Öcalan’ın “Yerel yönetimler” okumaları… -1

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın on yılları bulan yoğunlaşmaları, muazzam bir siyasal birikim olarak önümüzde duruyor...

Bu yıllar içinde teorik birikimini pratik ile birleştirme şansına sahip olan ender düşünürlerdendir. Öcalan’ın siyasi anlayışı ve tezleri bugün dev bir araştırma konusu olarak bekleyedursun, görmek isteyenler için de son derece güncel argümanlardan oluşuyor.

Ana gövdesine ‘iktidar’ ve onun etrafına devlet mefhumlarını alarak, politik-ahlak süzgecinden bir uygarlık çözümlemesine varan dev siyasal külliyat, sadece uluslararası alan için değil, yerel bir siyasetin de ‘nasıl’ olması gerektiğine kadar kafa yoran bir içeriğe sahip. Bu çerçevede yaklaşan yerel seçimleri de göz önüne alarak Öcalan’ın halk, demokrasi, yerel yönetimler ve bunların siyasal bağlamına dair bazı görüşlerini hatırlamanın faydalı olacağı inancındayız. Çünkü Kürt sorunun çözümünde ‘geldiğimiz aşamada yerel yönetimler yüzde doksan etkilidir’ derken söylemek istediği ve bu alana yüklediği misyon açıktır.

Yerel seçimler önemlidir çünkü ‘yönetim’ iddiası olan herkesin kendi perspektifini yaşama geçirebileceği bir yetki ve şans veriyor. Öcalan’ın iktidar ve siyaset arasına ‘yönetim’ kavramını alması tesadüf değildir. Çünkü ona göre bu kavram evrendeki düzenliliği, kaostan çıkış halini ifade etmektedir ve bu kavramının doğru tanımlanması, iktidar kavramından kaynaklı olumsuzluklar ve miyoplukları gidermesi açısından önemlidir. Aslında bu kavram üzerinden esas varılmak istenen yer ‘öz yönetim’ olgusunun ne olduğunu açıklamaktır. Yüzleştiğimiz bir gerçek değil midir, özyönetimden yoksun kalmış bir toplum sömürge olmaktan kurtulamayacağı, bunun doğal sonucu olarak asimilasyon ve soykırımla süreç içinde yok olması?

Yerelin ve kendini yönetimin önemine esas vurguyu da belirtecek olursak: “İktidar yönetimi toplumda ne denli antidemokratikse, özyönetim de o denli demokratik yönetimle bağlantılıdır. Saf iktidar yönetimleri ne kadar demokrasi karşıtlığını ve toplumun yönetimden uzaklaştırılmasını ifade ediyorsa, özyönetimler de toplumu yönetime kattıkları oranda demokratikleşmeyi ifade ederler. Bu durumda demokrasi toplumun katılım sağladığı özyönetimi olarak tanımlanabilir. Özyönetimler hep toplumla ilgili olduklarından, katılımsız olmaları düşünülemeyeceğine göre, doğalarında demokrasi vardır. Demokrasi daha çok halk ve ulus gibi makro toplumlar için düşünülen bir kavram iken, özyönetimler en küçük klan toplumundan en geniş ulusal toplumlara kadar yaygınlaşan ve sürekliliği olan bir erki ifade ederler.”

İktidar ve onun elindeki zehirli yönetici sınıfı, araçları bugün kan kusturmaya ve faşizmi kurumsallaştırmaya yeminli olarak çalışma yürütüyorlar. Hem de hiç durmadan!
Bunlara karşı demokrasinin tesisi de ancak sağlam bir taban örgütlenmesi, yerelliğin güçlenmesi ve demokrasinin olmazsa olmaz şartı olarak katılımın olabilmesi lazım. İşte yerel seçimler tüm bunlara imkân vermesi açısından önemlidir. Küçük heveslere, basit hırslara ve iktidar arzusuna kurban edilmeyecek kadar önemlidir. Yoğun bir emek ve inanç istemektedir.

Öcalan’ın “Kürtler adına siyaset yapma” iddiasında olanlara dair söylediği pek çok şey var ama burada özellikle bir şeyin altını çizmekte fayda var. O da “Kürt sosyolojisini” iyi bilmesi gerektiği uyarısıdır. Öcalan bundan ısrarla bahsediyor ve ‘Kürt hikâyelerini, destanlarını, sanatını, tarihini, diplomasisini bilmeyenlerin bizim adımıza siyaset yapamayacağını” söylüyor. Buradan anlaşılması gereken nedir? Kendini eğitme, geliştirme gerçekliğidir. Bundan başka şans da yoktur zaten.

***

Peki Öcalan yerel yönetimler açısından ne önermekte, kısaca neyi doğru bulmaktadır? Bu konuda savunmalarında yerel yönetim gerçeğini uzunca anlatmaktadır. Yine çeşitli vesileler ile topluma ulaşabilen görüşlerinde önemle üzerinde durduğu bu konuda sık sık tespit-öneri ve eleştirilerde bulundu.

Bunları hatırlamak gerekirse,

Öcalan topluma ve toplumsallığa inanan biridir. O anlamda toplum içinde karşılığı olan birilerinin olmasına son derece önem veriyor. “Benim derdim halktır” derken “Ben rica ettim biraz emek verin, bu halka demokratik eğitim demokratik bilinç verin dedim. Halk adına siyaset yapacaksanız bunları anlamak zorundasınız” sözleri ile derdini anlatmış oluyor.

Tepeden atanmaların pek işe yaramadığını belirtirken “Tabandan demokrasiyi geliştirmeden bu işler olmaz. Bu demokrasiye büyük saygısızlıktır. Demokrasi çok ciddi bir olay, halkı seveceksiniz demiştim, tepeden inme adamlarla olmaz. Tepeden atıyorsun yarın halkı satar, ABD’ye satar, başka güçlere satar. Yazık değil mi bu kadar insan acı çekti. Ben bu zihniyeti karşıma alıyorum. Kişilerle meselem yok bu zihniyeti karşıma alıyorum” sözleri ile belirtiyor.

Öcalan ortaya bir kavram atıyor: “Koltuk kapma sosyalizmi” …

Bu kavramla ‘devletçi fikri’ zihniyetinden atamayanların, buna eleştiri geliştirmeden, yüzleşmeden, içselleştirmeden sadece ağzı ile siyaset yapanlara özellikle sesleniyor. Yine derdi koltuk kapmak olanların özgür yurttaş gerçekliğini asla anlayamayacaklarını belirtiyor. Bu bir aldatmadır, halkı kandırmadır. Koltuk kapma yarışının en fazla yaşandığı ve nitelikten çok başka pek çok şeyin devreye girdiği zamanlardır yerel seçimler! Çünkü Öcalan “Benim eğilimim devlete bir şey dayatma ya da talep etme değildir. A-devlet diyorum, devletsiz bir anlayıştır. Anti-devlet demiyorum. A-devlet diyorum. Devlette ya olurum ya da yıkarız hayır benim eğilimimin içinde ikisi de yok. Bu demek değil ki devletle ilgilenme olmaz. Devlete mesafeliyiz. Bunu halka anlatırsınız. Bu bir eğitim programıdır. Belediyelere, seçilenlere diyorum ki bunları kafanıza iyi koyacaksınız. Devlet de eşit özgür yurttaşlığı kabul edeceksin diyorum. Ne gerekiyor. Eşit özgür yurttaş eğitimi ve demokrasiyi öğrenmek, halka bunu vermek. Bu olursa Diyarbakır, Siirt, Dersim cennet olur” diyor.

Öcalan’a göre geldiğimiz aşamada Kürt sorunu, %90 artık Yerel Yönetimler sorunudur. Yerel Yönetimler anlayışı bambaşka bir anlayıştır. İyi bir teori ve pratik gerektirdiği gibi, doğru bir örgütlenme ve çalışma tarzı da gerektiriyor. Öcalan’a göre devlet bu konuda mesafe alırken biz geriden ve yetmezliklerle boğuşarak bakıyoruz olaya. O anlamda fırsatları değerlendiremiyoruz. “Kürt sorununu yerel yönetimler düzeyinde çözeceğiz. Burada devletin izin vermesi ya da düşmanlık yapması gibi bir şey yoktur. Belediye devletten hiçbir şey de almayabilir. Devlet izin mi verir, düşmanlık mı yapar? Bu benim için çok önemli değil” diyen Öcalan, belediyeler konusunda dünya deneyimlerinin yeterince okunmadığını, bu alana katkı sunan düşünürlerin kitaplarına bakılmadığını ve örneklerin yeterince işlenmediğini de belirtiyor.

Öcalan belediye konusunda, sistemin bu alan üzerinden özellikle ‘terbiye etme’ yönüne dikkat çekiyor. Açlıkla, güdülerle terbiye etmenin gerçek bir silah olduğunu vurguluyor. Kurdistan’ın açlıkla nasıl terbiye edildiğini, seçim dönemlerinde AKP’nin halka yaklaşım şeklinin özellikle karın doyurma üzerinden vaatlerle dolu olduğu gerçeği ile ortaya çıkıyor. Bu konuda ‘on kitap yazılırdı ama gözlemleyemediniz yeterince’ diyerek de eleştiriyor tutumumuzu. Kendisine göre bunları görmeden ne siyaset ne belediyecilik ne de politika yapılır! Çünkü toplumsal gerçeklikler açığa çıkmadan toplum örgütlenemez.

 “Halkın değerler büyük değerlerdir. Belediye başkanları kendilerini halka kabul ettirmelidirler. Belediye başkanı olmak için on - on beş kişi aday oluyor. Seçilene kadar halkının ayağına gidiyorlar. Seçildikten sonra halka gitmiyorlar. Bu kabul edilebilecek bir durum değildir. Kendilerini çok akıllı zannetmesinler” diyen Öcalan belediyelerde yer alacakların, burada hizmete talip olanların özellikle rant ve ailesel çıkardan uzak durmaları gerektiğini defalarca söyledi. Hatta göreve aday olanların bu minvalde özellikle araştırılması gerektiğini belirtiyor. Çünkü söz konusu olan acı çekmiş bir halk adına siyaset yapmanın zorluğudur ve bu kuruma hizmet etme bilincinin yanı sıra, yerel yönetimlerde olan biten her şeyin gelecekle de çok yakından ilgili olmasıdır. Belediyelerden ranta bulaşanlara halkın müdahale etmesini talep etmesi bundandır. Çünkü halkın değerleri bireysel çıkarlar için kullanılamaz.

(Yarın devam edecek…)