Şenol Köksal: Deprem olmasaydı meclisten imar affı geçecekti

17 Ağustos depreminden ders çıkarılmadığına dikkat çeken Köksal, eğer Kürdistan’da yaşanan bu deprem olmasaydı önümüzdeki süreçte meclisin gündeminde ‘imar affı’ olacağını hatırlattı. 

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kriz Koordinasyon Masasından Şenol Köksal, Kurdistan’da yaşanan büyük depreme ilişkin ANF’ye konuştu. 

KOORDİNELİ BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜYORUZ

KESK olarak bölgede koordineli bir çalışma yürüttüklerini ifade eden Köksal, şunları söyledi: “Eşbaşkanımız Maraş’ta şu an direk merkeze yakın olan bir köyünde, Pazarcık’la Maraş arasında düşünün ki insanlar dört gündür sokakta ve bu koşullarda soğuk havada dışarıda kalıyorlar, yaşamaya çalışıyorlar hayatta kalanlar. Geri kalanlar halen çıkarılmış değil. Bunun üzerine biz ne yapabilirizi konuştuk ve hemen o bölgeye bir çadır göndermekle ilgili girişimde bulunduk. Evet devlet vermiş bir miktar, ama verilen çadır miktarı oraya denk gelmiyor. Koordineli bir çalışmayı öngördük, önce merkezde sonra deprem olan illerde kriz masaları oluşturduk. Kriz masalarına da illere öncelikle yakın olan ve diğer şubeler platformundaki KESK’li arkadaşları iletişim haline soktuk ve dayanışmayla ilgili de göndermiş olduğumuz ihtiyaç maddeleri üzerinden tespitlerini yaptırdık ve yereldeki diğer emek ve demokrasi güçleriyle, meslek odalarıyla, sendikalarla dayanışma yapmaları konusunda hemen bir yazışma yaptık, ikinci bir yazışmayla da bunun nasıl olacağını intikalin nasıl olacağını tarifledik.”

BAKANLIKTAN CEVAP GELMEDİ

AFAD’la daha önce bir protokol yaptıklarını ve bu protokole göre birlikte bölgede çalışma yürütmeleri gerektiğini de ekleyen Köksal, tüm taleplere rağmen çalışmalara AFAD’la katılamadıklarını da belirtti: “Tabii biz bunları yaparken aynı zamanda şunu yapmazlık etmedik. İç İşleri Bakanlığına yazı yazdık; dedik ki biz bu deprem sürecinde KESK olarak koordineli bir çalışmanın yürütülebilmesi için öncelikle deprem bölgesi ve diğer yerlerde bizim şubeler platformu dönem sözcülerimizin koordinasyon merkezlerinde beraber çalışmasını istiyoruz. Şu ana kadar İçişleri Bakanlığından bir cevap gelmedi. AFAD’ı aradık, AFAD’ın bizim daha önce yapmış olduğumuz bir protokolle aslında biz AFAD’la eğitim işbirliği yaptık. Kendileri geldiler KESK’in  yöneticileri KESK’in  kadrolarına eğitim verdiler. O protokol gereği de şu an eğitimli bir KESK’li olarak AFAD’la alana gidersiniz ve beraber çalışma yürütebilirsiniz, bu böyle olmadı. Sonra bir fotoğraf gördük AFAD önlüklerinin yanında AKP’nin kurduğu Memur-Sen önlüklü bir başka konfederasyonun üyelerini. Olabilir, bir şey demiyoruz ama yani bu kadar çaba gösteren bu kadar yazışmalar yapan bu kadar bir şeyler yapalım ve koordineli yapalım diye de deprem meselesindeki bu hassasiyet üzerinde yaptığımız çalışmaları görmezlikten gelmeleri açıkçası bizi şaşırtmıyor. Motivasyonumuzu belki kısmen bozuyor ama öbür taraftan da şaşırmadığımız için bu sefer de illerden doğru arkadaşlarımızın tamamen güçlerinin hepsini veriyorlar buraya.”

DİL KUCAKLAYICI OLMALI

Kürdistan’da yaşanan depremin sadece bölgeyi değil Türkiye ve Kurdistan’daki herkesi etkilediğine dikkat çeken Köksal, devleti yönetenlerin dilini şu sözlerle eleştirdi: “Ülkede deprem olmuş insanlar canlarını kaybetmiş, yaralılar var ve insan psikolojisi gereği şu an herkes gergin. Çünkü sadece o 10 il değil o 10 ilde yaşayan insanların geldikleri yerler farklı. Edirne’den, Hakkari’den, Artvin, Muğla’dan herkes burada yaşıyor. Dolayısıyla deprem her ne kadar oradaki 10 ilde olmuş gibi görünse de yurdun bütün geneline yayıldı. Devlet adamlığı bu ülkeyi yönetme meselesinde dil böyle olmaması gerekir. Dil; kucaklayıcı, insanları anlayan, onları relax duruma getiren her türlü yardımın vs.'nin olması  konusundaki bir taraftan eksiklikleri ifade ederken o eksiklikleri tamamlamakla ilgili telkinlerle gider ve yerine de getirilir. 

CUMHURBAŞKANININ TAVRI DÖNEME DENK GELMİYOR

17 Ağustos depreminden ders çıkarılmadığını ve hatta önümüzdeki dönemde eğer deprem olmasaydı mecliste imar affının tartışılacağını da belirten Köksal, şöyle devam etti: “1999 depremi burada burnumuzun dibinde. Ne farketti? Bırakın onu ,mecliste şu anda bir tane şey vardı inkar etmezler muhtemelen, af vardı biliyor musunuz? İmar affı vardı. Bu deprem olmasa o geçecekti. Belki de yıkılan binaların hepsi affedilmiş olacaktı ve bunun altında da meclisteki milletvekillerinin imzası olacaktı. Bu kadar çürük çarık yapılan binalara ruhsat verme meselesinden, bunlara ilişkin kanunları düzenlemelerinden belli ki ders almamışız. Geldiğimiz aşama burası. Eskiden en sağlam olan şey uzmanlar söylüyor; kamu binaları en sağlam görünür, en güvenli görünür şimdi kamu binaları yıkılıyor. Ya bunu bir düşünmek lazım. Yani kamu binaları yıkılıyorsa bizim o zaman özel sektöre ya da özel sektördeki müteahhide bir şey söyleme şansımız olmuyor yani. Oranın daha kontrolsüz olması gerekir kamunun daha disiplinli gitmesi gerekir ama tam tersi olduğunu bu depremlerde görüyoruz. Ama olan yurttaşa oluyor. Yani baktığınız zaman gerçekten olan yoksula oluyor. Cumhurbaşkanının tavrının mevcut döneme denk gelmediği kanaatindeyim. Daha ılımlı, daha yapıcı, daha kucaklayıcı bir dilin olması gerekiyor.”