Şengal katliamından Perex'e uzanan katliam zinciri

Perex katliamı, Türk devletinin tüm planlarını deşifre etti. Artık Türk devletini eleştirmek yetmez; tavır alınmalı, direniş büyütülmeli, yaptırım uygulanmalı.

1906 yılından 2014 yılına kadar bu coğrafyanın en kadim, tarihi kökenli halkı olan Êzidîlere yönelik 74 katliam (ferman) gerçekleşti. Bu katliamların 3-4 tanesi hariç tümü faşist Türk zihniyeti tarafından gerçekleştirildi.

Bu katliamların sonuncusu ve en büyüğü olan, 3 Ağustos 2014 tarihinde DAİŞ eliyle gerçekleşen katliamın planlamasını, ideolojisini yine faşist Türk zihniyeti belirledi. Bu çerçevede faşist Türk zihniyeti, 2014 yılının 10 Haziran’ında Ürdün’ün Amman kentinde, uluslararası güçler, bölge gerici güçlerinden olan KDP ve tetikçi DAİŞ çeteleri ile birtakım planlar yaptı. Bu planlar doğrultusunda Türk devleti, DAİŞ eliyle başta Kürt kazanımlarının yaşandığı ve Kürt halkının büyük çoğunlukta olduğu yerlere saldırı düzenledi. Bu çerçevede hem Rojava’ya (Serêkanî, Kobanê vb.) hem de Irak’ta (Musul, Şengal, Maxmûr, Kerkük vb.) birçok kente saldırdı.

Musul’u çatışmasız bir şekilde ele geçiren DAİŞ çeteleri, 3 Ağustos günü de Kürt halkının tarihi hafızası, inanç tarihi ve kökeni olan Êzidî halkına saldırarak kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden binlerce kişiyi katletti. 5 binden fazla Êzidî kadını kaçırıp köle pazarlarında insanlığı sattılar. Üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen halen bu kaçırılan kadınların birçoğunun akıbeti belli değil. İnsanlığı, insanlık pazarlarında kölece satan DAİŞ çetelerinin zihniyet babası, ideoloji hocası faşist Türk devletinden başka kimse değildi.

İnsanlığın yitirildiği ve dirhem dirhem satıldığı köle pazarlarında bir çığlık kopuyordu hawar edaları ile. Ağustos’un kavurucu sıcaklığında, katliam cehenneminde insan iradesi eritilmek ve yok edilmek isteniyordu. İnsanlık artık eli kanlı katillerin ellerine bırakılmıştı. Ve insanlık bu cennet coğrafyada Şengal ile birlikte yok edilmek isteniyordu. Ses olmak gerekiyordu, umut olmak gerekiyordu. Bu yaralı coğrafyada yok edilmek, insanlığa el uzatmak gerekiyordu. Tüm dünyanın üç maymunu oynadığı 3 Ağustos gününde Şengal katliamına cevap olmak gerekiyordu.

ÖDÜN VERMEDEN İNSANLIĞI KURTARAN GERİLLA...

Evet, cevap, insanlığın yok edilmek istendiği bu kadim halka insanlık onuru için savaşan, insanlığı tekrardan bu yaralı coğrafyada ortaya çıkarmak için serden geçen koca yürekli insanlar tarafından verildi. Sırtlarında taşıdıkları umut ile özgürlüğe olan büyük aşk ile insanlık hakikatinde insanlık gerçeğinin peşi sıra iz süren ve çağın Derweş ve Êduleleri Kürdistan dağlarından kutsal ibadetgah Şengal’e doğru yola koyuluyordu. İnsanlık için, insanca yaşamak, kendi değerleri, tarihi ve kültürü ile var olmak isteyen bir halkı, katliam cenderesinden kurtarmak için yüreklerinde taşıdıkları öfke ve kin ve sırtlarındaki umut ve yüzlerindeki insanlık tebessümü ile dağlardan Şengal’e yürüdüler.

Kürt Özgürlük Gerillaları sadece Şengal’e de değil, Maxmûr, Kerkük, Kobanê ve birçok yerde insanlığı bu katliam şebekesinin elinden kurtardı. O zamanlar 13 bin peşmergenin koruyamadığı ve bir mermi atmadan kaçtığı Şengal’i bir grup gerilla kurtardı. Ve bedel verdi, ödün vermeden Şengal’i özgürleştirdi. 

DAİŞ'i durduran ve yok eden başta Kürt Özgürlük Gerillaları ve YPG, YPJ, QSD, YBŞ, YJŞ güçleri insanlığı tekrardan bu çoraklaştırılmak istenen topraklarda bir vaha edasıyla kurtardı. Tabii Kürt halkının bu yiğit, kahraman evlatlarının çelikten irade ile ortaya koydukları direniş, bazı hesapları ve dengeleri de alt-üst etti. Özellikle faşist Türk devletinin ve bölgede gerici güç olan KDP’nin tüm planlarını alt-üst etti. Çünkü hem KDP hem de faşist Türk devleti, DAİŞ eliyle büyük planlar yapmıştı.

KDP'yi, 2017 referandumuna götüren süreç asıl bu dönem başlamıştı. KDP, Irak’tan kopup sadece aşiret devleti temelinde Güney Kürdistan’da bir devlet kurmak istiyordu.

Faşist Türk devleti ise DAİŞ eliyle bugünlerde gündemde olan Halep’ten, Musul ve Kerkük’e kadar olan tüm toprakları kendi topraklarına katmak istiyordu. Bunun için DAİŞ’e böyle bir rol biçildi. DAİŞ, Şengal’e bunun için sürüldü. Çünkü eğer Şengal düşmezse, eğer Şengal’de katliam yapılmazsa direnişçi bir halk olan Kürt halkı bir anka kuşu gibi kendi küllerinden kendini tekrardan yaratacak ve işgalcinin önünde bir direniş duvarı gibi duracaktı. Ancak derler ya masada yapılan planlar pratik sahada bir karşılığını bulmadı. Bunu bozan da genel Kürt halkının yiğit evlatları oldu. Ve bir katliam durdurarak, yaşanacak topyekûn imhanın da önünü aldı.

Ancak bu katliam saldırıları, faşist Türk devletinin Kürt halkına ve bölge halklarına yönelik topyekûn imha saldırısı ve Halep’ten Musul ve Kerkük’e uzanana Misak-i Milli hayalleri yani yeni Osmanlı hayalleri durmadı ve duracağa da benzemiyor. Yeni Lozan sözleşmesine ramak kala faşist Türk devleti bu hayallerine ve katliam-imha politikalarına hız verecektir.

Artık Lozan’a bir yıl gibi kısa bir süre kala faşist Türk devletinin tüm planları da deşifre olarak tüm amaçları ortaya çıktı. Bunun farkında olan faşist Türk devleti, artık büyük kumar oynuyor. Ya tam kazanacak ya da tam bitecek. Bunun için başta Kuzey Kürdistan, Medya Savunma Alanları, Güney Kürdistan ve tüm Irak toprakları ile Rojava ve Suriye topraklarına bu denli saldırıyor.  

Bu son süreçte Irak nezdinde basına da yansıyan bilgiler de gösteriyor ki faşist Türk devletinin Güney Kürdistan’da 5 hava üssü, 4 binden fazla işgalci askeri ve 100’ün üzerinde askeri-işgal üssü ve yüzlerce MİT noktası bulunmaktadır. Ve özellikle 2017’den itibaren faşist Türk devletinin gerçekleştirdiği yüzlerce hava saldırısı var. Bu saldırıda 100’ün üzerinde sivil katledildi. Bu sivillerin birçoğu çocuklardan oluşuyor. Ve bu sivillerden 34 tanesi de insanlığın yok edilmek istendiği Şengal’de katledildi. Bir sivil hastane ve insanları kurtaran 4 doktor katledildi. Faşist Türk devleti gerçekleştirdiği bu katliamlarla yetinmeyerek son olarak da Zaxo’ya bağlı Perex beldesine yönelik gerçekleştirdiği katliam saldırısı ile saldırılarını zirveye taşıdı. Ve Perex katliamı ile 9 sivil katledildi, 25 sivil de yaralandı.

ELEŞTİRMEK YETMEZ

Bu katliam saldırılarına bakıldığında, faşist Türk devletinin artık tüm hayalleri ve amacı deşifre oldu. Bu son yaşanan Perex katliamına başta Irak olmak üzere Arap devletlerinden ve Birleşmiş Milletlerden gelen tepkiler olumludur. Ancak sadece eleştirmek, kınamakla yetinilmemeli. Tavır alınmalıdır. Arap halkının tavrını fiiliyata geçirmelidirler. Bu çerçevede faşist Türk devletinin Güney Kürdistan’daki tüm askeri üsleri kapatılmalı, işgal saldırısının önü alınıp, işgalci ordusu sınır dışı edilmelidir. Bu yönlü Kürt Özgürlük Gerillalarına destek verilmeli, direnişleri büyütülmelidir. Böylesi bir insanlık görevi önümüzde durmaktadır. 3 Ağustos ve Perex katliamında yaşamını yitirenlerin anısına saygı amaçlı faşizm ve işgalciliğe geçit verilmemelidir.