Öztürk Türkdoğan: İmralı kapatılmalı!

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin hukuksuz olduğunu belirterek, "İmralı Hapishanesi kapatılmalıdır" dedi.

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan, üzerinde uygulanan sistematik tecride ilişkin konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, tecrit ortadan kalkmadan ve savaş politikaları bitmeden Türkiye’de demokratikleşmeden söz edilemeyeceğini söyledi.

‘İMRALI’DA HUKUK VE KANUN’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 21 senedir tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde infaz kanunlarının uygulanmadığını vurgulayan Türkdoğan, şunları ifade etti:

“Söz konusu İmralı Hapishanesi olduğunda hukuktan ve kanunlardan bahsetmek mümkün değil. Göstermelik olarak bazı kararlar alınarak işlemler yapılıyor. Hiçbir şekilde avukatlarıyla görüştürülmeyen bir insana avukat görüş yasağı nasıl konuluyor gerçekten anlamak mümkün değil. Adalet Bakanlığı bunu izah etsin biz de anlayalım. Bir defa İmralı Hapishanesi’nin mutlaka kapatılması gerekmektedir. Askeri yasak bölge içerisinde Adalet Bakanlığına bağlı yüksek güvenlikli statüsünde bir hapishane olmaz. Eğer böyle bir hapishane varsa da askeri bölge içerisinde olmaması gerekir. Bu bir F Tipi hapishane ise de diğer hapishanelerde nasıl müvekkillerimizle görüşüyorsak, oradaki mahpuslar aileleriyle görüşüyorsa aynı şey olmalıdır. Bizim yıllardır söylediğimiz şey İmralı Hapishanesi’nin mutlaka ve mutlaka kapatılmasıdır.”

‘TECRİT SONA ERMELİ’

CPT raporlarına dikkat çeken Türkdoğan, tecridin sona erdirilmesi gerektiğini kaydetti. Türkdoğan şunları ekledi:

“Abdullah Öcalan ve diğer 3 mahpusun en temel hakları ihlal ediliyor. Eğer Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği (AB) ileri bir adım atmıyorsa, bu bize savundukları insan hakları değerlerinde aşınma olduğunu gösterir. Abdullah Öcalan’ın politik kimliği engel olarak görülüyorsa o halde bu konsey ve AB Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda hem Kürtleri hem de Türkiye’yi cesaretlendirici adım atmaktan çekindikleri sonucunu doğuruyor. İnsan hakları bağlamında mutlaka Türkiye’ye yükümlülüklerini hatırlatmaları gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’de çok sayıda başvuru var ve bu başvurular sürüncemede bırakılıyor.

2014’te Abdullah Öcalan ile ilgili ölünceye kadar infaz diye bir kavramın olamayacağı ile ilgili bir karar verilmişti. Bu karar göre, Türkiye’nin Abdullah Öcalan’ın ne zaman tahliye olacağı tarihini vermesi gerekiyor. Ama son infaz kanunu değişikliğinde bu durumları daha da ağırlaştıran düzenlemeler yapıldı. Türkiye Abdullah Öcalan’a uyguladığı ayrımcılığı da böylece genelleştirdi. Avrupa Konseyi’nin bir an önce bu konuyla ilgili nihai tutum alması gerekiyor. CPT raporlarında tecridin sona erdirilmesi önerisi çok açık bir biçimde var.”

‘SALGIN DÖNEMİNDE AÇLIK GREVLERİ AĞIR SONUÇLANIR’

Türk cezaevlerinde siyasi tutsakların 27 Kasım’da başlayabileceği belirtilen açlık grevlerinin çok ağır sonuçlar doğuracağının altını çizen Türkdoğan, şöyle konuştu: “2018’in Kasım ayında Leyla Güven’in başlattığı ve Türkiye’de 90 cezaevine yayılan 3060 civarında mahpusun katıldığı süresiz dönüşümsüz açlık grevlerin sonucunda 8 kişi yaşamına son vermişti. Sonucunda siyasi iktidar bu konuda adım attı ve tecrit ortadan kalktı. Fakat Ağustos’tan beri yeniden bir tecrit ortaya konmuş durumda. Cezaevleri siyasi iktidarın verdiği sözü yerine getirme ve bu hukuksuzluğun ortadan kalkması için yeniden riskli bir karar alınmış durumda. En büyük risk bu salgın ortamında açlık grevleriyle bağışıklığın zayıflaması ve hastalığa yakalanma imkanının artmasıdır. Mahpusların yaşamlarının tehlikeye girmemesi için Adalet Bakanlığı’nın bir an önce İmralı Hapishanesi ile ilgili tecrit uygulamalarını sona erdirmesi gerekiyor. Abdullah Öcalan ve 3 mahpusun aileleri ve avukatlarıyla görüştürülmesi sağlanmalıdır. Türkiye kendini tekrar eden ülke konumundan artık çıkmalı.”