir araya getirmek ve Silvia Romano’nun 18 ay önce El Şebab çeteleri tarafından kaçırılmasından sonra yaşananları ve ortaya çıkan sonuçları mercek altına almak gerekiyor. Önce kamuoyu ile paylaşılanlara bakalım: Silvia Romano, Afrika’da faaliyet yürüten bir ‘yardım kuruluşu’ olan Afrika Milele için gönüllü olarak çalışıyordu. Kenya’da Malindi’ye 80 km uzaklıktaki Chakama köyünde 20 Kasım 2018’de kaçırıldı. Rehin alanlar Erdoğan’ın finanse ettiği onlarca radikal İslamcı gruptan biri olan El Şebab’tan başkası değildi. Türk MİT’i ve İtalya istihbaratının işbirliği ve Somali hükümetinin desteği sayesinde Romano 9 Mayıs 2020’de Mogadişu’ya yakın bir bölgede ‘kurtarıldı.’

Karantina koşulları ortadan kalkmadığı halde, ülkesinde Başbakan Giuseppe Conte ve Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio tarafından törenle karşılanan Romano’nun kurtartılmasını bu kadar önemli kılan ne idi?

ANKARA’NIN GÜÇ OLMA SİYASETİNE TAVİZ VERİLİYOR

İtalya kamuoyu bu abartılı gösteri ve duyarlılığın, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şantajlarına boyun eğmesi ve Ankara’nın Afrika’da hegemonya oluşturma siyasetine açık kapı bırakan İtalyan hükümetinin acizliğini gizleme çabası olarak değerlendiriyor. Türkiye’ye verilecek her türlü tavizin dolaylı olarak radikal İslamcı ve cihatçı grupların desteklenmesi olacağını geçmiş deneyimlerinden biliyorlar.

LİBYA’DAKİ İTALYAN SERMAYESİNİ ANKARA’NIN ÇETELERİ KORUYOR

Nitekim Türkiye ile bu yakınlaşma sadece Romano’nun kurtarılmasından ibaret değil. Türkiye ve İtalya hükümetinin Libya siyasetinde ortaklaştığı noktalar var. İtalya Libya’daki ticari yatırımlarını yitirmemek adına Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Trablus hükümetini destekleme kararı aldı. Bunun karşılığında ise petrol üreticisi firmalardan ENİ’nin güvenliğini Türkiye’nin Libya’ya gönderdiği cihatçı gruplar ve askerler sağlıyor. Trablus hükümetinin siyasetinin Türkiye tarafından yönlendirildiğini ve getirdiği çeteler aracılığıyla Libya’da hakimiyet sağlamaya çalıştığını ise bilmeyen yok. Yani İtalya’nın bölgedeki ticaret güvenliği Türk devleti ve ona bağlı çetelerin sorumluluğu altına girmiş bulunuyor!

TOELGYES BİRÇOK KİRLİ İLİŞKİYE DİKKAT ÇEKİYOR

İtalya’da yayın yapan Africa Express adlı gazetede Cornelia I. Toelgyes adıyla yayınlanan makalede konu artık bir şüphe olmaktan çıkıyor.

Makalede Silvia Romano’nun kurtartılmasının arkasında Türk istihbarat servisinin bölgede kurduğu ajan muhbir ağının payı olduğu açıkça savunuluyor. Ayrıca Türk rejiminin sözcülerinden Yeni Şafak’ın da sahibi olan Türkiyeli şirketler grubu Albayrak’ın 20 yıllık bir sözleşme ile Mogadişu limanının inşasını üstlendiği, aynı kentte 2016 yılında büyükelçilik, 2017 yılında ise en büyük askeri üssünü açan Türkiye’nin, bir yıl sonra Sudan’da benzer bir askeri üs açmaya giriştiği bilgisine yer veriliyor.

Erdoğan'ın 2015’ten sonra Katar’da askeri üs açma girişimine yer verilen makalede, İtalya’nın Türkiye’nin Afrika’daki yayılmacı politikasına zemin sunduğu bu örnekler üzerinden ima ediliyor.

BİLAL ERDOĞAN’I AKLAYAN DA İTALYA İDİ

Teolgyes, İtalya’nın Bilal Erdoğan’a İtalya’da kara para aklama nedeniyle açılan soruşturmanın üzerinin kapatılmasına da dikkat çekiyor. İtalya’nın Türkiye ile ticaret yapan dördüncü ülke olması, Türkiye’de otomotiv, sanayi, savunma ve altyapı alanında çalışan 1400’e yakın İtalyan şirketinin olduğu bilgisi veriliyor.

Ve böylece Romano’nun ülkesine dönmesinin amacının sadece bir ‘rehineyi sevdiklerine kavuşturmak’ olmadığı da açığa çıkıyor.